Son Dakika
Julia FAMALORO
27 Ekim’de Üsmen Hasan, karısı ve annesi, Tiananmen Meydanı yakınlarında spor araçlarını Altın Su Köprüsü’ne çarptı. Olayda kendileri ve iki yaya öldü, onlarca kişi yaralandı. Çinli yetkililer hemen bunun bir terör eylemi olduğunu açıkladılar. Devlet medyası arabada 400 litre benzin, demir çubuklar, iki Tibet bıçağı ve üzerinde radikal mesajlar olan siyah bayrak bulunduğunu bildirdi. Çin Komünist Partisi (ÇKP) Siyasi ve Hukuki İşler Komisyonu Başkanı Meng Jianzhu, bunun Doğu Türkistan İslam Hareketi (DTİH) tarafından teşvik edilen organize ve önceden planlanmış bir komplo olduğunu söyledi.
Sincan Sosyal Bilimler Akademisi yöneticisi Murat Hinayet, Sincan gazetesindeki yazısında komünist partinin resmi görüşünü aktardı. O, “Dünyada barışı seven insanlar, Doğu Türkistan İslam Hareketi tarafından gerçekleştirilen iyi planlanmış, organize ve önceden tasarlanmış terörist saldırıyı kınadı. Bu terörist saldırı Çin’in uluslararası toplumdaki imajına büyük zarar verdi. Bu aynı zamanda Sincan’da farklı etnik gruplara mensup 22 milyon kişiyi de utandırdı” dedi.
ÇKP, olaya karışanları da hemen Müslüman teröristler olarak açıkladı. Parti, olayın gerçek sebeplerinin bulunması için detaylı ve şeffaf soruşturma açılmasına dair yurt içi ve dışından gelen çağrıları da reddetti. Gözlemciler ise olayla ilgili Çin versiyonu izahı sorgulamaya devam ediyorlar. Bulmacanın parçaları, yetkililerin açıklamalarıyla tam olarak uyuşmuyor.
ÇELİŞKİLER VE TUTARSIZLIKLAR
Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir’e göre, görgü şahitleri, şoförün kornaya bastığını ve yayalara çarpmamak için direksiyonu kırdığını ifade ettiler. Üsmen Hasan mümkün mertebe çok insana zarar vermeye çalışan bir terörist olsa niçin potansiyel kurbanları uyarsın? O yine, “Bir terörist, niçin bir saldırıya karısı ve yaşlı annesini götürsün? Araç tamamen yanarken bariz şekilde yanıcı bir madde olan bayrak nasıl yanmadan kalabildi?” diye sordu.
Özgür Asya Radyosu tarafından yapılan bir araştırma, Üsmen Hasan’ın 2009’da Urumçi’deki ayaklanmalar sırasında akrabalarını kaybetmiş olabileceğini ortaya çıkardı. Eski bir sınıf arkadaşı da Hasan’ın küçük kardeşi Ablikim’in de esrarengiz bir şekilde öldüğünü savundu. Ablikim’in motosikleti ve cesedi bir sulama kanalında bulunmuş. Sınıf arkadaşı Kasımcan Mijit, “Polis bunun bir trafik kazası olduğunu söyledi. Hasan ise kardeşinin ölümünden Çinlileri suçluyordu” dedi. Mijit, Üsmen Hasan’ın hep Uygurların geleceği hususunda duyduğu endişeleri dile getirdiğini de ekledi. Üsmen Hasan’ın köyünün eski muhtarı da polisin bir camiye saldırıp caminin avlusunu tahrip ettiği zaman Hasan’ın intikam sözü verdiğini iddia etti.
POLİTİKALAR, GURUR VE ÖNYARGI
Ama saldırının arkasında etkili bir organizasyonun olduğuna dair pek delil yoktur. Sincan’da önemli saha çalışmaları üstlenen George Washington Üniversitesi profesörü Sean R. Roberts da olayın organize bir terör eylemi mi, baskı altındaki insanların dikkatleri üzerlerine çekmek için yapılmış çaresizce bir eylem mi olduğunu sorguladı. Roberts, “Çin hükümeti son 10 senedir Uygur vatandaşlarını gözetim altında tutarak, Uygurların siyasi olarak seslerini duyurmalarını aktif bir şekilde engelleyerek ve Uygurların dini uygulamalarına büyük ölçüde mani olarak Sincan’da fiili bir polis devleti kurdu. Uygurların kendi dilleriyle eğitim görmeleri büyük ölçüde engellendi, Uygurların kendi dilleriyle okuma malzemeleri yayınlamaları sınırlandırıldı” diye ekledi.
Freedom House’da Doğu Asya konusunda üst düzey araştırma analisti Sarah Cook, “Çin hükümetinin terörizm tanımı, yurt dışında genel kabul görmüş tanımdan çok daha geniştir. Uygurlara, medyaya verdikleri zararsız mülakatlarda bile ‘devleti tehlikeye atmak’ ya da ‘ayrılıkçılığı körüklemek’ gibi suçlamalarla ağır cezalar verilir. ÇKP yetkilileri daha önce de bu tür olaylarda yalanlar söylediler” dedi.
Pekin’deki Minzu Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan ünlü Uygur bilim adamı İlham Tohti, “Çoğu Han Çinlisi aşırı eylemlere başvurur ve masum insanlara zarar verir. Bu arabadaki aileden ortaya çıkan deliller, bunların daha çok, kendilerine yanlış yapıldığını düşünen ve öfkelerini dışa vuran kendini feda etmiş kişiler olduklarıdır” iddiasında bulundu. Hem Tibetliler hem de Çinliler, kendilerini feda eden eylemler gerçekleştirerek manşetleri kaplamıştı. Gerekçeleri farklı olsa da bunların her ikisi de Çin hükümetinin çeşitli politikalarını protesto etmek için bu şiddet dolu ferdi eylemlere başvurdular.
Sincan Üniversitesi Gazetecilik ve İletişim Koleji’nde öğretim görevlisi Zheng Liang, olayın tüm Uygurları şüphe altında bırakmak için kullanılmaması konusunda uyarıda bulundu.
“Medyanın, etnik eşitlik, birlik ve sosyokültürel çeşitlilik sağlanması gibi sosyal sorumluluk taşıdığını idrak etmesi gereklidir. Uygurların çoğunluğu da terör kurbanıdır. Teröristler herhangi bir etnik gruba mensup değildir ya da belli bir dini temsil etmezler. Ana akım medya bu olayı Uygur ve İslam’dan ayırma sorumluluğunu göstermelidir.”
Saldırının meydana gelmesinden kısa bir süre sonra Dünya Uygur Kongresi’ne Sincan’daki Gulca’da Çin polisinin 700’den fazla kontrol noktası kurduğu, bunların çoğunun Uygurların yoğun olarak bulunduğu yerlerde olduğu haberleri geldi. Gulca, Kazakistan sınırına yakın yerdedir ve Üsmen Hasan ve ailesinin yaşadığı Kızılsu Kırgız Özerk Bölgesi’nin batısında bulunur. Güneyde Hotan şehrinde de baskılar olduğu bildiriliyor. Pekin’de de Uygurlar üzerindeki gözetimin arttığı bildiriliyor. Polis bunların kimliklerini ve ikamet belgelerini kontrol ediyor, hatta geceleri geç vakitlerde Uygurların evini ziyaret ediyor. Aileler, şehirde kendilerine karşı önyargılar yükselirken iş ve evlerini kaybetme endişesi içindeler.
Profesör İlham Tohti, düşüncelerini 1 Kasım’da Twitter’da açıkladı. O, son yıllarda Sincan yetkililerinin baskıcı politikalar uyguladıklarını, Uygurlar üzerindeki baskıların giderek arttığını savundu. Yıllardır Uygur toplumunu araştıran ve bu toplumu gözlemleyen bir bilim adamı olarak o, hükümetin bu politikaları değiştirmesi ümidini dile getiriyor.
O, hükümetin güvenilir deliller olmadan Doğu Türkistan İslam Hareketi’nin olaylara karıştığına dair hükme varma ve yaftalamalardan kaçınmasını istedi. Tohti, eğer gerçekten saldırının arkasındaysa DTİH’in sanıkla ilişkisinin ne olduğunu sordu. Hükümetin detaylı bir şekilde bunu izah etmesi ve ortaya deliller koyması gerektiğini söyledi.
Profesör Tohti, Uygur meselesi konusunda konuşmak için kesinlikle hak ve sorumluluğa sahip olduğunu ifade eder. Onun yurt dışındaki ünü, yurt içinde de ona koruma sağlıyor. Yine de onun açık sözlülüğü Çinli yetkilileri kızdırdı. Sivil kıyafetli halk güvenliği ajanları, 2 Kasım’da annesi, karısı ve iki küçük kızı arabadayken kasıtlı olarak onun arabasına çarptılar. Karşı koyduğu zaman bir ajan Tohti’yi yabancı muhabirlere konuşmaması konusunda uyardı, aksi takdirde defalarca tüm ailesinin öldürüleceği tehdidinde bulundu.
MUKAYESELİ PERSPEKTİFLE PEKİN VE TAİYUAN SALDIRILARI
Çin hükümetinin Pekin’deki saldırıya tepkisi, bunu takiben eski bir mahkumun ÇKP eyalet karargahını bombaladığı Taiyuan saldırısına verdiği tepkiyle taban tabana zıttır. Çinli bir internet kullanıcısı, şaka kabilinden resmi medyanın bombalamayı nasıl bildireceğini sorduğunda Çinli insan hakları eylemcisi Wen Yunchao, “[Han] Çinli teröristler. (Kulağa ne kadar da acaip geliyor! Nasıl oldu da hiç kimse bunu bir terör saldırısı olarak nitelendirmedi?)” yorumunda bulundu.
Çin’in Global Times gazetesi, yayımladığı makaleyle halkı “siyasi aşırılıklara” karşı uyardı. “Soruşturma zaman alır. Sonuç ne olursa olsun, patlamanın etkilerini abartmamak gerekir. Bombayı yerleştirenlerin dünya çapında bir olay gerçekleştirdikleri illüzyonundan kaçınmalıyız.” Halkı sükunete ve hemen fikir vermemeye davet eden bu çağrı, Pekin’deki son saldırıyla tam bir tezat teşkil eder. Hükümet, o zaman olaya karışan Uygurları hemen DTİH’nin maşası olarak nitelendirmişti.
Taiyuan ve Pekin olayları tartışmalarında Glasgow Üniversitesi bilim adamı David Tobin “Hanlar arasındaki hoşnutsuzluk daha az tehdit olarak algılanır ve ictimai ve ferdi bir bağlamda görülür. Ama Uygurlar arasındaki hoşnutsuzluk ise gayrimeşru addedilir ve milli güvenlik tehdidi olarak ele alınır” iddiasında bulunur. Tobin, “Çin’in etnik azınlık politikalarını belirleyenler ortak bir Çin milli kimliğini Çin’in uluslararası gücü için bir gereklilik olarak düşünürler. Etnik azınlık kimlikleri ise genelde ÇKP ve Çinli entelektüeller tarafından Çin milleti için gericilik ve güvensizlik kaynağı olarak düşünülür” der.
“İlk nesil” bilim adamları Çin’i 56 farklı minzu grubunun çok etnisiteli devleti olarak korumak isterler. “İkinci nesil” bilim adamları ise Çin’i tek etnik ırka dayalı devlete dönüştürmeye çalışırlar. Her iki nesil de Çin’i daha zengin ve güçlü yapmak için “birleşmenin” gerektiğini kabul eder. “İlk nesil” bunun kaçınılmaz olarak Marxist diyalektiğe bırakılması gerektiğini düşünür. “İkinci nesil” ise ortak bir Çin kimliği oluşturabileceklerine inanır. Eğer sonunda ikinci nesil hakim olur ve kamu politikasını doğrudan şekillendirirse etnik azınlıklar kendi kültürel, lisan ve dini miraslarını korumakta daha müşkülat çekebilirler. Daha yakından örülmüş tek etnisiteli bir ırk devleti oluşturmak yerine bu durum, toplulukları Çin devletiyle doğrudan karşı karşıya gelmenin tek seçenek olduğuna inandıkları bir noktaya getirerek etnik gruplar arası ilişkilere zarar verebilir.
Bilim adamları, uzmanlar ve gazeteciler kendi kendilerine Çin hükümetinin terörizmle ilgili olarak jeopolitik ve jeostratejik gündem kadar etnik ve dini gündemini de yansıtır şekilde siyasi söylemlerde bulunarak ne elde etmeye çalıştığını sormalıdırlar. Hükümet “teröristler”, “ayrılıkçılar” ve “aşırılar” diye yaftalamaksızın azınlık politikasının uygulanmasındaki endişelerini etkili ve açık bir şekilde ifade ederek etnik ve dini azınlıkları kuvvetlendirmek için hangi mekanizmalar tatbik etmelidir? Hükümet halen etnik ve dini azınlıklara kendi kültürlerini muhafaza etmeleri için imkan sağlarken etnik gerilimi uzun vadede nasıl yatıştırabilir? Bu zor sorulara ancak açık ve samimi diyalogla cevap bulunabilir. Sadece korku ve muhtemel kriz hissiyle yapılan ferdi ve müşterek eylemler, sonunda karşılıklı zarar ve husumetten başka bir şeye yol açmayacaktır.
Tercüme eden: Arif Kaya
Kaynak :http://www.incanews.com/yazar/julia-famularo/4889/tiananmen-sonrasinda-cinin-uygur-ikilemi
Etiketler: Çin » Dünya » Makale AnalizBENZER HABERLER