Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Yazımın 1. Bölümünde Çin ile Suudi Arabistan arasındaki stratejik ortaklık seviyesine kadar varan çok yakın ilişkilerden Müslüman Uygur toplumuna getirdiği olumsuzluklar ve verdiği zararlar sonucunda Uygur Türklerinin çektiği sıkıntılar vee karşılaştığı dert ve ıstırapları örnekler sunarak açıklamıştım.
Yazımın bu 2. bölümün ana konusu ise Mısır Yönetimi ve şimdiki Liderlerinin “Çin- Mısır birbirine çok sıkı ilişkilerle bağlı kardeştir.” söyleminin arkasında yatan gerçekleri ve Mısır’da tarihi bir İslami Bilimler Üniversitesi olan Elezher ve diğer öğretim kurumlarında eğitim ve öğretim görmekte olan Uygur öğrencilerin bu ” Müslüman Mısır İle Ateist ve Komünist Çin” kardeşliğinden nasıl ve ne derece etkilendiği ve ne gi bi sıkıntılar,rertler ve istiraplar ile karşılaştıklarını ele alacağız ;
Mısır – Çin İlişkileri ve Müslüman Uygurlar
Mısır, Müslüman Uygurlar için manevi yönden çok önemli bir ülkedir. Bunu önemli kılan etkenlerin başında ise, tarihi Elezher Üniversitesi’dir. Uygur Türklerinin yüzlerce yıldan beri İstanbul,Buhara,Kazan,Hindistan (Diyoben Medreseleri) ve Kahire’deki İslam dünyasının en prestijli ve ünlü islami eğitim veren bilim yurtları ile hiç bir zaman ilişkileri kopmamıştır. Elezher Üniversetesinin ise, bu eğitim konusunda apayrı bir yeri bulunmaktadır.Bu Üniversite’de 20. yüzyılın ilk yarısında bir çok Uygur bilim insanı ve alim yetişmiştir.Bunların bir bölümü ise ülkelerine dönerek burada öğrendiklerini Okul ve Medreselerde kendi Milletinin çocuklarına aktarmış ve öğretmişlerdir. 1980’lı yılların başlarında Doğu Türkistan’dan ilk yurt dışına öğrenimi için yurt dışına çıkan Uygur bilim aşıklarının ikinci durağı Pakistan Medereselerindene sonra Mısır olmuştur. Günümüzde büyük bir kısmı Elezher Üniversitesinde olmak üzere,Mısır’daki değişik Üniversite ve Medreselerde din eğitim almaakta olan 2 bin civarında Uygur Türkü öğrenci bulunmaktadır. 1985 yılından bugüne kadarki zaman diliminde Mısır’da tahsilini tamamlayan öğrenci sayısının de 30o civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Mısır Başkanı Sisi ile Çin Lideri Xi Arasında Uygurlar Üzerinde Özel Anlaşma
Son yıllarda Mısır’da tahsil yapan Uygur Öğrenciler için yıldan yıla şiddetini arttıran bir tarzda bazı sıkıntılar yaşanıyor ise de bu ülkede Uygurlar yine de öğrenimlerine bir şekilde devam edebiliyorlardı. Bu durum geçtiğimiz 22-28 Şubat tarihleri arasında Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin Çin’e yaptığı resmi ziyarete kadar sürüdü. Sisi’nin ziyaretten dönmesinin hemen ertesinden itibaren, 2015 yılından beri zaten Kahire’deki Çin büyükelçiliği tarafından göz altında tutulan ve sıkı kontrol ve takip altında tutulan Uygur öğrenciler için kara günler başlamış oldu. 2015 den başlayarak Urumçi’den elinde listelerle gelen Çin istihbarat elemanları, Çin’in Kahire Büyükelçiliği elemanları ile beraber “tehlikeli” saydıkları Uygur öğrencileri Mısır polislerine yakalatıp, ellerine kelepçe vurarak Çin’e beraberinde götürmeye başladılar. Bu Uygur öğrencilerin bir çoklarının oturma izinleri uzatılmadı.Bazıları ise, Mısır Polisince dan sınır dışı edildi. Az sayıdaki öğrenciler ise, tahsillerini tamamlayabilmek için Mısır’da Çin adına çalışmayı yanı Çin ajanlığını kabul etmek mecburiyetinde kaldılar. Kahire Çin büyükelçiliğinden her ay öğrenim bursu adı altında Maaş alan bu Ajan Molla adayları, diğer Uygur öğrenciler hakkında Ajanalık yapmaya abaşladılar. Bu Ajan Öğrenciler topladığı bilgileri Çin Büyükelçiliğe teslim etmek sureti ile El- Ezher’de “Din Alimi” olma yolunda ilerleyerek madddeten ve fiziken kendilerini rahat hissetseler de, Allah’ın huzuruna vardıklarında yanı namaza dururken büyük bir vicdan azabı çekiyorlar ve manen rahat olmadıklarını ifade ediyorlardı. Ben bu yazıyı yazdığım bu günlerde bile Urumçi’den gelen sivil görünümlü Çin polis heyet Mısırda dini tahsilini tamamlayabilmek için ısrar eden Uygur öğrencileri önce para ve iş vaadı ile satını alma ve satın alamadıklarına şantajve tehdit ile gözdağı ve korku salarak ülkelerine birlikte geri götürmek için ikna girişimlerini sürdürmektedirler.
Çin ‘in Mısır’daki Uygur öğrencilerine karşı son baskı ve geri götürme çıkışının arkasında ise,Mısır Lideri Sisi ile Çin Başkanı Xi arasında Mısır’da tahsil görmekte olan Uygur Öğrenciler konusunda varılan çok özel bir anlaşmanın olduğu yolunda söylentiler bulunmaktadır.
Mısır Neden Türkistan Cumhuriyetleri gibi Çin’in Uydusu Bir Devlete Dönüştü ?
Mısır, 30 Mayıs 1956’de Çin ile diplomatik münasebet kuran ilk Arap ülkesidir. Çin ile ilişkiler 1999 yılında “stratejik ortaklık” konumuna yükselmiştir. 1950’lerden beri Doğu Türkistan meselesi ile yakından ilgilenen ve bu ülke’de tahsil gören Doğu Türkistanlı Uygur öğrencileri himaye eden Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-Ul Müslimin)’nın fikri çizgisinde ve ona bağlı olarak faaliyet gösteren Hürriyet ve Adalet Partisi Eylül 2011 tarihinde “Çin Tecrübesinin Taklit edilmeye değer” olduğunu açıklamıştı. Bu partinin lideri Dr. Muhammed Mursi Cumhur başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra ilk dış ziyaretini Suudi Arabistan’a, hemen ardından 28- 30 ağustos 2012 tarihleri arasında Çin’e gerçekleştirmiştir.
Arap ülkeleri içinde Mısır’in önceki Liderlerinden Lideri Hüsnü Mübarek de Çin’i en çok ziyaret eden liderdir. Mübarek gittiği Çin’de her defasında “ Çin Mısırın kütü gün dostudur.”- “Çin- Mısır birbirine bağlı kardeştir.” söylemleri ile Çin’e övgüler yağdırmaktan geri kalmıyordu. Ancak, Allah Taala “Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler.”( Hucra süresi 10.ayet) buyurmakta idi. Mısır Genelkurmay Başkanı General Abdulfettah El Sisi askeri darbe yaparak Mısır tahtına oturduktan 4 ay sonra yanı 22-25 Aralık 2014 tarihlerini Çin’i ziyaret etmiştir.
ABD’nin 2014 yılında Mısır’a yaptığı yardımların tutarı yaklaşık 1.5 milyar dolar iken, 2016 yılında bu yardım miktarı ( askeri yardım) 1,3 milyar dolar olmuştur. ABD’nın Mısır’a olan askeri yardımları uzun yıllardan beri yıllık bazda 1,3 milyar dolar civarında seyretmiş ve miktardan daha aşağıya düşmemiştir. Ancak, buna rağmen Mısır Liderlerinin kıblesi hep Pekin olmuştur. Bunun nedeni ise çok açıktır ; Çünkü Mısır Liderlerinin özendiği ve örnek aldığı en mükemmel diktatörlük sistemi Çin’dedir.
Müslüman Kardeşlerini Satarak Geçinen Müslüman Ülkelere Ne Demeli?
2014’de Çin ile Mısır arasındaki ticaret hacmi 7.93 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Mısır’ın Çin’e ihracatı 329 milyon dolar olup, bu rakam adeta devede kulak mertebesindedir. Hatta ondan dahi küçüktür. Mısır’ın Çin’den kaynaklanan ticaretteki cari açığı 7,27 milyar dolardır. Çin, Mısır’dan elde ettiği karının bir kısmını Çin sermaye şeklinde bu ülkeye yatırım yapmak zorunluğu hissetmiştir. 2015 yılında Çin’in Mısır’daki yatırımı 3 milyar dolara ulaşarak 2014 de göre % 90 mertebesinde artmıştır. Çin’in Mısır’dan yararlanmak istediği kolayca anlaşılabilir. Çünkü, 1933 de Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin fikir babaları El-Ezher mezunu alimler ve Mücahitlerdir. Ancak, Doğu Türkistan Müslümanları için bu kadar tarihi bir öneme sahip olan Mısır’ın son zamanlarda kendi onurunu ayaklar altına alarak, Müslüman din kardeşleri olan Uygur öğrencileri dinden çıkmaya ve Ateist ve işgalci komünist Çin’e ajan olmaya zorlaması, bu alçaklığı ve ihaneti kabul etmeyenleri zorla Çin’e teslim etmesi ve kendisinin de bağımsız bir ülke olarak Çin’in adeta bir peyki durumuna düşmesinin anlaşılabilir bir tarafı bulunmamaktadır.
Mısır hükümetinin yaptıklarından dolayı bu ülkedeki 3 bin Uygur öğrenci sayısı son yıllarda üç haneli rakamlara inmiştir. Mısır yönetimi Uygur Öğrencilerin bu ülkeye gelmelerini tamamen yasaklarsa Çin’e satacak ortada Uygur kalmayacaktır. Uygurlar biterse Mısır ,Çin’e kimi satabilecek ?
Türkistan Cumhuriyetleri yönetimleri İşgalcı Çin’in baskı ve zulmünden kaçarak kendilerine sığınan Uygur Kardeşlerini derdest ederek kaçtıkları düşmanlarına ; yanı Çin’e teslim ediyorlar. Aynı yüz kızartıcı ve affedilmez ihaneti 30 yıl Komünist Rusya ile savaşan Afganistan de yapıyor. İslam Cumhuriyeti Pakistan ise, yakaladıkları ve bir şekilde ele geçirdikleri Müslüman Uygur Türklerini (Umre, hac, ziyaret ve ticaret için bu ülkeden transit geçen Uygurları ) Para karşılığı ABD.’ye satıyor ve Komünist Çin’e de pazarlamaktan hicap duymuyor. Mazlum ve çaresiz Müslüman Uygurları kendi çıkarları için kullanan ve kolay Paraya çevirme ihaneti yarışına giren ülkeler kervanına dünyanın en zengin ülkelerinden Bileşik Arap Emirliği, Müslüman Malezya Krallığı ile dünyada en çok Müslümanın yaşadığı Endonezya da katılmıştır. Tayland Krallığının 09 Temmuz 2015 gecesi Çin zulmünden kaçarak kendilerine sığına 109 Müslüman Uygur’u bütün dünyanın ve ülkesinde yaşayan Müslüman vatandaşlarının tüm itirazlarına rağmen Çin’e teslim ettiğini bütün dünya canlı yayında dehşet içinde izlemiştir. Tayland Krallığına uçakları ile gelen Çinliler kendilerine teslim edilen bu Uygurları önce elleri ve ayaklarını bağladılar ve daha sonra onları aşağılayarak numaralandılar ve başlarına siyan torbalar geçirerek Çin’e götürdüklerini bütün dünya canlı olarak şahit oldu. Doğu Türkistanlılar için ise, tam bir manevi yıkım ve adeta küçük bir kıyamet oldu.Mübarek Ramazan günü Diaspora Uygurları ailece sabaha kadar Allah’a yalvararak kanlı göz yaşları döktüler. Daha sonraları ise, Tayland’ın bu insanlık dışı hiyanetinin bedelinin Çin’den alacağı milyar dolar karşılığı olduğu basına yansımıştır.
Son 10 yıl içinde AB,ülkeleri, ABD, Kanada ve Avusturalya 20 binden fazla siyasi sığınmacı Uygur’u mülteci ve göçmen olarak kabul etmiş bulunmaktadır. Bu ülkeler sığınmacı Uygurlardan tek kişiyi dahi Çin’e geri vermemiştir. Aksine, ülkelerindeki Uygurların arasına fitne fesat sokarak bu ülkelerde karışıklık çıkarmak ve onlar hakkında istihbarı bilgiler toplamak için çeşitli isimler altında bu ülkelere gelen Çin ajanlarını tutuklayıp adalete teslim etmiştir. Bugün Japonya’da 3 bin Uygur yaşıyor. Japon yönetimi şimdiye kadar bir tek Uygur’u Çine teslim etmemiştir. Uygur sivil toplum kuruluşları batı ülkelerinde kendi milli davalarını hiç bir kayıt ve engele maruz kalmadan temel haklar,demokrasi ve ifade özgürlüğü bağlamında serbestçe yürütebilmektedirler. Gayrimüslim dediğimiz bu Hıristiyan dinine mensup ülkelerin yönetimleri Müslüman ülkeler gibi kendilerine sığınan Uygurları Çin’e satmıyor, üstelik de onları Çin’e karşı koruyor. Neden Müslüman ülkelerin yöneticileri Müslüman Kardeşleri Uygurları Çin’e satıyorlar ?
Uygurları Koruyan Müslüman Türkiye, Satanlar Kadar Zengin Değildir
Müslüman Uygur Kardeşlerini menfaat ve para karşılığı Çine satarak geçinmeye çalışan Müslüman ülkelere şöyle bakalım ! Hepsinde de bol miktarda ve yeterince yer üstü, yer altı kaynaklar ve servetleri vardır. Ama bu ülkelerin Müslüman halkı yoksul, devleti ise perişan bir durumdadır. Uygurları satmak bir yana, onlara kucak açarak aksine bağrına basan tek Müslüman ülkesi vardır,o da AZİZ TÜRKİYE’mizdir. Türkiye son 10 yılda tüm batı ülkelerinin kabul ettiğinin toplamından daha fazla siyasi sığınmacı Uygur’u kabul etmiştir. Türkiye devletimiz yıllardan beri Çin’in ısrarlı taleplerine rağmen, istenen hiçbir Uygur Türkü’nü Çin’e teslim etmemiştir. Anadolu’muzun bağrı yanık, kalbi şefkat ve merhametle dolu Müslüman Türk insanı onlara barınacak ev, giyecek giysi, yiyecek gıda temin ederek hayatlarını ülkemizde huzur içinde karnı tok ve sırtı pek bir tarzda hayatlarını sürdürmelerini temin etmektedir. Kimsesiz ve yetimlerine sahip çıkmakta ve onlara ve diğer ailelerin çocuklarının eğitimini sürdürmelerini ve bu ülkede yararlı birer Müslüman Türk olarak yetişmelerini sağlamaktadır. Her türlü sosyal yardımı yarış için de, seve, seve yapmaktadırlar. Türk Milleti Uygur Kardeşlerine ve ülkemize sığınan 3 Milyon Suriyeli Mülteci Kardeşlerimize bütün bu yardımları yaparken yokluk ve yoksulluktan asala şikayet etmemiştir. bu7ndan ötürü asla yoksullaşmamıştır. Türkiye’mizde ABD.Bankalarında milyarlarca doları olanlar gibi “Bizde bu kimsesiz Uygurları Çine teslim edelim,bunları paraya çevirelim” diye düşünen hiç bir kişi veya merci yoktur.Müslüman Türk Milletinin örfünde ve geleneğinden kendisine sığınanları düşmanına teslim etmek zilleti asla varit değilidir. Sığınmacı Uygurları satan ve Çin’e teslim eden Müslüman Ülke yöneticilerinin ellerinde Kuranı Kerim vardır. Sığınmacı Uygurları bağrına basan, koruma altına alan Türkiye gibi Müslüman ülkelerin elinde de aynı Allah’in Kelamı bulunmaktadır. Türkiye’ye karşı yapılan ve yapılmakta olan Çin baskısı diğer Müslüman ülkelere göre kat kat fazla ve ağırdır. İman, bazı Müslümanlar için giyilecek güzel bir elbise ve kendisini güzel gösterecek takılar ve süs eşyası gibidir. Bazı Müslümanlar için ise, İman asla vaaz geçilemez bir ahlaki değerdir.
İran – Çin İlişkileri ve Uygurlar
İran. İslamın Şii inancına ve Müslüman Uygurlar ise,Sünni-Hanefi mezhebine aittir. İran- Çin ilişkisi çıkara dayalı köklü bir ilişkidir. Çin için, İran her hangi bir Suni Müslüman ülkesine tercih etmeyecek kadar önemlidir. İran’ın Çin’e çok daha fazla ihtiyacı vardır. İran ileri silah teknolojisini Çin’den almaktadır. Uluslararası şartlarda başka tercihi de yoktur. Bu yüzden İran –Çin uzun yıllardan beri stratejik ortaktırlar. 2013 de Çin-İran ticaret hacmi 40 milyar dolardır. 2014 de Çin, İran’a 17.2 milyar dolar yatırım yapmıştır. Yanı Çin, İran ile olan ticaretinde büyük miktarda cari açık veriyor. Çin, yatırımı büyüklüğü bakımından Müslüman ülkeler içinde ilk sırada yer alıyor. Ocak 2016 de Çin -İran gelecek 10 yıl için toplam 600 milyar dolar tutarında çeşitli ticari antlaşmalar yapmıştır. Ancak, İran, siyasi sığınma veya ticari amaçla kendi sınırları içerisinde bulunan bir tek Uygur Müslüman’ı Çine teslim etmemiştir.Mecbur kaldığında Çin tutuklanıp iade edilmesini talep edilen Uygurları 3. Bir ülkeye göndermeyi tercih etmiştir. Çin’in 5 Temmuz 2009’da gerçekleştirdiği Urumçi katliamında Türkiye’den sonra Çin’e en üst düzey sert tepki gösteren yegane ülke İran olmuştu. İran’ın mezhebe değil, Kur’ana bağlı olduğunu gösteren bu ahlaki erdemini Müslüman Uygur Türkleri minnet ve şükranla yad edecek ve asla unutmayacaktır.
Biz Müslüman Uygur Türkleri Olarak Hiç Kimseye Üzgün ve Küskün Değiliz
Biz Müslüman Uygur Türkleri, bize gösterilen bütün ilgisizlik, vefasızlıklara ve yapılan ihanetlere rağmen, Allah’ın “ Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler.” emri gereğince hiç bir müslüman Kardeşimiz olan Milletlere ve Ülkelere küskün değiliz. Bütün Müslüman Kardeşlerimizin hayrı,selameti ve bekası için dua etmekten ve dilekte bulunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Türk- İslam tarihinde İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlıların Varisleri ve Dünyada ilk İslam Cumhuriyetini kuran kahramanların evlatları olarak onlara layık olmaya gayret edeceğiz. Özgürlük ve Bağımsızlığımıza tekrar ve kesinkes ve mutlaka Allah’in izni ve yardımı ile kavuşacağız. Ay yıldızlı gök bayrağımızı tekrar ve mutlaka Doğu Türkistan semalarında dalgalandıracağız. Bizim hür ve bağımsız Doğu Türkistan devletimiz, geçmişte olduğu gibi başı derde giren her Türk’ün ve Müslümanın sığınma dergahı olacağını bütün dünya bir kez daha görecek ve şahit olacaktır. Biz kimseye üzgün ve küskün değiliz. Üzgün ve Küskün olduğumuzdan değil, bu gerçeklerin tarihe bir not olarak düşülmesi için yazıyorum. Çin asla sevinmesin. Biz Uygurlar asla yalnız değiliz. İnsanlık Alemi, Türk ve Müslüman halkların bizimle beraber ve hemdert olduğunu mutlaka bir gün göreceklerdir.
ÇKP.’nin İnsanlıktan nasibini almamış kanlı,Faşist ve Hitayist rejimi son günlerini yaşamaktadır.Bu nedenle de Doğu Türkistan’da en son baskı,zulüm asimilasyon ve soykırım uygulamalarını gerçekleştirmek için can cekişmektedir.
Faşist Hitler’in Nazi Almanyası, Katil Stalin’in Sovyetler Birliği dağılarak tarihin karanlıklarında yok olup gittiği gibi, Mao’un Vampir Çin’i de dağılacak ve ebedi olarak yok olacaktır.
Çünkü, insan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan rejimler yok olmaya mahkumdurlar.
(2.bölümün sonu – Yazı devam edecektir)
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale Analiz » Ordular ve Silahlar » Siyaset
BENZER HABERLER