Son Dakika
Asim YILMAZ
Çin’in başkenti Pekin’de Tiananmen meydanı bundan tam 31 yıl önce büyük bir katliama sahne oldu. Çin Komünist Partisi’nin başta insan hakları ihlalleri, muhalif kesimlere baskıları, yolsuzluklar ve yanlış ekonomi politikalarına karşı çıkan üniversite öğrencilerinin başını çektiği halk kitleleri meydana akın ederek hükümeti protesto etmeye başladı. Haftalar süren gösteriler sonrasında dönemin Çin Devlet Başkanı, göstericileri bastırmak için 200 bin askeri devreye soktu ve öğrencilerin üzerine tanklarla yürüdü. 4 Haziran günü gerçekleşen bastırma girişiminde binlerce öğrenci katledildi. O gün, olayların perde arkasında batılı devletlerin olduğunu süren ve bütün dünyaya sadece 23 kişinin öldüğünü söyleyen Komünist Parti’nin insan hakları ihlalleri konusundaki karnesi bugüne kadar hiç değişmedi. Bugün de Çin yönetimi Doğu Türkistan’da milyonlarca Müslüman Uygur Türkü’ne karşı soykırım suçları işlemeye devam etti. Manipüle ve zulümle adı özdeşleşmiş Çin hükümetinin Amerika’da yaşanan gösterilerden kendine pay çıkarmaya çalışıp, “Siyahların hayatı değerlidir” içerikli açıklamalar yapması ise tam bir ironi oluşturdu. Bütün dünya aynı zamanda Çin’e hatırlattı ki “Uygurların hayatı değerlidir”
Dünya tarihinin yakın dönemde gerçekleşen en önemli hadiselerinden biri üniversite öğrencilerinin başı çektiği yüz binlerce insanın Çin Komünist Partisi’ne karşı Tiananmen meydanında yaptığı gösteri oldu. Tankların karşısında tek başına dikilen onları durdurmak isteyen meçhul kahramanın görüntüsü hiçbir zaman unutulmadı. O dönemde Mao Zedong’un liderliğini yaptığı Komünist Parti’nin insan haklarına aykırı politikaları, yolsuzlukları protesto eden 1 milyonun üzerinde insan, Tiananmen meydanındaki gösterilere katıldı. Gösterilerde Mao’nun portresinin karşısına Demokrasi Tanrıçasının resmi dikildi. Bu gösteriler domino taşı etkisi ile 400 şehre yayıldı. Demokrasi taraftarlarının talepleri Komünist Parti tarafından göz ardı edildi. Bunun üzerine öğrenciler meydandan ayrılmama kararı aldı. Gösterileri bastırmaya kararlı olan Mao, meydana öğrencileri kuşatmak üzere 200 bin askeri binlerce tankla beraber gönderdi. Öğrencileri çapraz ateşe alan askerler bir günde en az 2 binden fazla öğrenciyi katletti. Binlercesi de tankların altında ezildi. Meydanı dağıtan Komünist Yönetim hemen suçu batılı devletlere attı ve onları ülkesini karıştırmakla suçladı. Her zaman ki manipülasyon taktiği ile de o gün sadece 23 kişinin öldüğünü duyurdu. Ancak bugün başta Doğu Türkistan olmak üzere Hong Kong’da, Tibet’te yaşananlar Komünist Partisi’nin sistematik şekilde insan haklarını ihlal etmeye devam ettiğini, Tiananmen’den bugüne hiçbir şeyin değişmediğini hatırlattı.
O gün aydınları ve üniversite öğrencilerini hedef alan Çin Komünist Partisi bugün de Müslüman Uygur Türklerini yok etmek için, 2014’te inşa ettiği toplama kamplarına önce halkın önde gelen, şair, aydın, akademisyen ve bilim adamlarını gönderdi. Toplumun bilincini ve hafızasını yok etme adına yapılan bu zulümde sadece sözlük yazdığı için insanlar hapsedildi. Kendisinin başarı ile ödüllendirdiği Rahile Dawut gibi akademisyenler Uygur kültürünü ayakta tuttukları için hapsedildi. Bir toplumu ayakta tutan aile değerlerini yok etme adına önce kocalar toplama kamplarına sonra gönderildi. Evlerinde tek kalan kadınların yanlarına Han Çinli erkekler kadrolu akraba olarak görevlendirildi. 500 binden fazla çocuk devlet yurtlarına konuldu, Türklükleri ve Müslümanlıkları unutulsun tam bir Çinli gibi yetişsin diye zorla beyinleri yıkandı. Sadece namaz kıldığı için veya haram şeylerden yemediği için kamplara gönderilen milyonlarca Uygur, mankurtlaştırma sürecinden geçirildi. Bu mazlumlar komünist Çin’in vahşi kapitalizm amaçları uğruna ‘online köle pazarlarında’ zorla işçi olarak satıldı. Kız çocukları Han Çinlileri ile evlendirilirken, toplama kamplarında kadınlar zorla kısırlaştırıldı. Kamplardan çıkanların anlattıkları 21. yüzyılda Nazi yönteminin yeniden hortladığını gösterdi. Peki bütün bu olanlar karşısında Çin hükümeti, dünyadan gelen baskıları nasıl savuşturdu? Tıpkı Tiananmen olaylarındaki gibi ‘batılı devletlerin manipülasyonu’ ve ‘oralar kamp değil, eğitim merkezleri’ gibi yalanlarla propaganda yaptı. Bugün, herkes Tiananmen meydanında tankın karşısında direnen meçhul insanı kahraman, Çin Komünist Partisi yönetimini zalim olarak hatırladığı gibi gelecekte de Doğu Türkistan halkını mazlum ve mağdur, Pekin Hükümetini de gaddar ve zalim diye anacaktır.
Uygur Hareketi (Campaign For Uyghurs) Tiananmen katliamının yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada bu vahşetin küresel bir diktatör olan Çin’in baskısının ve zulmünün bir göstergesi olduğu hatırlatıldı. Açıklamaya göre, Çin hükümeti, toplumların ‘insan hakları talebi’ çığlıklarını duymak yerine gerçekleri örtmeye ve dünyadan gizlemeye devam etti. Komünist Yönetim olayların artık bittiğini ve protestoların kalmadığına inansa da o gün o cesareti gösteren gençler, Çin’in canavar yüzünü dünyaya hatırlattı. Uygur Hareketi Direktörü Rushan Abbas, “Bugün Çin’in her yerde uyguladığı despotizm, Tiananmen meydanında yaşananları hatırlatmaktadır” dedi.
Bugün, Tibetliler, Moğolistanlılar, Uygurların çığlıkları duymak yerine, dünyanın, Çin Komünist Partisi’nin kanlı parasını satın aldığını ifade edilen bildiride, Batılı ülkelerin bu yaşananları görmezden gelmesinden duyulan endişe dile getirildi. Bütün bu sessizliğe rağmen insan haklarına sahip çıkanların tıpkı Tiananmen göstericileri gibi yalnız olmadığı kaydedilirken, Amerika’da Kongre’de onaylanan ve şu anda ABD Başkanı tarafından imzalanması beklenen Uygur İnsan Hakları Politikası yasasının önemine dikkat çekildi. Direktör Rushan Abbas, açıklama da dünyaya ve Çin yönetimine seslenerek, “Komünist Partinin, aldatıcı ve çarpık söylemleri başarısız olacaktır. Gerçek vatanseverleri devle düşmanı olarak kınayan Çinli hükümet liderlerine çağrımız şu dur ki tarihin yapraklarında daha fazla utanç içinde yer almadan reform yapmalısınız.”
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » Görüş Yorum » Gündem » insan hakları » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER