Son Dakika
Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’daki etnik Uygur soykırımı uluslararası toplumun gündeminde ve diplomasi alanında en çok tartıştığı konulardan biri halinde ikin, uluslararası platformlarda Uygurların ÇKP’nin soykırımından korunması ve Çin hükümetinin zulmünün kınanması ve onların bu katliamdan kurtarılması için tedbirler ve çareler ortaya konmaya devam ediyor.
ABD’de yaşayan Doğu Türkistanlı Uygur Türkü Akademisyen İftihar Arslan, Çin hükümetinin ekonomik üstünlüğünü öne çıkararak küresel ölçekte nüfuzunu artırmasının en tipik örneğinin, Çin hükümetinin ön planda ve gündemde olduğu İslam dünyasındaki durumuna dikkat çeken açıklamalarını sürdürüyor.
Çin Hükümetinin İslam dünyasına olan ihtiyacının, İslam dünyasının Çin’e olan ihtiyacından kadar büyük olduğunu düşünmüyorum.
Özgün Asya radyosuna bu konuda açıklamalar yapan Uygur Akademisyen İftihar Arslan İslam dünyasının Çin’e olan ihtiyacı sebebi ile Çin yönetiminin işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türklere yönelik baskı, zulüm, etnik ayırımcılık ve dışlama ile ırkı soykırım suçlarını “Görünmez” hale getirdiğini açıkladı.
Dr. Arslan açıklamalarını şöyle sürdürdü : “Çin hükümetinin İslam dünyasına olan ihtiyacının, İslam dünyasının Çin’e olan ihtiyacından daha büyük olduğunu düşünüyorum. Her şeye rağmen Komünist Partisi diktasındaki Çin, yine de iddia ettiği gibi henüz dünyanın iki süper gücünden biri haline gelemedi. Çin Komünist yönetimi Modern zamanların en güçlü ülkelerinden sadece biridir. Çin’in günümüzde sermaye ve bu sermayeden dolayı kazandığı Küresel nüfuzunu kullanarak İslam ülkeleri başta fakir ve muhtaç ülkeleri satın alma ihtimali oldukça fazladır. Örneğin, günümüzde Çin’in Afrika’daki etkisi artık oldukça ileri düzeydedir. Afrika ülkelerinin onlarca uluslararası hava alanları ve limanları ve Çin hükümeti tarafından çeşitli entrikalarla ele geçirilmiş durumdadır. Çin’in mevcut etkisinin genişlemesi ve artması, sadece onun parasal gücü nedeniyledir. Bunu, ABD’nin etkisinin küresel ölçekte arttığı gerçeğiyle karşılaştırmak mümkün değildir. Pakistan ve Türkiye Başbakanlarının Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım suçlarına karşı kayıtsız ve sessiz tutumları bunun en açık bir kanıtıdır.
Suudi Arabistanlı ABD’lı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nin bir suikast ile İstanbul’da öldürülmesinde Suudi Krallığı Valiaht Prensinin baş sorumlu olması ve kendisinin Korunması ve suçunun örtülmesi ve diğer bir çok olay, bu yorumlarımız için bir kanıt olduğu ortadadır. Böyle bir durumda Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da milyonlarca Müslümanı haksız ve hukuksuz olarak sırf etnik ve dini kimliğinden dolayı kamplara hapsetmesi, onları etnik temizliğe ve soykırıma mahkûm etmesi suçları karşısında İslam ülkeleri Çin’den bekledikleri çıkarları uğruna doğal olarak gözlerini yumacaktır.”
Bazı Müslüman Ülemaların Doğu Türkistan Konusunda Verdiği Fetvalar Dini Hükümlere Aykırıdır.
İslam Ülkelerinin Çin’in Uygur soykırımına sessiz kalmasının yanında, bazı İslam ülkeleri İslam alimleri, alimlerinin “Az sayıdaki Uygur’un kurban edilmesinin kaçınılmaz bir gerçek ve Uygun bir tutumdur ve caizdir.” anlamında fetvalar vermişlerdir. Bu Ülemaların Çin konusundaki bilgilerin eksik veya yanlış olması bu fetvanın doğruluğunu asla kanıtlamaz. İslam’da Müslümanlara yapılan baskı ve zulüm hiçbir zaman ve ortamda bir hükme dayanmaz ve bu fetvayı geçerli kılmaz. Ancak mevcut uluslararası dengeler açısından bu durum “Siyasi Muhasebe” yapılmasında ve yorumlanmasında ana faktörlerden biri olabilir.
İslam İşbirliği Örgütü Üyesi 57 Ülkeden Hiç Birisi Çin’in Uygur Soykırımı Gerçeği Hakkında Pratik Bir Çalışma Yapmamıştır.
“Dünyada 57 İslam ülkesi olmasına rağmen hiçbir üyesi bu gerçeği dile getirmemiştir. Örgüt başkanı dahil bu ülkeler soykırım tehdidindeki Müslüman Uygurlar ile ilgili geçerli ve pratik bir çalışma yapmamışlardır. Hele günümüzde olduğu gibi küresel felaketten kaynaklanan ağır bir ekonomik kriz karşısında, üçüncü dünya ülkeleri ile İslam ülkeleri ve Ortadoğu’daki orta sınıf ülkeler bunu asla “göremeyecekler”. Uygurların ekonomik durumlarını düzeltmek için karşı karşıya kaldıkları baskı,zulüm uygulamalarında bilim adamlarının rolü o kadar büyük değil. Çünkü Müslümanlar için öfke seçeneği yoktur. Onun inancı, baskının olduğu yerde kınamaya odaklanmalıdır. O da gerçekten o kadar zor değil. Çünkü İslam’da Allah’ı sevmek ve komşuya değer vermek, üzerinde durulan bir dizi şeye aittir. Bu şekilde Müslüman kardeşi dahi olsa failin kınanması gerekir. Şimdi bu zulmü yapanlar çağımızda para kazanan ülkelerden Çin’dir. Uygurları din değiştirmeye, domuz eti yemeye zorlamaya ve Çinli erkekleri çaresiz kadınların evlerine yerleştirmeye teşebbüsleri o dönemde Bosnalı Müslümanlar için bir trajediydi. Şimdi zamanımızda bu tür baskılar karşısında nerede olurlarsa olsunlar o insanlarla kardeşçe konuşmamız çok önemli” dedi. Şimdi bu zulmü yapanlar çağımızda para kazanan ülkelerden Çin’dir. Uygurları din değiştirmeye, domuz eti yemeye zorlamaya ve Çinli erkekleri çaresiz kadınların evlerine yerleştirmeye teşebbüsleri o dönemde Bosnalı Müslümanlar için bir trajediydi. Şimdi zamanımızda bu tür baskılar karşısında nerede olurlarsa olsunlar o insanlarla kardeşçe konuşmamız çok önemli” dedi. Şimdi bu zulmü yapanlar çağımızda para kazanan ülkelerden Çin’dir. Uygurları din değiştirmeye, domuz eti yemeye zorlamaya ve Çinli erkekleri çaresiz kadınların evlerine yerleştirmeye teşebbüsleri o dönemde Bosnalı Müslümanlar için bir trajediydi. Şimdi zamanımızda bu tür baskılar karşısında nerede olurlarsa olsunlar o insanlarla kardeşçe konuşmamız çok önemli” dedi.
İslam dünyasının Uygur soykırımı konusundaki sessizliği ve başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin Uygur soykırımını ön plana çıkarması söz konusu olduğunda, Ortadoğu’da “Amerikan düşmanlığı” kavramı doğal olarak ortaya çıkıyor. doğar. Bazı İslam ülkelerinin Batılı hükümetlerin Uygur katliamıyla ilgili açıklamalarını “İslam düşmanlarının Müslüman toplumu bölme girişimi” olarak nitelendirdiği görüşmelerimizde de vurgulandı. Bununla ilgili konuşan Iftikhar Arsalan, mevcut Uygur katliamının birçok alanda şimdiden tanınmaya başladığını, bu nedenle Uygur destekçileri saflarına katılan insan sayısının da buna bağlı olarak arttığını vurguladı.
“Sadece o zaman dikkatimize geldi. Ancak Uygur katliamının kaynağının Çin hükümetinin baskısı olduğu artık yaygın olarak biliniyor. Bu nedenle Çin’deki Olimpiyat Oyunlarının boykot edilmesi ve Uygurların zorla çalıştırılmasında yer alan Nike gibi uluslararası markaların yasaklanması dünyaya yayılıyor. Bu tür bir uluslararası baskı devam ederse, kesinlikle olumlu bir etkisi olacaktır. Şimdi Çin hükümeti, paraya güvenerek ve uluslararası olarak bahsettiğimiz Çin karşıtı baskıyı yenerek nüfuzunu genişletmek istiyor. Ancak bir insan hakları avukatı olarak adaletin her zaman şeffaf olacağına ve karanlığa galip geleceğine eminim. Bu kanundur. Öte yandan Uygurlar bugün dünyada yalnız değiller. Sadece ben ya da benim gibi insanlar değil, Uygurlar için başkaları da ortaya çıkıyor. “Sadece o zaman dikkatimize geldi.
Uygurlar meselesinin henüz erken bir aşamada İslam dünyasında tanınmaya başladığı öğrenilirken, yakın gelecekte bu konuda daha olumlu gelişmelerin sağlanacağı umulmaktadır.
BENZER HABERLER