Türk kimliği ve Türk coğrafyası büyük bir saldırı altında…
Neredeyse tarihin her evresinde saldırıya uğrayan bir kimlik olan Türk kimliğinin çeşitli adlarla paramparça edildiği gerçeği yüreğimizin en onulmaz yarasıdır. Biz bu yarayla yaşıyoruz. Yaramız çok derin. Bizi farklı adlar vererek böldüler. Hatta birbirimize düşman ettiler. Ancak hiçbir düşmanca saldırı Türk kimliğini yine de yok edemedi. Bundan sonra da yok edemeyecek.
Ziya Gökalp’ın şu seslenişi Türklerin bölünmüşlük gerçeğini en yalın bir biçimde dile getiriyor:
Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı
Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür.
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı
Türk milleti bir bölünmez bütündür.
Evet, Türklüğün çok dalı var, kolu var, boyu var ama hepsi Türk ağacına bağlı. Bu ağaç binlerce yıldır dal budak salan kutlu bir ağaçtır. Bu ağacın en önemli dallarından biri de Uygur Türkleridir. Yurtları Doğu Türkistan’dır. Doğu Türkistan büyük Türkeli’nin doğusudur.
Uygur Türkleri Türklük ağacının en güzel dallarından biri olarak dilimizdeki uygarlık sözcüğünün kökünü oluşturan bir adla anılıyor. Uygur olmak uygar olmaktır. Ne acı ki Uygurların feryadı uygar dünyada yeterince duyulmuyor. Ay yıldızlı gök bayrak özgürce dalgalanamıyor.
Zira Doğu Türkistan 1949’dan beridir Çin’in işgali altında. O günden bu yana soydaşlarımızın temel insan hakları sürekli ve ağır bir biçimde çiğneniyor. Uygur Türkçesi üzerinde yasaklar ve kısıtlamalar var. Uygur kimliği yok edilip yerine Çinlilik kimliği dayatılıyor. Bölgenin tarihi adının bile kullanımı yasak. Çin, bölgeye Şincan Uygur Özerk Bölgesi diyor. Oysa oranın adı Doğu Türkistan’dır. Şincan sözü Çince’de “fethedilmiş topraklar” ya da “yeni topraklar” anlamına geliyor. Çinliler işgal ettikleri Türk topraklarını işte böyle adlandırıyor.
Öte yandan Çin, bölgeye yoğun Çinli nüfus yerleştiriyor ve Uygur Türklerini azınlık haline düşürüyor. Öyle ki, başkent Urumçi’de Türk nüfus, % 35’lere kadar düşmüş durumda.
Çin devleti, on binlerce Uygur çocuğunu ailelerinden koparıp kamplara alarak Çinlileştirme politikasıyla ulusal kimliğinden uzaklaştırmaya çalışıyor.
Milyonlarca yetişkin Uygur da cezaevlerinde çeşitli işkencelere maruz kalıyor, binlerce Uygur idam ediliyor yahut sakat bırakılıyor.
Çin bölgenin yer altı ve yer üstü varsıllıklarını da gaddarca sömürüyor ve Uygur Türklerini adeta köleleştiriyor.
Uygur Türkleri ve Doğu Türkistan’da yaşayan öbür Türk toplulukları bölgenin haklarını savunmak için 80 yıldır mücadele ediyor.
Başta Uygur Türklerinin lideri Rabia Kadir olmak üzere Doğu Türkistanlı aydınlar, dünyanın çeşitli yerlerinde Uygur Türklerinin sessini duyurmak ve davalarını yürütebilmek için uğraş veriyor.
Ancak Budist olan bir kaç on bin Sarı Uygurlar dışında neredeyse hepsi Müslüman olan Uygur Türkleri, İslam dünyasından hiçbir destek görmüyor. Başta Arap ülkeleri olmak üzere İslam ülkelerinin tamamı Uygurlara karşı Çin’i destekliyor. Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri hiçbirinin umurunda değil. Türkiye’yi yöneten AKP iktidarı de Çin’den yana tutum takınıyor. Filistin’in devlet başkanı Mahmut Abbas da son Çin gezisi sırasında Uygur Türklerini teröristlikle suçladı.
Çin zulmünden kaçıp çeşitli İslam ülkelerine sığınan Uygurların çoğu Çin’e iade ediliyor. Çin ise iade edilen Uygurları idam ediyor. AKP, Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili olmak üzere Birleşmiş Milletler’de hazırlanan Çin’e yönelik kınama tasarılarını da desteklemiyor. Bu tasarıları, ne acı ki, hiçbir İslam ülkesi desteklemiyor. Ama aynı AKP ve İslam ülkeleri, Filistin için yeri göğü birbirine katabiliyor. Uygur Türklerinin suçu Filistinliler gibi Arap olmamak olsa gerek (!)
Daha da acı olan şu ki, başta Rabia Kadir olmak üzere önde gelen pek çok Uygur’un sırf Çin’i rahatsız etmemek için Türkiye’ye girişi yasaklanmış durumda. Rabia Kadir ve kimi Uygur liderler ABD’de yaşamak zorunda.
Öte yandan Türkiye’deki Çin lobisi Uygur özgürlük davasını ABD Kışkırtması/Yanlılığı olarak tanımlıyor ve temel insanı haklarını arayan Uygurları terörizmle suçluyor.
Bu iftiralar ise apaçık bir ahlaksızlık ve haysiyetsizliktir.
Uygur davasına ABD’nin destek verdiği gerçektir. Zira ABD bunu kendi ulusal çıkarı için gerekli görüyor. Yoksa Uygurların karakaşına kara gözüne hayran olduğu için destek veriyor değil.
Uygur davası insanlık davasıdır. Bu davayı kimileri gibi sadece radikal dinci hareket olarak nitelemek de insafsızlıktır. Uygur davası ezici çoğunluk olarak kesinlikle ulusal ve laik bir harekettir. Ama bu gerçek, bile bile çarpıtılmak isteniyor. Çünkü Türk karşıtlığı kimi çevrelerin ruhuna işlemiş.
Arap ülkelerinin ve işbirlikçilerinin Türk karşıtlığı sadece Türk dünyası düzleminde değil Türkiye’de de sürüyor. Bu konuda kimi liboş, İslamcı, etnikçi ve sözde solcu çevrelerle birlik olup Türk adı geçen her şeye karşı mücadele ediliyor. Türkiye’ye doldurulan milyonlarca Arap ile birlikte Türklüğün Anadolu’da azınlığa düşürülmesi tasarımı tıkır tıkır işletiliyor.
Türk karşıtları sinsi bir işbirliği halinde çalışıyor.
Türk demeyelim, Türkiyeli diyelim…
Türk edebiyatı demeyelim Türkçe edebiyat diyelim…
Anayasadan Türk sözünü çıkaralım…
Arapçayı resmi dil yapalım…
Bre aymazlar ve bre çıyanlar!
Türkiyeli ve Türkçe sözünde de Türk geçiyor. Ülkemizin ve dilimizin adından bile rahatsız olduğunuzu anlıyoruz. Ama şimdilik bunu dile getirmiyorsunuz.
Hepinize yazıklar olsun!
Asla amaçlarınıza ulaşamayacaksınız.
Türk devleti, Türk milleti, Türk dili, Türk bayrağı ve Türk ülkesi daima var olacak. Türk ülkesinde bir başka dilin resmi dil olmasına kesinlikle izin verilmeyecek.
Biz atalarımızdan ve büyük Atatürk’ten aldığımız güçle Türklüğü savunmayı sürdüreceğiz.
Günümüzde, Kazakistan’nın kurucu devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in öncülüğünde kurulan; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’ın üye, Türkmenistan, Macaristan ve KKTC’nin ise gözlemci üye olduğu bir Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bulunuyor olsa da bilelim ki, Türk dünyasının çok önemli bir bölümü hala özgür değil…
Başta Doğu Türkistan olmak üzere, Güney Azerbaycan, Kırım, Kerkük, Musul, Batı Trakya, Gagavuzya, Sekelistan, Tataristan, Çuvaşistan, Başkurdistan, Yakutistan, Hakasya, Tuva, Altay, Karaçay, Balkarya, Nogayeli, Dağıstan, Güney Türkistan, Güney Türkmenistan ve Borçalı özgürlük bekleyen coğrafyalarımızdır.
Bizim için Türklük mücadelesi sonraki kuşaklara bırakacağımız en kutlu kalıtlar arasındadır.
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun!
Kaynak : https://www.toplumsal.com.tr/turkluge-karsi-saldirilar-ve-dogu-turkistan