Son Dakika
1863-1877 yılları arasında Osmanlı Cihan Devletine bağlı olarak hüküm süren Kaşgariya(Doğu Türkistan )İslam Devleti’nin Hükümldarı Yakup Han Bedevlet,Osmanlı Sultanı Abdulaziz Han’a bağlılığını arz etmek için öz yeğeni Seyit Muhammad Yakup Han Töre’yı Fevkelade Büyükelçi olarak İstanbul’a göndermiştir. Büyükelçi Töre istanbul’a gelirken oğlu Seyit Abdulkadir Han Töre’yi de beraberinde getirmişti. İstanbul’da kalan Töre,öğrenimini tamamlayarak Osmanlı devleti hizmetine girmiş ve Cumhuriyetin ilanından sonra bir bürokrat olarak ülkesine hizmetini sürdürmüştür. Bunun yanında Müsiki bilgini olarak temayüz etmiş ve bir gönül adamı olarak toplumun gönlünde yer almıştır. 1946 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Doğu Türkistan’da Kâşgar’da doğdu. Babası, Kâşgar Emîri Muhammed Yâkub Han’ın yeğeni ilim ve siyaset adamı Yâkub Han’dır. Babasının elçi olarak İstanbul’da bulunduğu sırada dünyaya geldi. Beş yaşlarında iken annesiyle birlikte gittikleri İstanbul’da bir süre Cerrahpaşa Camii sokağında oturduktan sonra tekrar Kâşgar’a döndüler. Kâşgar’ın Çinliler tarafından işgal edilmesi üzerine ailesi Keşmir’de Srinagar’a geçti. Burada aldığı özel derslerle öğrenimine başlayan Abdülkadir bu ülkenin iklim şartlarına uyum sağlayamadığı için dört yıl sonra annesiyle birlikte İstanbul’a dönerek eski evlerinde ikamete devam ettiler. Aksaray’da ilk öğrenimini tamamlamasının ardından Yusuf Paşa Rüşdiyesi ve Dâvud Paşa İdâdîsi’nden mezun oldu. Ünlü tarihçi Abdurrahman Şeref Bey’in müdürlüğü zamanında Mekteb-i Mülkiyye-i Şâhâne’de iki yıl okuduysa da mektebi bitiremedi. 1891 ve 1894 yıllarında babasının kabrini ziyaret için Hindistan’a gitti. Abdülkadir’in Dahiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi’nde başlayan memuriyeti Hariciye Nezâreti Müracaat ve Tahrîriyyât-ı Hâriciyye Kalemi’ndeki mümeyyizlik göreviyle devam etti ve bu görevden emekliye ayrıldı. 27 Ağustos 1946’da Cerrahpaşa’daki evinde vefat etti, Eyüpsultan sırtlarındaki aile kabristanında annesinin ve kardeşinin yanına defnedildi.
Kaşgariye İslam Devletinin İstanbul’a Gönderdiği Fevkelade Büyükelçisi Seyit Muhammed Yakup Han Töre Osmanlı Nişanı ve Murassa Kılıcı ile
Türk mûsikisi nazariyatı konusunda yaptığı çalışmaların yanı sıra yetiştirdiği talebeler ve bestelediği eserlerle tanınan Abdülkadir Töre ilk mûsiki derslerine on iki yaşlarında başlamış, Kanûnî Hüseyin Hâlid Bey’den kanun ve usul dersleri almış, 1899’da Kemânî Tatyos Efendi ve 1908’e kadar Kemânî Kirkor Efendi’den keman dersleri görmüştür. Bu arada neyzen Kirkor’dan ney ve Albert Braun’dan Batı tarzı keman öğrenmiş, sonuçta keman sazında karar kılarak bundan sonraki mûsiki çalışmalarını kendi başına sürdürmüştür. Ayrıca Seyyid Nizam Dergâhı zâkirbaşısı ve Hekimoğlu Ali Paşa Camii müezzini Cerrah Fehmi Efendi’den yetmiş kadar durak ve 200 kadar ilâhinin yanı sıra usul ve makam; Durakçı Hacı Nâfiz Bey’den pek çok durak ve ilâhi; Hacı Kirâmî Efendi’den fasıllar meşkederek zâkirlik ve hânendelik sahasında da kendini yetiştirmiştir. Hâlidiyye tarikatı şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’ye intisap eden, aynı zamanda Şâbâniyye muhibbi olan Abdülkadir Töre, Nakşibendî ve Bektaşî tekkelerine devam ederek tasavvufî sahada söz sahibi olmuştur.
Kaşgariye İslam Devletinin İstanbul’a Gönderdiği Fevkelade Büyükelçisi Seyit Muhammed Yakup Han Töre İstanbul’a kendisine verilen Osmanlı Nişanları ile
1914’te açılan Dârülbedâyi’in Şark Mûsikisi Bölümü’nün ilmî heyetinde yer almış, mûsiki nazariyatı hocalığı yapmış ve Tanbûrî Cemil’in vefatı üzerine (1916) aynı kurumda sersâzende görevine getirilmiştir. İstanbul’da bir konservatuvarın açılmasının gerekliliğini dile getiren ilk sanat adamlarındandır. Böyle bir okulun açılması için 1916 yılı başlarında Maarif Nezâreti’ne yazdığı lâyihanın bir süre sonra gündeme gelmesi üzerine Dârülelhan’ın açılmasına karar verilmiş, teşkil edilen ilmî heyette kendisi de yer almış, bu kurumda nazariyat hocası ve kemanî olarak görev yapmıştır. 1918-1927 yılları arasında Cerrahpaşa’daki evinde Gülşen-i Mûsiki Mektebi adıyla açtığı okulda pek çok talebe yetiştirmiş, çoğunluğu hayır cemiyetleri yararına otuz kişilik toplulukla verilen konserler büyük ilgi uyandırmıştır. Hüseyin Sadeddin Arel’in arzusuyla İstanbul Belediye Konservatuvarı tarafından 20 Haziran 1946’da yapılan jübilesinden sonra orta dereceli okulların mûsiki müfettişliği görevinde de bulunan Abdülkadir Töre’nin son resmî görevi Dârüşşafaka Lisesi’ndeki mûsiki hocalığıdır.
Sanat hayatının büyük bir bölümünü mûsiki nazariyatı çalışmalarına ayıran Töre, Usûl-i Ta‘lîm-i Kemân adıyla bir keman metodu yayımlamıştır (İstanbul 1329, 1339). Talebesi M. Ekrem Hulûsi Karadeniz’le birlikte hazırlamaya başladığı “Esâsât-ı Mûsikiyye ve Türk Mûsikisinde Terakkî ve Tekâmül” adlı eseri ise neşredilememiştir. Türk mûsikisinin fizik ve matematik esasları ve kırk bir aralıklı dizi esasına dayanan ve usuller ve makamlar hakkında geniş bilgilerin yer aldığı eser, kendisinin vefatından sonra onun planına uygun olarak Ekrem Karadeniz tarafından 1965 yılında tamamlanmışsa da ancak 1983’te Türk Mûsikisinin Nazariye ve Esasları adıyla Ankara’da yayımlanabilmiştir. Karadeniz, Abdülkadir Töre’ye ithaf ettiği bu çalışmanın önsözünde eseri hocasının kitabından edindiği bilgilerle hazırladığını ve özünün de ona ait olduğunu belirtmektedir. Abdülkadir Töre ayrıca uzun mûsiki çalışmaları süresince oldukça zengin bir nota koleksiyonu meydana getirmiştir. Türk mûsikisinin dinî, din dışı ve klasik formlarında pek çok eserinin bulunduğu bu koleksiyon M. Ekrem Karadeniz’e intikal etmiş, onun da vefatından sonra ailesi tarafından Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır. Koleksiyondaki dinî eserlerin bir kısmı Ali Rıza Şengel’in koleksiyonuyla birleştirilerek dokuz cilt halinde Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından yayımlanmıştır (Türk Mûsikisi Klâsikleri İlâhîler, nşr. Yusuf Ömürlü, V-IX, İstanbul 1984-1996). Bu yayında kendi bestelerinden yirmi ilâhinin notası da yer almaktadır.
Mehmed Âkif Ersoy’un yazdığı İstiklâl Marşı’nı besteleyenler arasında yer alan Töre, ilâhi, durak, peşrev, saz semâisi, beste, semâi, oyun havası, ninni ve şarkı formlarında 200’den fazla eser bestelemişse de bu çalışmaları Türk mûsikisi repertuvarında pek yaygınlık kazanmamıştır (102 eserinin listesi için bk. Öztuna, II, 401-403). Onun şevkutarab faslı son derece başarılı bulunmuş, fasıldaki şarkıları bu formun en güzel örnekleri arasında gösterilmiştir. Abdülkadir Töre yetiştirdiği talebelerle de ün kazanmış, talebelerinin kısa zamanda ve kolayca öğrenmelerini sağlamak amacıyla kendine ait pratik metotlar geliştirmiştir. Eser öğreniminde usul vurmanın vazgeçilmez olduğu üzerinde büyük hassasiyet göstermiş, fasıllarda pest akordu değil daima şah ve mansur akortları tercih etmiştir. Tarih boyunca herhangi bir usule bağlı kalmadan serbest şekilde icra edilen durakların son zamanlardaki bazı nota neşriyatında usullere sokularak yayımlanmasına üzüldüğünü, tanıdığı üstatların hiçbirinde böyle bir tavrı görmediğini ifade etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 27-29; Mustafa Rona, 20. Yüzyıl Türk Musikisi, İstanbul 1970, s. 171-174; M. Ekrem Karadeniz, Türk Mûsikîsinin Nazariye ve Esasları, Ankara, ts. (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları), s. XIII-XIV; Töre, İlâhîler, Mustafa Tahralı ve Yusuf Ömürlü’nün takdimi, V, 3-5; Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, II, 119-122; Hüsnü Tüzüner, “Abdülkadir Töre Gülşen-i Musiki Mektebi ve Hatıralarım”, TMD, sy. 19 (1949), s. 7, 22; sy. 20, s. 6; Şevki Muhiddin Çanga, “Gülşen-i Musiki Mektebi Hatıraları”, MM, sy. 411 (1985), s. 10-13; Necdet Revi, “Seyyid Abdülkadir Töre ve Birkaç Hatıram”, a.e., sy. 429 (1990), s. 9-11; Öztuna, BTMA, II, 401-403; Nuri Özcan, “Karadeniz, M. Ekrem Hulûsi”, DİA, XXIV, 390-391.
Kaynak : https://islamansiklopedisi.org.tr/tore-abdulkadir?fbclid=IwAR18PJx2zQ (Redaktör : Nuri Özcan )
Etiketler: Din » Dünya » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » Makale Analiz » SanatBENZER HABERLER