UYGUR TÜRKLERİNİN İFFET,NAMUS VE KAHRAMINLIK SEMBOLÜ : DİLŞAT SULTAN
Dilşat Sultan Doğu Türkistan Hükümdarlarından Cihangir Hoca’nın eşi olan bir Türk Hanışıdır. Eşi Cihangir Hoca ile birlikte 1820’lı yıllarda İsgalci Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı başlatır ancak,yenilerek komşu Afganistan’in Badehşan Beyliğine sığınır. Çinliler Badahşen Beyi Adilşah’i tehdit ederek Cihangir Hocayı Çinlilere teslim etmesini sağlar. Hükümdar Cihangir Hoca ve eşi 13 aylık bir zorlu yolculuktan sonra Pekin’e Çin İmparatorunun huzuruna çıkarılır.Ancak,Cihangir Hocayı esir alan Çinli Katiller Türklere yönelik yaptıkları insanlık dışı zulüm ve katliamları İmparatora anlatacağı endişesi ile onun dilini keserler. Çin imparatorunun huzuruna çıkarılan Cihangir Hoca dili olmadığı için onun sorularına cevap veremez.Bunu kendisine hakaret sayan İmparaton kendisine kızarak özellikle aç bırakılan köpeklerin önüne atar ve parçalatarak şehit eder. Dilşat Sultan’a ise evlenme teklifinde bulunur. Ancak, bunu kabul etmez. Çin Ana Kraliçesi kendisini öldürmeye karar verir. Dilşat Sultan kendisini öldürmeye gelen Çinli katillerle kahramanca çarpışır ve şehit edilir. Doğu Türkistan Türklerince Dilşat Sultan(gönülü hoş eden hoş tutan manasında) anılan Dilşad Sultan’a Çinliler Çince Siangfei = Güzel kokulu Prenses (İpar kokulu) adını vermiştir. Hakkında çeşitli romanlar ve hikayeler yazılmış ve hayatı filimlere konu olmuştur. Türkiye’de de bir Edebiyatçı Hanım tarafından bir tiyatro eseri yazılmış olup,1990’lı yıllarda sahnelenmiştir. Dilşan Sultan Doğu Türkistan Türklerinin iffet,namus ve kahramanlık sembolüdür. Kabri Pekin’deki bir Müslüman Mezarlığında bulunmaktadır.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Doğu Türkistan, 1759’da başlayan ilk Mançur-Çin istilası ile bin yıllık(752-1759 arası) bağımsızlık dönemi sona ermiştir. Ancak, Türkler hiç bir zaman Çin işgalini kabul etmemiş ve esarete boyun eğmemiştir. 200’den fazla büyüklü küçüklü milli ayaklanmaları ile İşgalcılara karşı mücadelelerini aralıksız sürdürmüşlerdir. Doğu Türkistan Türkleri 19.yüzyılın başlarında Çinli işgalcılara karşı Hükümdarları Cihangir Hoca Liderliğinde büyük bir ayaklanma başlatırlar. Bir arada Şehir devletlerin Beyleri kendi aralarında taht kavgaları için bir birleri ile savaşmaktadır. Bu durum felaketleri de beraberinde getirmektedir. Ülkede ise beyler bölge Hanlığını ele geçirmek peşindedir. Yani herkes hükümdar olma gayretinde. Bütün bunlar çok acı ama gerçek. Tarihimiz böyle saçma ve ibretlik böyle Liderlik kavga ve savaşları ile doludur. Ülke Beylerinden Kuçar ve Hoten Beyleri taht ve Saltanat hırsıyla bir birlerine karşı savaş açarlar. Bunu fırsat bilen Çin Mançu İmparatoru derhal büyük bir orduyla Türkistan üzerine asker salar. Zira yıllardır Çin,in bu topraklarda gözü vardı. Ordusunun başına Acımasız biri olan Sao-Hui,yi komutan atar.
Doğu Türkistanlılar Çin işgal ordusunu sınırda gördüklerinde büyük bir şaşkınlık içindedir ve iç karışıklardan dolayı yeterince karşı koyamazlar. Ama,yine de her zaman olduğu gibi bu kez de İşgalcılara karşı direnen kahramanlar vardır.
HOCALARIN LİDERLİĞİNDEKİ KURTULUŞ SAVAŞI
İşgalci Çin askerlerinin acımasız zulüm ve katliamlarını gören halkın bir kısmı komşu Batı Türkistan topraklarına sığınır. Kalanlar ise teslim olmak durumunda kalırlar. Ancak, onlarca yıldır Doğu Türkistan’da hükümdar olan Hocalar Sülalesinden olan Burhaneddin Bey ve Kardeşi Cihangir Hoca (Dilşad Hatun,un eşi) 1820’lı yıllarda yeni bir kurutuluş savaşı başlatırlar. 2 yıl zor şartlar altında kurtuluş savaşını kahramanca devam ettirir. Ama, yakınlarını ve askerlerini kaybederler. Komşu Türkistan Beylikleri de kendilerine yardım etmezler. Yenilgi artık kaçınılmazdır. Bunun üzerine Milli Ayaklanmanın Lideri Cihangir Hoca eşi Dilşat Sultan ve bir kısım askerleri ile birlikte Vahar korudoru üzerinden komşu Afganistan’in Badehşan Beyliğine sığınır. Çinliler Badahşen Beyi Adilşah’i tehdit ederek Cihangir Hocayı Çinlilere teslim etmesini yoksa ülkesini işgal edeceği tehdidinde bulunur. Bunun üzerine Adil Şah.kendisine sığınan Cihangir Hoca, eşi ve maiyeti ile birlikte Çin askerlerine teslim eder. Hükümdar Cihangir Hoca ve eşi 13 aylık bir zorlu yolculuktan sonra Pekin’e götürülür. Çin’in saray adetlerine göre İmparatorun huzuruna çıkarılan her ona secde ederek onu selamlamak zorundadır. İçlerinden bir tek Dilşat Sultan Secde etmeyi reddeder ve etmez. Sebebi sorulduğunda ise şöyle cevap verir : ” Biz Müslümanlar ancak, Yaratıcımız olan Allah’a secde ederiz. Başka hiç bir güce ve kişiye secde etmeyiz.”der.
Cihangir Hoca’yı esir alan Çinli Katiller tarafından Türklere karşı yaptıkları insanlık dışı zulüm ve katliamları İmparatora anlatacağı endişesi ile onun dilini keserler. Çin imparatorunun huzuruna çıkarılan Cihangir Hoca dili olmadığı için konuşamaz ve onun sorularına cevap veremez. Bunu kendisine hakaret sayan İmparator kendisine kızarak özellikle aç bırakılan köpeklerin önüne atar ve parçalatarak şehit eder.
ÇİN İMPARATORU DİLŞAT SULTANA EVLENME TEKLİFİNDE BULUNUR
Çin İmparatoruna Dilşat Sultan’ın Kahramanlığı, savaşçılığı, güzelliği öyle anlatılmıştır ki İmparator ona adeta görmeden aşık olur. Çok mücadeleden sonra Çin Imparatoru Dilşat Sultan kendisinin evlenme teklifinde bulunur ve evlenme teklifini kabul ve teslim olursa ülkesindeki katliamları durduracağını ve Türkistanlılara iyi muamele edeceğini hatta askerlerini geri çekebilecegini dahi söyler. Halkı ve ülkesi için canını bile esirgemayen İpar Han kendisi için onursuzluk ve ölüm demek olan bu teklifi asla kabul etmez ve anında reddeder. Buna rağmen Çin imparatoru bu teklifini kabul etmesini düşünmesi için kendisini Pekin yakınlarında bir Küçük saraya yerleştirir. Ancak, bu sarayda Çin askerlerinin nezareti altındadır. Ama o bir gün Kaşgar’a ülkesi Doğu Türkistan’a dönecegi günün hayaliyle kendisini avutur.Bu şekildeki esir hayatı bir kaç yıl sürer. Ancak, Imparatorun Dilşat Sultan’a olan lanetli aşkı artarak devam etmektedir. Dilşat Sultan yakınlarına vatanını ve en çok da ülkesinin yaprakları gümüş ve meyvası altın renginde olan etrafa hoş kokular yayan bir ağacını (İğde ağacını) çok özlediğini söylediği rivayet edilir.
DİLŞAT SULTAN ŞEHİT EDİLİYOR
1644’de iktidara gelen ve bir Altay dil sistemine mensup olan Mançurlar aslında Çinli değildirler. Ancak Doğu Türkistan’daki Türklere karşı insanlık dışı baskı ve zulümlerinde etnik Han Çinlilerini kat kat geçmiştir. Mançurların Çin’in kuzey doğusunda yer Ana yurtları Çinlilerca işgal edilmiş ve çok büyük baskı ve zulümlere maruz kalmışlardır. Bu kez Çin’de iktidarı ele geçirince mazlum iken,en büyük zalime dönüşmüşlerdir. Bu dönem Çin tarihende Marçur-Çin dönemi olarak geçer.
Çin’in Mançur asıllı imparatoru Çien Lung bu lanetli sevdasından dolayı devlet işlerini aksatır. Dilşat Sultan ile nasıl evlenebileceğinin çareleri ile meşgul olur.
Bunu gözeten Çin Ana İmparatoriçesi oğlunun bu durumdan kurtarmak için Dilşat Sultan’in öldürülmesine karar vermiştir. Ancak,Dilşat Sultan bunu haber alır ve buna göre hazırlanmıştır.Bir gece ansızın Ana İmparatoriçe’nin suikastçi katiller Küçük Sarayı başarak Dilşat Sultan’ı öldürmek için kaldığı daireye gelir.Dulşat Sultan katillerler tek başına kahramanca çarpışarak kendisini savunmaya çalışır. Sununda Suikastçı katiller kendisini param parça ederek şehit eder.
DİLŞAT SULTAN DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİNİN İFFET,NAMUS VE KAHRAMANLIK SEMBOLÜ OLMUUŞTUR.
Dilşat Sultan eşi Cihangir Hoca ile birlikte Doğu Türkistan bağımsızlık savaşlarının kahramanlıkları ve cesareti ile tanınmış bir sembol ismidir. Aynı zamanda Milletinin ve özellikle Uygur Hanım kızlarımız için de örnek bir iffet,namus timsalı tarihi bir şahsiyettir. Düşmana asla boyun eğmemiş ve bir Müslüman Türk kadınına yaraşır örnek bir davranış sergilemiştir. Doğu Türkistanlılar kızlarına Dilşat ve İparhan adlarını vererek kendisini asla unutmamışlardır.
Doğu Türkistanlı Hanım kızlarımız için bir örnek alanacak bir idol olmuştur.Uygur Türkleri kızlarını över ken ve takdir ederlerken ” Dilşa Hanım gibi Ol inşaallah” sözlerini kullanırlar.
Dilşat Sultanı bir kez daha rahmet ve minnet ile anıyor ve aziz ruhuna dualarımızı ithaf ediyoruz. Kabri nur-mekanı cennette olsun.Amin