logo

trugen jacn

ULUYOL’UN DRAMI : BABASI,AMCASI VE AİLESİNDEN 30 KİŞİ ÇİN TOPLAMA KAMPLARINDA ESİR!

Yalkun Uluyol, Şubat 2024'te Birleşik Krallık Dışişleri Komitesi'nde Uygurların zorla çalıştırıldığına dair ifade veriyor. Yanında Londra'daki Dünya Uygur Kongresi Direktörü Rahima Mahmut (solda) ve Hamid Sabi (sağda), soykırımı belirlemek için düzenlenen Uygur Mahkemesi Danışmanı Uygurların (2021). Ekran görüntüsü.

Ruth İngram(bitterwinter.org/İtalya)

” Sevdiklerinden  Ayrı Kalmayı Kabullenmeye Çalışan bir Uygur  Türkü sürgünün Dayanılmaz Acısı ve Dramı ” 

Yalkun Yakup Uluyol.  Çin’in işgalindeki  Doğu Türkistan’in/Uygur Bölgesinin  kadim ipek yolu güzergahında ve  Çin Sınırında bulunan kadim  bir kent Kumul’da dünyaya geldi. Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Babası onu  İngilizce  öğrenimi için Malezya’ya gönderdi.  Daha sonra Türkiye’ye gelerek İstanbul Üniversitesinde  Yüksek Öğrenimini derece ile tamamlıyor. Daha sonra İstanbul Koç Üniversitesinde Doktora öğrenimine kabul ediliyor. Halen bu Üniversitede Doktorant olarak öğrenimine devam etmektedir.

Çin’in  işgalindeki  ana vatanı Uygur bölgesindeki 01 Nisan 2017 tarihli “Aşırılık ve Radikalizm İle Savaş” yasası  ile  başlatılan toplu gözaltılar ve Toplama Kampları uygulamasında Babası, Amcaları dahil ailesinden 30 kişi gözaltına alınarak  hapsedildi. O, Doktora öğrenimine devam ederken Babası ve yakınlarından 30 kişinin tutuklanarak Toplama Kamplarında esir olarak tutulması onun  büyük travmalar ve  dayanılmaz acılar yaşamasına  yol açtı. Ama,  o bu travmayı kısa sürede aşmayı ve  ailesinin ve Doğu Türkistan’da yaşayan Halkının  dramatik  durumunu ve  İşgalci Çin’in bu ülkede  yaşayan  Türk halklarına yönelik baskı, zulüm ve insanlık/Soykırım   suçlarını uluslararası topluma anlatmak için  bazı  duyarlı Türk ve yabancı  Arkadaş gurubu ile “Uygur İnsan Hakları Savunma Gurubu” adı ile bir Platform oluşturdu. Halkının  dramatik durumu ile ilgili raporlar hazırlayarak  yayınladı. Türkiye başta İngiltere ve diğer bazı batılı ülkelerde   Üniversiteler  insan hakları ve Hukuk kurum ve kuruluşlarının daveti üzerine giderek  Çin’in ülkesindeki baskı,zulüm ve etnik soykırıım uygulamalarını anlattı ve anyatmay da devam ediyor. Uluyol, bu  çalışmaları ile Uluslararası toplum nezdinde   Uygur  meselesini gündeme getirmeye ve sürekli gündemde  tutmaya çaba göstermektedir. 2021’de Londra’da toplanan Bağımsız Uygur Mahkemesinde  Esir tutulan Ailesi ile ilgili tanık olarak ifade verdi  ve aynı zamanda bu özel Mahkemede  Danışman olarak görev  yaptı. Liderliğini üstlendiği Uygur İnsan Hakları Koruma Gurubunun hazırladığı  Çin’in Uygur soykırımına ait raporlar dünya kamu oyunun dikkatini çekiyor ve  Londra merkezli Shieffeild Üniversitesi  başta bir çok ülkeden  bu konuda konferanslar veriyor ve açık oturumlara katılarak Uygur sorununu anlatıyor.  Şubat 2024’te Birleşik Krallık Parlamentosu (Avam Kamerası)  Dışişleri Komitesi’nde Uygurların zorla  Köle/İşçi olarak çalıştırıldığına dair elde ettiği bilgi ve belgeleri kanıt olarak sunarak  ifade verdi. Yalkun Uluyol bir yandan Doktora öğrenimini sürdürürken, diğer yandan Uygurların karşı karşıya bulunduğu İnsanlık dramımnın  sona erdirilmesi için Türkiye’de ve uluslararası düzeyde çalışmalarını başarılı bir şekilde  sürdürmeye devam ediyor. Çin işgal yönetiminin  tutukladığı ve 7 yıldan beri esir tuttuğu Uluyol Ailesinden Babasına 16 yıl  ve Amcalarından birine ise ömür boyu hapis cezasına diğer tutuklu aile Fertleri ise çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır.  Çin işgal yönetiminin Uluyol ailesi bireylerine yönelik suçlaması ” Yurt dışında akrabası olduğu için güvenilmez Kişiler olmaları”dır.  Yalkun Yakup Uluyol’un dramatik durumu, yaşantısı ve çalışmaları hakkında İtalya merkezli Bitterwinter.org(Acı Kış) haber sitesinden  Ruth İngram’ın yaptığı raportajını aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.(UYHAM)

Yalkun Uluyol, Mayıs 2015'te babası Memet Yakup aileyi İstanbul'da ziyaret ederken selfie çekiyor.

Şubat/2014  ayında İngiltere Dışişleri Komitesi’ne ifade veren 30 yaşındaki İstanbul merkezli  Koç Ün.Doktorantı Uygur sürgünü, ailesinin üzücü  yaşantısını ve deneyimlerini  titizlikle  kayıt altına alarak katalogladı.  Çin’in tutuklayarak Çin toplama kamplarında esir tuttuğu ve hakkında hiç bir şekilde haber alamadığı  30  kişilik    aile üyesinin listesini  gösterdi ve  ölçülü bir ses tonuyla  bunları sözlü olarak da bize anlattı.  Bize gösterdiği belgelerde Çin’in Polis raporları veya mahkeme duruşmalarına ait kayıtlar yoktu. Ancak,anlattıkları 2.hatta 3. kişilerden elde ettiği bilgilerdi. O, babasının akıbetini ancak iki yıl süren aramaları sonucunda öğrenebildiğini belirtiyor.Çin’in esir tuttuğu  ve kayıp durumda olan  diğer aile üyelerine akibetine  dair  bilgiler ve haberler  almaya çalıştığını söylüyor. Uluşabildiği bilgilere göre onun  tutuklu Aile üyelerinin bir kısmı  uzun hapis cezalarına çarptırıldı; bazıları   ise Köle/İşçi olarak zorla çalıştırılıyor, bazılarının ise haklarında hiç bir bilgi yok ve  onların kayıp durumda olduğunu söylüyor.

Yalkun Uluyol’un anlattığı hikayenin süslenmeye hiç  ihtiyacı yoktu. İngiltere Avam Kamarasındaki oturumu  yöneten İngiliz milletvekili Alicia Kearnes, Yalkun’un Uygurların anavatanında meydana gelen zulümlere ilişkin  olarak “ Uluyol’un  tanık olarak anlattıkları Uygur halkının karşı karşıya olduğu gerçekliğe dair yürek burkan bir bakış; bir kayıp, zorla ayrılık, keder ve bilinmeyenlerin  acısını anlatıyor. Bunun tam adı ise şu : “Çin Uygur bölgesinde Çinli olmayan Uygurlar ve diğer Halklara etnik Soykırım Yapıyor.Uygur bölgesinde tam bir etnik soykırım yaşanıyor.”  şeklindeki çarpıcı sözleri  ifade ediyor.

Uluyol Parlamentodaki Tanıklığından sonra  “Acı Kış”a konuştu. Uluyol, babasını en son 2016 yılında kız kardeşiyle birlikte  İstanbul’a gelerek evinde misafir kaldığı günleri anlatıyor. Daha  birkaç gün sonra  Çin polisinin evlerine gelerek  “onları  araması üzerine” derhal ülkesine döndüğünü aradan  8 yıl geçmiş olmasına rağmen onların bir kez dahi olsa seslerini duyamadığını üzülerek anlatıyor.

Yalkun Uluyol’un babası Yakip Uluyol memleketi Kumul kentinde 300 işçi çalıştıran başarılı  bir iş adamı ve bir kavun  ve meyva tüccarı idi. Babası Yakup Mehmet , doğduğu yer olan Kumul’un ünlü tatlı kavunlarını Çin’in güneydoğusundaki bir  liman şehri olan Guangzhou’ya naklederek  pazarlıyordu. Oğlu Yalkun’un iyi eğitim alması ve iyi yetişmesi için her  türlü destek ve imkanı  sağlamaya hazırdı.  Bunun yanında  çocuklarının  kendi ana dillerini, kültürlerini örf adet ve geleneklerini yaşamaya ve öğrenmelerini çok arzu ediyordu. e ve dillerine dahil etmek istiyordu. Yalkun,  ilkokulu ağırlıklı olarak Han Çinlilerinin devam ettiği  Kumul’da okuduktan sonra, lise ve orta öğrenimlerini Uygur dilinde tamamlamaları için onları aile köylerindeki büyükanne ve büyükbabalarının yanına gönderdi .  Onun onların yanında kendi diline,geleneklerine, davranışlarına Uygur tarihine ve kimliğine dair derin  bilgiler kazanacağına inanıyordu. Nitekim öyle de oldu ve çocuklarını takdir ve taltif etti.

 

Yalkun Uluyol'un babası Memet Yakup, 2013 yılında daha mutlu günlerinde memleketi Kumul'dan bal kavunu tutuyordu. #1 dışındaki tüm fotoğraflar Yalkun Uluyol'un izniyle.
Yalkun Uluyol’un babası Memet Yakup, 2013 yılında daha mutlu günlerinde memleketi Kumul’dan bal kavunu tutuyordu. #1 dışındaki tüm fotoğraflar Yalkun Uluyol’un izniyle.

Yalkun Uluyol kendisi hem de kız kardeşi  Türkiye’de yüksek öğrenim gördü. Annesi de onlarla birlikte  İstanbul’a geldi.Ancak,2017’deki Çin’in kitlesel tutuklama kampanyası başlayınca  bir daha ülkelerine dönmediler. Halen Yalkun ile birlikte yaşıyorlar.

Amacım, Anne ve Baba ve yakınlarımın acısı ile birlikte  ve vatanımı kaybetmenin acısını yaşarken Ülkem ve Halkım İçin Bir Şeyler Yapabilmek

Yalkun Uluyol,babası,Amcası ve yakınlarının mutlu günlerindeki resimlerini gösterirken duygulanıyor ve  şunları anlatıyor :  ” Çin’in ana yurdum Uygur bölgesinde 2017’de devlet politikası olarak başlattığı insan hakları   ihlalleri ve buna  ilişkin haberler yayılmaya başladığından beri kendimi bu konu hakkında araştırmalar yapmaya adadım.  İstanbul Koç Üniversitesi’nde  uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi  doktorası yaparken, diğer yandan  Çin’in diasporada yaşayan Uygur Türklerine yönelik sınır ötesi   baskıları,  Uygurların Köle/İşçi olarak zorla çalıştırılması  ve diğer hak ve hukuk ihlalleri konusunda  araştırmalar  ve çalışmalar  arasında gidip geliyorum. Kasım 2023’te faaliyete geçen  Uygur  Hakları Gözlem Evi  ülkemde ve yurt dışında  yaşayan halkımın  karşılaştıkları çeşitli sorunlar hakkında derinlemesine araştırmalar yapıyor ve bunların  çözümü konusunda  öneriler ve  bunun için uygulanacak yol ve yöntemler üzerinde çalışıyorum ve özet raporlar hazırlayarak uluslararası toplumla paylaşıyorum. Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da sergilediği insanlık ve etnik soykırım suçlarına dair  haberler  işlenen başka vahşetlere  gazetelerin manşetlerinde  zaman zaman  olabilir. Ancak,Yalkun Uluyol başta  Türkiye ve diğer ülkelerdeki  Uygur diasporası  bütün banları  günlük  hayatlarında her zaman hissediyor ve acılarını içlerinde daima  hissetmektedir. Uygurlar, uluslararası toplum tarafından dışlanmanın acısını ve hayatta kalanların  ülkelerindeki soykırımın baskı ve zulmün sona erdirilmesi noktasında  hiç bir şey yapamamanın  suçluluk duygusunun yükünü taşıyorlar. Uluyol,   bize bunları anlatırken, bazen bu yükün kaldırılamayacak kadar ağır olduğunu, halkının durumunun aciliyetini  bir kez daha vurguluyor ve dünyanın  halkına karşı uyguladığı   soykırım cinayetleri için Çin’e hesap sorması gerektiğini anlatmaya çalıştığını söylüyor.”  şeklinde konuşuyor.

Urumçi’ye Atanan Çen,Tibetteki  Aynı Vahşeti Uygurlara Da Uyguladı

Tibet’te ÇKP Bölgesel Sekreteri  iken  insanlık dışı vahşet  uygulamaları ile tanınan Çen Çuenggo 2016’de Urumçi aynı görevle atandığını  ve Tibet’teki aynı vahşeti Doğu Türkistan’da da uygulamaya başladığını  belirten Uluyol  konuşmasını şöyle sürdürüyor. ” Ağustos/2016’de Urumçi’ye atanan Tibet Canisi Çen Çinggou  Tibetli  muhalefeti acımasızca bastırdı ve bu vahşi uygulamalarını Uygurlara da yapması ve bastırması  için Urumçi’ye atandı. Onun  Türk halklarına  karşı  genel bir kin ve nefretinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü, o bir konuşmasında   İşgal rejimi yetkililerine Uygurları kastederek  ” Toplayabildiğiniz herkesi tutuklayın ve Toplama Kamplarına Hapsedin. ” talimatını vermişti. Suçlu ve şüphelileri tutuklanması yerine  her kesi tutuklayın ve  gereken herkesi toplayın.” talimatını veriyor.

Ben,Sonraları Beni Ben Yapan Değerlerin  Bilincine Vardım

Ben İlk başta Çin’in bu yaptıklarına karşı  ve  bunların benim üzerimde yarattığı etkiyi bir kenara bırakma eğiliminde oldum. Daha sonraları ise, tüm bunların beni ben yapan değerlerden olmadığının bilincine vardım. Babamın Amcaların ve diğer yakınlarımın topluca tutuklanması beni derinden etkiledi ve bundan dolayı büyük travma yaşadım. Tarifsız acılar ve gönül yarası  benim peşimi hiç bırakmadı.  Çin beni babamdan yakınlarımdan Hocalarımdan  ve arkadaşından koparmakla kalmadı, aynı zamanda  tutuklanmak ve baskı görmekten endiişe ederek Kumul’a dönmeyen Annem, Kız Kardeşim ve Kuzenlerimin de ağır sorumluluğunu bana yükledi. Ayrıca bir amcasının üç çocuğuna bakmak   sorumluluğunu de üstlenmek zorunda  kaldım. Çin ile  ülkem ile dış dünya arasındaki iletişimi tamamen kestiğinden  her kes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan tek genç Uygur de  ben değildim.Diasporada yaşayan Uygurlar hayatlarını devam ettirebilmek için her türlü sıkıntı ve zoruluklara göğüs vermek zorunda kaldılar. İstanbul Ün.deki  lisans programının son yılında,  şimdi kadar bana bakan ve bakması gereken  geniş  ailem ile birlikte  bir bayram sofrasında birlikte yemek yemiştik. Ama bu güzül günler şimdi benim için bir  tatlı bir anı  olarak aklımda kaldı. Ailem ile ilişkim kesildikten sonra  baktığım Kardeşim ve Kuzenlerimini Ünversite harçları ve diğer giderlerini karşılamak için  çalışmaya başladım.  Bu günler çok kötü ve korkunç günlerdi. Bu tür travmatik koşullarda sadece babamı ve ailemi kaybetmekle kalmadım, aynı zamanda  ailece hepimiz muhtaç ve sığınmacı  haline geldik.” diyor.

Yalkun Uluyol, kız kardeşi Tomris ve babası Memet Yakup ile 2007 yılı civarında Kumul'daki aile evlerinde daha mutlu zamanlarda çekilmiş bir fotoğraf.
Yalkun Uluyol, kız kardeşi Tomris ve babası Memet Yakup ile 2007 yılı civarında Kumul’daki aile evlerinde daha mutlu zamanlarda çekilmiş bir fotoğraf. 

Evlilik ve Sonrası Yaşadıklarım

2020  yılının yazında, 2014 yılında Türkiye’ye okumak için gelen çocukluk arkadaşım ve  aşkım  Rabia ile evlendim. Bir süre sonra  doğan çocuğumuz anormal ve engellii olarak doğdu.  iki yıl boyunca bir kaç kez   ameliyata ihtiyaç duyan kızımız Kasım 2023’te iki yaşındayken  vefat etti.  Baba olmuştum ve  kızımın doğumunu ve sevincimizi   babamla paylaşmayı o kadar çok istiyordum,ama b.u asla mümkün olmadı. Düğünümün ve kızımın doğumunun fotoğraflarını, babama bir şekilde   ulaştırabilmek umudu ile Çin’in sosyal medya platformu WeChat’te yayınlamak istedim. Ancak, paylaşımım silindi. Bu durum sadece beni değil,tüm ailemi çok üzdü. Babamın benim  baba olduğumu bilip bilmediğini  ve  Kızımın  vefat ettiği haberini bilip bilmediğini bilemiyorum. Kızımın vefatından yedi gün sonra AB Parlamentosu’nda Uygurların  Köle/İşçi olarak zorunlu çalıştırılması konusunda  bir konuşma yapmam için çağrı aldım. Eşimle birlikte kızımın yasını tutabilirdim.  Ancak,ailemin ve ülkemde yaşayan halkımın dramatik durumu beni  gitmeye zorladığını düşünüyorum.  O anda bunları düşünerek  gidip tanık olarak Avrupa Parlamentosunda  ifade verdim. Bu benim hayattaki misyonum ve varoluşumun sorumluluğuydu elbette.

Din sosyolojisi alanında yüksek lisans öğrencisi olan  eşim Rabia, görevi Türkiye’nin dört bir yanındaki Uygur okullarına ve Uygur Türkçesi dil  kurslarına giden çocuklara yardımcı olmak ve onları desteklemek olan Ötkür Derneği’nin başkanlığını yapıyor. Her ikimiz  de diasporadaki  öksüz ve  yetim  çocuk ve gençlerin karşılaştığı travmayı ve psikolojik ihtiyaçları hafifletmek için çalışıyoruz.   Ben  Yurdumda Çin işgalinde yaşamak zorunda  kalan yurttaşlarına “ Asla unutulmayan  unutulmuşlar” diyorum.Çünkü;. “Onlar asla  unutulmaz Kişilerdir. Bu Kardeşlerimizin  unutulmasına  asla izin vermemeliyiz. Ancak, bu durum taşınması  çok zor ve ağır bir yüktür elbette. Fakat bizler bu ağır yükü taşımak zorundayız.

İlk başta yoğun olarak hissedilen ve giderek hafifleyen fiziksel acılarımın  aksine, ” ülkemde baskı ve zulüm altında  yaşayan Uygurların acısı ve ıstırabı  ilk  başta sizi de çok etkiliyor ama  bu acı hiçbir zaman geçmiyor. Bu acılar  kalbimde bir delik ve  Rüyalarımda gördüğüm bir kabus olarak devam etmektedir.  Ama ben bütün acıları   motivasyona dönüştürerek baş etmeyi öğrendim.  Çünkü, Günlük  normal hayatımı yaşamak zorundayım. Entelektüel olarak çok daha  fazla  gelişmem gerekiyor. Daha iyi bir oğul, koca, kardeş ve Uygur olarak adım adım ilerlemeye çalışıyorum. İnsanları olup bitenler konusunda ikna etmeye devam etmeliyim.

Yalkun Uluyol, Mayıs 2015’te babası Memet Yakup aileyi İstanbul’da ziyaret ederken selfie çekiyor.Acılar, Kabusler ve Ayrılık  ve Hasreti Beni hiç Terketmedi 

Uygur Aktivist Yalkun Uluyol, Kendisini  babasının ve diğer tüm aile yakınlarının  dramatik durumunun çok yorduğunu belirterek konuşmasını şöyle  sonlandırdı : ”  Babam ve ailem hakkındaki girişimlerimin başarısız  olması ve olumlu bir sonuç elde edememenin doğurduğu  kabuslarla boğuşurken, hasret, özlem ve  ayrılığın acısı beni asla terketmedi ve bunların beni yakında terketmeyeceğini de biliyorum.  Annem, eşim ve ailemin  sorumluluğunu yeterince yerine getiremem  beni derinden yaralıyor ve kendimin özgür olmam  suçluluğu bana  çok ağır geliyor. Mutlu olmak, tutkuyla yaşamak ve hayallerimi gerçekleştirmek için çok çalışmam ve çok  gayret emme  gerektiğinin  çok iyi farkındayım. Babamın benden istediği şeylerin de bu olduğunu  biliyorum.  Kendi Kendime de  sürekli olarak bütün bunların  benim, babamın  ve yakınlarımın hatası olmadığını  biliyorum ve sürekli olarak buna hatırlamaya çalışıyorum. Bütün  bu acımasızlıkları ve hataları yapan  tek otoriter bir rejim var : oda ÇKP Diktaryasının güdümündeki Çin işgal rejimidir.  Acılar çekenler ise, Biz Uygurlarız.  Hiçbir zaman bir daha  yaşanmayacak anıları, artık ölen büyükanne ve büyükbabamla  geçirdiğim   zamanları, babamla  asla yapamayacağım  sohbetleri  çok özlüyorum. Bu sadece onlarla konuşamamak değil; aynı zamanda artık onlarla konuşmanın imkansızlığıyla da ilgilidir de.  Bizim acılarımız Acı hiçbir zaman kaybolmaz.  Bu  acılar aslında zaman geçtikçe daha da  güçleniyor ve daha acı verici hale geliyor. Tüm bunlardan sorumlu olan kişileri sorumlu tutmak ve suçlarının bedelini ödemelerini sağlamak benim ve tüm duyarlı insanların görevi olmalıdır.” dedi.

Kaynak : bitterwiinter.org/english

Share
1662 Kez Görüntülendi.