logo

trugen jacn

BİREYLER BİLİNÇLENDİKÇE, TOPLUMLAR GÜÇLENİR

mehmet-emin-.-1

Mehmet Emin HAZRET

Tokat Yedikçe Milli Bilinci artan Uygur Bireyler ve Güçlenen Uygur Toplumu

İnsanoğlu en çok insanı yok etmek üzere kafa yormuştur. Çeşitli teknolojilerin çoğu silahlı kuveetler  ve savunma için keşif edilmiş, orduda geliştirilmiştir.Sonra sivillerin hizmetine sunulmuştur. Elektrik,elektronik,Uçak,uzay,ulaşım,iletişim,nükleer,internet… hepsi ilk olarak ordular için,insanı yok etmek amacı ile yapılmıştır ve yok etmeye karşı geliştirilmiştir. Kültür ve bilim hiçbir dönemde insanı içindeki kötülükten arındırmaya yetmemiştir.Vahşi hayvanlar ırkçıdır.Kendi ırkını yaşatmak uğruna başka aciz ve savunmasız ırklara saldırır.fiziki açlığı doyuma ulaşınca saldırıdan durur.İnsan topluluğu ırkçılığı hayvan topluluğundan öğrenmiştir. İnsan ırkı, fiziki ve manevi doyuma ulaştıktan sonra da diğer aciz ve güçsüz ırkları yok etme hırsından kendini alamıyor. Tarihte güçlü ırklar,  aciz ırkları yok etmek için tereddüt etmemişlerdir. Kendini üstün ve güçlü gören ırklar ya silah gücüyle, yada kültür gücüyle aciz ırkların son kalıntısı kalana kadar hedefinden vaaz geçmezler.

Toplumdaki bireylerin karşılıklı bir birine bağlılığı ihtiyaçları gereğidir. Ortak kan bağı, ortak kader, ortak vatan,ortak çıkar bir toplumu ortak hareket etmeye mecbur kılmıştır.Hayvan topluluğu da, insan topluluğu da  benzer şekilde ortak hareket etme refleksine sahiptir.

Ağacın güvencisi orman,bireyin güvencisi ise,  toplumdur. Etnik toplumların özgürlüğünü engelleyen rejimlerin ilk stratejisi, bireylerin toplum bilincini zayıflatmak olmuştur. Bir kısım bireyler özel menfaat karşılığında  toplumdan kopartılıyor. Toplumdan soyutlanmış bu kesim, o toplumu içten  bozmak amacı ile tekrar toplum içine sokuluyor. Doğu Türkistan,  düşman işgal’ı altına düştükten sonra,Pekin’in bölgeyi yönetme politikası Türk toplumunu içten zayıflatma, çürütme ve parçalayarak imha etme planı üzerine inşa edilmiştir.   Mançurlar,Çinliler bölgede zayıf zamanlarında,Türk toplumunun,cahilliğinden yararlanarak her düzeyde yönetimi yerli işbirlikçiler ve satılmışlar ile paylaşmışlardır.Toplumun içten saldırıya uğraması organize edilmiştir.Dış saldırıya karşı birleşerek güç kazanan toplum,bu defa iç saldırı karşısında dağılmaya başlamıştır. Dış saldırının hedefi toplumdur. İç saldırının hedefi ise bireydir. Dış saldırı toplumu birleştirir.İç saldırı toplumu dağıtır. İç saldırı kendi yöneticileri tarafından teker-teker bireyleri hedef aldığı için,her kes kendini koruma telaşına düşmüştür.Sonuçta toplumun dağılması sağlanmıştır. İçten dağıtılan, kendi içinde bir birine düşman yapılan toplumlarda, hainlik sıradan bir geçim sağlama mesleği halini alır. Her kes bir birini satarak  bir birlerine ihanet ederek  imkanlara ve ekmek parasına kavuşur. Kendini sosyal ve siyasi  olarak güvence altına alır.

Tarihte Uygur toplumu kafir rejimin zulmü, dini hurafe, kültürel yozlaşma ağlarının sardığı en karanlık dönemlerde bile işgale karşı  isyan bayrağını açmıştır.Ama sonuç ne olmuş? O tarihi bizzat yaşayan Uygur tarihçi Molla Musa Sayramı’nın Şu cümlelerine bir göz atalım; “Hicriye 1281 yılı ( miladi 1864) Kuçar bölgesi  halkı Çin’e karşı  baş kaldırdı. Çin askerlerini kılıçtan geçirip yurdu azad eylediler.(Halk devleti yönetmeyi bilmediği için) Çinliler tarafından görevden alınan ve memleketi Kuçar’a yeni dönüş yapan Yarkent’in eski valisi Ahmet vang’a gelip,”Biz kan döküp yurdu düşmandan temizledik. Cenabı alileri siyaseti biliyorsunuz. Siz Han  olup yurdu yönetin.Biz kullarınız olarak hizmetinize hazırız” diye rica ettiler.Ahmet Vang: “Men ve ata-babalarım Çin imparatorluğuna hizmet ettik.Çinlilerin sayesinde vali oldum.zengin olduk.Pekin kıralı dinsiz,ama ona nankörlük yapamam. Kimi padişah yapsanız yapın, Derhal  gözümden kaybolup defolun.” Diye halkı azarladılar. Onurları kırılan isyankar halk galeyana geldi.Ahmet Vang ve Kuçar valisi  Muhammed Kurban beg gibi İşgalcı Çin’e hizmet edip Müslüman halka zulüm yapan 8 Uygur asıllı işbirlikçi yöneticiyi öldürdüler,mallarına el yoydular.” (Tarihi Emniye –Uygurca 59-60..sayfa.Vang;-Çinlilerin O dönemde Çine özel sadakat gösteren Uygurlara verdiği unvandır.Vang- kıral, beğ anlamına gelir.) Uygur toplumu vatanı kurtarıp, devleti yönetmede yetersiz kaldığı o dönemde Taşkent’te sürgün hayatı yaşayan Hocalar Sülalesinden Buzurg Han Töre’yi Han olarak Doğu Türkistan’a davet etmiştir.  Hokand Hanlığı, Subaylarından Özbek Asıllı General Yakup Beg’i  Buzurk Han Töre’ye muhafız olarak tayin etmiş   bunun üzerine Yakup Beg  yeni Han’ın koruyucusu olarak onunla  ile birliktke Kaşgar’a gelmiştir. Daha sonra General Yakup Han, Hükümdarlık makamına oturtulan  Buzurg Han Töre’ye zorla Hac’a yolcu(sürgün)  ederek yerine kendisini Han tayin etmiş  ve yönetime el koymuştur. O tarihlerden beri köprünün altından çok sular geçti.Nehirler asırlar içinde kendi yatağını bulduğu gibi,Uygur toplumu da tarihin akışı ile yönünü bulmuştur.

Birey etnik toplumun üyesi olma özellik ve bilincini kaybettikten sonra,toplumun bir parçası olmaktan çıkmış olacaktır.Büyük devletlerin boyunduruğu altında kalan etnik toplumların kan kaybı ,o toplumun doğal dokusunun tahribata uğraması ile başlar. Her toplum bebeklik, çocukluk,gençlik,olgunluk dönemlerini baştan geçirerek tecrübe sahibi olurlar.Uygur toplumu asırlar süren hırpalanma,aldatılma,aşağılanma ve kan kaybı sonrasında kendinin kim ve düşmanının kim olduğunu net tanıyan ve tanımlama yeteneğine sahip olan bir etnik toplum olarak ortaya çıkmıştır.

Uygurlar  halk olarak kendini ve düşmanını tanıyabilecek olgunluğa eriştiği, toplu kurtulmak için ne yapılması gerektiğinin bilincine vardığı zaman, ayağındaki pranga,elindeki kelepçe,boynundaki tasmanın ne kadar sıkılaştığını, hareket yeteneğinin ise,  sıfıra yakın indirildiğinin  farkına varmışlardır.Uygur toplumu da bu yüzden çok telaş içindedir.

Uygurların başına gelen tehlike onunla da sınırlı değildir.Çin 1,35 milyarlık kalabalık nüfusa sahiptir. Bu aşırı yoğun nüfus Çin hakimiyetinin tahtı için tehdit ve sorun olmayı devam etmektedir. Çin’in komşuları başta olmak üzere dünya da, Çin’deki insan nehirinin taşmasından tedirgindir. Çin’in ülke dışında toprak elde ederek Çinlilere yaşam alanı kazanma imkanı, mevcut uluslar arası hukuk  sistemi ve şartlar gereği mümkün görünmemektedir. Çin,Mançurya ve iç Moğolistan’a göçmen yerleştirme projesini tamamlamış bulunmaktadır.Bu bölgelerdeki yerli etnik grupları  eriterek yok etmeyi başarmıştır. Bölge nüfus alımında doyuma ulaşmıştır.Çin’in hedefinde  bu kez Doğu Türkistan ve Tibet bulunmaktadır.Dünyanın çatısı diye bilinen Tibet’e nüfus yerleştirme ve bölgenin zengin maden kaynaklarını ve  madenlerini açıp  işletmesi ve  taşıma işlemleri  bölgenin çetin doğası ve tabi  engelleri yüzünden gerçekleşememektedir.Doğu Türkistan,Çin’in göçmen nüfusu yerleştirme ve doğal kaynaklarını işletme ve  bu doğal zenginlikleri merkezi Çin’e taşıma projesinde hala çekiciliğini korumaktadır.Pekin bölge konusunda uzun suluklu bir strateji üzerinde çalışmakta ve bu stratejiyi adım adım ısrarla gerçekleştirmektedir.Çin’deki insan denizinin mevcut  sınırları içinde bölgeden bölgeye taşmasını,dünya sadece seyredecektir. Çin üçüncü dünya savaşına girmeden ve savaştan büyük bir yenilgiyle çıkmadan Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına kavuşması imkansız gözükmektedir. Şimdilik Uygur toplumu milli varlığını sürdürebilmesi için şu 3 noktaya dikkat etmesi gerekmektedir.

1. Mukaddes İslam Dini= Din

2. Atalarından kendilerine intikal eden Uygur Türkçesi = Dil

3.Binlerce yılın birikimi  olan Milli kültür ve Medeniyeti = yaşam

 Aile yapısının bozulmamsı, etnik yapının bozulmamasının garantisidir. Uygur toplumu bilinçli veya bilinçsiz bunu yapmaktadır. Tehdit altındaki kültür direnç kazanacak, güçlenecektir. Uygur kültürü günümüzde  tarihin hiç bir devresinde olmadığı kadar ve ondan kat kat daha fazla tehdit ve tehlike altındadır.Buna karşılık Uygurlar, kültür ve medeniyetini koruma bağlamında  tarihin hiç bir döneminde rastlanmayan şekilde  koruma ve direnç göstermede daha güçlü ve bilinçli hale gelmiştir.

Çin, Uygurların büyük bir dönüşüm yaparak modern dünyaya ayak uydurması gerektiği üzerinde durmaktadır. Çin, Mançurları ve Moğolları büyük dönüşüme tabı tutmuştur. Dönüşüm bu etnik grupların yok olması ile sonuçlanmıştır. Uygur toplumu için o etnik grupların yok oluş süreci hayatı önem taşıyan ders ve referans olmalıdır. Uygurlar için dönüşüm şarttır. Ancak o dönüşüm yok olmakla sonuçlanmayacak, aksine dönüşümden daha güçlü etnik toplum olarak çıkmaya mahkumdur. 130 seneden fazla bir zaman süren Çin kültür asimilasyon saldırısı Uygurları yerinden edememiş, belki daha güçlenmesini sağlamıştır. Pekin,bu  konudaki  başarısızlığından dolayı çok kızgın ve öfkelidir.  Pekin Uygurların dönüşümünü tamamlamak için kültür, silah,parayı eşit ve etkili bir şekilde kullanmakla beraber,bu amacı gerçekleştirmek için tüm devlet imkanlarını seferber etmektedir.

Etnik milletlerin tarihten silinme sürecini incelediğimizde, bir tek  belirleyici faktör öne çıkmaktadır;   düşük medeniyet, yüksek medeniyetin bünyesinde eriyip yok olmuştur.Uygur milli medeniyeti,İslam ve Türk medeniyetinin yoğrulmasından  meydana gelen kadım,üstün,güçlü ve dirençli bir medeniyettir.Uygur toplumu bir asırdan fazla savunmasız ve sürekli kültürel saldırıya uğramasına rağmen,süreçten daha güçlenerek çıkmıştır.Ancak Çin,bölgenin demografik yapısın tahribata uğratmakla kalmayıp,Uygurları bireyler halinde ele geçirme projesi üzerinde çalışmaktadır.Beyin ve ruh yapısı Çinlileştirilen Uygur bireyler,toplum ve aile yapısının bozulmasına tehdit yaratma kapasitesine şimdilik sahip değildir.İlerde sorun yaratabilir.Uygurların toplum yapısını bozamadığı için çılgına dönen Çin elitleri, Uygur bireyleri küçük yaşta alarak Çin’e götürüp on yıllarca eğitimden geçirmektedir. Onların mankurtlara dönüştüğüne kanaat hasıl kıldıktan sonra toplumun arasına bırakmakta ve Sosyal dönüşümün ün saflarına onları sürmektedir. “Mankurtlaştı” dediğimiz bir çok Uygur gencin inanılmaz milli bilinç ile döndüğünü görmekteyiz. Uygur toplumuna karşı silah olarak hazırlanan bu kuşağın,Uygur toplumuna zırh olmayı tercih etmesi kültür kökümüzün ne kadar derin,etkisinin ne kadar geniş olduğunun kanıtıdır.Düşman bireyleri teslim alamadıkça,aile ve toplum yapısı sağlam kalacaktır.

Çin, Uygurları etnik grup olarak kendi yurtlarında tamamen yok etme niyet ve iradesini koruyacaktır. Çin’de rejim değişsin,değişmesin, Pekin’in milli politikasında Uygurlar üzerindeki uzun vadeli emelleri değişmeyecektir.

Her şeye rağmen Uygur toplumu kendini korumada başarılı olacaktır. Buna kanıt olarak size bizzat şahit olduğum bir olayı nakletmek istiyorum ;

Yıl 1979  yaz ayları, Urumçi. Üniversiteyi yeni bitirdiğim yıllar idi. Döngkörük(Tepe=Yukarı köprü)  de öğle yemeği için bir Uygur lokantasına girdim.Yemeği bekleyip oturuyordum.Benden birkaç masa uzakta yemek yemekte olan iki genç bayan birden yüksek sesle ağız kavgasına tutuştular ;

“-Hey pis O….-dedi biri.

-ikimizin ne fakı var ki? Sen başka iş mi yapıyorsun ki sanki ? dedi öbürü

-Ben senin gibi para karşılığında  Hitaylarla (Çinlilerle) beraber olmadım.

-Ne fark eder? Yaptığın iş tenini satmak değil mi?

–  Doğru, ben buna mecbur kaldım. Satmış isem öz milletime sattım.Milleti için iyi işleri yapıp ceza evinde yatıp çıkan yoksul  gençlerden para almadım,gönlünü aldım. Senin gibi pis,vicdansız değilim.”

Onlar kavga içinde lokantadan beraber çıktılar. Bu iki kadının arasında geçen diyalog  beni derin düşüncelere sevk etti.Onlar Uygur toplumunun en  basit ve alt  kesimini temsil ediyordu. Ancak o iki kadından   biri işgalcı Çinlilerden nefret ediyordu.Millet için ceza evinde yatan yoksul gençlere “parasız hizmet verdiği” için onur duyuyordu. Ben düşündüm ve kendi kendime dedim; Bu millet hiçbir zaman, hiçbir şart altında yok olmayacaktır. Aradan 36 yıl geçti. Uygur toplumun durumunda her hangi bir iyileşme olmadı. Yaşam alanı gün geçtikçe daralmakta, yaşam koşulları ağırlaşmaktadır.Ancak, Bu görüşümü aynen korumaktayım. Çünkü, Uygurlar bugün daha olgun,daha bilinçlidir.

Toplumun kendini koruma iç güdüsü bireyleri el ele vermeye, kenetlenmeye sevk etmektedir. Toplum içinden çıkan liderler çekip alınıp devamlı yok edildiği için,Uygur toplumunda lider bağımlılığı şekillenmemiştir.Herkesin kendini koruma iç güdüsü toplumu bir arada tutan tutkal rolünü oynamaktadır.

Açlık bedeni, yalnızlık ruhu tahribata uğratır. Birey toplumsuz yaşayamaz. Birey ancak toplumun içinde kendini güvende hisseder. Toplumu korumak kendini korumak içindir. İnsan toplulukların kendi ırkına sarılarak toplu yaşaması, beraber hareket etmesi alışkanlıktan ziyade ihtiyaçtandır.İnsan topluluğunun kendini koruma girişimi doğal hadisedir.Uygur toplumunun sürekli saldırıya uğraması,kendini koruma iç güdüsünün gelişmesini sağlamıştır. Fakat dil, din, kültür birliği  Uygurların kenetlenmesini sağlamaya yetmez. Uygurların ayrı bir etnik grup, ayrı bir toplum olduğunu onlara hatırlatan en önemli faktör kaderinin ortak ve aynı olmasıdır.

Hedef kitleyi diri tutar ve dağılmasını önler. Uygur toplumu artık bir hedefe yönelmiş ve kilitlenmiştir. Yok edilmeye karşı var olma mücadelesi içinde hedefe doğru ilerleyecektir.Toplum yapısı erozyona uğramadıkça, millet yok olma sürecine girmeyecektir. Uygur toplumu hiçbir zaman hiçbir şart altında yok olmayacaktır. Çünkü tehdit altındaki kültür güç kaybetmeyecek, aksine güç kazanacaktır.

Özgürlük, ödenecek tüm bedellere rağmen vaaz geçilmeyecek bir değerdir.

Etiketler: » » » » » » » »
Share
2996 Kez Görüntülendi.