logo

trugen jacn

UYGUR HAREKETİ : SOYKIRIMCI ÇİN’E GÖZ YUMANLARIN BAŞINA AYNI TRAJEDİ GELEBİLİR

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Uygur Hareketi İcra Direktörü Ruşen Abbas, bugün Çin’in Doğu Türkistan Türklerine  yönelik soykırım cinayetlerine sessiz kalarak göz yumanların başına yarın aynı trajedilerin mutlaka  gelebileceğini  açıkladı.

Uygur Hareketi Başkanı Ruşen  Abbas,  bu sözleri ABD’nin Tennessee kentinde  28 Nisan 2022’de katıldığı ” 2022 – Kültür Zirvesi”‘nde  yaptığı “Potansiyel  Gizli Soykırım” konulu bir konferansta  yaptığı konuşmasında  ifade ettiği bildirildi .

Konferans Sunucusu (Moderatör) ABD.’de savaş sonrası  genel yaşam  ile  son yıllarda Çin’in  Uygurlar başta diğer Müslüman Türklere yönelik soykırım uygulamaları   hakkında kısa  bir bilgilendirme konuşması yaptı ve Uygur hareketi Lideri Ruşen Abbas’ı takdim ettikten sonra kendisinin   Çin’in bu   soykırım  suçları ile ilgili  yaptığı mücadelesi ve etkin çalışmaları hakkında bilgi vererek kendisine söz verdi.

Çin’in Uygur Soykırımını 9 Dakikada Nasıl Anlatabilirim ?

Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas Konuşmasında  görüntülü olarak   yaptığı  sunumunda Çin’in Uygur soykırımına ait   görseller, kanıtlar ve önemli bilgiler  verdikten sonra sözlerine başladı.Ruşen Abbas, kendisine   verilen bu  9 dakikalık konuşma süresinde  Çin’in Uygur bölgesinde onlarca yıldan beri devam eden  insanlık ve  soykırım suçlarını   bu kadar kısa sürede  anlatılıp bitirilemeyeceğini belirterek,  şöyle konuştu : ” Bana verilen bu dokuz dakikada ne  anlatabilirim ki ?   Komünist Çin anavatanımızı işgal ettiği 1949 yılından bu yana devam eden bu baskı politikası, bugün tanık olduğunuz gibi  ÇKP’nin  resmi devlet politikası olarak soykırım  şeklinde  sürdürülmektedir. Ben bu konuşmamada Toplama Kampları ,modern köle/İşçilik, zorunlu kurtaj ve kısırlaştırma, Uygur kadınlarının   organlarına  hamile kalmalarını  önleyici aletler yerleştirme  gibi cinayetlerini mi dillendireyim ?  Veya Çin hükümetinin  resmi şekilde organize ve öncülük ettiği  Uygur kadınlarına  insanlığın yüz karası   taciz ve  sistemli cinsel  saldırılar,çocukların ailelerinden zorla koparılarak Çinliye dönüştürmesi veya   Uygur gençlerinin iç organlarının zorla çıkkarılarak ticari meta halinde yabancılara fahiş fiyatlara satılmasından, Uygurların  cenazelerinin  yakılması vebenzeri suçlardan da mi söz edeyim ?

İşte, bu anlatmaya çalıştığım bütün bu cinayetler ve İşgalci  Çin’in   işlediği bütün bu suçlar açık ve net bir ETNİK SOYKIRIMDIR !  

Doğu Türkistan’da Soykırımın Safhaları 

Uygur Hareketi Lideri Ruşen Abbas Uygurlara ve Uygur bölgesinin tarihine kısa bir giriş yaptıktan sonra, Çin hükümetinin  ülkesini 1949’da işgal ettiğini  ve o tarihten beri Uygurlar başta diğer tüm Türk halklarını  bir Ulus olarak  toptan yok etmek için  çalıştığını belirterek  bu soykırımın süreçlerini şöyle anlattı :

  1.   Çin, 1950’lı yıllarda  Uygur aydınlarını Milliyetçi olarak suçlayarak temizledi
  2.  1960’lardan sonra ise onları  “Devrimci” olarak ortadan kaldırmaya çalıştı
  3. 1970 – 1980 yılları arasında ise onları “Bölücü-Ayrılıkçı ” olarak mahkum etti
  4.  11 Eylül 2001’deki  Terör  saldırılarından sonra Uygurlara  ” Dong Tou(Doğu Türkistan Teröristleri ”  kalpağını giydirerek  katliam yaptı.
  5.  Son yıllarda ise,  ileri teknolojiler kullanılarak 7/24  şeklinde  sıkı takip, gözetleme ve  Sürekli gözaltında tutma  şeklinde  baskı ve zulüm altında yaşamaya mahkum edildiklerine  dikkat çekti

Çin, George Orwell’in Romanında Yazılanların  Aynısını Uyguluyor

Sizler George Orwell’in  ” 1984″ adlı romanını  mutlaka okumuş olabilirsiniz.  Bu  kurgu romanda anlatılanların  aynısı  Uygurlar için gerçek  ve normal bir   yaşam şekli  olarak   uygulanmakta ve bu yaşam tarzı günden güne  daha da kötü şekilde devam ettiriliyor. Bir Polis devleti haline gelen Çin, artık her aileye ve  onların yaşadıkları evlerinin her köşesine  kameralar  ve ileri teknoloji ürünü yüz tanımalı gözetleme ekipmanları yerleştirilerek Uygurları kontrol etmektedir.

Bugün 3 milyondan fazla masum Uygur toplama kamplarında tutuluyor ve bunların hiçbiri  hakakında her hangi bir suç iddiası ile dava açılmadı ve hiç biri yargı önüne çıkarılmadı. Ben bu sabah   Tennessee  kentine gelirken bir haber okudum. Bu haberde bu kentin nüfusunun yaklaşık  6-7 milyon arasında olduğunu öğrendim.  Lütfen bir düşünün ve hayalınızı zorlayın,bugün Doğu Türkistan’da   yıllardan beri Çin tipi Toplama Kamplarında kendilerine hiç bir suç isnadı  yapılmadan ve  yargı önüne çıkarılmadan   ucu açık  olarak kamplar ve Hapishanelerde tutulanların  sayısı  bu kentin toplam nüfusunun yarısı kadardır. Bu tutukluların tamamı, Ana-Baba  Ağabey kardeş ve hepsi de birer aile reisi ve  ebeveyindir. Bunların içerisinde  Üniversite Rektörleri, Fakülte Dekanları, Kur’ani Kerimi tarihte ilk kez Uygurcaya tercüme eden  Muhammed Salıh Damolla gibi din bilginleri kendi branşında isim yapmış ünlü bilim insanları, Profesörleri, entelektüeller, Kanaat önderleri ünlü sanatçılar, Spor  yıldızları ve diğer yüzlerce  seçkin aydınlar da bulunmaktadır.

ÇKP Yönetiminin Urumçi’deki eski  Bölgesel Sekreteri ve mutlak hakimi Chen Chuanguo  geçtiğimiz yıllarda şöyle konuşmuştu :”  Çin Komünist Yönetimi olarak  Çin tipi bu Toplama Kampları sayesinde  Uygur ailelerini parçalara  ayıracağız. Aile bireylerini bir birlerinden koparacağız.  Onların(Uygurların) köklerini  kesip atacağız.  Aile bağlarını koparacağız ve Uygurların  soyunu  kurutarak onları tamamen  yok edeceğiz.”

Çin hükümeti tüm Uygurların  biyometrik bilgilerini  yıllar önce  topladı ve ilk başta bunun ne anlama geldiğini  fark bilemiyorduk.   Sonraki uygulamalarından anlaşıldı ki, Çin’in Uygurları  toptan  yok edecek biyolojik  silah geliştirebileceğinin farkına varabildik.  düşündük.Bugün biz  Çinli yetkililerin kamplardaki  tutuklu Uygurları iç organlarını kendi organ ticareti için   verici  kaynağı olarak kullandığını artık  biliyoruz.”

 İşgalci Çin’in Esas Hedefi : Uygur Kadınları 

Uygur Hareketi Kurucusu ve icra Direktörü Ruşen Abbas  Çin işgal yönetiminin esas hedefinin  Uygur kadınları  olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü : ”  Çin basınında çıkan haberlere göre, Çin hükümeti  tamamı devlet görevlisi(Memuru) olan 1,1 milyon  etnik  Han Çinlisi erkeği  eşleri Toplama Kamplarına hapsedilen  Uygur ailelerinin evlerine zorla  yerleştirerek  onların gündelik hayatlarını ve hareketlerini kontrol ve gözetlemektedir.

Lütfen  sizler  bir düşünün ;   ÇKP’lı İşgalciler evin erkeğini toplama kamplarında  hapsediyor  ve etnik Çinli erkekler ile birlikte  ailede  birlikte yaşamaya mecbur ediyor.  Uygur kadınlar  olarak Cinsel taciz ve  etnik aşağılama ve hakaretlere maruz kalabiliyorsunuz.

Çin hükümeti Uygur kadınlarını  zorla kürtaja ve  mecburi  doğurganlıklarını yok etmek için  kısırlaştırma operasyonlarına  tabi tutuyor. Kabul etmeyen kadınları   Hapishane  veya Toplama kamplarına hapsetmekle tehdit ediyor.

Çin’in bu acımasız ve insanlık dışı uygulamaları eleştirildiğinde ve kendisine tepki gösterildiğinde ise Çin bütün bunları  inkar ediyor. Geçenlerde Çin’in Washington Büyükelçiliği twitter hesabı üzerinden bir açıklama yaparak ” Uygur kadınları   artık doğum makinası olmaktan kurutuldu.” sözleri  ile bu aşağılık uygulamalarını   arsızca savunuyor  ve kadınlarımızı aşağılayarak onlara  hakaret ediyor.

Küresel Şirketler  Çin’in Etnik Soykırımında  Ortaktırlar 

Uygur Hareketi Lideri Ruşen Abbas   konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı : ”  Küresel Şirketler  Çin’in  Uygur bölgesindeki modern kölelik(Köle/İşçi olarak çalıştırılması) sisteminden   çıkarları için yararlanıyorlar. Nike, Adidas ve Puma gibi şirketler  günümüzde bu ortaklıkları ile   Çin yönetiminin bu etnik soykırım suçlarına ortak oluyorlar.  ÇKP’nin güdümündeki  Çin hükümeti dini, ahlaki, demokratik ve insani değerlerini çiğneyen, bu değerlere aykırı hareket eden   ” Rezil ve yozlaşmış bir  yönetim”  olduğunu böylece  kanıtlamıştır.

Çin’in Uygurlara Karşı Etnik Soykırımına Göz Yumanların Başına Bu Trajedi Gelebilir 

Çin’in Uygurlara yönelik  bu etnik soykırım cinayetleri  aslında tüm insanlığa , insan haklarına ve insan olmanın  onuru ve izzetine  yapılan bir  saldırıdır. İnsan haklarına  ve insanlık onuruna  insanı değerler ile her türlü dinsel  inanca saygı duyan herkes, her insan   Çin’in günümüzde Doğu Türkistan Türklerine yönelik bu  korkunç insanlık suçları ile etnik soykırım cinayetlerine   karşı  çıkmalı ve  Çin yönetimine gereken tepkileri göstermelidir.

İnsan haklarının  temel ilkesi şudur :  insanların  neye  ve nasıl inanacaklarını seçme hakkı olmalıdır ve bu temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle,  modern dünyadaki en önemli başarının , insan hakları  ve vicdan özgürlüğü olduğuna inanıyoruz. Şu anda tehlikede olan sadece geleceğimiz değil, aynı zamanda  demokrasi ve  her türlü özgürlüktür. Bugün demokrasi ve özgürlüğü, kadın ve çocuk haklarını ihlal eden baskıcı Çin hükümetinin suçunu durdurmazsak, çocuklarınız bugün Uygurların yaşadığı trajediyi yaşayacak. Bu yüzden bundan sonra olacaklardan sorumlu olmalıyız.  Bugün  insan hakları, demokrasi ve özgürlüğe inanmış olan bizler, kadınların ve çocukların doğal  haklarını ihlal eden  ve bu hakları ortadan kaldırmaya kalkışan baskıcı ve zalim  Çin hükümetinin  bu cinayetlerini  durdurmaz isek,   sizin çocuklarınız  da ileride bugün Uygurların yaşadığı trajedi ve faciaları   yaşayabilecektir.  Bu yüzden  bizler bundan sonra olabileceklerden kendimizi  sorumlu  tutmalıyız.

Çin Yönetimi İşlediği İnsanlık ve Soykırım Suçları İçin Hiç Bir Bedel Ödemiyor

Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas  kendisine tanınan 9 dakikalık  9 dakikalık konuşmasını bitirdikten sonra  yerine dönerken, Konferansın Yöneticisi  ona bir kaç  cümle daha söz etmesine izin verebileceğini söyledi.  Ruşen Abbas  verilen bu ek süreyi   Çin Toplama Kamplarındaki Ablası Gülşen  Abbas’ın durumunu anlatmak için kullanacağını belirterek şöyle konuştu : ”  Abbas Dr.Gülşen Abbas, benim bu sahnede ve diğer platformlarda halkımın başına gelen faciaları anlattığım için tutuklandı ve 4 yıldır toplama kamplarında tutuklu. Onun kurban olması bedeline ben   şu anda buradayım.  Ablam Dr.Ruşen  Abbas belki tutulduğu kampta modern bir köle  olarak  küresel şirketler için  mal tedariki için orada  çalıştırılıyor olabilir. Ben bu yüzden Çin’in bu cinayetlerine sırf maddi çıkarları için ortak olan küresel şirketleri en ağır şekilde protesto ediyor ve lanetliyorum. Onlardan nefret ettiğimi söylesem lütfen beni eleştirmeyiniz. Çin hükümeti  işlediği bu insanlık ve etnik soykırımı cinayetleri için hiç bir soruşturmaya tabu tutulmadı ve hiç bir cezaya da çarptırılmamıştır şimdiye kadar.

Çünkü karşılıklı çıkar ilişkileri ticaret ve kar etme hırsı  ve tehdit ve şantajlar  bu konudaki diplomatik girişleri engellemektedir.  takaslar ve tehditler diplomasiyi engelledi. Çin yönetimi ortaya attığı “Bir Kuşak-Bir Yol” küresel projesi  ve Birleşmiş Milletlere verdiği parayla dünyadaki etkisini  gün geçtikçe artırıyor. Çin’in parası ve gücü, çıkar gruplarının ağzını kapattı ve  onları  susturdu.

Ama  bu  çıkarlarını insan onurundan  daha üstün gören   guruplar bugün  şunu  hissetmeli ve asla  unutmamalıdır : ”  Bugün onların göz yumdukları  ve vaz geçtikleri  sadece  onların  düşünce özgürlükleri değil,  onların egemenlik haklarıdır aynı zamanda. ABD. dahil tüm ülkeler    özgürlükler  ve demokrasi  değerlerinin  yeterince farkında olmadıklarını düşünüyorum.”sözleri ile konuşmasını tamamladı.

Kültür  Ve  Potansiyel  Gizli Soykırım Zirvesi Konferansları 

2007 yılından bu yana düzenlenen ve Amerikan toplumunun her kesiminden  çeşitli din mensuplarını bir araya getiren  bir  etkinliktir. Bu etkinlerde  inanç sahipleri aydınlar bir araya gelerek   yaşadıkları  bu dünyanın Allah’ın iradesine ve adaletine uygun bir şekilde nasıl geliştirilebileceğini  konusunu kendi aralarında tartışıyorlar. Bu yıl  “ 2022-Kültürler Buluşması” adı altında ABD’nin Tennesse kentinde yapılan bu  sempozyuma yaklaşık 500 kişi katıldı.  Ayrıca bu Konferansın yaklaşık  25 bin kişi tarafından   online üzerinden takip ederek izlediği belirtildi.

Share
8902 Kez Görüntülendi.