Zeynure İdris : Eşimin 3 yıldır Haksız ve Hukuksuz bir Şekilde Hapiste Tutulması Ailemizi Üzüyor ve Kahrediyor
İdris Hasan’in İstanbul’da yaşayan eşi Zeynure İdris İtalya merkezli Bitterwinter.org(Acı Kış) haber Sitesine eşinin durumu ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Zeynure İdris, 3 yıldır eşinin serbest bırakılacağı umudu ile yaşadığını belirterek şunları söylüyor : ” Yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulanan eşimin salıverilmesi umudu ile yaşıyorum ve çocuklarımı da buna inandırmaya çalışıyorum. Ancak, eşimin serbest kalması olayının her zamanki gibi zor olduğunu tahmin edebiliyorum. Bunları düşündükçe kendimin ve çocuklarımın ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğumuzu hissedebiliyorum. İstanbul’dan 3000 kilometre uzaktaki, Fas’ın Tiflet Cezaevinde haksız ve hukuksuz olarak tutulan tutulan eşim ile haftada üç kez, on dakika süre ile konuşabiliyorum. Bu telefon görüşmelerinde hattın karşı tarafındaki eşimin sesini duydukça onun en azından hâlâ hayatta olduğuna dair bana güvence veriyor. Ancak bu aramalar ailemizin geleceğine dair belirsizlik ve hayal kırıkları ile dolu elbette. Çocuklarım da babalarının ne zaman serbest bırakılacaklarını soruyorlar sürekli. Uygur tutuklu İdris ile İstanbul’da yaşayan eşi Zeynure çiftinin ve 3 çocukları bulunuyor. Bunlar Abdulkerim (9) Nefise (6) ve Uyguray (4),
Çin’in Baskısı İle Fas’ ta Sıkışıp Kalan Uygur Türkü İdris
Hasan’ın Fas’ta tutuklanması Çin’in kendisini uluslararası terörizmle ilintili iddiasıyla hakkında Interpol üzerinden Kırmızı Bülten çıkarmasına dayanıyor. O,ülkesinden Çin’in baskı,zulüm ve etnik ayırımcılık uygulamaları nedeniyle ayrılmıştı. Eşi ve çocukları ile birlikte yaşadığı İstanbul’dan geleceğini daha bir güvence altına almak amacıyle Temmuz/2021’de ailesi ve çocuklarını İstanbul’da bırakarak Fas üzerinden Avrupa’ya gidebilmek için Kazablanka hava alanına geliyor ve hemen Fas Polisince tutuklanarak hapsediliyor. Kendisi hakkında yönelik Kırmızı Bülten 2022 yılının başlarında iptal edilmesine rağmen, o zamandan bu yana Fas’ın kötü şöhreti ile öne çıkan Tiflet hapishanesinde tek kişilik bir hücre hapiste tutuluyor. İdris Hasan tutuklandığı tarihten beri Çin’e geri gönderilme endişesi altında yaşıyor.
Kendisinin Çin’e teslim edilmesini kendisi ile bugüne kadar ilgilenen ve onu yalnız bırakmayan Birleşmiş Milletler Örgütü önlemiş bulunuyor. BM.lere bağlı İşkenceye Karşı Sözleşme’nin uygulanmasını izleyen insan hakları uzmanlarından oluşan bir gurup yetkili uzman bu işi takip ediyor. Bu organ sayesinde şimdiye kadar organı olan onun Çin’e iade edilmesi tehditleri durdurabildi.
Rusya ve Çin “Kırmızı Bülten ” Uygulamasını İstismar Ediyor
Yakın zamanda İngiltere’de düzenlenen bir panelde bir konuşmacı , Çin yönetiminin kendi topraklarında baskı, zulüm ve adaletsizlikten kaçan Uygurlar hakkında Kırmızı çıkardığını bunun ise Uygurlara yönelik bir başka bir zulüm olduğunu belirterek : ” Rusya ve Çin gibi devletler, işgallerindeki Kırım ve Doğu Türkistan’daki yabancı işgali, kendilerine yönelik baskı, zulüm ve etnik ayırımcılıklarını kabul etmedikleri ve ülkelerini terketmek zorunda kaldıkları için onları “Devlet düşmanı” saydıkları ve uluslararası suçluları yakalamak için düzenlenen Kırmızı Bülten uygulamasını istismar ediyorlar.” açıklamasında bulundu. sayılan kişileri, genellikle çok az suçluluk kanıtıyla dizginlemeleri gerekiyor.
Türkiye, Doğu Türkistan’in 1949 yılında Çin Komünist Ordularınca işgal edilmesinden sonra Komşu Pakistan,Hindistan ve Afganıstan üzerinden yurt dışına kaçan Uygur ve Kazak sığınmacılara kucak açtı ve onları Türkiye’ye getirerek yerleştirdi. Şu anda Türkiye’de en az 50 bin Doğu Türkistanlı mültecinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Doğu Türkistan’dan son dalga kaçışlar 2014 yılında başladı. Çin’in resmi açıklamalarına göre 15 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı bu ülkede dini inançlar ve Uygur kültürüne yönelik acımasız baskılar 2017 yılından sonra resmi devlet politikası haline geldi. “Radikalizm ve Terörle Savaş” yasasından sonra toplu tutuklamalar başladı ve Uygur ve Kazak ve Kırgızların da aralarında bulunduğu en az 3 milyon Müslüman Türk halkları Çin’in sözde “Mesleki Eğitim Okulları” olarak adlandırdığı Çin tipi toplama kamplarına kapatıldı.
İdris Hasan ve Ailesinin Hikayesi
Hasan ve ailesinin hikayesi kısaca şöyle ; 2013 yılında kendisi ve genç eşi Zeynure yeni evliler olarak Çin’in işgalindeki ülkelerinden ayrılıyorlar. Amaçları İslami inançlarını özgürce yaşayabilecekleri bir gelecek hayaliyle İstanbul’a geliyorlar. Çin yönetimi 2011’de İslami ve onun emirlerini yasaklayan kısıtlayan politikalarını Doğu Türkistan’da uygulamaya başlıyor. Zeynure , Çin’in iç kesimlerindeki bir Üniversitede hemşirelik öğrencisi olduğu yıllarda başörtüsü takma ve uzun etek giyme özgürlüğüne sahipti ve hem kendisi hem de kimya öğrencisi olan kocası, yine Çin anakarasında camilere gitmekte ve dua etmekte özgürdüler. Ancak,onlar yüksek öğrenimlerini tamamlayarak ülkelerine döndüklerinde durum tamamen farklıydı. Çinli işgalcılar Müslüman Uygurlara inanç ve ibadetleri konusunda aşırı şekilde baskı yapıyor ve onları sıkıştırıyordu; Devlette görev almak istediler ama Dini değerlere uygun olarak başörtüsü taktığı ve ibadetlerini yerine getirdikleri için işe alınmadılar. Onların inançlarına uygur hareket etmeleri hiç de hoş karşılanmadı ve her ikisine de kapılar kapanmaya başladı. Daha sonra evlendiler. Çin’in baskılarından bir an önce kurtulmak için Malezya’ya oradan da Mısır üzerinden İstanbul’a ulaştılar.
İstanbul’a vardıklarında kendilerine iki yıl süreli yenilenebilir insani oturma belgesi verildi. ilk başta her şey iyi gidiyordu. Ancak 2014 yılında Hasan, yanında üç aylık bir bebek/kızı ile birlikte ailesi için Türkiye’de daimi ikamet başvurusunda bulunduğunda, Türk polisi kendisini Çin’in baskısıyla gözaltına aldı ve kendisinin ” Ulusal güvenlik İçin tehdit ” olduğunu belirterek tutukladı ve 2 hafta sonra serbest bıraktı. Ancak sonraki yedi yıl boyunca(2021’e adar) dafalarca göz altına alınarak sorgulandı ve çoğu zaman yılda bir kaç kez olmak üzere defalarca hakkında hiçbir açıklama yapılmadan gözaltında tutuldu.
İdris Hasan’in Eşi Zeynure Eşimin Neden Tutuklanarak Sorgulandığını Bilmiyorum
İdris Hasan’in eşi Zeynure Pekin’in kocasını amansızca takip etmesinin arkasında ne olduğunu Türk yetkililerin neden onu dafalarca tutuklayıp sorguladığı hakkında bir bilgisinin olmadığını belirtiyor. Kocasının dafalarca tutuklandığını ancak, hiç yargılamadan aylarca tutuklu kalmasının hukuki olmadığını belirtiyor. Hukuki danışmana başvurmadıklarını(Avukata) çünkü tutuklandıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi onu serbest bırakmasına bir anlam veremediğini belirtiyor. Bu durumdan hiç te memnun olmadığını ve bu uygulama hakkında hiçbir olumlu fikrinin olmadığını söylüyor. Türk Güvenlik makamlarının tutuklama gerekçesini açıklamadıkları gibi bunun için hiçbir zaman özür dilemediklerini, haksız yere hapsedilmesinden dolayı tazminat de ödenmediğini belirtiyor. Çin’in suçlamaları ve hakkında Kırmızı Bülten çıkarmasının hukuki olarak mahkemede hiçbir zaman geçerli olmadığını çünkü Çin’in kendisine yönelik hiç bir gerçekçe veya kanıt sunmadığını belirterek : ” Kocam tamamen suçsuz. Kocam hiç de terörist değil ve Çin’de hiçbir suç işlemedi hakkında her hangi bir suçlayıcı kanıt yoktur.” ifadesini kullanıyor.
Zeynure, cesur bir yüz ifadesiyle İdris’in çok kez tutuklanmasını, nerede olduğunu ve sınır dışı edilmesi planlananlar için Türkiye’deki bir dizi gözaltı merkezinde başına neler gelebileceğini bilmediğini uzun uzun şekilde anlatıyor. Eşinin dafalarca tutuklanmasının ardından önce İstanbul’da, sonra Kayseri’de, Erzurum’da ve son olarak İstanbul’un Kumkapı semtindeki Tutuklama merkezinde göz altında tutulduğunu de belirtiyor.
Kocam Fas’taki Hapishanede Kötü Durumda
Kocasıyla yapılan telefon konuşmaları, yalnızca günde üç kez bir kase sebze yulaf lapası gelmesiyle ve kendisine diğer mahkumlarla sınırlı bir birliktelik verildiğinde günde bir saat egzersiz yapmasıyla bozulan, sefalet ve yalnızlıkla dolu bir yaşamı açığa çıkarıyor. Zeynure, Fas Konsolosluğu önünde kocasının durumunu protesto etmek için gösteri yapmaya cesaret ettiğinde, birkaç hafta boyunca bu bile ona engellendi ve avluda tek başına yürümek zorunda kaldı.
Tiflet’teki eski bir mahkum olan İsrailli Amerikalı Meir Littman, Hasan’la hapishanede kısa bir süre tanıştı. Kazablanka’da bir düğüne katıldığı sırada Fransız vergi sistemiyle ters düştüğü için Interpol Kırmızı Bültenine de maruz kalmıştı. Avukatlar serbest bırakılması için pazarlık yaparken birkaç ay boyunca esaret altında kaldı ve ardından Nisan 2023’te Zeynure ile konuşarak kocasının yakında serbest bırakılabileceği umudunu dile getirdi.
Littman ayrıca “Acı Kış”a hapishanedeki hayat hakkında da konuştu. Tiflet Cezaevi’nin tutuklu oldukları bölümü, kendisiyle aynı konumdaki yabancıların ve çeşitli küçük çaplı suçluların çöplük alanı gibi görünüyordu. Kadınlar, beş yaşın altındaki 40 veya 50 çocukla birlikte ayrı bir bölümde tutuldu. 1.200 kadar mahkumun koşulları çok zordu. On beş kişi, tamamı beton zemin üzerinde bir battaniyenin üzerinde uyuyan, yalnızca sekiz kişinin sığabileceği hücrelerde uyuyordu.
Littman, “hiçbir suç işlememiş” bir adamın haksız yere hapsedildiğini “dünyaya duyurmaktan” endişe duyduğunu söyledi. “Ona yaptıkları gerçekten adil değil ve normal değil” dedi.
Hücre kapılarının ambar ağızlarından bozuk İngilizceyle birbirlerine bağırıyorlardı ve sonunda Hasan’ın, Littman ve başka bir mahkumla birlikte dörtlü bir şekilde bir aşağı bir yukarı yürümesine izin verildi; serbest çağrışım başlangıçta Hasan’ın terörizm suçlaması nedeniyle reddedilmişti.
Yiyecekler basitti ve kapıdaki bir delikten servis ediliyordu ve hava, odadaki çukur tuvaletin kokusuyla sızıyordu; eğer geceleri tuvalet açıklığı kapatılmazsa fareler buradan dışarı çıkıyorlardı. Littman, bunun Idris’in başına bir kez geldiğini söyledi. Kedi büyüklüğünde iki fare. Onları öldüresiye dövmek zorunda kaldı.
Havasız hücrelerde gün içinde sıcaklık 50 dereceye kadar çıkıyordu ve böcekler ve sivrisinekler onların daimi yoldaşlarıydı. Haftada iki veya üç kez duş almalarına izin veriliyordu. Hava o kadar sıcaktı ki nefes alamıyorduk” dedi. “Bütün gün yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Orada öylece yatıp geleceğimizi düşünüyoruz” dedi.
Littman, tıbbi sorunların çözülmesinin haftalar sürdüğünü ve Hasan’ın sağlığının kötüleştiğini söyledi. Parası olmadığı için iyi bir avukata para ödeyemez, ilaç, meyve ya da az miktardaki tayınlarını karşılayamazdı.
Günlük yürüyüşleri sırasında ailelerden, çocuklarından, eşlerinden, dışarıdaki yaşamlarından ve tahliyeden sonra yiyecekleri ilk yemekten bahsettiler. Sifonlu tuvaletler, hoş kokulu hava, makarna ve pizza gibi basit şeylerin hayalini kuruyorlardı. Hassan, Littman’a yalnız günlerinin “bekleyerek, bekleyerek, ağlayarak ve tekrar bekleyerek” geçtiğini söyledi.
Gardiyanlar sürekli Hasan’la alay ediyordu. Gözaltına alındıktan birkaç ay sonra Kırmızı Bülteninin iptal edilmesine rağmen Hasan gerekçesiz olarak tutuklu kalmaya devam etti. Littman, gardiyanların “Her an her an” derdi. “Sadece üç ay sonra Kanada’ya ya da Avrupa’ya gidebilirsin” diye alay ederlerdi. Littman, “Bu onu deli ediyordu” dedi.
“2023’te bu nasıl olabilir?” O sordu. “ Onun durumunda en azından temel insan hakları uygulanmalı. Burada hiçbir suç işlememiş bir adam var ama adi bir suçlu gibi cezaevinde tutuluyor.”
Uygur İnsan Hakları Projesi Başkanı Ömer Kanat, Hasan’ın akıbeti konusunda ABD Dışişleri Bakanlığı ile perde arkasında sürekli görüşmelerde bulunduğunu ancak şu ana kadar onu kabul edecek üçüncü bir ülke bulamadıklarını söyledi. Pekin, Hasan’ın Çin’e dönmesini talep etmeye devam ediyor ve süper güce borçlu olan Fas, onun gitmesine izin verme konusunda tedirgin. Çin’e karşı çıkmaktan korkan Birleşmiş Milletler üyesi devletler, adaletsizliğin ortaya çıkmasını kenardan izliyor.
Uluslar bir adamın kaderi, geleceği ve aslında hayatı hakkında tartışırken, eğer Çin’e geri dönerse, bu dengede kalıyor ve ailesinin saatleri ve günleri sayıp beklemekten başka seçeneği kalmıyor.
“Çocuklarımız babalarını kaybetti. Kocamı kaybettim. Ve neden? O ne yaptı ve biz neyi yanlış yaptık?” Diye sordu. “Devam etmekten başka seçeneğimiz yok ama bu günlük bir işkence.”
Çin ile Fas arasındaki siyasi pinpon oyununun ortasında kalan İdris Hasan’ın hayatı, kaderiyle ilgili haberleri beklerken dengede kalır.