Son Dakika
Pasifikten Baltık denizine kadar uzanan Avrasya büyük karasının üzerinde yaşayan ve nüfusu 10 milyonu geçen Milletlerin içinde bağımsızlığını elde edemeyen tek halk Uygur Türkleridir. Uygurların hak ettiği özgürlüğe kavuşamamasındaki sebeplerin başında ise, uygar dünya ile mensubiyeti olmayan, içe dönük ve kapalı kültüre sahip bir uzakdoğu ülkesi olan Çin’in sömürgesi ve bu kendine özgü Çin ulusu’nun benimsiyerek kabul ettiği komünist rejimin boyunduruğu altında bulunmasıdır. Uygurların hala Diğer en önemli ve esaret altında yaşamasındaki temel dış etken ise , 2. Dünya savaşı galipleri ülkeler tarafından kurulan yeni dünya düzeninin kurbanları arasında yer almış olmasında yatmaktadır.
Mehmet Emin HAZRET
Maddiyat düşkünü ve bencil batı dünyasının duyarsızlığı, Müslüman ülkelerin ise Müslüman Uygurlara olan bilinçli olarak reva gördüğü hıyaneti yüzünden 21. Yüz yılda yanı günümüzde bile Uygur toplumu çok büyük acılar çekmektedir. Çin, güçsüzü ezen, güçlüye ezilen bir karakter ve pisikolojik yapı ve tarihsel geleneğe sahiptir. Acizleri ezen Çin’i, ezebilecek güçler yavaş- yavaş kendinlerini göstermeye başlamıştır.
Son ve yeni gelişmeler Uygurların Çin esaretinden kesin olarak kurtulup, ana vatanları Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını tekrar kazanabilmesi için ufukta umutlar ve kurtuluş ışığı olarak gözükmektedir.
Şimdi,bu gelişmeler nelerdir? İnceleyelim ;
1.ABD Yeni Başkanı Donald Trump ve Ekibi Dış Düşman Olarak Çin’i Seçmiştir
ABD, dünyayı tek başına kontrol etme güç ve kapasite ve yeteneğini yavaş- yavaş yetirmeye başlamıştır. Yeni seçilmiş başkan Donald Trump son çıkışları ile , iş adamı kökenli biri olarak daha pratik düşünen bir lider olduğunu göstermektedir. Onun “ ABD’yi büyük yapacağım.” Sloganının altında, küçülen ABD’nin gerçeğini kabullenmekle beraber “ABD’nin ekmeğini çalana da izin vermem.” mesaji de yatmaktadır. Rasyonel politikacı Donald Trump, ” Madem ABD tek başına artık dünyayı yönetemiyor, o zaman iki ezeli rakipten birini dosta çevirmeli” yolunu seçmeyi zorunlu olarak his etmiş ve tüm engelleri aşarak Putin Rusya’sı ile barış yapmaya ve daha sonra ise, ortak olmaya karar vermiştir. Diğer rakip Çin’i ise, ” ABD.’nin yeni düşman adayı Ülkesi ” olarak seçilmiştir.
ABD’nin 2017 yıllık askeri bütçesi 622 milyar dolardır. ABD dev silah endüstrisininin çarklarını döndürmek için ABD. Ordu sürekli hareket ve operasayonlar yapması ve hatta savaşmak zorunda olmalıdır. Bu yüzden Trump kuracağı yeni kabinesine ABD.Ordusunun 3 emekli Generalini Bakan adayı olarak açıklamıştır. 2015’de dünya genelinde yapılan silah ticaretinin tutarı yaklaşık 80 milyar dolar olaraka açıklanmıştır. Bu küresel silah ticaretinde ABD’nin tek başına payı 40 milyar dolar olup, küresel silah ticaretinin % 50.lık bölümü ile bu ülke en önde gelmektedir. Buna karşılık , ABD’nin Eylül 2016′ de sadece Çin’den kaynaklanan cari ticaret açığı 42 milyar dolar olmuştur. ABD.nin muhtemel çöküşünün bedeline Çin’in yükseldiğini ve Çin’in efendisi ABD olan ABD.yerine yer değiştirerek onun efendisi olmaya çok az mesafe kaldığını yeni seçilen Başkan Donald Trump çok net görmektedir. Bu yüzden, durumun ciddiyet ve vehameteni kavrayan ve kendisi gibi farkında olan 5 milyarder iş adamı arkadaşını de kabinesine almıştır. Milyarder iş adamlarından biri Exxon Mobil’in eski CEO’su Rex Tillerson’dur. Rex Tillerson ABD dış işleri bakanı olarak atanmıştır. O, Rusya ile çok iyi ticari ilişkisi olan ve Putin tarafından Rusya devlet madalyası takdim edilen bir Rus dostu olarak tanınmaktadır.
ABD.’nin yeni Dış işleri Bakanı Tillerson 12 ocak 2017 günü Senatodaki oturumda, Güney Çin denizini kast ederek “Biz Çin’e net olarak şu mesajı göndereceğiz;
13 Ocak Çin komünist partisi resmi yayın organı gazetesi “Global Times” İngilizce yayınında Rex Tillerson’a cevaben “Bu bahaneyle Washington güney Çin denizine büyük çapta asker sevkiyatı yapma niyetindedir. Başvuracağı yöntemler ile Çin’in güney Çin denize girmesi engellemeyi düşünmesi aptallıktır.” diye yazmış ve ABD’ni açıkca tehdit etmiştir. Bu sözleri ile Rusları sevindiren mustakbel Dış işleri bakanı Rex Tillerson daha ilk adımda Çin’e gözdağı vermiş ve korkuya kapılan Çin’i çileden çıkartmıştır.
Aynı gün Başkan Trump tarafından savunma bakanı olarak atanan Orgeneral James Mattis savaş tehlikesi üzerinde konuşurken “ İkinci dünya savaşından beri günümüzdeki en büyük tehlike terörizm ve Çin’in güney Çin denizindeki harekatıdır… Çin çevresinde ve bölge’de uluslar arası toplumun kendisine olan güvenini kaybetmiştir.” Diye konuştu.
Donald Trump kabinesini oluşturmaya devam ederken,21 aralık 2016 günü Beyaz Saray Ulusal Ticaret Kuruluna (White House National Trade Council) Başkanlığına ünlü akademisyen Peter Navarro’yu atamıştır. Yeni başkan Peter Navarro yeni kabinedeki tek akademisyendir. O,Harvard Üniversitesi’nde doktorasını yapmış ve daha sonra Kaliforniya Üniversitesi’nde uzun süre ekonomi Profesör olarak çalışmıştır.Prof.Navarro’nun çeşitli tarihilerde ABD hükümeti ile kamuoyunu Çine karşı uyaran 3 kitabı bulunmaktadır.Bu kitaplar şunlardır ;
Navarro bu eserlerinde, küresel serbest rekabet kurallarına uyumayan Çin’in, ABD ekonomisinin altını oyduğuna dair yol ve yöntemlerini bütün açıklığı ile ortaya sermiş Çin’in ABD endüstrisi ile üretiminin çökmesine nasıl sebep olduğunu vurgulamıştır. Seçim kampanyasında Trump’in dillendirdiği Çin mallarına % 45 oranında gümrük vergisi uygulayacağı söylemi ile fikrinin arkasında Peter Navarro’un etkisinin olduğu bilinmektedir. ABD kamuoyuna “Çin, ABD ekonomisinin katilidir.” diye yüksek sesle haykıran bu ünlü akademisyenin bu göreve atanmasının özel bir anlamı bulunmaktadır.
Pekin, son aylarda Çin parasını uluslararası rezervler arasına sokmayı başarmıştır. Çin bununla ABD. dolarını altetmeyi amaçlamaktadır. Çin parası Yuan, dolar gibi rezerv konumuna geldiğinde ABD’nin elindeki en büyük koz Çin’in eline geçmiş olacaktır. Dolar ise,dünya’da ABD’nin en önemli güvenirliği, itibarı ve karşı konulumaz bir etkin silahtır. ABD. sadece dünya piyasasını kontrol eden milli parası ABD.dolarının geçerliliği ve üstünlüğünü korumak ve sarsılmaz ve sorunsuz bir şekilde devam ettirmek için bile Çin ile savaşa girmeyi göze alabilecektir.
Tayvan’dan Başlayan Gerginlik
Donald Trump başkanlık seçimini kazandıktan sonra, Tayvan devlet başkanı Sey Yingven’in tebrik telefonunu kabul etmiştir. Bu durum ise, ABD’nin Tayvan ile diplomatik ilişkisi kesildikten sonraki 37 yıl içinde bir ABD başkanının ilk defa Tayvan ile üst düzey temasa geçmesi olarak bilinmektedir. Bu telefon görüşmesinden dolayı çileden çıkan Çin hükümeti, Donald Trump’a karşı daha önceleri en ufak bir eleştiri yapmaya bile cesaret edemezken, Tayvan devlet başkanı Seyyingven’ı “ durumdan vazife çıkaran bir şark kurnazı” olarak suçlamıştır. Çin komünist Parti organ gazetesi “Global Times” “Tayvan’ı bir an önce silah zoru ile Çin ana karasına mutlaka bağlayacağız ve Çin’i birleştireceğiz.” açıklamasını yapmıştır. Buna karşılık Başkan Trump, demokratik seçimlerle işbaşına gelen ve ABD den milyarlarca dolarlık silah satın alan müttefik bir ülkenin başkanının tebrik telefonunu kabul ederken, Çin’den izin alma gereği duymadığını açıklamıştır. Başkan Trump,ayrıca “Çin, güney Çin denizinde yapay ada inşa ederken, Çin parasının gerçek değeri üzerinde spikülasyonlar yaparken, ABD.ne ithal edilen Çin mallarına % 1.8-2% oranında gümrük vergi uygularken, buna karşılık ABD mallarına % 9-10 arasında vergi uygularken,bütün bunları Çin yönetimi bize sordu mu ? ” sözleri ile twitter hesabından cevaplamıştır. Ayrıca,Trump bir adım daha ileri giderek “ Ne zamana kadar tek Çin politikası takıntısına takılacağız?” açıklamasını de sözlerine eklemiştir. Yeni Başkan Donald Trump’ın bu sözleri Çin’de şok etkisi yaratmıştır. Pekin şoktayken, ABD’nın Pasifikteki deniz kuvvetleri komutanı Amiral Harry Haris 15 aralık 2016 günü Avustralya ziyaretinde “ Çin ile savaşmaya her zaman hazırız .” açıklamasında bulunmuştur.
Çin’nin iktidardaki ÇKP.li yöneticilerinin , bir çok ülkenin devlet ve hükümet yetkililerini rüşvet ve sağladığı çeşitli çıkarlarla satın aldığı bilinen bir gerçektir. Hatta eski ABD.başkanı Bush’un Kardeşini Çin’de Milyarder yaptığı gibi, iş adamı kökenli yeni başkan Donald Trump’ı da para ile satın alabileceğine inandığı için bir müddet sessiz kalmayı tercih etmiştir. Ancak, meselenin yalnız Trump ile sınırlı olmayıp, onun yeni atanan, tüm ekibinin Çin karşıtı kişilerden oluştuğu netleşmeye başladıktan sonra sesini çıkarmaya başlamıştır. Yeni ABD yönetiminin küresel politikasını yeniden dizayn etmeye kararlı olduğu açık olarak netleşmiştir.
Başkan Barak Obama da, ABD parlamentosunda kabul edilen 2017 Yıllık askeri bütçe tasarısında Tayvan ile resmi üst düzey askeri ilişkide bulunmak gibi bir çok maddeyi içeren kanun maddeleri eklemiş ve bu tasarı de onaylanmıştır. Böylelikle,ABD. Tayvan ile olan ilişkilerini en alt seviyeden, devlet seviyesine yükseltmiştir. Böylece yeni Başkan Donald Trump’un yeni uzak Doğu stratejisi netleşmiş ve uygulamalarının de önü açılmıştır.
(1.bölümün sonu.Yazı devam edecek.)
Etiketler: Çin » Dünya » Edebiyat » Ekonomi » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Ordular ve Silahlar » SiyasetBENZER HABERLER