Çin, ülkemizin ithalatında en önde gelen ülke. Yılda 42 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin Çin’den ithal ettiği ürünler arasında nükleer reaktörler, elektrikli makineler, demir-çelik ürünleri, organik kimyasallar, plastikler geliyor. İlk beş ürün grubunun toplamı, Çin’den ithalatımızın %60’ından fazlasını oluşturuyor.
İhracatımızda durum pek parlak değil. İhracatımızın toplamı yalnızca 3 milyar dolar. Türkiye, Çin ile ticari ilişkilerinde net açık veriyor. Çin’i tanımıyoruz. Ülkemizin Çin’e ilişkin bütüncül bir stratejisi de yok. Ege İhracatçı Birliğinin Çin’e ilişkin bazı başarılı projeleri dışında, Çin’le ilgili çalışma yapan kurum ve kuruluş sayısı da maalesef yeterince bulunmuyor.
Çin Ekonomisi Daralıyor.
Çin’in ekonomik mucizesi adım adım sönmeye yüz tutuyor. Daha doğrusu Çin ekonomisinin normalleşmesinden bahsediyoruz. Eskisi gibi yüzde 10 büyüyen Çin, artık söz konusu değil. Büyümesi yüzde 4-5’ler civarına gerilemiş durumda. Çin, orta sınıfını geliştirmeye, iç tüketimi artırma yoluyla büyümeye çalışıyor. Bir taraftan da, Ekonomi Bakanımız Mehmet Şimşek’in açıklamalarına benzer şekilde, “Çin’de önümüzdeki yıl zor geçecek, herkes dış pazarlara yönelik çalışmalarını artırsın.” gibi açıklamalar yapılıyor.
Çin, Batı Tarafından Çevreleniyor.
Çin ekonomik ve siyasi olarak Batı tarafından rakip olarak görülüyor. Çin’in Batı tarafından çevrelenmesi ve ekonomik açıdan Batı’nın tedarik zincirlerini Çin’den arındırması gibi yöntemler giderek daha çok gündeme geliyor. Çin, bu sorunların üstesinden gelmek için farklı ülkelerde yatırımlarını artırıyor, bu ülkelerde edindiği menşe şehadetnameleri ile yine Batı ülkelerine giriş yapmaya çalışıyor. Her şekilde Çin’in önümüzdeki on yılları, önceki yılları kadar rahat geçmeyeceğe benziyor.
Çıkarlarımızın Uyumuyla Çin, Türkiye’nin Yatırım Çekebileceği Tek Ülke Konumunda Geldi.
Çin, Türkiye’nin yatırım çekebileceği tek ülke haline geldi. Türkiye artık eskisi kadar kolay Batılı ülkelerden yatırım çekemiyor. Çin’in Batı tarafından çevrelenmek istenmesi ise, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan kendine özgü Gümrük Birliği Anlaşması nedeniyle cazip bir noktaya gelmesine neden oluyor. Avrupa Birliği, kendi üyeleri için zaman zaman Çin’in yatırımcı olarak Birlik üyesi ülkelere sızmasını önlemek için kararlar almaya çalışıyor. Türkiye, hem Kuşak ve Yol Projesinde bir ülke olması, hem de Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği nedeniyle Türkiye’de üretilen ürünlerin menşe kazanabilmesi nedeniyle bu süreçten kazançlı çıkacak gibi görünüyor.
Çin’e İlişkin Ne Yapmalı?
Hal böyleyken, ilk ve en önemli konu olarak ülkemizin Çin’e yönelik geleneksel dış ticaret açığı veren yapısını daha fazla yatırım çekecek şekilde müzakere etmesi önemli. “Çin’de her şey var, Çin’e bir şey satamayız” diyenlere inat ise, başta lüks tüketim ürünleri olacak şekilde birçok ürünün Çin piyasasında konumlanması için girişimlerimizi artırmamız gerek. Bu da başka bir yazımızın konusu olsun.