Son Dakika
M.Azat
Uygur Türklerinin kültür ve medeniyeti, Mao’nun 1966-1976 arası yürüttüğü Kültür Devriminden sonra , günümüzde ikinci kez kapsamlı bir tahribata ve şiddetli saldırılara maruz kalmış bulunmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz ;
Yukarıda saydığımız hususlar, üst üste ve çok yönlü olarak Uygur Türklerinin kültür ve medeniyetini yok etmeye yönelik şiddetli bombardıman ve ağır saldırıların temel amilleridir.
Uygur Türklerinin Vatanındaki dağlar,Nehir ve ırmaklar,şehir,kasaba ve köylerin hemen hemen tamamının adları Çinceye dönüştürülse de ,dağların ve akarsuların şeklini ve kendine özgü coğrafi özelliklerini değiştirmeyi hiçbir güç ve zorba kuvvet şimdiye kadar başaramadı ve başaramayacaktır.
Uygur Türklerinin kimlik ve pasaportlarındaki isimleri Çinli adlarını çağırıştıran ve dilin fonetiğine göre anlamsız yad isimlerle değiştirilmiş olsa de ,MÜSLÜMAN Uygurlar,dini,dili,gelenek ve görenekleri kültür ve medeniyet Ve benzeri özelliklerinin hareket dairesi her geçen gün daraltılmaktadır.Bu Millet tamamen itaat altına alınmış olsa de , İşgalciler bu halkın kendine has olarak yaratılan yüz şeklini ve kendine özgü ırkı özelliklerini değiştiremediler.Teslim olan bireylerin bükülemeyen ve kırılamayan milli ruhunu teslim almak, ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir kudretin başaramadığı ve bundan sonra da başaramayacağı tarihte subut bulmuş bir hakikattır.
Halkımız,tarihi boyunca hiç olmadığı kadar,dikkatlı,birbirlerine sıkıca kenetlenmiş bütün gücü ile kutsal dinimizin ahkamlarına sarılmış bir seviyeye gelmiştir. Dini, tarihi ve milli kültür değerlerine hiç olmadığı kadar sahip çıkmakta ve bütün bu değerleri çok çok önemsemiş bir ruhi olgunluğa erişmiştir. Mücehhez olduğu bu kutsal ruh ve imanla bütün boran ve çapkunlara(Fırtına ve tsunamilere)karşı görkemli ve Uluğ Tanrı dağları gibi büyük bir metanet ve azimle hiç eğilip bükülmeden aşılmaz bir kale gibi karşı koymakta ve direnmektedir.
Yok olmaya yüz tutmuş bir çok kültür ve medeniyetin, tehdit altında iken,tekrar dirilip güçlendiğine ve eski ihtişamına kavuştuğuna dair tarihte onlarca örneğe rastlayabiliriz.
Ben kahraman Milletimin bugünkü mücadelesini düşündüğümde, Antraktıka’da yaşayan ve şiddetli kış mevsiminde hayatta kalma mücadelesi veren Penguenler gözümün önünde canlanır.
Antraktika’da yaşayan Penguenler çok şiddetli geçen kış aylarında bölgede 4 ay boyunca hiç yemeden açıkta ve şiddetli kar fırtınalarında hayat mücadelesi vererek baharı beklerler.
Üzerindeki bütün canlıların soğuktan yok olup gittiği bu kıtada,nasıl olur da Penguenler bu acımasız ve şiddetli kış mevsiminde 4 ay hiç beslenmeden yaşayabilirler ?
Penguenler binlerce kişilik koloni halinde bir yerde toplu halde yaşarlar. Güçlü olanları topluluk çemberinin en dışında,zayıf olanları ise çemberin iç kısımlarında yer alırlar. Çemberin dış kısmında bulunan Penguenler şiddetli fırtınadan etkilenip yorularak zayıf düştüklerinde ,iç kısımlarda olanlardan biri ile yer değiştirir.Bu Hayvanların bir birlerine çok yakın ve sıkı durmaları bir birlerini ısıtmaya ve bir birlerini soğuktan korumayı sağlar.Yumurtlayan ana Penguenler kuluçkaya yatarken, yumurtalarını soğuk buz tabakasından korumak için arka pençelerinin üzerine alır ve göğüslerine sıkı sıkıya bastırırlar ve burada saklayarak ısıtırlar.Kuluçkaya yatan Penguen,çemberin tam ortasında yer alır ve diğerleri tarafından korunarak ısıtılmaya çalışılır. Susadıklarında altlarındaki buz tabakasının üzerine yağan kar tanelerini yiyerek susuzluğunu giderirler.Vücudunda yağ tabakasına dönüşen bu kar taneleri,eriyip yok olması ile kuluçkadaki penguen ölmüş bile olsa – 80C.nın altındaki soğukta yine de bu yumurtalardan yeni Penguenler çıkmaya devam eder.Kış sona erip,buz tabakalarının erimesi ile hayatta kalan Penguen topluluğu ölen penguen cesetlerini arkalarında bırakıp yumurtadan yeni çıkan Penguen yavrularını de yanlarına alarak,denize doğru yol alırlar.Denize ulaşan Penguenler Yavrulara balık avlamayı öğretmekle işe başlarlar. Penguen sürüleri Antaraktika’daki şiddetli kış şartlarından bu şekilde kendilerini ve yeni dünya’ya gelen üyelerini korur ve böylece umut ve özlemle bekledikleri bahar’a ulaşırlar.
Bu kıt’a’daki bütün canlıları dondurarak yok eden doğal şartların ebedi sahibi Kadir-İ Mutlak,lutfu ve keremi ile Penguenlerin bu çetin kış şartlarında var olma savaşında onlara bu doğal ortama dayanma ve zorluklara karşı koyma yöntemleri ile direnme gücünü bahşetmiştir.
Ben, Allah Taala’nın, yarattıklarından, hayvanlar içinden Penguen’leri, insanlar içinden de biz Müslüman Uygurlara yaşam savaşında aynı metodu bahşettiğini düşünüyorum.
Ben Sevgili Halkım için aynı çağrımı bir kez daha tekrarlıyorum ;
Her Kalem bir Meş’ale, her kürsü bir Mektep ve her aile bir kurgandır.
Allah Taala’nın lutfu, keremi ve kudreti ile Müslüman Uygurlar yok olmayacak ve inşallah hiçbir zaman de yok edilemeyecektir.
Biz Uygurlar için BAHAR çok uzak değildir !
Ben bir kere daha kahraman, Yılmaz ve Yıkılmaz Milletime dua ve selamlarımı yolluyorum.
06.06.2009.
Uygur Türkçesinden aktaran:Hamit Göktürk
Etiketler: Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Siyaset
BENZER HABERLER