Son Dakika
Oğuzhan Sandıkçıoğlu (Kadir Has Üniversitesi)
Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin akıbeti ne olacak? Türkiye’nin Doğu Türkistan konusundaki tavrı Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerindeki en önemli faktördür. Peki, tarafımız ne olacak?
Çin Halk Cumhuriyeti eyalet sistemi ile yönetilen bir ülkedir. Çin’de bugün 21 ayrı eyalet ve devlet bulunmaktadır. Nüfus bakımından dünyanın en önde gelen ülkesidir. Ayrıca yüzölçümü en büyük 3. Ülkedir. Dünyanın her yerinde gerek ekonomik gerekse siyasi olarak bulunan, hemen hemen her ülke için önemli konumda olan bir ülkedir.
TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİ
Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti birbirlerini resmi olarak 5 Ağustos 1971’de ilk kez tanımışlardır. O tarihten bu yana Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri gelişerek bugünlere ulaşmıştır.
Türkiye Avrupa Ülkeleri için ne kadar önemli ise, Asya’nın batı ucunda bulunması sebebiyle Asya Ülkelerinin de ilişkilere girdiği, bu ilişkilerden ekonomik, siyasi kazanç sağladığı politik konumu önemli olan bir ülkedir.
Türkiye ve Çin ilişkileri, resmi olarak 1971’de başladıysa da, Osmanlı ve öncesi Türk Devletleri’nin Çin ile devamlı ilişkide bulunduğu, önemli antlaşmalar imzaladığı herkesin malumudur.
Ekonomik olarak bakacak olursak, bu iki ülke arasında ithalat ve ihracat işlemleri oldukça fazladır. Ekonomik ilişkiler son dönemde hız kazanmış, Türkiye’nin Çin’den ithalatı ve ihracatı büyük bir artış göstermiştir. Diplomatik ilişkilerde ise, Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin uzlaşması veya karşı karşıya gelmesi başta Asya olmak üzere tüm dünya için önem arz etmektedir.
İLİŞKİLERDE DOĞU TÜRKİSTAN FAKTÖRÜ
Çin’in Doğu Türkistan, Sincan (Xinjiang) bölgesi, 1300’lü yıllarda İslam’ı kabul eden Uygur Türklerinin anavatanıdır. 1949’da Çin’de yeni kurulan komünist hükümet bölgeyi tamamen kontrolü altına almıştır. Çin’in beş otonom bölgesinden biri olan Doğu Türkistan, 1.6 milyon km2’lik yüzölçümüyle Çin’in toplam yüzölçümünün altıda birini kaplayan en büyük otonom siyasi bölgedir. Doğu Türkistan’ın 1/3’e yakınını çöller (yaklaşık 600.000 km2’si), 90.000 km2’ni ormanlar ve geri kalanını da tarıma elverişli topraklar oluşturmaktadır. Geniş toprakları ve zengin doğal kaynaklarıyla Çin’in Kuzeybatı’sında yer alan Doğu Türkistan için Avrasya’nın tam ortası ya da bir başka ifadeyle Avrasya’nın kalbi denilebilir. Dolayısıyla Çin’in bu bölgeye egemen olma amacını, hem 1949’da yeni kurulan komünist hükümetin o bölgedeki Din etkisini ortadan kaldırmak hem de elverişli topraklara sahip olma içgüdüsü olarak açıklayabiliriz. Zaten sorunun tarihine indiğimiz zaman Çin’in Milattan Sonra’dan itibaren bu bölgede hakim olmak istediğini görürüz. Çin’in bölgeye sahip olmayı istemesinin bir diğer nedeni de o toprakların geçmişten beri Çin’in anayurdu olduğunu iddia etmeleridir.
Türkiye için bu sorun tarihsel bağlar açısından çok mühimdir. Türkiye,her zaman için, dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara yardım elini bir şekilde uzatmış yahut uzatmaya çalışmıştır. Türkiye, Çin’in 1949’dan bu yana komünist rejim ile baskı altına aldığı Doğu Türkistan için tarihsel bağlılık ve inancı gereği zaman zaman tepkisini göstermiştir.
Türk toplumu ile SUÖB(Sincan Uygur Özerk Bölgesi) toplumu arasında tarihi ve kültürel bağların bulunduğu bilinmektedir. Türkiye’de ÇHC’nin SUÖB kökenli vatandaşların yaşaması, bu bölgedeki gelişmelere ülkemiz kamuoyunun daha duyarlı olmasına sebep olmaktadır. Bu duyarlılığı bölgeden ülkemizde bir vesileyle gelerek yerleşmiş vatandaşların oluşturdukları dernekler ve sivil toplum kuruluşlarının daha da belirginleştirdikleri söylenebilir. Bu duyarlılığın özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Orta Asya Cumhuriyetlerinin uluslararası politika sahnesine çıkmasıyla ve Türk toplumunun bu bölgeye odaklanmasıyla birlikte artmış olduğu görülmektedir. Bunun somut bir yansıması 1990’lı yılların başında Türk kamuoyu yaşamında sıklıkla dile getirilen ve bir dış politika seçeneği oluşturup oluşturmadığı tartışılan “Adriyatik’ten Çin’in Batısına Uzanan Türk Dünyası”na odaklanma olgusudur.
5 TEMMUZ OLAYLARI VE TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ
5 Temmuz 2009’da Urumçi’de yaşanan olaylar, Türkiye başta olmak üzere tüm dünyanın Çin’e olan tepkisini hat safhaya ulaştırmıştır. Olaylarda resmi kaynaklara göre 184 kişinin hayatını kaybettiği ve 1000’den fazla yaralı olduğu bildirilmiştir.
Türkiye’de Dışişleri Bakanlığı 6 ve 8 Temmuz’da iki açıklama yaparak olayları derin üzüntü içinde takip ettiğini belirtmiştir. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Çin ile ilişkilerimiz son dönemde iyi bir durumda, ümit ederiz ki bu gerilim durur.’’ Diyerek, Türkiye adına adeta bir ültimatom yayınlamıştır.
TÜRKİYE-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİNİN YARINI
Türkiye-Çin ilişkilerinde ise , öncelikle Pantürkizm’in Türkiye’nin devlet politikası olmadığını, Uygur sorununun Çin Halk Cumhuriyeti’nin iç sorunu olduğunu, bununla birlikte insan hakları ihlallerine Türkiye’nin sessiz kalamayacağını sıklıkla vurgulaması gerekmektedir.
Türkiye Çin ile yoluna dün olduğu gibi bugünde devam etmektedir. Nitekim etmesi de gerekir. Lakin insan haklarının bu denli hiçe sayıldığı bir ortamda ilişkilerin sağlıklı bir biçimde ilerleyebilmesi de oldukça zordur.
Çin Halk Cumhuriyeti tüm dünyada ilişkilerini korumak istiyor ise, 5 Temmuz Olayları’nın Dünya’da yol açtığı tepkileri iyi irdelemeli ve Doğu Türkistan Politikaları’nı tekrar gözden geçirmelidir.
KAYANAK : http://akademikperspektif.com/2015/01/22/turkiyenin-dogu-turkistan-cikmazi/
Etiketler: Çin » Dünya » Görüş Yorum » Gündem » Makale AnalizBENZER HABERLER