logo

trugen jacn

UYGUR TÜRKLERİ(DOĞU TÜRKİSTAN) VE ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Resul ÇAKMAKTAŞI

Çin’in Sincan Özerk Bölgesi’nde son dönemlerde inatçılık uluslararası gündemin konusu haline gelmiş ve uluslararası sistemi diğer aktörlerce tartışmalara sebebiyet vermiştir. Geçtiğimiz Mart ayında resmi ziyarette bulunmak üzere Türkiye’yi ziyaret eden Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi ve Dışişleri Bakanı Wang’ın ziyaret gündemi her ne kadar farklı olsa da; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Çin’in Kuzeybatısındaki Sincan Özerk Bölgesi’nde Uygur Türklerine yönelik Pekin yönetiminin 2019 yılı ile birlikte birlikte yaptığı uygulamaları da gindeme getirmiştir.

Pekin yönetiminin “İslam’ı Çinleştirme” ve “Din kitaplarının komünist ideolojiye uygun yeniden yorumlanması” gibi hamlelerle İslamiyet Birleşim olmak üzere diğer dinlere dönüşüm girişimi sonrası ilerleyerek birlikte bugünkü ülke Kuzeybat civarında “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırdığı uluslararası kamuoyunun “yeniden eğitim kampları “şeklinde tanımlandığı yeri  Birleşmiş Milletler (BM) göre en az 1 milyon Uygur Türkü ‘nün kendi rızası tutulduğu yeri tahmin edilmektedir. Çin’in Sincan Özerk Bölgesinde Müslüman Uygurlara “dil ve kültür eğitimi” verdiğini takip ettiği bu kamuoyuna açık ve net bilgi vermemesi, insan hakları ihlalleri, zulüm ve soykırıminde Pekin yönetimini hedef suçlamaların önemli dayanakları.

Uygur Türkleri Kimlerdir?

Uygur Türkleri, Orta Asya ile Doğu Asya’daki bağlardan ve kültürel olarak bu bölgelerle bağlı bir Türk etnik grubudur. Uygurlar Çin’in resmî olarak tanıdığı 55 etnik gruptan bir firma. Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi, ağırlıklı olarak Sünni Müslümanlardan oluşan Uygurların memleketi olarak tanınmaktadır. 2010 yılında yapılmış Çin Ulusal Nüfus Sayımı’na göre, Çin siparişlerinin toplam 10.071.394 Uygur vardır; Uygurların nüfusunun nüfusunun yaklaşık% 0,76’ini. Uygur Türkleri tarih boyunca Çinlilerle birlikte yaşamışlar ve sadece iki kez bağımsızlık ilan etmişlerdir.Bunlardan ilki 1933–1934’te ‘Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ di ise 1944–1949 Sovyetler Birliği’nin ile donatılı “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” adı altında gerçekleşmiş ve her ikisi de  Çin Halk C umhuriyeti’nin işgaliyle sona ermiştir . Günümüzde Uygur Sorunu ya da Çin Sorunu olarak bilinen sorun, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 1960’lı çalışma başından beri devam eden dini-etnik ve siyasi bir uyuşmazlıktır. Uygurlar eskiden Sovyetler Birliği’nin (SSCB) 1949 yılında ilhakını ve halen  Çin işgali altında bulunduklarını iddia etmektedir .

Soğuk Savaş sonrası Uygur Türkleri arasında farklı ayrılıkçı hareketlerin, çeşitli milliyetçi ve İslamcı yapıların ciddi anlamda örgütlenmekte olduğu bilinmektedir. 2009 yılında devam eden Urunçi başkaldırıları ve ilerleyen dönemlerde farklı dönemlerde Doğu Türkistan bölgesinde ve Çin’in çeşitli bölgelerinde, saldırılar, Çin’in 2014 yılından itibaren “terörizme karşı popüler mücadele” adı altında izlendi Uygur politikalarının şekillenmesinde önemli bir rol almıştır. Ancak Çin’in uyguladığı politikaların Pekin’in iddia ettiği gibi “entegrasyon” ve “terörle mücadele” değil, olduğu gibi gibi asimilasyon uygulamaları gerçeği; anadilde eğitim ve dini özgürlükler bağlamında demokratik haklarını talep eden Uygur Türkü Müslümanları ‘  diye adlandırdıkları kamplarda rızaları araştırmada ile ortaya çıkmıştır. Zira 2020’de Kasım ayında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yer alan sayfalarda Çinine ait ve  New York Times tarafından yayımlanan belgede , Çin yönetiminin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki güvenlik birimlerinde, nasıl hareket etmeleri bizde bölüm talimatlar asimilasyon ve politikalarının vehametini ortaya çıktı vaaz. 403 Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer yetkililerin, bölgedeki Uygur yeri kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına yer alırken, İslamiyet’in yayılması için  önlem yazısının uyarılarına yer verildiği görülmektedir.

Doğu Türkistan'ın - Uygurların Stratejik Önemi |  Uygur Haber

Uluslararası Toplum ve Uygur Sorunu
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Türklerine baskıya yönelik baskıya yönelik yayınlarına yönelik insan hakları ihlallerine bazı bazı taraflar kendi ulusal çıkarları kalırken; kimi diğer taraflar ise uluslararası hukukun gereken bu duruma karşılık verdi. Mart ayında ABD, Kanada, İngiltere, Avusturalya ve Yeni Zelanda konu ile ilgili yaptıkları  ortak yazılı açıklamada  Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinin, kaygı verici noktaya ulaştığını belirtmiş, Çininin kendi belgeleri, uydu görüntüleri ve görgü tanıkları bu ihlaller konusunda çok değerli kanıt bildiğimde yapmıştır.Çin yönetiminin Uygurlara yönelik baskısının son bulmasını isteyen taraflar, “Çin’in kapsamlı baskı programı, dini özgürlüklerin ciddi kısıtlanması, zorla çalıştırma, toplama kamplarında toplu gözaltı, zorla kısırlaştırma ve Uygur mirasının organize bir yıkımını” değerlendirmesinde incelendiğinde.

Türkiye Cumhuriyeti de, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklar ilkeli ve bütün tutumunu 2020 yılı Ekim ayında düzenlenen Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu’nda bir kez daha ortaya koymuş; konu ile ilgili beyanında, etnik, kültürel ve dini bağlara sahip olduğu Uygur Türklerinin haklarının hakkında tüm dünyaya tüm dünyaya çağrıda bulunabilir. Türkiye, Sincan’daki Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik insan hakları uygulamalarından duyduğu endişeyi son dönemlerde de yinelemiş, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıkların  ikinci haklara sahip bir şekilde, barış ve huzur içinde yaşamaları ; Ayrıca, kültürel ve dini kimlik gösterilmesi ve garanti altına alınmasını beklediğini de sözlerine ekledi. Şubat ayi konu ile ilgili açıklamada Mevlüt Çavuşoğlu , Türkiye’nin Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları takip takip takip ederek belirterek; “BM ve diğer uluslararası raporlardaki bulgulardan duyuyoruz. Konuyla ilgili kaygı ve beklentilerimizi Çinli yetkililerle paylaşıyoruz. Bu konuda şeffaflık olacak. Türkiye, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterirken, Uygur Türklerinin ve diğer Müslümanların insan haklarının öneminin de altını çizmiştir ”şeklinde konuşmuştur.

Diğer diğer ABD’nin son dönemlerde Çin’in Uygur Türklerine karşı insan hakları ihlalleri kürtajini sertleştirmiş olması dikkat çekicidir. Anımsanacağı üzere geçtiğimiz yıl ABD’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı  Kelley Currie , Birleşmiş Milletlerin (BM), Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türklerine karşı insan hakları ihlallerini soruşturmak için yeterince çaba göstermediğini ifade etmiş, bu açıklamayı ABD Ticaret Bakanlığı’nın Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinden dolayı Çinli 9 kuruluşu yaptırımı hemen ardından takip etti. Bu süreçte dönemin ABD Dışişleri Bakanı  Mike Pompeo da Başkan Donald Trump’ın görevi Joe Biden’a devretmesine kısa süre kala yaptığı açıklamada, “Soykırımın sürdüğüne inanıyorum. Çin’in bölüm devletinin Uygurları yok etmek için sistematik olarak çalıştığına tanık oluyoruz” ifadelerini kullanmıştı. 2021 yılında selefi Donald Trump’tan görevi devralan ABD Başkanı Joe Biden da, seçilmesi durumunda Çin konusunda daha sert bir politika izleyecek mesajını vermiş, son dönemlerde açıklamaları da tamamla birlikte gösterme ama  bana göre Çin’e karşı koyacağını belirtmiştir .

Uygur Sorunu ve ABD-Türkiye İlişkileri
Çin’in ABD ile ilişkilerde mevcut sorunlara yönelik tek taraflı kazanma politikası izlenmesi durumunda ABD başkanı Biden’ in Uygur Türklerine karşı uygulanan baskıyı kendi söylemleri ve ABD’nin ulusal çıkarları doğrultusunda bir manevra alanı olarak değerlendirip Çin’e karşı daha sert yaptırımlar hayata geçirmesi ciddi bir olasılık olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Biden yönetiminin Türkiye ile yaşanan sorunların aşılmasında her iki ülkenin de ortak paydada buluştuğu Uygur Türkleri konusunu ön plana çıkarması ihtimali de farklı analizlerde öngörülmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin Çin’e karşı son günlerde Ankara Büyükelçisi Liu Şaobin’i, Büyükelçiliğin Twitter hesabından yapılan paylaşımların yarattığı rahatsızlık nedeniyle Dışişleri Bakan çağrısına iki ülke arasında varolan uyuşmazlığın derinleştiğine süt söylemleri güçlendirmiş olması dikkat çekiyor.

Ankara-Pekin arasında gerilimin Amerika-Türkiye ilişkilerinde yeni bir iş birliği alanı açıp açmayacağı sorusunu soran süreçte tüm tarafların gündeminde önemli bir yer tutacağını söylemek mümkündür.

KAYNAK: //yde.neu.edu.tr/uygur-turkleri-ve-abd-turkiye-iliskileri/

Share
362 Kez Görüntülendi.