Son Dakika
Müslümanlar neden Çin’in İslamofobisini görmüyor?
İslam ülkelerinin Uygur soykırımına, camilerin yakılmasına, Kuran’ın yakılmasına, İslam’ın “hastalık” olarak yasaklanmasına veya İslam’ın Çinlileştirilmesine aldırış etmemesi, araştırmacıların ve siyasi analistlerin üzerinde durduğu bir sorun haline geldi. şimdiye kadar dikkat ettim. Jon Hoffman’ın Arap Dünyası için Demokrasi (DAWN) hakkında yakın zamanda yazdığı “Çin, Uygurları Bastırmak İçin Neden Orta Doğulu Ortaklar Buluyor?” Makale, bu sorunun kapsamlı ve derinlemesine bir analizini sunar.
Makaleye göre Çin hükümeti, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere Müslüman çoğunluklu ülkelerden Uygur bölgesinde yaşanan soykırımı görmezden gelmelerini istemekle kalmamış, suçu haklı ve doğru olarak övmeye de çalışmıştır. Sonuç olarak, bu ülkeler Çin’in ticaret, yatırım ve petrol piyasalarına giderek daha fazla bağımlı hale geldiler ve Çin’in Uygurlara ve diğer Müslüman etnik gruplara yönelik zulmüne sessiz kalmakla kalmadılar, aynı zamanda Çin’i açıkça övdüler ve onunla işbirliği yaptılar.
Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi ülkeler Çin’in propagandasına açıkça mutabık kalmış, hatta Çin hükümetinin Uygurları bastırmasında doğrudan yardım etmiş ve Çin’in talebi üzerine ülkeden Uygur mültecileri Çin’e göndermiştir. 2019 yılında bu üç ülke de dahil olmak üzere 37 ülke, BM İnsan Hakları Konseyi Başkanı’na Çin’in “uluslararası insan haklarına katkısını” öven imzalı bir mektup gönderdi; Çin hükümeti, “Sincan’da terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılıkla” mücadele ettiğini ve “barış ve güvenliği” yeniden tesis ettiğini söyledi.
Bu makalenin yazarı Ortadoğu meseleleri uzmanı Dr. John Hoffman radyomuza verdiği röportajda Arap-İslam ülkeleri ile Türkiye, İran, Pakistan ve diğer Müslüman ülkeler arasında çok büyük bir fark olmadığını söylemiştir. Uygur Müslümanlarının maruz kaldığı aşağılanma ve zulme karşı çıkan bu konu hakkında bazı sert açıklamalar yapılsa da Türkiye’nin Çin ile ekonomik işbirliğinin yıllar içinde gelişmesi nedeniyle son dönemde sessiz kaldı. Ortadoğu ülkeleri ve Pakistan’a bakarsak Doğu’ya yani Çin’e yaklaşıyorlar; Uygurlar Çin ile ortaklaşa baskı altına alınıyor. İster Arap ülkesi, ister Türkiye, ister İran, temelde aynılar” dedi.
Radyomuza röportaj veren Amerikan düşünce kuruluşu Cato College’da kıdemli araştırmacı Mustafa Akiyol, Türk halkının diğer İslam ülkelerinden biraz farklı bir açıklama yapmaya motive olduğunu belirterek, “Çin’e haber vereceğiz. dayanamayız” dedi. Bu zayıf bir nokta olsa da, diğer Müslüman ülkelere uygulandığında biraz daha iyidir. Bunun en büyük sebebi Türk halkının bu konuya gösterdiği yakın ilgidir. Türkiye’deki milliyetçi ve dindar insanlar, Uygurların zulmünü uzun zamandır biliyor. “Muhalefet partileri de bu konuyu gündeme getirdi.”
Bu yılın Ocak ayı başında Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu 14 ülkeden 30 bilim adamından oluşan bir heyet, Birleşik Arap Emirlikleri’nde kurulan “Dünya Müslüman Konseyi” tarafından organize edilen Uygur bölgesini ziyaret etti. . Konsey başkanı Ali Rashid Al Nuaimi, “Çin hükümetinin Sincan’da terörle mücadele çabaları ve Çinli liderlerin bölge halkı için çalışma kararlılığı övgüye değer.” dedi.
Makalede verilen yukarıdaki örnekler, Müslüman ülkelerin Çin ile yakın ilişkilerini sürdürdüğünü ve Çin’in bu ülkeleri dışladığını, Uygurlara zulmettiğini ve İslam’ı istediği gibi yaydığını göstermektedir.
John Hofmann, bu yazıda İslam ülkelerinin Çin’e sadece ekonomik olarak bağlı olmadığını, aynı zamanda bir egemenlik politikasını paylaştıklarına dikkat çekerek, “Bu yazıda da vurguladığım gibi İslam ülkelerinin Çin ile ortak hedefleri var. Dini devlete işletmektir. Dolayısıyla Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve diğer ülkelerin otoriter yöneticileri İslam üzerinde tekel konumundadır. Çin’de Çin Komünist Partisi tek başına İslam’ı kontrol ediyor; İslam’ın Çinlileşmesi tam da bu cümleden.
Makale, Çin hükümetinin Orta Doğu ülkelerinin siyasi İslam ihraç etmesinden ve Sincan’daki Uygur Müslümanlarının yabancı İslami topluluklarla ulusötesi bağlar kurmasından korktuğunu öne sürüyor. Ama sıra Çin’e geldiğinde Uygurları uluslararası terörizmle ilişkilendirerek keyfi bir şekilde baskı altına almakta, hatta soykırım yapmaktadır.
John Hoffman, Çin hükümetinin siyasi İslam ve radikalizmle mücadele bahanesiyle Uygurları bastırma ve yok etme planı yürüttüğüne inanıyor. Bunun hakkında şunları söyledi:
“11 Eylül” ve “Arap Baharı” devriminden sonra Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi Ortadoğu ülkeleri terörle mücadele için silahları benimsedi; İktidarına karşı çıkanları ister dindar ister laik olsun “terörist” olarak bastırdı. Çinliler de Uygurlara benzer bir yaklaşım benimsedi. Hepsi Batı’nın “İslam korkusu” fikrini silah olarak kullandı. Terörle mücadele ediyoruz dediler ama aslında bütün muhalefeti bastırdılar.
Yazar, İslam ülkelerinin Çin’i bugün dünyada önemli bir siyasi ve ekonomik güç olarak tanıdığına inanıyor; İkincisi, bu ülkelerin çoğu, özünde Çin rejimiyle aynı olan otoriter rejimlerdir. Üçüncüsü, bu ülkeyi yönetenler “Arap Baharı”nın yarattığı çalkantılardan dolayı demokrasiden korkmakta, ABD ve Batı’nın ürünü olan demokrasi ve özgürlükten nefret etmektedirler. Dördüncüsü, Çin’in gelecekte ABD ve Batı dünyasına karşı bir güç dengesi oluşturabileceğine, hatta ABD’yi geçebileceğine ve “İslam dünyasını Batılı güçlerin baskısına karşı koruyabileceğine” inanıyorlar.
Mustafa Akiol, Müslüman ülkelerin Uygurları terk etmesinin birkaç nedenini öne sürdü: “Çin gelişmiş bir ekonomik güç ve birçok İslam ülkesi Çin’e yatırım yapmak ve ekonomik fırsatlarından yararlanmak istiyor. Ama bunun için Uygurları feda etmek çok kötü bir şey. İkincisi, İslam ülkelerinin yöneticilerinin çoğu otoriter ve Çin’i sadece ekonomik bir model olarak değil, siyasi bir model olarak görüyorlar. Üçüncüsü, Çin Uygur meselesini kendi iç meselesi olarak görüyor. İslam ülkeleri bunu çok seviyor çünkü muhalefete ve azınlıklara baskı yaptıklarında bunu iç işleri olarak adlandırıyorlar. Dördüncüsü, İslam dünyasında Batı düşmanlığı var ve Filistin-İsrail sorunu var. Müslümanların Batı dünyasına olan nefreti öyle bir kör nefret düzeyine ulaştı ki, tüm kötülükler Batı’dan geliyor ve Batı karşıtları iyidir. İsrail Filistin’i bombalarsa Müslümanlar ayaklanır ve Çinli Uygurlar daha da beter zulme uğrar. Onların derdi Amerika, Batı ve İsrail’dir. Hatta Çin ve Rusya’yı Batı’ya karşı üstün güçler olarak görüyor. Ancak nerede zulmün olduğu yerde Müslümanlar zalime karşı ayaklanmalıdır ve bu zulüm Batılı veya Doğulu güçlerden gelebilir. Şu anda dünyada ‘İslamofobi’nin en fazla yaşandığı ülke Çin ama Müslümanlar Batı dünyasında İslamofobiyi konuşmaya, toplantılar düzenlemeye ve küfürler etmeye devam ediyor. İsrail Filistin’i bombalarsa Müslümanlar ayaklanır ve Çinli Uygurlar daha da beter zulme uğrar. Onların derdi Amerika, Batı ve İsrail’dir. Hatta Çin ve Rusya’yı Batı’ya karşı üstün güçler olarak görüyor. Ancak nerede zulmün olduğu yerde Müslümanlar zalime karşı ayaklanmalıdır ve bu zulüm Batılı veya Doğulu güçlerden gelebilir. Şu anda dünyada ‘İslamofobi’nin en fazla yaşandığı ülke Çin ama Müslümanlar Batı dünyasında İslamofobiyi konuşmaya, toplantılar düzenlemeye ve küfürler etmeye devam ediyor. İsrail Filistin’i bombalarsa Müslümanlar ayaklanır ve Çinli Uygurlar daha da beter zulme uğrar. Onların derdi Amerika, Batı ve İsrail’dir. Hatta Çin ve Rusya’yı Batı’ya karşı üstün güçler olarak görüyor. Ancak nerede zulmün olduğu yerde Müslümanlar zalime karşı ayaklanmalıdır ve bu zulüm Batılı veya Doğulu güçlerden gelebilir. Şu anda dünyada ‘İslamofobi’nin en fazla yaşandığı ülke Çin ama Müslümanlar Batı dünyasında İslamofobiyi konuşmaya, toplantılar düzenlemeye ve küfürler etmeye devam ediyor. Ancak nerede zulmün olduğu yerde Müslümanlar zalime karşı ayaklanmalıdır ve bu zulüm Batılı veya Doğulu güçlerden gelebilir. Şu anda dünyada ‘İslamofobi’nin en fazla yaşandığı ülke Çin ama Müslümanlar Batı dünyasında İslamofobiyi konuşmaya, toplantılar düzenlemeye ve küfürler etmeye devam ediyor. Ancak nerede zulmün olduğu yerde Müslümanlar zalime karşı ayaklanmalıdır ve bu zulüm Batılı veya Doğulu güçlerden gelebilir. Şu anda dünyada ‘İslamofobi’nin en fazla yaşandığı ülke Çin ama Müslümanlar Batı dünyasında İslamofobiyi konuşmaya, toplantılar düzenlemeye ve küfürler etmeye devam ediyor.
Seçimden sonra Türkiye’nin Uygurlara karşı tutumunun önemli ölçüde değişeceğini de kaydeden Erdoğan, “Türkiye’de hükümet değişir ve hükümetin başına Milli İttifak gelirse, Türkiye’nin Uygurlara karşı tutumu düzelir diye düşünüyorum. Çin’e karşı daha güçlü bir ses çıkarın. Çünkü iktidara gelecek partiler arasında Uygur meselesini en çok gündeme getiren “Yi Partisi” ve Ahmet Davutson’un “Gelecek Partisi” var. Ayrıca Türkiye, Erdoğan’ın yarattığı Batı düşmanlığından uzaklaşacak; Çin’den öğrenmek, Çin’e bağımlılık duygusundan kurtulacaktır. Türkiye’de hükümetin gerçekten değişip değişmediğini bilmiyoruz. Alternatif olursa Türkiye’ye olumlu yansıyacağını düşünüyorum.”
BENZER HABERLER