Son Dakika
Hindistan’ın Keşmir’in özerkliğini kaldırma kararı,Çin’in sorunlu kuzeybatı eyaleti Doğu Türkistan’daki insani krizin günden güne artması İsrail’in işgali altındaki Filistin( Arap ) topraklarını ABD’nin onayı ve desteklemesi ile topraklarına katması ekonomik çıkarların insani ve dini değerlerin uluslararası ilişkilerde nasıl aşıldığını bize net olarak gösteriyor. Bu durum ise, Uygar dünyanın liderlerinin önderlik ettiği yeni dünya düzeninin nasıl olabileceğinin en son göstergesi olmaktadır .
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
Dünya, çeşitli bölgelerdeki insanı krizlerle boğuşurken ve Son ihtilaflarla başa çıkmaya çalışırken, ABD Başkanı Donald J. Trump, İsrail ve Hindistan başbakanları Benyamin Netanyahu ve Narendra Modi ile Arap ve Müslüman liderler hep birlikte , uluslararası hukuka tamamen aykırı ve hukuksuz davranmalarına olanak veren yeni bir dünya düzeninin iskeletini atmış olduğunu görmekteyiz.
Bu yeni düzen ayrıca, 1648 Vestfalya Antlaşması’ndan bu yana uygulanan diplomasi ve dünya-devlet kavramını bir kenara bırakmakta,ulusal, etnik, azınlık, dini ve insan haklarını görmezden gelmelerine yol açmış bulunmaktadır.
HİNDİSTAN VE KEŞMİR
Uzun süredir devam eden bir seçim vaadini yerine getiren Hindistan Başbakanı Modi’nin Keşmir’in özerk yönetme hakkının tek taraflı geri çekilmesi, Trump’ın İsrail’in Doğu Kudüs’ü ve Golan Tepeleri’ni ilhak etmesinin tek taraflı olarak tanınmasının bu kalıba ve tanımlamaya tam uymaktadır.
Bu değerleri hiçe sayan tamamen aykırı Tanınma, etnik ve / veya dini kardeşliğin daha kötü duruma doğru giderek artması bu ayrımcı ve seçici dudak ucu tavırlar islami dayanışma ve güvenilirlik iddiasını bırakan Arap ve Müslüman liderler tarafından sağlandığı açık olarak görülmektedir.
Modi, Trump ve Netanyahu’nun eylemleri ve politikaları, ülkelerinin sınırlarını tarihsel iddiaları öne sürerek çıkarlarına göre tanımlayan medeniyetçi liderlerin son tutumlarıdır. Sınırları uluslararası kabul görmüş, milli sınırları , etnik nüfusu ve özgün dillerini garanti altına alan ve hukuki olarak belirlenen ulusların bu haklarının ortadan kaldırılarak gasbedilmesi bir medeniyetin temsilinden ziyade başkalarının haklarının reddedilmesi anlamına gelmektedir.
Hindistan’ın ilk yıllarında Hindistan’ın bağımsız bir devlet olarak ilkesini hatırlatan Güney Asya’nın tarihçisi William Dalrymple, Başbakan Modi’nin ülkesini bağımsızlık aktivisti ve ilk Kurucu Hint Liderlerinden
başbakan Jawaharlal Nehru. öngördüğü çoğulcu, demokratik bir ulus devlet vizyonundan ne kadar uzağa taşıdığını belirtmektedir.
Hindistan’ın müteveffa Başbakanı Nehru keşmir konusunda şunları açıklamıştı ; “Keşmir, Hindistan veya Pakistan’ın mülkü değildir, Keşmir halkına aittir. Keşmir Hindistan’a girdiğinde, Keşmir halkının liderlerine nihayetinde halklarının kararına uyacağımızı açıkça belirttik. Bize dışarı çıkmamızı söyleseler, Keşmir’i bırakmakta hiç tereddüt etmem. Konuyu Birleşmiş Milletlere götürdük ve barışçıl bir çözüm için şeref sözü verdik. Büyük bir millet olarak buna geri dönemeyiz ”demişti.
Hindistan’da yapılan anketlerde , dünyanın en militarize edilmiş bölgelerinden biri olan Keşmir vadisinin sakinlerinin üçte ikisinin bağımsızlık istediğini göstermiştir.
Bay Modi, eski ABD başkanı Bill Clinton’un bir zamanlar “dünyanın en tehlikeli yeri” olarak adlandırdığı yerde ateşle oynadığını bildiğini söyledi.
Hareketinin, Hindu milliyetçi saldırılarının bir sonucu olarak zaten savunmada olan Hindistan Müslüman cemaati tarafından reddedileceğini öngören Modi, bu ilhak açıklaması öncesinde Keşmir’e on binlerce asker göndererek, Keşmir’in siyasi liderlerini gözaltına alınmalarını emretti, okulları kapattı, telefon hatlarını ve internet ve diğer iletişim kanallarını tamamen kapattı.
Tabii ki, Bay Modi’nin hamlesinin zamanlaması, Trump’ın son zamanlarda Keşmir’in, ABD’nin Afganistan’dan ve Afganistan’dan çekilmesine neden olabilecek Taliban’la olan müzakerelerini reddettiği ve bu yönündeki anlaşmazlığına arabuluculuk önerisi ile güçlenmiş bulunyor. Bu her iki gelişme de Hindistan’ın rakibi Pakistan’ı güçlendirecektir.
Her şeye rağmen, aynı medeniyetin liderlerin yardımcısı ve ortağı olan Modi, Nehru’nun düşüncelerini Hint milliyetçiliğinden ziyade Hindu olarak çerçeveleyerek, onun vaadlerine geri dönmesine ve hukuki, siyasi olarak seleflerinin ahlaki taahhütlerini reddetmiş olmaktadır.
İSRAİL VE FİLİSTİN
1967’deki Arap-İsrail savaşından sonra İsrail Ordusunun işgal ettiği Arap topraklarının yasal olarak kendisine katması ( fethetmiş olsa bile) hiç bir zaman kabul edilmemiştir. Ancak, İsrail’in bui toprakların ilhakı konusundaki tutumu Bay Netanyahu’nun selefleri tarafından kabul edildi.
Başkan Trump, İsrail’in Ürdün ve Suriye’den ele geçirdiği Golan Tepeleri’nin İsraiil tarafından ilhak edilebileceği ve yine Doğu Kudüs’ün tek taraflı ilhakını desteklediğini açıkladı. Ayrıca İsrail’in igali altındaki Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini fiili olarak desteklemesi aynı zamanda uluslararası hukuka tamamen aykırı bu durumu teşvik etmesi Hindistan Başbakanı Modi’yi cesaretlendirmiş olabilir.
ÇİN VE DOĞU TÜRKİSTAN
Çin’in Doğu Türkistan’daki baskı,zulüm ve asimilasyon uygulamalarına karşı Müslüman dünyasının sessiz kalmasını sağlayabilen Çin cumhurbaşkanı Xi Jinping, Müslüman Uygurların son derece haklı ve en çok inandırıcı sebeplerle Çin yönetimine karşı direniş ve tepkilerini büyük ölçüde nötralize etmiş ve etnik saldırılarının şiddetini Türk müslümanlarına yönelik acımasız baskısını zirveye taşımış ve bu durumu Müslüman ülkelere onaylattırmıştır.
**********
Keşmir, Doğu Türkistan ve İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklardaki uygarlık hareketleri, nükleer güç sahibi Hindistan ve Pakistan ile bu ülkelerdeki Müslüman halkın huzursuzluğunu günden güne arttırmaktadır. İki ülke arasında çıkabilecek bir çatışma da uzun vadede şiddetli ve topyekün bir savaş riski taşımaktadır.
Hindistan hükümetinin Keşmir’de uyguladığı sokağa çıkma yasağını hafiflettiği anda, kendisinin son uygulamalarını iptal edilmesini isteyen ve bu oldu bittiyi protesto etmek için son günlerde yaklaşık on bin Keşmirli sokaklara dökülmüş bulunuyor.
İslam dünyasında, Müslüman topluluklar arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlıklarda medeniyetçi hareketlere nasıl cevap vereceğine dair bölünmeler, ülkelerinin İslami dayanışmadan önce ulusal çıkarları olarak gördüklerine daha fazla öncelik veren Arap ve Müslüman liderler için iki ucu keskin bir kılıç olduğu asla unutulmamalıdır. İslam ümmetinin haklarının savunulması, inanan Müslüman toplumlarının inançlarının bir gereği olduğu açıktır.
Çin işgali altında tuttuğu Doğu Türkistan’da ve İsrail’in işgal ettiği Arap topraklarındaki baskıcı uygulamaları konusunda sesini yükselten Türkiye ve Malezya olmuştur. Ayrıca, bu konuda sayıları milyonlarca olduğu tahmin edilen Hindistan Müslümanları da bu konuda çok duyarlıdır ve bu baskıcı uygulamaları kitlesel eylemlerle protesto eden az sayıdaki Müslüman Toplum arasında yer almıştır.
Birleşik Arap Emirlikleri, Keşmir’in özerkliğinin bölgedeki yönetim ve sosyo-ekonomik kalkınmanın etkinliğini ve etkinliğini artırmasını Hindistan’in bir iç meselesi olduğunu belirtmiş ve bunu bizzat Hindistan Büyükelçisine ifade etmiştir.
Ancak, BAE dışişleri bakanı Anwar bin Mohammed Gargash daha sonra ülkesini Keşmir’deki kısıtlamaların kaladırılması ve barışçıl bir çözüm için çağrı yapan çoğu Müslüman devletler ile aynı çizgiye getirmeye çalışmıştır.
İslam dünyasının, Müslümanların haklarını hedef alan çoklu krizlere verdiği tepkiler, yalnızca bir iktidarsızlık sonucu değil,aynı zamanda ülkelerinin ulusal çıkarlar ve ekonomik avantajları gibi sebeplerle ifade edilmektedir.
Sorun, birçok Müslüman ülkedeki demokrasi değerleri ile ifade özgürlüğünün ciddi şekilde kısıtlanmasında yatmaktadır. Bu hakların serbest bırakılması durumunda bu tutumun halk tarafından desteklenecek bir yakleşğm olmadığı kesin olarak kanıtlanacaktır. Bu konudaki temel sorun ve Risk, Müslüman ülke liderlerinin kamuoyunu belirleyememeleri ve kamu oyunun tepkisini görmezden gelmesinde yatmaktadır. İslam Ülkeleri Liderleri son zamanlarda Müslüman kamu oyunun bu konudaki talep ve isteklerinden ciddi şekilde rahatsız hale gelmiştir.
Kaynak : eurasiantimes.com/kashmir-xinjiang-and-palestine-how-economic-interests-are-surpassing-religious-affinities/?fbclid ( Yazı Analist James M. Dorsey tarafından kaleme alınmıştır.)
BENZER HABERLER