logo

trugen jacn

GP.GEN.BAŞKANI DAVUTOĞLU İLE İÇİŞLERİ BAKANLĞI’NIN AÇIKLAMASI VE ÇİN’İN SİNSİLİĞİ

Davutoğlu'nun iddiası, Soylu'nun açıklaması ve Çin'in sinsi girişimleri/Tanrıdağlı Aydınlatıyor -7

Dr.Ferhat Kurban TANRIDAĞLI

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu 28 Temmuz tarihinde yaptığı bir konuşmasında “Türkiye’de yaşayan 50 bin kadar Uygur kardeşimizin Çin’e doğrudan iadesi yerine 3. Bir Ülke üzerinden, muhtemelen Tacikistan üzerinden geri verilmesi iadesi, oradan da Çine gönderilmesi konusunda çalışmalar yapıldığı bilgisi geliyor” dedi.

Hemen ardından “Sayın içişleri Bakanı Süleyman SOYLU ile görüşüldüğü , kesin bir dille bu iddianın asılsız uydurma ve iğva olduğuna dair ” iddiaları içeren bilgiler yansıdı.

Arkadaşlar , Sayın, Ahmet Davutoğlu bu ülkede Dışişleri bakanlığı yapmış, Başbakan olmuş ve halen bir siyası partinin kurucu genel başkanı olan bir siyasetçidir. Böyle önemli konumda olan bir kişi sırf iktidara çatmak için, muhalifet olsun diye asılsız yere böyle bir iddiada bulunmaz. Bu konuda elinde ciddi bilgi ve veriler olması lazım.

zinnetgul-we-2-balisi.jpg

Geçtiğimiz 2019 yılının Haziran ayında özellikle sosyal medyada büyük yankı uyandıran, Doğu Türkistanlı Uygur Türkü Zinnetgül Tursun’un sınır dışı edildiğine dair haberlerin ardından birbiri ile çelişkili açıklamalar gelmişti. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Zinnetgül Tursun’un, süresiz oturum için gerekli şartları taşımadığından bu isteğinin reddedildiğini ancak Tursun’un çocukları ile birlikte Türkiye’de özgür bir biçimde yaşamaya devam ettiğini bildirmiş, ancak 30 yaşındaki Tursun’un 27 Haziran’da Türkiye’den Tacikistan’a, oradan da Çin’e teslim edildiği çocukların da anneanneye teslim edildiğinne dair kanıtlı bilgiler basına yansımıştı. Bunun üzerine İşişleri Bakanı Soylu bu geri verme rezaletinde sorumlu olanlar hakkında soruşturma açılacağını açıklamıştır.

Gelecek Partisi(GP) Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı Uygur Türklerinin Çin’e geri verileceği söylemi üzerine İçişleri Bakan Yardımcı ve Sözcüsü Sayın İsmail Çataklı şu açıklamayı yaptı ;

Sayın Süleyman Soylu ise ülkemizin görevde olan içişleri bakanıdır. Bakan Yardımcısı ve Sözcüsünün yaptığı açıklama devleti bağlar ve kesin bir dille red ettiğine göre böyle bir çalışmaya izin verilmedi ve bu açıklamayla da Doğu Türkistanlıların içini rahatlatmıştır.

O zaman bu iddialar niye ortaya çıktı? Eğer böyle bir çalışma yoksa böyle bir girişim oldu mu? Burada geriye kalan gerçek ise Çin’in bu yönde girişimleri, baskıları hatta şantajlarıdır. Doğu Türkistan davasının bir milli hak-hukuk ve milli özgürlük mücadelesi olduğunu ve varabileceği boyutları en iyi idrak eden Çin devletidir. Onun için Doğu Türkistan davasının ciddiyetini gölgede bırakmak, Uygurların içinde bulunduğu vahim durumu örtbas etmek, Uygurları top yekun yok etme planına dünyayı da alet edebilmek için yöntem aramaktadır.

Keza Çin geçmişte Çin yine böyle arayış içindeyken Amerika’da 11 Eylül olayları meydana gelmiştir.11 Eylül sonrası oluşan İslamofobik algıyı terörizm ile harmanlamak her kesten çok Çin devletinin işine gelmiştir. “Uygurlar aşırı dinci teröristlerdir.” tezini uydurmuştur ve bu yönde sinsi planlar yaparak korkunç algı operasyonları düzenlemiş, bu konuda gittikçe ustalaşmışlardır.

Şimdi daha emin olduğumuz bilgilere göre son 2010’lı yalların başlarında Doğu Türkistan’da genç ve sakallı vaizler türedi ve sürekli olarak Müslümanlara hicret ve cihat hakkında vaazlar vermeye başladılar. Müslümanların küffarlara karşı cihat yapmaları gerektiğini ancak bunun “Darül Sulh” olan Çin’de olmasının caiz olmadığı, onun için “Darül Harp” olan topraklara hicret edilmesi gerektiğini anlattılar.Daha sonraları ise “İslam Devleti” tarafından Uygurca ve Özbekçe olarak hazırlanan propaganda CD’lerinin seyrettirildiğini öğrendik. Bu vaizlerin hedef kitlesi ise dini duyguları kuvvetli ama eğitimsiz ve işsiz gençler, kalabalık nüfuslu aileler, herkesin akraba olduğu köyler olarak seçilmişti.Her türlü teknolojik imkanlarla donatılmış o kadar denetim noktalarının olduğu Çin’de bu insanlar bütün bu engellere takılmadan 5000 km yolu yürüyüp Çin’in güneyindeki hududa kadar nasıl geldiler? Bu insanlar azim etti, hududa kadar gelmeyi başardılar diyelim, bugün dünyanın en güçlü ordularından biri tarafından korunmakta olan, üstelik gerektiği zaman kuşların bile uçarak geçemediği bu hudutlardan nasıl geçtiler? Bu olaylardan sonra Suriye’de Uygurların olduğu, bazılarının ise Deaş saflarında yer aldığı haberleri çıkmaya başladı. Bazı haberlerde ise Suriye topraklarında 2800-3000 civarında Uygur olduğunu açıklandı.

2017 yılının başlarında Türk emniyet birimlerince tercüman bilirkişi aracılığıyla alınan resmi ifadelerde, “cihat için hicret etmeye” ikna edilen bu Uygurların önce malını mülkünü Çinli insan kaçakçılarına veya onların gösterdiği göçmen Çinlilere yok pahasına sattıkları ve sonra bu Çinli insan kaçakçıları ve Çin istihbaratından olduğu tahmin edilen kimseler tarafından guruplar halinde Doğu Türkistan’ın ücra köşelerinden alınarak Çin’in güney bölgelerine kamyonlarla engelsiz şekilde getirildikleri ve oradan da hiçbir zorlukla karşılaşmadan Çin’e komşu olan Vietnam,Kamboçya, Birma (Myanmar)Tayland üzerinden Müslüman ülke Malaysiya gibi ülkelere getirildikleri birinci ağızdan duyulmuştur. Çok geçmeden Çin’in gerçek niyeti ortaya çıktı: Paris terör saldırısından sonra BM Güvenlik Konseyi oybirliği ile Daeş ile mücadele kararı aldı, Çin’in BM’deki daimi temsilcisi Liu Jie Yi kabul oyu kullanmakla kalmadı, konuşmasında “Doğu Türkistan terör güçlerine darbe vurmak, terörle mücadeledeki önemli noktadır.” dedi.

Böylece uluslararası arenada Çin hükümeti Uygurların milli hak-hukuk mücadelesini “aşırı dinci terörist hareket” olarak lanse edebilme konusunda ilk başarıyı elde etmiş oldu .Şunu da belirtmeden geçemeyiz; ne yazık ki Çin devletinin bu sinsi ve korkunç planlarına alet olan ise “Cennet anaların ayaklarının altındadır.” hadis-i şerifini hiçe sayarak, anasını, bacısını, toprağını Çin zulmüne terk edip, cennet kapısını “Dar’ul-Harp” olan Suriye’de aramak gerektiğine inandırılmış Uygurlar oldu.Genelde uluslararası sinsi oyunlar ve komploların altında İngiliz parmağını aramak ve İngiliz oyunu olduğunu düşünmek adettir. Ancak günümüzde “Eski köye yeni adet gelmiş.”tir.Artık her taşın altından sadece İngiliz değil Çin çıkmaktadır. Hatta çoğu zaman Çin devletinin bizzat kendisi çıkmaktadır. Oysa ne kadar tuzak kurulursa da, sinsi oyunlar oynansa da “Güneş balçıkla sıvanmaz.” 2017 yılı yılbaşında İstanbul’da meydana gelen Reina saldırısı sonrası Türkiye’deki Doğu Türkistanlılar arasında “Daeş” ile ilişkisi tespit edilen 30 küsür kişi TEM şube tarafından gözaltına alındı. Gerekli tahkikatlardan sonra yargıya teslim edildi. Türk yargısı gerekeni yaptı ve yapmaktadır. Bu olaydan sonra ise Çin’in ekmeğine yağ sürecek gelişmeler hemen hemen yaşanmadı. Bu durum Çin’i rahatsız etti. Çin Türkiye’deki ve yurt dışındaki Uygurları karalamak ve Çine geri getirip Doğu Türkistan’daki halka “ders” vermek için yeni arayışa girişti ve bir yol buldu. Türk Yargı Mercilerine suçlu listesi göndererek iadesini istemek.

1. Türkiye- Çin Arasında Suçluların İadesi Andlaşması İmzalandı 14-15 Mayıs 2017 tarihlerinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de “Kuşak ve Yol Uluslararası İşbirliği Forumu düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da birçok ülkenin devlet veya hükümet başkanlarıyla birlikte bu forma katıldı. O günkü gazete haberlerinde şöyle bir haber yer almıştır. “ Forum öncesi 13 Mayıs 2017 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız ile Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping’in başkanlıklarında Türk ve Çin heyetleri arasında ikili görüşmelerde bulunulmuştur. Anılan görüşmeler kapsamında, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşması” Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından imzalanmıştır. Türkiye ile Çin’in adlî alandaki mevcut karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesinin önemine vurgu yapılarak iki ülke arasında imzalanan suçluların iadesi anlaşmasından duyulan memnuniyet dile getirilmiş, terörizmle mücadele başta olmak üzere çeşitli konularda karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur. Anılan ziyaret kapsamında Sayın Bakanımıza Genel Müdür Yardımcımız Sayın Ahmet Başaran ve Tetkik Hâkimi Sayın Hüseyin Serkan Yıldız eşlik etmişlerdir.”Hongkonglular bile Suçluların Çin’e iadesi yasasını protesto için dünyayı ayağa kaldırırken, Türkiye’in Çin ile böyle anlaşma imzalaması çok tuhaf bulunmuştu.

2. Türk Yargı Mensuplarını Çin’e götürüp eğitmek ve “şantaj” malzemesi hazırlamak. Temmuz 2018 den itibaren Adalet Bakanlığı ile Türk-Çin Kültür Derneği arasında imzalanan iş birliği protokolüyle hâkimler için Çince eğitimler başlamış, ardından hakim ve savcıların Çin’de dil eğitimi almalarına yönelik protokol imzalandığı haberi yayınlanmıştır. Söz konusu protokol metninde aynen şöyle denmektedir ; ” Türk yargısının adli ve idari kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla hakim ve Cumhuriyet Savcılarının yabancı dil ve lisansüstü eğitim projesi” kapsamında 8 hakim ve savcı Çin’in başkenti Pekin’de Kamu Güvenliği Üniversitesi’nde Çince eğitimi alacaktır”

Bu haberin yayınlandığı tarihler, Çin’in İnsan Haklarına aykırı olarak Doğu Türkistan’da inşa ettiği “Toplama Kampları” ifşa olduğu ve BM’de Çin’in düzmece mahkemelerde yargısız infaz yoluyla hukuki muamelatı hiçe sayarak 3 milyon Türk’ü bu kamplara kapatıp, işkenceye tabi tuttuğu konusu tartışıldığı günlere rastlıyordu. Yani Çin’in Doğu Türkistan’da insanlığa karşı suç işlediği gerçeği uluslararası yetkili kuruluşlarca teyit ve tespit edildiği bir dönemde “Türk yargısının adli ve idari kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla hakim ve Cumhuriyet Savcılarının Çin’e gitmeleri” ise “Herkes gider Mersin’e , Biz gideriz tersine” deyimini hatırlatmıştır.

Çin yukarıdaki gibi yasal ve duygusal altyapıları hazırladıktan sonra Türkiye’ye “Suçlu listesi” gönderip iadesini istemeye başlamıştır. Geçtiğimiz Temmuz ayında özellikle sosyal medyada büyük yankı uyandıran, Zinnetgül Tursun’un küçük kız çocuğu ile birlikte Tacikistan’a sınır dışı edildiğine dair haberlerin ardından birbiri ile çelişkili açıklamalar gelmişti. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Zinnetgül Tursun’un, süresiz oturum için gerekli şartları taşımadığından bu isteğinin reddedildiğini ancak Tursun’un çocukları ile birlikte Türkiye’de özgür bir biçimde yaşamaya devam ettiğini bildirmiş, ancak 30 yaşındaki Tursun’un 27 Haziran’da Türkiye’den Tacikistan’a, oradan da Çin’e teslim edildiği çocukların da anneanneye teslim edildiği haberi Zinnetgül Tursun’un Suudi Arabistan’da yaşayan Ablası Cennetgül Tursun tarafından doğrulanmıştır.

Görüldüğü gibi düşman sinsi acımasız, vahşi ve alçak olmasının çalışkandır. Düşman çalışıyor diye kızmamızın bir anlamı yok çünkü o işini yapıyor. Önemli olan bizim ne yapmamız gerektiğidir. Bu durum karşısında yapılacak iki iş var:

1. Önce Türkiye’deki ve diasporada yaşayan Uygurlar kendimize çeki düzen vereceğiz. Attığımız her adımda, yaptığımız her işte Türkiye Cumhuriyeti devletinin ali menfaatlerini, Doğu Türkistan’ın ortak menfaatlerini ön planda koyacağız. Özellikle dini ve ahlaki konularda Pir-i Türkistan Ahmet Yesivihazretlerinin öğütlerine kulak vereceğiz. Giyim kuşam konusunda ejdatlarımız gibi sade ve temiz olmasına özen gösteeceğiz. Bazı kıyafetleri Araplar giydiği zaman normal karşılanabilir çünkü onların milli kiyafetleridir. Ama o siyah çarşafları Uygurlar giydiği zaman hemen “Daeş” ile bağdaştırılıyor. Bu da Çin’e istismar konusu oluyor. Neticede bilmeden de olsa Çin’in emellerine hizmet edilmiş oluyor. Onun için dini yaşam tarzımızda Türkiye’yi örnek alacağız, Çin ve onun yardakçılarına pas vermeyeceğiz.

2. Türk yargı Mensupları da Türk Devletinin verdiği yetki ve Türk Milletinden aldığı güce dayanarak Çin’in taleplerini rasgele kabul etmeyecek, baskılarına boyun eğmeyecekŞantajlarına pirim vermeyecektir. Tavizin sonu gelmez, hele Çin’e verilecek en ufak taviz sonunu tahmin edemeyeceğiniz facialara sebep olabilir. Çin ile ikili ilişkiler çerçevesinde iş ve eğitim için Çin’e gidip gelirken kişisel zaafına yenik düşmüş, Çin’e kuyruğunuzu kaptırmış hatta şantaj malzemesi bile vermiş olabilirsiniz. Ama bilinmelidir ki, Çin’in baskı ve şantajına boyun eğmeyerek maruz kalacağınız zarar ve çekeceğiniz acı , Çin’in baskı ve şantajlarına boyun eğerek vereceğiniz karar neticesinde Doğu Türkistan’da yaşanacak moral çöküntüsünden, Türkiye’nin Türk-İslam Dünyasındaki manevi önderlik vasfının uğrayacağı imaj kaybından daha kötü ve daha acı olamaz. Bu tür durumlarda Çine takınılacak en geçerli tutum: İpler inceldiği yerden kopsun diyebilmektir. Devlet Millet ele ele vererek Çin’in tuzağını deşifre edelim, bizi bir birimize düşürmesine izin vermeyelim. Sinsi planlarını bozalım.

Allah Türk Devletimizi ilelebed payidar ve daima güçlü kılsın !

Aziz Türkiyemiz ne kadar güçlü olursa biz Doğu Türkistanlıların derin acımız o kadar azalır !

Kaynak : Sayın yazarın sosyal medya hesabından alınmıştır.

Share
672 Kez Görüntülendi.