Son Dakika
05washington Post Gazetesi tarafından 11 Temmuz 2020 tarihinde Ayşe Han’ın(Aysha Khan) ”Uighurs reflect on 2009 violence that set off Chinese crackdown” başlıklı tanıkların röportajlarını da içeren makalesi Mete Korkmaz tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Makale 05 Temmuz 2009’da Çin tarafından yapılan Urumçi Katliamını görgü tanıklarının da ifadeleri ile anlatmaktadır. Makale, Urumçi Katliamı’nın günümüzde Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımın başlangıç aşaması olması ve Türkçe’de katliamla ilgili çok az kaynak bulunması nedeniyle önemine binaen yayınlanmaktadır.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
Olayların başlangıcı ve 5 Temmuz 2009 Urumçi Protestoları
11 yıl önce Gulruy Asker, Çin’den kaçma şansı için dua etmeye başladı. Şu anda Memphis’te yaşayan Uygur Türkü Asker, bir şair. O zamanlar Çin’in Doğu Türkistan bölgesinin başkenti olan ve çoğunlukla Müslüman Uygur Türkü azınlığına ev sahipliği yapan Urumçi’de yaşıyordu.
Çin Devletinin, Temmuz 2009’un başlarında Urumçi’deki Uygurlara karşı uyguladığı etnik şiddeti ve protestoları bastırmasına tanıklık etti ve ailesinin alıkonulma veya ortadan kaybolma korkusuyla nasıl yaşadıklarını anlattı.
Kapıları çalmaya ve ailesinin üyelerini soruşturmaya başlayan sivil polis memurlarını hatırlatarak, “Bütün şehir farklıydı” dedi. “Bu hayatımın en zor yılıydı. Çok çaresizdim. ” diye de ekledi.
Uzmanlar Temmuz 2009’daki katliamın, halkın huzursuzluğunun ve devletin saldırgan tepkisinin Çin’in Uygur Türkü azınlığa karşı acımasız baskısında önemli bir dönüm noktası olduğunu söylüyor.
Huzursuzluk öğrenci önderliğindeki Uygur Türklerinin protestolarıyla 5 Temmuz 2009’da başladı. İnsan hakları aktivistleri ve Uygur Türkü görgü tanıkları ilk protestoların barışçıl olduğunu söylemektedirler. Görgü tanıkları ve aktivistler Çin paramiliterlerinin isyanları bastırmak için protestoculara gerçek mermilerle ateş açtıklarını ifade ediyorlar.
Şehrin etrafındaki reklam panolarının yerini, protestolara karıştığından şüphelenilen genç Uygur Türkü erkekler hakkında bilgi almak için kolluk kuvvetlerince asılan posterler aldı. Asker’in, komşusunun lise öğrencisi olan oğulları polisler tarafından götürüldüler ve 15 yıl hapse mahkûm edildiler.
“Gelecekte ne olacağını söyleyebilirim” dedi Asker. “ABD’ye yeni göç ettiğimde, asla bu kanlı ülkeye geri dönmeyeceğimin farkındaydım.”
Doğu Türkistan bölgesinde, Çinliler ve Uygur Türkleri arasındaki anlaşmazlık, Çin hükümetinin 1949’daki Komünist devrimden sonra bölgenin kontrolünü ele geçirmesi nedeniyle yaygındı.
2009 protestoları için itici güç, Haziran ayında, Şao-guan şehrinde bir oyuncak fabrikasında, Urumçi’den yaklaşık 4000 km uzaktan geldi.
Bir fabrika işçisi, Uygur Türkü göçmen işçilerin oradaki Çinli kadınlara tecavüz ettiği konusunda asılsız bir söylenti yaydı. Söylentiler üzerine bazı Çinli işçiler, Uygur Türkü işçileri görüntüye de aldıkları acımasız bir saldırı yaptılar ve saldırıda iki Uygur Türkünü öldürdüler. Görüntüler saldırıyı ve ölümü çok net gösteriyordu. Saldırı görüntüleri internet mecralarına yayılınca Doğu Türkistan’da uzun süredir kaybolan etnik gerilimler bir anda doruk noktasına ulaştı.
Çin’de İslam’ı araştıran Nottingham Üniversitesi tarihçisi Rian Thum, yayılan video için “Avlanan ve ölene kadar dövülen erkeklerin çok açık bir tasviri” dedi. ”İnsanları harekete geçirmede bu kadar güçlü kılan şey ise bu videonun netliğiydi.” diye ekledi.
Adalet için barışçıl başlayan, öğrenci önderliğindeki protestolar çok geçmeden ölümcül bir hal aldı. Genç Uygur Türkü erkekler 5 Temmuz’da sokaklarda koşarak Çinlileri dövdüler ve bıçakladılar. Çinlilerin işyerlerine saldırdılar. Sonrasında günlerce, sopalarla ve metal çubuklarla donatılan Çinli çeteler şiddetli misillemeler yaptı.
Protestolar sonrası Çin’in sert tutumu
Takip eden haftalar ve aylarda, çoğunlukla 20’li yaşlarındaki binlerce genç Uygur Türkü erkek ortadan kayboldu.
Çin Güvenlik Kuvvetleri tarafından gözaltına alınan 43 Uygur Türkü erkeğin “zorunlu kayboluşlarını” belgeleyen bir rapor yayınlayan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin direktörü Sophie Richardson, “Şimdi bunu kaybolma döneminin başlangıcı olarak düşünüyorum” dedi.
Richardson ve Uygur kriziyle ilgili diğer uzmanlar, 2009 olaylarının “sistematik asimilasyondan günümüzün kültürel soykırımına nasıl yol açtığını” araştırmak için Uygur İnsan Hakları Projesi ve Dünya Uygur Kongresi tarafından 2 Temmuz’da düzenlenen internet seminerinde konuştu.
Çin’de zulüm gören Uygur Türkleri için “yeniden eğitim kamplarının (toplama kampları)” tamamını ortaya çıkarmaya yardım eden Washington’da antropolog olarak görev yapan Adrian Zenz, “Pek çok açıdan, Doğu Türkistan’da meydana gelen etnik gerilimler için çok önemli bir gündü” dedi. Kimin öldüğü ya da neyin başladığı önemli değil. . . temeldeki kopma görünür hale geldi ve etnik ilişkiler sonsuza dek değişti. ”
Zenz, devletin Uygur Türkü protestolarına karşı agresif tepkisi ile bugün Uygur Türklerini bastırması arasında “büyük bir tutarlılık” tanımladı. Ancak şaşırtıcı olanın, bu baskının hız ve yoğunluk olarak çoğalan bir hal aldığını söyledi.
2009 yılından bu yana Asker’in erkek kardeşi, kayınbiraderi ve biri protestolara katılan iki yeğeni, Çin’in toplama kamplarında kaybolan bir milyondan fazla Uygur ve diğer Türk azınlığa katıldı.
Raporlar, sürekli gözetim, beyin yıkama, zorla çalıştırma, zorla sterilizasyonlar ve kürtajlar hatta organ kaçakçılığının muhtemelen bu kamplarda sistemik bir seviyede gerçekleştiğini göstermektedir.
Tanınmış sürgünlerden, -Çinli yetkililerin daha sonra şiddeti kışkırtmakla suçladıkları- Dünya Uygur Kongresi lideri Uygur Türkü aktivist Rabia Kadir protestolardan sonra bir gecede yaklaşık 10 bin Uygur Türkü’nün kaybolduğunu iddia etti.
2011’den beri Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlı Jevlan Şirmehmet, Çinlilerin ve Çin hükümetinin Şao-guan’daki yapılanlara sessiz kalmasının Uygur Türklerini nihayet kırılma noktasına zorlamış olduğunu söyledi
Çinli yetkililer, çoğu Çinli, yaklaşık 200 kişinin ayaklanmalarda öldüklerini söylüyor. Ayrıca yetkililer, ayaklanmaya katılanların yurtdışındaki güçler tarafından kışkırtılıp yönlendirildiklerini ve hepsinin kanun kaçağı olduğunu iddia etmekteler. Hükümet kayıtlarına göre 1.700 kişi yaralandı ve 1.000 kişi tutuklandı.
İnsan hakları savunucuları, bağımsız olarak doğrulanamayan bu rakamların polis ve Çinli sivillerin Uygur Türklerine karşı yürüttüğü şiddeti ve istismarları gizlediğini söylüyor.
Urumçi Katliamı ve Tiananmen Meydanı Katliamı
Şirmehmet olayları 1989’daki Tiananmen Meydanı katliamıyla karşılaştırdı. Ancak öğrenci liderliğindeki Tiananmen yanlısı demokrasi gösterileri Pekin’de gerçekleştiği ve hükümetin bastırmasına kadar iki ay sürdüğü için medyanın büyük ilgisini çekmeyi başararak küresel ölçekte herkesçe biliniyordu fakat Urumçi’deki çatışma yaygın olarak bilinmemektedir.
Şirmehmet, Urumçi protestolarının birkaç saat içinde ezildiğini söyledi. Bunun üzerine, Tiananmen Katliamının birçok tanığının artık yurtdışında hikayelerini anlattığını söyledi. Urumçi katliamını görenler “bir şehirden diğerine geçemezler” dedi.
Çin hükümeti Doğu Türkistan’daki internet erişimini Nisan 2010’a kadar kesti. Erişim geri döndüğünde, Doğu Türkistanlılar artık Facebook, YouTube ve Twitter gibi küresel sosyal medyayı kullanamadı. CCTV ve diğer gözetim şekilleri her yerde yaygınlaştı.
Günlük yaşam değişti. “Uygur Türkü gençler için iş bulmak zorlaştı,” diyen Şirmehmet, İslami haber servisi Religion News Service’e “Uygur Türk halk için ehliyet almak bile çok zor. Pasaport ise imkansıza yakın ” dedi.
Ancak bazı Uygur Türkü aktivistler için 2009 ayaklanması, devletin baskısı karşısında Uygur birliğini umutlu bir şekilde hatırlatıyor.
Şirmehmet, “Çinliler her zaman Uygur Türk kültürünü ve Uygur Türk kimliğini Çin kültürüne ve kimliğine asimile etmek istediler” dedi. “Beyinleri yıkamak, bizi aşılamak istiyorlar. Ama işe yaramayacak. . . .
” Gururumuz ve kimliğimiz Kanımızda. ”
BENZER HABERLER