Son Dakika
Rus Araştırmacı Zarina Zebrisky’nın kaleme aldığı rapor’da günümüzde Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere yönelik baskı,zulüm ve soykırım uygulamaları anlatılıyor. Rapor’da Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur,Kazak,Kırgiz ve diğer Müslüman Türk azınlıklara karşı baskı ve zulüm uygulamalarının George Orweel’ın ” 1984″ adlı kurgu romanında anlatılanlardan daha vahim olduğu belirtiliyor.
A.Selim BAŞOĞLU
Zarina Zabriski’nin Doğu Türkistan’da yaşanan olaylara dair Rus raporu tercümesinin özeti Byline Times sitesinde paylaşıldı. Raporda Uygur ve Kazak Türklerinin vahim durumu anlatılıyor.
12 ila 65 yaş arası bütün Uygur ve Kazak Türkleri biyometrik yüz fotoğrafı, vücut fotoğrafı, DNA örneği, ses örneği vermek zorunda tutuluyor, her 300 metrede bir kontrol noktaları var.
Uygur ve Kazak Türkleri hastanelere, okullara ve diğer resmi dairelere girerken metal detektörü ile aranıp IJOP adında yapay zeka tarafından yönetilen kontrol noktalarından geçmek zorunda bırakılıyorlar.
Okullarda, çocuk bahçelerinde, benzin istasyonlarında hemen hemen her yerde günlük hayat dinleniyor.
Sinir ağı gözetleme sistemi Çin Halk Özgür Ordusu tarafından yeni dijital savaş doktrini C4ISR çerçevesinde geliştirilmiş bir sistem.
Yapay zeka tarafından yönetilen gözetleme ve takip programında puan ile tehdit seviyesi belirleniyor ve A 100 tam tehdit puanı demek. Uygur ve Kazak Türklerinin sistem her halükarda 10 puanı bulunuyor.
Her Uygur ve Kazak Türkünün bulunabileceği belirli mıntıkalar var. Bu mıntıkalar dışında bulunmaları Çin hükumetince yasaklanmış. IJOP sistemine bağlı yüz tanıma özellikli kameralarla apartmanların içinde ve sokaklarda 24 saat gözetleme yapılıyor. Bu kameralar olağan dışı hareketleri tespit ediyor. Birkaç Türk’ün izinli olmadıkları yerde bir arada bulunması olağan dışı hareketten sayılıyor.
Çin resmi verilerine göre 2020 yılında 626 milyon gözetleme kamerası kullanılacak.
Bütün toplanan bilgi yapay zeka sistemi IJOP tarafından devamlı analiz ediliyor.
Bunların haricinde polis ekipleri de devamlı surette halkın arasında devriye atıyor, telefonları, bilgisayarları, basılı yayınları gözden geçiriyor.
Türk ve müslüman gibi giyinmek, sakal bıyık bırakmak, müslüman isimleri kullanmak yasak.
Yaklaşık 1 milyon Çinli görevli Uygur ve Kazak Türkü ailelerin evinde bu insanlarla birlikte yaşıyor.
Bütün müslümanlar Jingwang adındaki kullanıcının rehberini, konumunu, okuduğunu, yazdığını IJOP sistemine aktaran bir uygulamayı indirmek ve telefonlarına kurmak zorundalar.
Başkasının telefonunu kullanmak, kullandığı telefonu kapatmak yasak.
Jingwang uygulamasında 36 adet şüpheli faaliyet bulunuyor. Kişinin kullandığı telefonun ortalamadan fazla elektrik tüketmesi, çok fazla kitap indirmesi bu şüpheli faaliyetler arasında yer alıyor. Bu faaliyetleri tespit edilenler doğrudan beyin yıkama kamplarına gönderiliyor.
Sinir ağı sistemi kontrol noktalarından, gözetleme kameralarından, şahsi telefonlardan ve diğer bütün kaynaklardan alınan bilgiyi depolayıp işliyor. Bu bilgiler arasında doğurganlık, beden ve zihin sağlığı bilgileri de bulunuyor.
Yetişkinlerin %10’u kayıp, ebeveynlerine muhtaç küçükler genelde evlatlık veriliyor.
Beyin yıkama kamplarından ve hapishanelerden kurtulanların anlatımına göre koğuşlar 10 metre uzunluğunda ve dar. Bir yatak iki kişi tarafından paylaşılıyor. Dört kamera devamlı olarak izliyor, mahkumların birbirleriyle konuşması, ağlaması, gülmesi, izin verilen taraf haricinde yüzlerini başka tarafa dönmesi dahi yasak.
Bu kurallar ihlal edildiğinde mahkum numarası ile anons edilip uyarılıyor, mahkumların isimleri kullanılmıyor bunun yerine numara kullanılıyor.
Mahkumların ikişer saatlik uykuları var. Sürekli uyandırılıp belli görevleri yerine getirmeye zorlanıyorlar.
Bunlar arasında plastik sandalyelere hiç kıpırdamadan oturmak da bulunuyor.
Kameralarla her yer izleniyor ancak kör noktalar da mevcut. Bu alanlarda genç Uygur ve Kazak kızları cinsel istismara uğruyor.
Asgarî hapis cezası 3 yıl ancak mahkumlar 10-15 ya da yıllığına tutuluyor
Her kampta değişik işkence usullerinin uygulandığı dile getiriliyor. Bunlar; elektrik şoku, zarurî kürtaj, hücre cezası, uzun müddetli aç bırakma, demir çubukla dövme, günler haftalar ya da yıllar süren zincire vurma, sadece oturma pozisyonunda durulabilecek kafeslere kapatma, rahat olmayan pozisyonda yere zincirleme, fıçıda boğma, sadece ayak ucunda durabilecek şekilde kollardan duvara bağlama, işkence sehpasına asma, siyah torba başa geçirilerek bekletme türünde işkenceler.
Hapishane ve kamplardan kurtulan bütün mahkumların müşterek beyanı ise her türden kural ihlalinin neticesinde zorunlu aşı cezası olduğu yönünde. Çin hükumeti bu aşılardan ölenlerin ailelerine hastalıktan öldü, şeklinde açıklama yapıyor.
Kamplarda bulunanlar Çince öğrenip Çin komünist propaganda yayınlarını seyretmeye zorlanıyor.
Halka açık şekilde kendi insanlarını kötüleyip Çin kanunlarını övmeye, parti sloganlarını binlerce defa tekrara, başörtüsünün, Kur’an okumanın, çocuklarına müslüman isimler koymanın yanlışlığından bahsetmeye icbar ediliyorlar.
Bu kamplarda bulunanların çoğunluğunun köylüler ve suçlarının Çince konuşmamak olduğu, geri kalanların ise telefonlarına gerekli uygulamaları indirmemek, izin verilmeyen alanlarda bulunmak olduğu ifade ediliyor.
Kamplarda tutulmaya sebep suçların ise; WhatsApp, VPN, Telegram, Viber gibi yasak uygulamaları indirmek, başörtülü akrabalarının fotoğraflarını telefonlarında bulundurmak, yasaklı sitelere erişim, Kur’an ya da ayetini bulundurmak, cenazelerde Kur’an okumak, seccade taşımak, İslâmî elbisler giymek olduğu kaydediliyor.
Yukarıda sayılanların dışında kamplarda üçüncü bir grubun ise İslami bir hayat yaşayanlar olduğu dile getiriliyor. Bu grubun çok zor şartlarda 10-15 yıl hapse mahkûm edildiği bu sürenin 30 yıla çıkabildiği bildiriliyor. Tuvalet kullanımının dahi kısıtlı olduğu küçük abdest için 2 dakika ve büyük abdest için 3 dakika müddet verildiği belirtiliyor.
Söz konusu kamp ve hapishanelerden kurtulanlar hafıza kaybı, müzmin uykusuzluk, panik atak, baş ve böbrek ağrıları gibi rahatsızlıklardan şikayet ediyor.
Muhtemelen zorunlu aşılardan kaynaklı olarak bütün erkek mahkumların iktidarsızlıktan ve kadın mahkumların cinsi isteksizlikten şikayetçi olduğunu belirtiliyor. Uygur ve Kazak Türklerine kısırlaştırma uygulanıyor.
Kamplardan ve hapishanelerden salıverilenlere içeride yaşadıklarını insan hakları temsilcileri dahil kimseye anlatmamaları aksi halde ceza alacaklarına dair belge imzalatılıyor.
Kaynak: (https://bylinetimes.com/2019/11/18/beyond-orwells-worst-nightmares-how-china-uses-artificial-intelligence-to-commit-genocide/,
Etiketler: Çin » Dünya » Eğitim » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » insan hakları » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER