Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 10-12 Temmuz 2014 tarihlerindeki Özbekistanziyareti, ikili ilişkiler açısından bir dönüm oluşturdu. Türkiye ile Özbekistan arasında 13 yıl aradan sonra Dışişleri Bakanları düzeyinde gerçekleşen bu temasın, çeşitli nedenle durağanlaşan ikili ilişkileri yeniden canlandırmayı, Ankara-Taşkent hattındaki diyalog ve istişare kanallarını yeniden işler hale getirmeyi hedeflediği açıklandı.
10 Temmuz’da Özbek mevkidaşı Abdülaziz Kamilov ile bir araya gelen Davutoğlu, “İlişkilerin son yıllarda istenilen düzeyde olmaması hepimizi üzmüştür. İnşallah mevcut siyasi irade önümüzde bir yol açar.” şeklindeki sözleriyle, Türkiye’nin Özbekistan ile arasındaki buzları eritmedeki kararlılığını ortaya koyuyordu. Kamilov ise bu ziyaretin sadece ikili ilişkilerin gelişmesi için bir fırsat değil, aynı zamanda tarihi öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Aynı gün Türk Dışişleri Bakanı’nı Aksaray Köşkü’nde kabul eden Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, bu görüşmenin Özbekistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bugünkü durumunun değerlendirilmesi ve karşılıklı iş birliğinin daha da pekiştirilmesinin öncelikli yönleri konusunda görüş alışverişinde bulunulması bakımından iyi bir fırsat olduğunu vurguladı.
Kerimov, Türkiye’nin başarılarından gurur duyduklarını; Türkiye-Özbekistan ilişkilerindeki mevcut durumun düşmanların yararına olduğunu; artık iki ülke arasında karşılıklı güven ve saygıya dayanan ilişkileri inşa etme zamanının geldiğini ve iki ülke arasında geçmişte yaşanan hataların yinelenmemesi gerektiğini belirtti. Davutoğlu da görüşmeyle ilgili olarak, “Özbekistan ve Türkiye işbirliği içinde olursa Asya istikrara kavuşur. Bu da bütün dünya için müjde olmalıdır.” cümlesini kurdu.
Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı üzere Davutoğlu’nun Özbekistan ziyaretinin temel amacı, ikili ilişiklerdeki hasarı gidermekti. Bundan sonra ilişkilerin pekişmesi, karşılıklı olarak en üst düzey ziyaretlerin gerçekleşmesi ve ilgili anlaşmalarının imzalanmasıyla ivme kazanabileceği söylenebilir.
Taşkent’e giden yolun taşları
Tarihi, kültürü, dini alışkanlıkları ve nüfusuyla Orta Asya’nın en köklü ülkesi konumundaki Özbekistan, pamuk gibi yerüstü; altın, uranyum, doğalgaz ve petrol gibi yeraltı zenginlikleri sayesinde Orta Asya’nın potansiyel gücünü teşkil ediyor. Tarihsel özel bağları dışında Özbekistan, Türkiye’nin ekonomik kalkınma ve bölgesel işbirliği açısından da vazgeçilmez bir ülkedir. Ancak iki ülke ilişkileri, Kerimov’un 1999’daki Türkiye ziyareti sonrası gerginlik dönemine girdi.
Ankara, Taşkent tarafından, Özbek muhalifleri Türkiye’de barındırmakla suçlandı. Özbek muhalif liderlerden Muhammed Salih, 1993 yılı ilkbaharında, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın davetiyle Türkiye’ye gelmiş ve bir süre kaldıktan sonra Taşkent’in baskısıyla ayrılmak zorunda kalmıştı. 16 Şubat 1999’da Kerimov’a yönelik Taşkent’te düzenlenen bombalı suikasta Türkiye vatandaşının da katıldığı suçlaması, ilişkilerdeki kırılma noktasıydı. Bunun ardından Taşkent yönetimi, Türkiye’de eğitim gören Özbek öğrencileri geri çekti.
13 Mayıs 2005’te Özbekistan’ın Andican kentinde düzenlenen protesto gösterisinde güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu yüzlerce kişinin ölmesi olayı dünyada büyük tepki uyandırdı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) Andican Olayları’nın ele alındığı oturumda Türkiye’nin Özbekistan aleyhine oy kullanması, Taşkent’i daha da kızdırdı. Davutoğlu’nun ifadesiyle, iki ülke arasında 2006’dan bu yana yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan bir durağanlık yaşandı.
İlişkilerin tekrar istenilen düzeye çıkması için yürütülen diplomatik girişimler, 2012’de yoğunlaştı. Davutoğlu, Eylül 2012’de New York’ta BMGK temasları çerçevesinde Özbekistan Dışişleri Bakanı Kamilov ile görüştü. Davutoğlu-Kamilov temasları, ilerleyen süreçte devam etti. En son görüşme, Mayıs 2014’te Çin’in Şanghay şehrinde yapılan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (AİGK/CICA) 4. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde gerçekleşti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da buzların erimesi için devreye girdi. 7 Şubat 2014’te Soçi-2014 Kış Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreni için Rusya’nın Soçi kentine giden Erdoğan, burada Özbek lider Kerimov ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşme, Erdoğan’ın 2003’te Özbekistan’a yaptığı ziyaretten bu yana iki ülke arasında üst düzeydeki ilk temastı. Hemen akabinde ilişkilere ivme kazandırmak için Ankara, Namık Güner Erpul’u Türkiye’nin yeni Taşkent Büyükelçisi olarak atadı
Özbekistan’ı tarihi bağlar nedeniyle ‘Türkiye’nin yönünün ve gönlünün dönük olduğu bir ülke’ olarak niteleyen Davutoğlu’na göre durağan dönem bitmiştir: “Türkiye-Özbekistan ilişkileri inşallah önümüzdeki yıllarda örnek gösterilecek ilişkiler arasına girecektir.”
Türkiye-Özbekistan ilişkilerindeki mayınlı alanlar
Özbekistan, Orta Asya’da yıllardır uyguladığı tuhaf diplomasisi ile biliniyor. Taşkent, 1999’da Moskova’nın önderliğindeki Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) bünyesindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden ayrılmıştı. Nedeni de söz konusu örgütün üye ülkelere askerî müdahale yapabilmesi ve bunun da Özbekistan’ın anayasasına aykırı olmasıydı. Taşkent, 2006’da bu örgüte tekrar üye olurken, Haziran 2012’de bir kez daha bu örgütten ayrıldı. Aralık 2013’te ise BDT Serbest Ticaret Bölgesi’ne üye olacağını beyan etti.
Özbekistan, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden ayrılır ayrılmaz Rusya’dan uzak durmak isteyen eski Sovyetler Birliği ülkeleri Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova’nın 1997’de kurdukları GUAM (sonradan değiştirilen adıyla Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Örgütü/ODED) gruplaşmasına katıldı. Aralık 2005’te buradan ayrıldı.
Taşkent’in tüm bu gelgitleri aslında Andican Olayları ile bağlantılıydı. Batılıların insan hakları ve demokrasi baskısından dolayı Kerimov yönetimi, Moskova ve Pekin’e dönüş yapmıştı. Andican Olayları’ndan 16 gün sonra, 29 Temmuz 2005’te Taşken, ABD’nin Özbekistan’daki Karşi-Hanabad Askeri Üssü’nü 6 ay içeresinde boşaltmasını istedi.
Özbekistan, Ekim 2005’te Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulan Avrasya Ekonomi Topluluğu’na üye oldu; Kasım 2008’de geçici olarak bu örgütü terk etti. Kasım 2009’da bazı konular üzerinde anlaşamadığı için Orta Asya Birleşik Enerji Sistemi Projesi’nden ayrıldı. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi olan Özbekistan, bu teşkilatın ortak askerî tatbikatlarına iştirak etmeyip sadece gözlemci sıfatıyla faaliyetlerine katılıyor.
Orta Asya dengelerindeki Özbekistan
Özbekistan, Orta Asya’da Kazakistan ile liderlik yarışındadır. Kırgızistan üzerinde doğalgaz fiyatını arttırmakla baskı oluşturabilirken, Tacikistan’ı da doğalgazı kesmekle tehdit edebiliyor. Ayrıca Kazakistan-Özbekistan, Kırgızistan-Özbekistan ve Tacikistan-Özbekistan arasında ciddi bir su sorunu yaşanıyor. Sovyet döneminden kalma Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki ‘anklav sorunu’ (bir devletin topraklarının başka bir devlet tarafından kuşatılması) Taşkent’in diğer Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini gerebiliyor.
Bunların yanında Özbekistan, ciddi siyasal ve toplumsal sorunlarla da yüz yüze. Ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliği; Özbekistan İslami Hareketi, İslami Cihat Birliği ve Hizb ut-Tahrir gibi yönetim karşıtı örgütlerin tehdidi; yaklaşık 30 milyonluk nüfusunda 129 çeşit milletin bulunması ve bu etnik grupların çoğunun, komşu ülkelerin ana topluluğu ile aynı olmasının yarattığı sınır ötesi etnik sorunları Özbekistan’ı ciddi şekilde zorlayabiliyor.
Özbekistan’ın bölgedeki jeostratejik konumundan dolayı diğer bölgesel ve küresel güçler ile yakın ilişki kurması, bölgedeki güçleri rahatsız ediyor. Örneğin ABD-Özbekistan yakınlığı, Taşkent’in Moskova ve Orta Asya başkentleri tarafından yalnızlaştırılmasıyla yanıtlanıyor. Amerikan kuvvetlerinin Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte Rusya’nın Orta Asya’da etkisini arttırması, Taşkent’in Moskova nüfuzundan endişe duymasına yol açıyor.
Orta Asya’daki Çin-Rusya rekabetinde bölge ülkelerin kimi tercih edecekleri konusu da zorlu bir alan. Kazakistan ve Kırgızistan, Rusya’nın oluşturduğu Avrasya Birliği’ne üye olmak isteklerinden dolayı taraflarını belirttiler. Özbekistan ile Türkmenistan için ise taraf olmak zor bir seçenek.
Bütün bu sorunlara, Taşkent’in büyük önem verdiği, “Egemenlik her şeyden üstündür.” ilkesi doğrultusunda karşılık verilebilir. Kerimov yönetimi, diğer ülkelerin insan hakları, demokrasi, ekonomi ve güvenlik araçları ile söylemlerini kullanarak ona baskı yapılmasını önlemeyi amaçlıyor. Özbekistan’a yoğun yatırım yapan Çin, Japonya ve Güney Kore’nin bu hususta hassas davranmak suretiyle Orta Asya’nın bu önemli ülkesiyle kesintisiz sıcak ilişkilerini devam ettirebildikleri asla unutulmamalı. Ankara, Türkiye’nin yeni Özbekistan diplomasisini yürütürken, başta egemenlik olmak üzere, Taşkent’in hassasiyetlerini dikkate almalı.
Doç. Dr. Erkin Ekrem, Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Uzmanı.