Son Dakika
•
Lütfi Kaşıkçı
Verimli toprakları, Allah vergisi yer altı kaynakları ve 40 milyonu aşan nüfusu ile Doğu Türkistan atalarımızın yaşadığı, anılarımızın var olduğu topraklar.
Bir dergide okumuştum “Dünyanın En Zengin Fakir Ülkesi” 1 diye Doğu Türkistan’ı.
Daha sonra tüm Çin’de çıkarılan yer altı maden türlerinin %85’inin Doğu Türkistan’da bulunduğunu fakat bu madenlerin işletim hakkının Uygur Türklerin de değil Çin Devletine ait olduğunu öğrenince o başlık nede anlamlı gelmişti bana.
.
.
.
Nüfusun ezici çoğunluğunu Müslüman Uygur Türklerinin oluşturduğu bu topraklarda şuan zulüm tüm şiddeti ile hüküm sürmekte.
Ve her zulmün peşinden gelen ardışık kelimelerin “kan ve gözyaşının” 21. Yüzyılda vücut bulduğu bu coğrafyanın adı Doğu Türkistan.
Komünist rejimle idare edilen ve dünya nüfusunun neredeyse altıda birini kapsayan Çinliler için Türklük ve Müslümanlık bu coğrafyadaki iki temel aykırılık.
Müslümanlık, dini tamamen reddeden bir rejim ile yönetilen (komünizm) Çin Halk Cumhuriyetine pek yabancı ve mücadele edilmesi gereken bir kavram.
Dünya üzerindeki tüm romantik (uyduruk) dinlerin neredeyse merkezi halinde olan Çinliler için Uygur Türklerinin İslam Dinine mensup olmaları bir başkaldırı sayılmakta.
Çinin bu olaya bakışı ise kısa ve net
1,5 milyar romantik Çinlinin çeviremediği 40 milyon Müslüman Uygur Türkü.
-“Madem halen Müslümansınız o zaman alın size zulüm.”
Bu haliyle dünya üzerinde Müslümanlığın en zor şartlar altında yaşandığı coğrafyanın adı Doğu Türkistan milletin adı da Uygur Türküdür.
Çinlilerin diğer hazmedemedikleri olgu ise Türklük.
Türklük ile olan davaları ise neredeyse insanlık tarihi ile yaşıt.
Tarihin neredeyse her döneminde bir Türk devleti ile Çin Devletinin mücadelesine rastlamak mümkün.
Türklerden korunmak amacı ile yaptıkları Çin Seddi bu gün Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilmemiş olsa her halde çoktan yıkılmış olurdu.
Yeni yetişen her Çin gencinin “bu duvar neden var?” sorusuna karşılık gelen cevap onlar için utandırıcı bir karşılık olsa gerek.
(Türklerden korunmak için.)
Öyle ki Çin-Türk Devletleri arasındaki bu mücadeleyi en uzun süredir devam ettiren şüphesiz Uygur Türkleridir. Uygur Türklerinin sürdürdüğü bu mücadele tarihin tüm evresinde hep tek taraflı centilmenlik örneklerine sahne olmuş, centilmenlik yapmak ise devamlı Uygur Türklerine düşmüştür.
Nasıl mı?
Uygur Kağanları, Çin’de yaşanan büyük iki içi krizi fırsat bilerek Çin’e saldırmayı bir kenara bırakın onlara yardım etmişlerdir.
Uygur Türklerinin tarihteki bu centilmenliklerine isterseniz şöyle bir bakalım.
“755 yılında Çin’de 44 yıllık çok başarılı bir hükümdarlık dönemi geçiren T’ang hanedanına karşı başlatılan isyanların ardından imparatorun ölümü Çin’de iç karışıklıklara sebep olmuştur. Yeni İmparator, iç karışıklıkları önlemek için Uygur Kağanı Bayan Çor’dan yardım istemiş. Bu yardım isteği üzerine Uygur Kağanı Bayan Çor iyi yetişmiş devlet adamları ile birlikte bir askeri birliği Çin hanedanına yardım etmek amaçlı Çin’e göndermiştir. Kısa zamanda Çin’deki iç karışıklık sona ermiş ve Çin tekrardan toparlanmaya başlamıştır. Çin hanedanına karşı başlatılan yeni bir isyanı da bu defa Bayan Çor Kağanın yerine geçen oğlu Börü Kağan bastırmıştır.”2
Elbette Uygur Türkleri ile Çinliler arasındaki münasebetler burada anlatılmayacak kadar uzun ve derin.
Kısaca özetlemek gerekirse ,Uygur Türkleri ile Çinliler arasında ki bu mücadelenin adı;
8.yüzyılda Kutlug Bilge Kül Kağan ile Uygur Devleti olmuş,
19.yüzyılda Yakup Bey ile Kaşgar Hanlığı,
20.yüzyılda ise İsa Yusuf Alptekin ile tüm dünyada bayraklaşan bir dava haline gelen Doğu Türkistan olmuştur.
Türk ile mücadele Çinliler için bir yazgı olarak kabul edilmiş ve bu mücadelenin şuan onlarının lehine olmasının verdiği mutlulukta, Doğu Türkistan’da uyguladıkları zulmün şiddetini daha da arttırmaya sebep olmuştur.
-“Madem halen Türksün o zaman alın size zulüm.”
.
.
Bu hafta Uygur Türkleri ile ilgili bir yazıyı kaleme almamdaki asıl sebep 220 kişilik Uygur Türkünün Çin zulmünden Malezya’ya kaçarken Tayland Devleti sınırları içerisinde yakalanması olmuştur.
Tayland devleti yetkililerinin bu 220 kişiyi Çin Devletine iade edeceğinin duyulması üzerine ülkemizde sosyal ağlar üzerinden başlatılan #Kapıları aç, Uygur Türkleri Türkiye’ye gelsin adlı kapmaya destek vermek benim için haftanın diğer gündem maddelerinin çok üstünde bir konu.
Bu konuya bir çağrıda bulunarak küçük de olsa bir katkı yapmak istiyorum.
Söze gelince ben “Yörüklerin Bakanıyım” diyen Sayın Dışişleri Bakanımız;
Kapıları açtınız ve milyonlarca Suriyeli ülkemize geldi ve yerleşti. Devletimiz ise Suriyelilere bakma adına tüm imkânlarını seferber etti.
“Bu kapıları bir defada Türkler için açın. “
220 kişilik bu ailelerin bakımı için devletimiz tarafından bir ödenek ayrılmasına da gerek yok. Duyarlı milletimiz devlete gerek kalmadan onlara bakacaktır.
Şayet bu aileler Türkiye’ye getirilmez ve Çin’e tekrar yollanır ise bilesiniz ki bu dünyada da öbür dünyada da
Kutlug Bilge Kül Kağan’ın,
Bayan Çor Kağan’ın,
Börü Kağan’ın,
Tun Baga Tarkan’ın,
Alp Ulug Bilge’nin,
Hazer Tegin’in
Yakup Bey’in
İsa Yusuf Alptekin’in
Kısaca tüm Uygur Türklerinin iki eli yakanızda olacaktır.
Kalın Sağlıcakla…
Kaynak: 1 Semerkand Dergisi 2 Prof.Dr. Umay Türkeş, “Türklerin Tarihi”
(Not: Meraklılarına Uygur Türkleri ile ilgili kitap tavsiyesi)
1- Prof.Dr. Gülçin Çandarlıoğlu “Uygur Devletleri tarihi ve Kültürü”
2- Prof.Dr. Ahmet Taşağıl “Uygurlar”
3- Dr. Erkin Emet “Karahanlılar ve Uygurlar”
4- Prof.Dr. Nadir Devlet “Federe ve Muhtar Türk Cumhuriyetleri”
http://www.sanalbasin.com/hatay-gazeteleri/makale/hatay-vatan-lutfi-kasikci-25159-4378303.html
Etiketler: kÖŞE YAZARLARIBENZER HABERLER