logo

trugen jacn

İSLAM ÜLKESİ ENDONEZYA VE DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİ

ENDONEZYA MAHKEMELERİ , SIĞINMACI UYGURLARA CEZALAR YAĞDIRMAYI SÜRDÜRÜYOR |  World Uyghur Congress | Dünya Uygur Kurultayı

Hamit Göktürk /(UYHAM)

Uygur Türklerinin 21.Yüzyılda Güneydoğu Asya Yolu ile Türkiye’ye Göçleri

Son yıllarda Uygur Türklerinin ana yurtları Doğu Türkistan’daki işgalcı Çin’in baskı,zulum,ekonomik ayrımcılık,dini – milli assimilasyon ve soykırım vebenzeri insanı sebepler ile yurtlarırını kaçak yollarla  terkederek ülkemize geldikleri  yakinen  biliniyor. Bu insanlar ev,bark, tarla ve hayvanlarını hatta küçük çaptakı işletmelerini ve velhasıl bütün varlıklarını satıyorlar. Bu satışlardan elde edilen servetlerini Çin yönetiminin bilgisi , teşviki ve hatta  özendirmesi ve tertibi ile tamamı etnik Çinlilerden oluşan insan kaçakçılarına mal ve mülklerinin satışından elde edilen servetlerini   teslim ederek Çin’in güney komşuları Vietnam ,Laos ve Tayland,Malezya ve Endonezya gibi güney doğu Asya ülkelerine kaçak yollardan sığınıyorlar. Bu ülkelere gelebilen mülteci Uygur Türkü Kardeşlerimizin büyük bölümü Türkiye Cumhuriyeti devletimizin çok yüksek  tarihi sorumluluk, dini,milli ve insani hassasiyeti, büyük bir kandaş ve dindaşlık örneği ve   şafkat ve merhamet göstererek ülkemize gelmelerine izin vermektedir. Bu insanların  bu on binlerce km.lık yolculuklarını  böylece mutlu bir şekilde sonlanıyor.

Bu kardeşlerimizin bir bölümünün ise,yine Çinli insan kaçakçısı şebekeler  tarafından ilk önce Vietnam’a ve bu ülkeden de teknelere konularak Endonezya adalarına bırakılıyorlar.Daha sonra ise  ellerine birer Türk Pasaportu tutuşturularak teknelere bindirilip Endonezya’ya bağlı adalardan birine getirilip bırakılmaktadır.Bu insanlar daha sonra  başkent Jakarta’dan uçağa bindirerek İstanbul’a doğru yolcu ediliyorlar. Aslen benim doğduğum şehirden olan ve Türkiye’ye bu yolla gelen  bir Uygur Türkü,eşi ve 5 çocuğu için yaşadığı Doğu Türkistan’da iken,Çinli bu insan kacakçılarına 100 bin $ ödediğini ve bu paranın karşılığında  toplam 7 kişilik ailesini  sorunsuz bir şekilde  Endonezya yolu ile  ülkemize getirdiklerini   belirtti.

İşgalcı Çin’in bu kaçak göçlerden amacı ve kazançları şöyle özetlenebilir ;

  1. Doğu Türkistan’ın tarihi sakinleri olan Uygur Türklerinin bu ülkeden gitmelerini sağlamak ve bu yolu  da kullanarak ülkenin  demografik Çinli nüfus  dönüşümünü bir an önce gerçekleştirmek.
  2. Bu insanların boşalttığı  ev ve topraklarına etnik Çinli göçmenlerin yerleşmelerini sağlamak
  3. Çinli insan kaçakçısı şebekelerine göz yumarak ve destekleyerek bu yolla Uygurların sırtından Çin devletine bir maddi kazanç kapısı daha  sağlamak.
  4. Türkiye’miz bu mültecileri kabul etmez planı üzerine kurulan bu sinsi Çin fesat planı ile,Doğu Türkistan Türklerinin ümit,ilham ve güven kaynağı olan Türkiye algısını tamamen yıkmak ve manevi olarak Uygur Türklerini çökertmek

Ancak T.C.Devletimiz bu sığınmacı Uygur Türkü Kardeşlerimizi ülkemize kabul ederek Çin’in bu sinsi fesat,yok etme,manen çökertme  ve yıkım planını boşa çıkarmış ve işgalcı Çin’e unutamayacakları tarihi bir  insanlık dersi vermiştir.

Uygur Endonezya

       Endonezya’da Uygurların  ilk kez Tutuklanması  Olayı

Uygur Türklerinin Endonezya üzerinden bu benzeri kaçış hikayeler ve son yıllarda bu ülke’de tutuklanan Uygur Türkleri ve en son geçtiğimiz haftalarda Endonezya Ordusunun bir operasyonu sırasında  2 Uygur Türkü’nün öldürülmesi olayı en  kalabalık islam ülkesi olan  Endonezya’nin uluslar arası toplumun ve Uygur diasporasının  bir kez daha  gündemine gelmesine yol açmıştır.
Uygur Türklerinin güney doğu Asya ülkelerini kullanarak Türkiye kaçak yollardan göç etmelerinde Endonezya,ilk kez 2014’te  teleffuz edilmeye başlanmıştır.  Uluslar arası Ajanslara düşen haberlere göre, Eylül 2014’de  Endonezya’da 4 Uygur Türkü genç ülke sınırlarını ihlal etmek ve terör örgütlerine üye olmak suçlaması ile yakalanmıştı. Bunlar  yapılan yargılamalar sonucunda 2015 yılının Temmuz ayında  ve 6’şer yıl hapis cezasına mahkum edilmişlerdir.Bu insanların Endonezya’da  nerede hapiste  tutuldukları  hala bir sır olarak gizemini korumaktadır.
2016 yılı içinde ise,bir ilk  olay  Mart ayının başlarında  uluslar arası medya’ya düşen bir haberle açığa çıkmıştır.  Endonezya makamları 06 Mart tarihinde merkez Sulawasi Eyaleti’nin Poso dağlık ve ormanlık bölgesinde Doğu Endonezya Timur Mücaditleri Örgütü’ne Endonezya ordusu’nun düzenlediği bir operasyonda 2 Uygur Türkü’nün öldürüldüğünü açıklamıştır. Dünya Uygur Kurultayı başta bütün Uygur diasporası bu yargısız infaza büyük tepki göstermiş  ve bu öldürme olayını protesto etmişlerdir. Endonezya yönetiminin bu hak ve hukuk’a aykırı öldürme operasyonunu  insani ve hukuki yönden tamamen yasa dışı, islam kardeşliği duygusu ve davranışı  ile bağdaşmadığını  açıklayarak tepkilerini ortaya koymuşlardır.
Son yıllarda Uygur Türkü sığınmacıların bu ülke üzerinden Türkiye’ye göç etmeleri ve  en son öldürülen Uygurlar, Endonezya ve Doğu Türkistan  ilişkilerine  tekrar  odaklanmamıza  sebep olmuştur.

Endonezya İslam Dünyanın En Kalabalık İslam Ülkesi

Endonezya Asya- Pasifik bölgesindeki en kalabalık ve güçlü  bir islam ülkesidir. Bu ülke  insanları Arap ve Hintli Müslüman Tüccarlar  ve bunlarla birilikte bu topraklara gelen din adamları aracılığı ile islamla müşerref olmuşlardır.  Endonezya Müslümanları 15.yüzyılda  çoğunluk olarak yaşadıkları Açe adasında Açe İslam Sultanlığı adı ile bağımsız bir islam devleti kurmuşlardır.16.yüz yılda Portekiz  ve İspanyol deniz  kaşifleri  ve daha sonra deniz korsanlarının saldırılarına maruz kalmıştır. Bunun üzerine Açe Sultanı  ve Osmanlı devleti’ne müracaat ederek  yardım  ve himaye talebinde bulunmuştur. Bununu üzerine Osmanlı sultanları; Kanuni ve oğlu Selim Han dönemlerinde Amiral Oruç Reis komutasında bir Osmanlı Filosunu bu Müslüman Sultanlığa yardımcı olmaları için göndermiştir. Daha sonraları ise bu islam ülkesi Hollanda Krallığı tarafından işgal edilmiş ve uzun yıllar sömürülmüştür. 2.dünya savaşı esnasında Japon Ordusu bu ülkeyi istila etmiştir.  Japonların teslim olmasından sonra kısa bir dönem ABD.ordusunun işgalinde kalmıştır. Hollanda işgali  esnasında başlayan bağımsızlık hareketi 1947 yılında Dr. Ahmet Sukarno Liderliğindeki  özgürlük yanlısı Milli güçlerin   bu ülkenin  istiklalini  ilan etmesi ile sonuçlanmıştır.
Endonezya 250 milyon nüfusa sahip olup halkının en az  %  80-85’i Müslümanlardan oluşur.Ülke nüfusunun % 4 kadarı ise,  etnik Çinlilerden oluşmaktadır. Çinliler,ticaret yapmak amacı ile veya  Çin’deki siyasi istikrarsızlıklar sonucu yaşanan   iç çekişmeler  ve savaşlardan kaçarak bu ülkeye gelerek yerleşmişlerdir. Çinliler ekonomik olarak bu ülkede çok  güçlü olup, bu ülkenin sosyal ve siyasi hayatında büyük bir nüfuza  sahip oldukları söylenmektedir. Nitekim çoğunluğu Çinlilerden meydana gelen ve komünist fikirlere sahip Darbeciler  bu ülkenin kurucu Devlet Başkanı Sukarno’nun de  lakayıtsızlığı ve gafletinden yararlanarak 1965 yılında bir askeri darbe yapmaya kalkışmıştır. Endonezya Ordusu komutanlarından General Suharto bir karşı askeri  müdahale  ile bu Çinli göçmenler ile Komünist Çeteler işbirliği ile yapılan darbeyi önlemiştir. Darbeden sonra Endonezya Müslümanları ayaklanarak ”İfrit Avı” adı verilen büyük bir temizlik harekatı ile etnik darbeci Çinlileri ve komünistleri ülkelerinden temizlemişlerdir. Ülke’de yerleşik etnik Çinli göçmenlerin bir bölümü  ise, bu  temizleme harekatı sırasında  ana vatanları Çin’e kaçmak veya göç etmek zorunda kalmışlardır. 1965 yılında iktidara gelen General Suharto 1990’lı yılların başlarında seçim yaparak iktidarı sivillere devretmiştir.

Vatan İçin Vatan’dan Ayrılma – Hicret Etme Ve Sonrası

1949 yılında Çin’deki iktidar savaşını Rusların fiili yardımı ve Batılı gafil liderlerin göz yumması ve yardımı ile Mao liderliğindeki Komünistler kazanmıştır.Çin’in 8.Ordusunun Komutanı Faşist general Vang Cing Stalin’in askeri yardımı ve Komünist Çin Ordusunun Doğu Türkistan’ı işgal etmesi için sağladığı askeri uçaklar ve askeri araçlarla 1950 yılının Ocak aylarının başlarında Urumçi’ye intikal etmiştir. Urumçi’de konuşulu ve eski Cang Kayşek yönetimine bağlı Çin Ordusunun Komutanı General Tav Siyu Hakiketke kaytıp = Gerçeklere rücu ederek ÇKP.Ordusuna teslim olmuştur. Uygur Celladi General Vang ve Ordusu  aylar süren kanlı operasyonlardan sonra Komünist Çin yönetimi Doğu Türkistan’a tamamen  hakim olmuştur.
ÇKP.Ordusu’nun işgali öncesinde Stalin tarafından fiili olarak desteklenen ve kalabalık ve güçlü Komünist  işgal Kuvvetlerine karşı koymanın masum sivil halkın katliamı ile sonuçlanabileceği düşüncesi Türk Liderler arasında hakim bir görüş olarak benimsenmiştir. Ülkede mevcut Karma Eyalet (Ülkelik ) Hükümeti’in  son başkanı Burhan Şehidi başta bir çok sol görüşlü ve komünizm sempatizanı üyeleri bir beyanname neşrederek Komünist Çin yönetimine biat ettiğini ilan etmiştir.

Merhum Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Liderliğindeki  bir kısım Hükümet üyeleri ile Türk aydınlar  ise Vatan Çin Vatan’dan ayrılma = Hicrete etme kararına varmışlardır.
Liderlerimizin öncülüğündeki göç kafileleri 1950 yılının ilk kış aylarında soğuk ve açlıkla mücadele ederek ve kayıplar vererek Hindistan’ın kontrölündeki Keşmir’in  merkezi Srinagar şehrine ulaşmışlardır. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin bir süre sonra  o zaman islam dünyasının en etkin ve aktif siyasi oluşumu olan Müslüman Kardeşler ve diğer sosyal ve dini guruplara Türkistan sorununu Kahire’ye giderek anlatmışlar  ve onların bu konuda yardım ve katkılarını talep etmişlerdir. Bu görüşmelerden sonra Mısır’da yerleşik Uygur Türkü aydınlar, merhum İbrahim Vasili ve merhum Muhammed Emin İslamı “Sawt-İ Türkistan = Türkistan’ın Sesi “ adı ile bir dergi çıkarmışlardr. Büyük Türkistan meselesi ile  Doğu Türkistan davası, İslam dünyasına yönelik olarak  bir süre Kahire merkezli olarak  yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak, Nasır’ın  sosyalist devriminden sonra çıkarılan Dergi kapatılmış ve Uygur Türkü aydınlar da Mısır’ı terk etmek zorunda kalmışlardır.

 Bağlantısız Ülkeler Hareketi ve Bandung Konferansı
1950’lı  yıllarda Endonezya Cumhurbaşkanı Dr.Ahmet Sukarno,Çin başbakanı Cu Enlay,Yogoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito ,Mısır devlet Başkanı Cemal Abduhhasir başta olmak üzere yeni bağımsız olan ülkelerin önde gelen Liderleri  “ Bağlantısızlar Hareketi “ adı verilen bir küresel siyasi hareket başlatmışlardır. Bu hareket ,batılı sömürgeci güçlerin işgalindeki Asya ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerini desteklemek ve emperyalizme karşı bağlantısız ülkelerin sesini de dünya’ya duyurmak ve   iki kutuplu soğuk savaş döneminde kendilerinin de söz sahibi  olabilmelerini temin  amacı ile  oluşturulmuştur.

Bağlantısızlar Hareketine öncülük eden Ülke Liderleri 1955 yılında Endonezya’nın Bandong şehrinde “Bandung Konferansı”’nı toplamaya karar vermişlerdir.Türkistan ve Doğu Türkistan’ı temsilen bu toplantı’ya katılmak için Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin  birlikte müracaatta bulunmuştur. Ancak,  Sovyetlerin baskısı ve özellikle Komünist Çin yönetiminin bizzat işe müdahale etmesi sonucu Endonezya Hükümeti bu 2 Liderimize vize vermeyi reddetmiş ve Bandung Konferansı’na katılmaları  böylece engellenmiştir. Bunun üzerine Liderlerimiz Türkistan konusunda  hazırladıkları bir Muhtıra’yı çeşitli dillere çevirerek türlü  kanallardan Bandungk konferansına katılan Liderler, devlet ve Hükümet başkanları ve katılımcılara yollamıştır. Bu  broşörde ( muhtıra’da)  Türkistan coğrafyası ve bu ülkede Sovyet ve Çin işgalinde yaşayan Müslüman Türklerin durumu hakkında ayrıntılı  bilgi verilmiştir.Bağlantısız ülkelerden Türkistan halklarının de kendileri gibi hür ve bağımsız olmak istediklerini Doğu Türkistan’ın meşru ve seçilmiş Liderleri olarak Milletinin bu arzularının hayata geçirilmesi için destek ve yardım talep etmişlerdir.

Ayrıca bu broşör Türkiye, Arap islam dünyası ve  batı  medyasına de iletilerek Doğu Türkistan sorunun  kamu oyuna duyurulması amaçlanmıştı

Doğu Türkistan  Türklerinin meşru Liderleri ve bağımsızlık mücadelesinin bayraktarları ve bu davanın Türkiye’deki öncüleri olan merhum Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin, o devrin siyasi, ekonomik ve sosyal zorluklarına rağmen büyük fedakarlıklar ortaya koyarak Müslüman, mukaddesatçı ve Milliyetçi Türk aydınlarının ve Milletimizin desteği  ve kollamaları sayesinde  ile bu mücadele’de Türkiye’de bir haylı mesafe almışlardır.1965 yılında merhum M.Emin Buğra’nin vefatı üzerine bu kutsal davanın bayraktarlığını İsa Yusuf Alptekin Büyüğümüz  tek başına   yürütmeye  çabalamıştır.

Merhum Liderimiz İsa Yusuf Alptekin’ın Tarihi Dünya Seyahati 

İki kutuplu dünya’da soğuk savaş’ın en şiddetli olarak devam ettiği 1970’lı yıllarda Doğu Türkistan meselesinin dışa açılıma ve  hür ülkeler olarak tabir edilen batı  ülkeleri ve demokrasi ve onun değerlerini benimseyen ülkelere de duyurulması ve  dolayisiyle dışa açılması gereği ortaya çıkmıştır. Bu  uygun siyasi şartları Doğu Türkistan davası  açısından değerlendirmek isteyen Liderimiz İsa Yusuf Alptekin  1969 yılının Aralık ayında oğlu Aslan Alptekin’i de yanına alarak  o devirde Türkiye’deki Doğu Türkistanlıların ” İsa(Eysa)  Efendim’in Dünya Seyahati”  olarak adlandırdığı bir çok ülkeyi kapsayan uzun bir seyahat gerçekleştirmiştir. Hindistan, Malezya,Endonezya, Japonya ve ABD.başta olmak üzere soğuk savaş döneminde  kendisini dinlemeyi ve  görüşmeyi kabul eden ve Sovyetler ve Çin’in baskı ve etkisinden çekinmeyen   birçok batı ve batı yanlısı ülkeleri  yaklaşık 6 ay süren bir yolculuk esnasında   ziyaret etmiştir.

Endonezya Lideri General Suharto ile İsa Yusuf Alptekin Arasında Yapılan tarihi Görüşme  

Dünya seyahati çerçevesinde Endonezya’yı de  ziyaret eden  İsa Yusuf Alptekin’e Endonezya devlet ve hükümet adamları,siyasi partiler,kanaat önderleri ve Sivil toplum ve dini Liderleri  büyük ve içten alaka göstermiş ve kendisini kabul ederek ayrıntılı olarak dinlemişlerdir. Bu arada Endonezya’nın dünyaca popülür ve uzun süre dış işleri bakanlığını yürüten Adam Malik  ile de uzun ve ayrıntılı olarak görüşmüştür. Daha sonra ise,devlet başkanı General Suharto tarafından da kabul edilmiştir. Merhum Liderimiz  General Suharto ile yaptığı görüşmesinin ayrıntılarını, özel katipliğini yaptığım 1981 yılında bir kahvaltı esnasında anlatmıştır.

Merhum Liderimizin  Suharto ile görüşmesine ait anlattıkları şöyledir  , “ General Suharto’nun beni kabul etmesi için  başkent Jakarta’da birkaç gün bekledim.Bir gün nihayet beklediğimiz randevu geldi ve Cumhurbaşkanlığı sarayı’na gittim.Görevliler bizi karşıladı ve görüşmenin süresinin 30 dakika olduğunu ve buna riayet edilmesini özellikle benden rica ettiler.Ancak, General Suharto ile görüşmemiz tam 3 saat sürdü. Devlet Başkanı Suharto’nun  Çin hakkında çok  derin ve geniş bilgisinin olduğunu  ve Doğu Türkistan’in durumunu de yakinen takip ettiğini görüşmemiz esnasında ifadeleri ve bana yönelttiği sorularından anladım. Devlet adamları  kabul edeceği ziyaretçi ve konuşacağı mesele hakkında  öncesinden  Ofisindeki görevlilerden  bilgi almaları bir adettir.  General Suharto beni dikkatle dinledikten sonra bana şunları ifade etti  ; “ İsa Yusuf Bey,anlattıklarınızdan Doğu Türkistan’da Kızıl Çin’in uyguladığı baskı,zulüm ve dini soykırım uygulamaları hakkında çok yeni haberler ve bilgiler edindim. Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman  Kardeşlerimizin durumuna çok üzülüyorum. Kızıl Çin sizin için olduğu kadar biz Endonezya  halkı için de büyük bir  tehlike ve tehdittir. Çin’in desteklediği Komünist Darbeciler, 1965’te gerçekleştirdikleri darbe esnasında,  ben kızımın doğumu sebebiyle tesadüfen Hastane’de olmasa idim beni de diğer komutan arkadaşlarım gibi evimde öldüreceklerdi. Komünist Çin  ve komünistler Müslümanların ortak düşmanımızdır. Sizler de bizim din kardeşlerimizsiniz. Sizlere yardımcı olmak ve sizleri savunmak dini bir vecibemizdir.  Siz ülkemden ayrıldıktan sonra Doğu Türkistan meselesi bana anlatattıklarınız ile kalır.  Bu meselenin Endonezya’da sürekli gündemde tutulabilmesi için burada devamlı kalarak bu sorun  hakkında bizi ve halkımızı bilgi ile besleyecek ve kamu oyuna anlatacak bir ofis veya bir teşkilat olması gerekir. Siz bize bir miktar Doğu Türkistanlı öğrenci gönderiniz. Onlar ülkemizde tahsillerini yapsınlar.Dilimizi öğrensinler ve ülkemizi  ve halkımızı tanısınlar. Diğer yandan ise, Doğu Türkistan meselesini sürekli gündeme getirsinler.Biz bu öğrenciler için  öğrenimleri  ve faaliyet göstermeleri için  her türlü desteği vereceğiz. Bu benim size kardeşçe bir teklifimdir. Allah Doğu Türkistan’daki Kardeşlerimizi korusun ve kurtarsın.duası ile beni uğurladı.”demişti.

Benim bu öğrenci gönderme işinini neden gerçekleşmediği yolundaki  sorumu de  kendisinin bu konuda döndükten sonra girişimlerde bulunduğunu anlattı. Türkiye’de ve dünya’nın o  yıllardaki   ortamında bunu  gerçekleştirme  imkan bulamadığını de  ifade etmişti.

Adam Malik
Bu gezisi sırasında Endonezya’nın uzun süre dış işleri bakanlığını yürüten ünlü siyasetçi Adem Malik ile görüşüğünü ve kendisine bir bilgi notları içeren bir dosya takdim ettiğini söyledi.Adem malik ile 1976 yılında İstanbul’da yapılan İslam Ülkeleri zirvesinden sonra de görüşmüşt. Hatta bu görüşme esnasında Endonezya Dış işleri bakanı’nın  kendisine yönelttiği  ” Sizin ile görüşmemize Çinli dostlarımız Ne derler acaba ? ” yolunda   samimi olarak sarfettiği bir siyasi latife o zamanın gazetelerinde  haber olarak  yer almıştır.
1970 yılının ortalarında tamamlanan dünya gezisinden sonra merhum İsa Yusuf Alptekin İstanbul’da gezisi ile ilgili bir bilgilendirme (basın) toplantısı yaparak gazetelerde bu temaslarının yer almasını sağlamıştır. Ayrıca. Bir süre sonra Başkanlığını yürüttüğü Doğu Türkistan Göçmenleri Derneği yayını olarak hazırıladığı, Endonezya gezisini özetleyen ve Endonezya devlet ve hükümet adamları,siyasi parti Liderleri ve kanaat önderlerinin Doğu Türkistan hakkındaki görüşlerini ve önemli konuşmalarının yer aldığı bir broşürü de neşrettirmişti.

Doğu Türkistan Meselesi ve Güncel Sorunlarımız Yeterince  Anlatılmalı

Bütün bu tarihi gelişimeler ve  Endonezya’nin  geçmişte sergilediği Doğu Türkistan konusundaki hassasiyeti  göz önüne alındığında, bugünkü olumsuz duruma nasıl gelindi ? Doğu Türkistan için bildiriler  neşreden ve hassasiyetler ortaya koyan bu en kalabalık Müslüman ülke,bugün kendisine sığınan müslüman Uygur Türkü mazlumlarını sebep ne olursa olsun,  katletme noktasına nasıl geldi ? Bu derin ve etraflı olarak düşünülmesi  ve fikin yürütülmesi gereken bir husustur. İslami duyarlılığı  konusunda hassas ve canlı ve aktif bir siyasi oluşumlar ve hassas bir müslüman kamu oyuna sahip  bu ülke’nin Uygur Türklerine karşı tutumunda yıllar sonra nasıl bu hale geldi ?

         Mağduriyetten ve   ortak değerlerini ve canlarını  kurtarmak için bu ülkeye gelmek zorunda kalan Uygur Türklerinin akibetlerinin  daha insani ve olumlu bir şekilde  sonuçlanması  sağlanabilirdi.

Dünya Uygur Kurultayı’nin Endonezya’ya daha yakın olan Avustralya’da temsilciliği ve hatta bir Genel başkan Yardımcılığı de bulunmaktadır. Japonya’da de çok aktif ve hareketli bir  faaliyet yürütüldüğü biliniyor. Tayland’a kaçan Kardeşlerimiz  bu ülkelerdeki Teşkilat temsilcileri tarafından dafalarca ziyaret edilmiş ve Uygur mülteciler konusunda   mümkün olduğunca bir şeyler yapılmaya çalışılmıştır.Bu  bölge ve ülkelerdeki Doğu Türkistan Teşkilatlarının kendilerine  komşu durumunda olan Endonezya’ya giderek yetkililere müracaat etmeleri ve Uygur Türklerinin durumları ile bu mağdurlar hakkında bilgilendirmeleri ve hiç olmazsa tutuklu 4 Uygur Türkü ile Doğu Endonezya Mücahitleri adı verilen örgüt içerisinde var olduğu belirtilenlerin de hiç olmazsa hayatlarını kurtarılmasında faydalı olabilecektir.

Bir Sivil toplum örgütü’nün  öncelikli  görevi mensubu olduğu toplum bireylerinin zorda kaldıklarında imdatlarına koşmak  ve onların kurtarılmasını ellerinden geldiğince  temin etmektir.

Tayland-Hapishane

Liderlerimizin bütün bu çalışmaları ve faaliyet ve tecrübelerinden  ve hali hazırdaki STK.larının mevcut durumundan şu anlaşılıyor ;

Biz Doğu Türkistan Türkleri olarak, Sivil Toplum kuruluşları bazında derdimizi yeterli derece’de anlatamıyoruz. Davamızı  ve karşılaştığımız bu ve benzeri sorunları yeterli ölçüde gündeme taşıyamıyoruz. Ülkelerin ve ülkeleri yöneten siyasileri ve yöneticilerini sürekli bilgilendirerek uygun teklif ve önerilerle onların dikkatini Doğu Türkistan meselesine odaklanmasını sağlayabildiğimiz takdirde Endonezya Ordusunun yargısız infaz yaparak katlettiği 2 Uygur Kardeşemizin hayatı belki de kurtarılmış olurdu diye düşünüyorum. Çünkü.biz derdimizi yeterince anlattığımız takdirde kim ve hangi görüşte olması önemli değil,yetkililer bizi mutlaka dinleyecektir ve bize de hak verecektir, Belki de bu tür dramatik  ve üzücü olaylarla karşılaşmamız önlenmiş olur, diye düşünüyorum.

        Bu vesile ile merhum Liderlerimiz Mehmet Emin Buğra ve merhum İsa Yusuf Alptekin’i  bir kez daha rahmet ve minnet ve şükranla  anıyorum.
Endonezya Ordusu tarafından yargısız infaz uygulanarak öldürülen adları meçhul iki Uygur Kardeşimize rahmet ve mağfiret diliyorum. İnşaallah şahadet mertebesine  ulaşmışlardır.

Etiketler: » » » » » »
Share
2298 Kez Görüntülendi.