logo

trugen jacn

YA DOĞU TÜRKİSTAN’A GİDERSEN ?

Mirkamil KAŞGARLI

Gidersen, vatan için vatandan ayrılıp güçlenerek geri dönmeyi ve Çinlilerden bir gün intikamını almayı ümit edebilirsin. Gitmezsen, Çin’in virüsten çöken fabrikalarını kurtarması için ücretsiz, ümitsiz, robot köle olarak çalıştırılır ve Çin virüsüne yem olursun.

VATANINIZ işgal edilerek halkı kıpırdayamaz hâle getirilmiş ise… İşgalciler bütün karşı koyma olasılığını önceden düşünüp casusları ve hainlerini yaymak suretiyle sizi fişlemişse… “Ağacın da, duvarın da kulağı var, konuşurken dikkatli ol” sözünü vecize edinmiş halkınız, vahşice alınan tedbirlerle “Uf!” bile diyemez hâle getirilmişse… Halkı uyandırmak için duvara birkaç broşür yapıştırmak, birkaç yazı dağıtmak ya da sosyal medyada birkaç şiir paylaşmak gibi küçücük hareketlerden dolayı sayısız gencin hayatı hapislerde kararmaya başlamışsa… Ülkeniz bütünüyle üstü açık hapishaneye dönüştürülerek Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in deyimiyle “bütün etrafına çelikten set oluşturuluşmuşsa”, ne yapardınız tek başınıza?

Bizim gibi, “Artık öz vatanımızda nefes bile alamaz hâle geldik, gidelim kardeş ülkelere, güçlü diaspora şekillendirerek, burada yapamadığımız teşkilâtlanma hareketimizi dışarıda yapalım, daha büyük hizmet yapabilme imkânına kavuşalım, daha kalıcı hizmetler için kendimizi fedâ edelim” diye düşünmez miydiniz?  

Evet, biz de o düşünceyle, vatan için vatandan ayrılmak zorunda kalmıştık. Kardeş ülkelere sığınan bizlerin bu süreçte karşılaştığı bilinçsizce sorulan sivri sorular, soğuk bakışlar ya da küçücük fikirsel tartışmalarda bile gurbetçi olduğumuzu yüzümüze vuruşlar, en acısı da “vicdansız korkaklar” olarak damgalanmak nasıl bir his?

İçinden çıkamadığımız ve bir türlü cevabını bulamadığımız şekliyle zehirli hançer gibi yüreğimize saplanan sorulara, çözümsüz bekleyişlere sizlerden cevap ve çözüm istiyoruz: Ya Doğu Türkistan’dan gidersen?

Gidersen, Doğu Türkistan’ı Çinlilere bırakıp kaçan zavallı Uygur Türk’ü oluyorsun. Gitmezsen, toplama kamplarında işkence ile dönüştürülerek mankurt, hain Türk oluyorsun.

Gidersen, Türk vatandaşlığını alsan bile korkak Türk oluyorsun. Gitmezsen, Çin’in Nazi tipi kamplarında deney faresi olup çeşitli virüs ve gazlardan boğuluyorsun.

Ya Doğu Türkistan’dan gidersen?

Gidersen, cihat bilmeyen Çinlilerle savaşmaktan kaçan onursuz Müslüman oluyorsun. Gitmezsen, 6 santimden uzun bıçakların hepsi zincire vurulmuş Doğu Türkistan’da, 24 saat akıllı kameralarla gözetlenirken 4 kişi ile 15 dakikadan fazla bir arada bulunman ve yaptığın normal sohbet yüzünden bölücülük plânı yapmakla suçlanarak hapislerde çürürsün.

Gidersen, hiç olmazsa özgürce ibadetlerini yaparsın, duâlarla çekinmeden seccâdeni ıslatarak hüngür hüngür ağlarsın, ümmetin lakaytlığını ve milletinin yetimliğini Allah’a şikâyet edebilirsin. Gitmezsen ağlamak, feryat etmek, duâ etmek gibi haklarına bile hasret kalır, gizlice duâ etmekten, radikal İslâm’a yönelmek suçuyla tutuklanarak kahrından ölürsün.

Gidersen, “Çinliler hânelerinize kadar girmişken, bacılarınızın, kız kardeşlerinizin, hattâ annelerinizin iffetini kirletmişken, siz burada ne arıyorsunuz? Neden gidip savaşarak ölmekten kaçıyorsunuz?” diye tokat gibi sorularla karşılaşırsın. Gitmezsen, Çin polislerine silahsız saldırsan bile, bütün sülâlenin kıyımdan geçirilmesi bir yana, dünyaya terörist olarak lânse edilir ve Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımına meşru zemin hazırlamasına yardımcı olmuş olursun.

Gidersen, çalışkanlığın ve güzel hizmetlerin ile başka ülkelerin önemli mevkilerine gelsen bile vatansız sayılırsın. Gitmezsen, “Allah” ve “Türk” lâfzını telefonda saklamak gibi küçücük bahanelerle tutuklanarak hapislerde çürüyüp toprak oluyorsun.

Gidersen, namusunu korumak için cihana direnirsin. Gitmezsen, zorla dönüştürme kamplarına atılır ve erkeksiz kalan evlerine Çinliler yerleştirilerek çocuğuna kadar tecavüze uğrarsın.

Gidersen, vatan için vatandan ayrılıp güçlenerek geri dönmeyi ve Çinlilerden bir gün intikamını almayı ümit edebilirsin. Gitmezsen, Çin’in virüsten çöken fabrikalarını kurtarması için ücretsiz, ümitsiz, robot köle olarak çalıştırılır ve Çin virüsüne yem olursun.

Gidersen, kardeş ülkelerde bile sığıntı ve yabancı olarak görülürsün ömür boyu. “Tarihte atayurttan diğer boylar kaçmışken, bu Uygurlar kaçmamış ve sonuna kadar Çin’e direnmişler” demez, Uygurların kanlarıyla ve onurlu duruşlarıyla büyük medeniyet yaratan, dünyayı Çin Yecüc Mecüclerine karşı bugüne kadar koruyan Türk-İslâm dünyasının son kalesi olduğunu hatırlamazlar. “Kardeş, zaten gurbet üşütür içimi, Bir de sen soğuk soğuk esme yüreğime” diyemezsin. Gitmezsen çâresizlik, çözümsüzlük ve elinden bir şey gelmiyor olmanın vicdan azâbında boğulursun.

Ne demişti atalarımız? “Başkasının ülkesinde sultan olmaktansa, kendi yurdunda ultan (dilenci) olmak evlâdır…” Ya kendi yurdunda dilenci olma özgürlüğün bile elinden alınmışsa?

Lütfen, söyler misiniz, bizim yerimizde siz olsanız, ne yapardınız? Şunu asla unutmayın: Uygurlar, şehâdetin sembolüdür. Çünkü Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımlar, bir halkın bütün varlığı ile birlikte, şehâdetin de bir var olma mücadelesi biçimi olarak yaşamasının örnekleridir.

Uygurlar yalnız bırakıldığı ve yetim kaldırıldığı tarihten bu yana acılarını, zamana yayılan ve beklenen ölümlerini, ıstıraplarını ve kitlesel şehâdetlerini herhangi bir küresel gücün hesaplarına ve senaryolarına alet etmediler. Hiçbirinin maşası olmayı denemediler. Şehâdeti bir varoluş biçimi olarak destanlaştırmaya çalıştılar. Uygurların, bilinçlerini şehâdetle bütünleştirerek idamı bir sembole dönüştürmeleri, şehâdeti dirilişe dönüştürmektir aslında. Buradan tarihimize bakarsanız eğer, Doğu Türkistanlıların yani mümin Uygur kardeşlerinizin, şehâdeti bir ifade biçimi olarak seçtiğini ve direnişi kendi kıyımlarıyla ebedîleştirdiklerini görebilirsiniz.

Bir buçuk asırdır, Uygurlar çocuklarına ve torunlarına mîras olarak mal, mülk, servet, ev, araba, mevki ve mâkâm bırakmadılar. Kendi ölümlerini, direnişlerini, kıyamlarını ve şehâdetlerini mîras bildiler. Sadece inançlarına, ihlâslarına, samîmi duruşlarına ve Yüce Allah’a güvendiler. Çâresiz kaldıklarında, her şeyin bittiği bir zamanda “Hasbün-Allah ve ni’mel Vekîl” diyor, buzlu dağları yalın ayak yürüyerek aşıyor, ölülerini bilmedikleri, tanımadıkları topraklara defnedip ikinci vatanları olarak gördükleri, Mevlânâ’nın ve ataları olan erenlerin ülkesine geliyorlar.

Unutmayın, Anadolu, Uygurların da anayurdudur. Anadolu’ya yaptığı hicret kaçmak değil, daha büyük şehâdete hazırlanma sürecidir. Rabbim kimseyi öz vatanında parya, öz vatanında garip eylemesin! Kimseyi insan suratlı Yecüc Mecüc Kızıl Çinlilerinin işgaline terk etmesin!

Allah’ım, ne olur, bizi sözde insan hakları savunucularının, Batı’nın, sözde İslâm dünyasının ve sözde Türk dünyasının yardımına muhtaç eyleme! 136 senedir çekmekte olduğumuz şu pis işgalin intikamını kendi ellerimizle almayı nasip et! Bize Kendi Kudretinden güç ver, kendi gücümüzle tarihte onlarca kez olduğu gibi Çinlileri ülkemizden silip atmayı nasip eyle!

Etiketler: » » » » » » » »
Share
679 Kez Görüntülendi.