Küresel Güvenlik Girişimi, “zıtlaşma yerine diyalog, ittifak yerine ortaklık, sıfır toplamlı oyun yerine kazan-kazan ilişkisi”ne dayanan yeni bir güvenlik yoludur.
Uluslararası ve bölgesel sorunlar/ çatışmalara ilişmeyen Çin; dünya siyasetinde pasif tarafsız rol üstlendi.
Soğuk Savaş boyunca kenarda bekleyip, kendi gelişimini tamamladı. Çin, bu dönemde adeta kendini dış politikadan soyutladı.
NATO’nun, Sovyetler Birliği dağılınca (1990 sonrası) Rusya sınırına yaklaşması neticesinde tehdit algılayan Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması; Çin’in önünü açtı.
Rusya’ya yapılan yaptırımlar; Avrupa’yı yeni arayışlara sevk etti. Avrupa için Çin; Rusya yerine ikame edilebilecek bir ülke olarak düşünülüyor.
Rusya’nın doğal müttefiki Çin; Ukrayna – Rusya Savaşının sonlandırılması için 12 maddelik Barış Planı sundu. Çin böylelikle Oyun Kurucu Devlet olduğunu dünyaya ilan eti.
Çin, dünya üzerindeki sorunlara bizzat eğilip ve sonlandırılması için inisiyatif alarak; Afrika, Avrasya ve Ortadoğu ile yakından ilgilenmeye başladı. Çin’in bu bölgelere ekonomik yatırımı ve yatırımlar için güvenlik kaygıları olduğunu biliyoruz.
Çin, 21. Yüzyılın en büyük Küresel Jeoekonomik ve Jeolojistik Projesi: “Kuşak ve Yol Girişimi” 2013 yılında, kamuoyuyla paylaşdı.
Kuşak ve Yol Projesi iki kısımdan oluşuyor. Kara ve demiryolundan müteşekkil İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, diğeri ise 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu. Çin; önderliğini yaptığı bu projenin kapsadığı ülkelere finans ve teknik destek vermeye başladı.
Çin, yoluna devam edeceğini ilan etti. Çevre ve ekonomi konularında Çin, kendisi ile bağlantı kurulması zorunlu bir ülke haline geldi.
Asya, Avrupa ve Afrika’yı Kuşak ve Yol ile birbirine sağlıklı bağlamak için çatışmaların sonlandırılması gerekiyor. İşin ilginç tarafı Hegemonik Küresel Çetenin varlığını sürdürebilmesi için; Amerika, sorunların çözümüne yanaşmadığı gibi çatışmaları körüklüyor.
Çin, Amerika tarafından sorunlu/ çözümsüz hale getirilen siyasi/askeri çatışma alanlarına el atmaya başladı.
Amerika’nın Irak’ı işgali ile başlayan Ortadoğu Güvenlik Mimarisi; bölgesel düzeni sağlayamadı. En azından Amerika; Ortadoğu’da Huzur ve Barışı öteledi.
İsrail’in Filistin’de şiddet tırmandırması, Ortadoğu’da yıllardır bölgesel barış düzeninin tesisini engelledi.
Ortadoğu’nun iki büyük Müslüman devletinden İran ve Suudi Arabistan son birkaç yıldır siyasi ilişkilerini askıya almış, nerede ise silahlı çatışmaya dönebilecek bir sarmalın içerisine girmişti.
İran’ın vekalet savaşlarını gündeme taşıyıp; Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’e müdahale etmesi, Körfez Arapları’nı tedirgin etmişti. Amerika’nın yönlendirmesi ile Arap Devletleri’nin bir kısmı İsrail ile 2021’de “İbrahim Anlaşmaları” adı verilen barış anlaşması imzaladı.
İbrahim Anlaşması’nın, İsrail için büyük bir başarı olduğu gerçeği ile yüzleşmekteyiz. İsrail, Müslüman Arap devletleri ile yeni bir blok oluşturdu. Bu blokun temelinde İran karşıtlığı yer alıyor.
Çin’in uzun zamandır Ortadoğu’nun siyasi ve askeri anlamda çatışan tüm tarafları ile diyalog içerisinde olduğu biliniyor.
Çin; İsrail, Filistin, İran ve Körfez Arapları ile ayrı ayrı ekonomik iş birliği içerisinde. Çin, ihtiyaç duyduğu petrolün önemli bir kısmını Ortadoğu’dan tedarik ediyor.
Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de imzalanan İran-Suudi Arabistan Anlaşması, dünya gündeminde şaşkınlıkla karşılandı. Zira iki farklı ideolojik ve siyasi mekanizmanın hüküm sürdüğü Suudi Arabistan ve İran bir araya geldi.
Elbette bu Müslümanlar için umut ışığı taşıyor. İki ülkenin bir araya gelmesi; Pasifik’e yönelen ve Ortadoğu’daki müttefiklerini ihmal eden Amerika ve İsrail için sarsıcı oldu.
Çin, Suudi Arabistan ile İran arasında barış sağlamasının ardından, şimdi de Ortadoğu’nun en önemli sorunu olan İsrail-Filistin sorununa çözüm için adım attı.
Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang; İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ile yaptığı telefon görüşmesinde “Çin’in hem İsrail’i hem de Filistin’i siyasi cesaret göstermeye ve barış görüşmelerini yeniden başlatmak için adımlar atmaya teşvik ettiğini ve Çin’in bunun için kolaylık sağlamaya hazır olduğunu” söyledi.
Filistinli mevkidaşı Riyad el Maliki ile görüşmesinde de Qin, Çin’in iki ülke arasında müzakerelerin yeniden başlamasında aktif rol oynamaya istekli olduğunu söyledi.
Bu haber, Çin’in resmi haber ajansı Xinhua’da (18.04.23) yer aldı. Qin’e göre temel çıkış yolu, barış görüşmelerinin yeniden başlatılması ve “iki devletli çözümün” uygulanmasıdır.
Çin’in İran ve Suudi Arabistan’dan sonra İsrail ile Filistin arasında arabuluculuk rolü üstlenmesi Ortadoğu’da dengeleri değiştirebilecek mi?
Pekin’in bölgede barışı teşvik etmede “yapıcı bir rol oynamaya” hazır ve istekli olduğu anlaşılıyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı, tüm tarafları, özellikle İsrail’i, sükunet ve itidal göstermeye ve gerginliği artırabilecek tüm sözleri ve eylemleri derhal durdurmaya çağırıyor.
Çin’in Ortadoğu’da güçlü diplomasi ile istikrar arayışı; Amerika’nın etkisinin azaldığını vurgulaması açısından önemli.
Çin, muhtemelen İsrail’in İran ile ilgili kaygılarını giderecek bir çözüm yolu arayışı içerisinde. Çin bu noktada İran’a diplomatik baskı yapabilir mi? Göreceğiz.
Dışişleri Bakanı Qin Gang’a göre; Filistin meselesi, Ortadoğu’daki durumun özü.
Çin; Ortadoğu’ya barış, adalet ve istikrar sağlayabilecek mi?
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping; Uluslararası Toplantılarda Filistin meselesini gündeme taşıyor.
İşin ilginç tarafı; İsrail ve Filistin arasında iki devletli çözüm öneren Çin’in Tayvan’ın bağımsızlığını kabul etmeyişi bir ikilem gibi duruyor.
Çin’e göre Filistin, tarihsel olarak mazlum konumdadır. Uluslararası toplum; erken ve adil bir şekilde Filistin meselesinde çözüm için inisiyatif almalıdır.
Ancak merkezinde İsrail’in olduğu Ortadoğu problemlerini çözmek elbette kolay değil, çünkü ABD’nin varlığı ve İsrail-ABD stratejik iş birliği, çözümün önündeki en önemli engeldir.
İsrail’in problem çözümüne yatkınlığı, ABD’nin hegemonyasının zayıflamasına ve İsrail’in ABD’siz çözümde de çıkar görebilmesine bağlı.
Ortadoğu uzun zamandır jeopolitik bir savaş alanı olarak kullanılmakta ve başta ABD olmak üzere güçlü ülkelerin jeostratejik çıkarlarından beslenen bölgesel vekalet rekabetlerine sahne olmaktadır.
Batılı güçlerin jeopolitik paydaşlar tarafından bugüne kadar başlatılan her girişim, savaşlar, askeri müdahaleler, yasadışı işgal ve vekil askeri himaye gibi tırmandırıcı her şeyle karakterize edildi. Çatışmaları çözüme kavuşturacak ve bölgede sürdürülebilir barış ve istikrarı yeniden tesis edecek bir araç olarak diplomasi her zaman uzak bir düşünce olmuştur.
ABD sık sık Çin’i ‘sorumlu bir küresel paydaş‘ olarak rolünü oynamamakla suçlamaktadır.
Çin’in barış aracısı olarak üstlendiği yapıcı rol sayesinde Ortadoğu’da barışçıl bir atmosferin oluştuğu bir dönemde Washington, Ortadoğu’daki istikrarı bozucu yaklaşımının çokça dile getirdiği ‘sorumlu paydaş’ rolüyle tutarlı olduğunu nasıl iddia edebilir?
“Analistler, Ortadoğu’daki uzlaşma eğiliminin sadece siyasi ve güvenlik kaygılarından değil, aynı zamanda kalkınmaya artan bir odaklanmadan da kaynaklandığını gözlemlemişlerdir.”
Ancak merkezinde İsrail’in olduğu Orta Doğu problemlerini çözmek elbette kolay değil, çünkü ABD’nin varlığı ve İsrail-ABD stratejik iş birliği, çözümün önündeki en önemli engeldir. Dolayısıyla İsrail’in problem çözümüne yatkınlığı, ABD’nin hegemonyasının zayıflamasına ve İsrail’in ABD’siz çözümde de çıkar görebilmesine bağlı.
Açık ve şeffaf bir şekilde; ABD’nin gözetiminden uzak, Doğu Türkistan’ı tarafsız gözlemcilerin ziyaretine açmalıdır. Bölgedeki tüm ulusların güvenliği ve refahı için bu açılım elzemdir
Ancak, ben bizim için çok önemli bir hususu hatırlatmak istiyorum :
Çin; Ortadoğu’yu istikrara kavuşturmak ve istikrarsızlığın sebebini ortadan kaldırmak için gayret gösterse de Doğu Türkistan/ Uygur Meselesi hep aklımıza takılacak. Çin’i bu konuda insafa davet ediyorum.
Kaynak . https://www.dikgazete.com/haber/cin-den-filistin-e-destek-aciklamasi-358271.html