Son Dakika
Tuğçe Burcu DEMİR
Orhon bölgesinde kurulan Uygur Devleti’ne 840 yılında Kırgızlar son vermiştir. Uygur Devletinin yıkılması ile Uygurların 13 boyu güneye ve 15 boyluk diğer grup ise güneybatıya göç etmiştir. Güney’e göç edenler Kansu bölgesine yerleşerek burada Kansu Uygur Devletini kurmuşlardır (Ercilasun, 2015). Kaynaklarda Kan-chou Uygurları olarak adları geçen bu devletin diğer adı Sarı Uygurlar olup günümüzde Çin’in kuzeybatısında yaşayan Sarı Uygurlar onların soyundan gelmektedir. Sarı Uygurlar 940 yılına kadar bir devlet olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. 940 yılında Hıtayların, 1028 yılında Tangutların, 1226 yılında ise Cengiz Han döneminde Moğol hakimiyetine girerek devlet olarak tarih sahnesinden çekilmişlerdir (Şen, 2016).
Günümüzde Sarı Uygurların büyük bir çoğunluğu Çin’in kuzeybatısındaki Kansu eyaletine bağlı Sunan Sarı Uygur Özerk İlçesinde yaşamaktadır. Çin’de bulunan 55 azınlık içerisinde Türk kökenli azınlık konumundadırlar (Qarluq 2006). Çin’de bulunan Sarı Uygurların toplam nüfusu, 1990 Genel Nüfus sayımlarına göre 12.297 kişidir. Bu nüfus sayımındaki nüfus sıralamasında Çin’deki 55 azınlık içerisinde 47. sırayı almışlardır (Qarluq 2006).
Sarı Uygur kendilerini “Yuğur, Yoğur” olarak adlandırırlar. Günümüzde üç dil konuşmaktadırlar (Qarluq 2006). Birincisi geçmişte ve günümüzde Sarı Uygur Türkçesi olarak adlandırılan Batı Sarı Uygur Türkçesi, ikincisi doğudakilerin kullandığı Doğu Sarı Uygur Türkçesi, üçüncüsü ise Huangnıpu köyünde yaşayanların kullandığı Çincedir. Doğu Sarı Uygurcası 13-14. yüzyıllardaki Moğolcanın özelliklerini korumuştur. Batı Sarı Uygurca, diğer Türk lehçelerine göre karışıktır. İslam öncesi Türkçeye yakındır (Qarluq 2006). Batı Sarı Uygurcasında Çince, Moğolca ve Tibetçeden alınan çok sayıda kelime vardır. Arap-Fars dillerinden alınmış kelime sayısı ise azdır.
Sarı Uygurlar yaşadıkları coğrafya gereği Türk kültür çevresinden uzaktırlar. Bulundukları bölgede Çin- Tibet kültürü daha yaygındır. Bu sebepten dolayı Çince ve Tibetçenin etkisine özellikle nüfus yoğunluğundan dolayı Çincenin yoğun etkisi altına girmiştir. Bunun sonucunda Sarı Uygur Türkçesinin ses, sözlük ve cümle yapılarında değişiklikler meydana gelmiştir. Çinliler ve Tibetliler ile birlikte yaşamalarının sonucunda dillerine çok fazla sayıda yabancı kökenli sözcük girmiştir. Zaman içerisinde Sarı Uygurların yaşadığı bölgede ortak iletişim dili olarak Çince hakim olmuştur.
Sarı Uygurların günümüzde kendi millî yazılarının olmamasından dolayı dillerini sadece evlerinde kullanmakta ve öğrenmektedirler. İletişimlerinde Çin yazısını kullanırlar. Böylece dilin kullanım alanı gittikçe daralmaktadır. Sarı Uygurların yerleşim yerlerinde artan bir Çin nüfusu vardır. Bunun sonucunda ise hemen her alanda Çince konuşulmaktadır. Çince konuşmayan kişiler aşağılanmakta ve hor görülmektedir. Toplumda yer ve iş edinmenin tek yolu, Çince ve Çin kültürüne hâkim olmaktır. Çinceye hâkim olanlara kültürlü olarak bakıldığı için gençler arasında Çince ve Çin kültürü hızlı olarak yayılmıştır. Sarı Uygur gençleri kendi aralarında bile Çince konuşmaktadır. Çok az sayıda genç kendi dillerini konuşabilmektedir. Ama Çincenin etkisi yüzünden telaffuzları bozuktur. Sarı Uygurlar, Tibetliler ve Çinliler aynı bölgede yaşadıkları için karışık evlilikler olmaktadır. Karışık evliliklerde ortak dil her zaman Çince olmuştur (Qarluq 2006).
Son yıllarda bölgedeki bazı Sarı Uygur aydınlarının kendi kültürlerini korumak için “Sarı Uygur Kültürünü Araştırma Merkezi” gibi yönetim destekli oluşumlar kurulmaktadır (Qarluq 2006). Sarı Uygurlar hem kendi sözlü tarihlerini araştırıyor hem de kendi dillerinin fonetik özelliklerine uygun alfabe oluşturmaya çalışmaktadırlar (Qarluq 2006).
Dil, sadece insanlar arasında bir iletişim aracı değildir. Bir toplumu millet yapan en güçlü bağ, dildir. Bireyleri milletine, yurduna, geçmişine sıkı bir şekilde bağlar; nesilden nesile aktarılarak gelen dil, bireyi geçmiş ile gelecek arasındaki zincirin bir halkası hâline getirir (Aksan, 2015). Bir millet tarihini, kültürünü, dünya görüşünü, maddi ve manevi değerlerinin tamamını kendi diline yansıtır. Bir dilin ölmesi o dili konuşan milletin de ölmesidir.
UNESCO tarafından hazırlanan dil atlasında Sarı Uygur Türkçesi ölü derecede olan dil kategorisine girmektedir. Bulundukları coğrafi konum gereği farklı toplumlar ile iç içe yaşamaları, diğer Türk toplumlarına uzak kalmaları Sarı Uygur Türkçesinde ve kültüründe değişmelere ve etki alanının azalmasına sebep olmaktadır. Sarı Uygur Türkçesinin milli yazılarının olmaması, Çin’de eğitim dilinin Çince olması, toplumsal ve kültürel getirisi olduğu için gençler arasında da Çinceye ve Çin kültürüne ilgi artmaktadır. Bu nedenler ise Sarı Uygur Türklerinin asimile olmasına ve sayılarının azalmasına yol açmaktadır.
Aksan, D. (2015). Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Ercilasun, A. B. (2015). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi. Ankara: Akçağ Yayınları.
Qarluq, A. C. (2006). Sarı Uygurların Dil Kullanımı Üzerine Sosyolojik İnceleme. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları, 67-93.
Şen, S. (2016). Eski Uygur Türkçesi Dersleri. İstanbul: Kesit Yayınları.
Kaynak : bilimdili.com/arkeoloji-tarih/unutulan türkler
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Orta AsyaBENZER HABERLER