logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN VE UYGUR TÜRKLERİNİN TÜRK TARİH VE KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ

Genel Başkanlığını Prof.Dr.Alparslan Ceylan(Halen Türkiye Kırgizistan  Manas  Üniversitesi  Rektörü)’ın Başkanlığının yaptığı Erzurum merkezli Güneş Vakfı tarafından 2013 yılında Erzurum’da düzenlenen  Bilgi  Şöleninde sunduğumuz bu bildiriyi   yıllar sonra Eşim Nurale Göktürk’ün  sosyal medya sayfasında tesadüfen rastladım. Bilgisayarım çöktüğü için  bu bildiri metnini kaybetmiştim. Kendisine teşekkür eden ve siz değerli Okuyucularımın bilgilerine sunuyorum.
Güneş Vakfı İlim-Kültür ve Sanat Merkezi
Hamit Göktürk(hgokturk50@ gmail)
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DOĞU TÜRKİSTAN VE UYGUR TÜRKLERİNİN TÜRK TARİH VE KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ 
Doğu Türkistan kavramı, Büyük Türkistan’ın 19.yüzyılda komşuları Çarlık Rusyası ve Çin imparatorluğu tarafından hemen hemen aynı tarihlerde işgal ve istilası sonucunda ortaya çıkmıştır.
Çinliler tarafından işgal edilen Doğu bölümüne Doğu Türkistan denilmektedir.
Ruslarca işgal edilen ve günümüzde Kazakistan, Kırgizistan,Tacikistan,Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetlerinin oluşturduğu topraklar (Türkistan’in batı bölümüne) Batı Türkistan olarak anılmaktadır.
741 yılında meydana gelen Talas Meydan savaşında büyük bir bozguna uğrayan Çinliler ile Türkler arasında 1759 yılına kadar, 1008 yıl süren bir barış dönemi yaşanmıştır. Bu süreçte karşılıklı ticaret ,sosyal ve kültürel ilişkiler gelişmiştir.
1759 yılında meydana gelen ilk Çin istilasından günümüze kadar Doğu Türkistan Türklerinin kurtuluş mücadelesi hız kesmeden sürmektedir.
1860’lı yıllarda Ülke çapında başlayan genel ayaklanma sonucunda ülke istilacılardan kurtarılmış ve  Müslümanların Halifezi ve Osmanlı Padişahi Abdulaziz Han’in Emirülmüminin payesini verdiği  Atalık Gazi  Yakup Han Bedevlet ülkede siyası birliği sağlayarak Doğu Türkistan İslam devletini ilan etmiştir.
Bu devlet Osmanlı imparatorluğu, İngiliz İmparatorluğu ve Çarlık Rusyası tarafından resmen tanınmıştır. Çin devleti ise,bu ülkelere Doğu Türkistan İslam devletine saldırmayacağını taahhüt etmiştir.
Ülkenin tarihi ve coğrafi adı; l877 yılındaki Çin-Mançu istilasından sonra 1884’te Çince ”Yeni Toprak “ anlamına gelen “ ŞİNCANG” olarak değiştirilmiştir.
1930’lu yıllarda ülkede istilacıların zulüm ve baskılarına karşı meydana gelen genel ayaklanma neticesinde 12 Kasım 1933’de Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam cumhuriyeti ilan edilmiştir.
2.Dünya savaşının sonlarına doğru ülkede işgalcilere karşı başlayan topyekün Halk ayaklanması sonucunda “Azatlık Teşkilatı ” milli ve siyasi birliği sağlayarak 12 Kasım 1944’te Gulca şehrinde Doğu Türkistan Cumhuriyetini ilan etmiştir. Cungarya Bölgesindeki İli,Altay ve Çöçek Vilayetleri kurtarılmıştır.
Ancak, 2.dünya savaşının galipleri büyük devletlerin Yalta’da dünyayı paylaşmak için yaptıkları konferansta Rusların baskısı ile Doğu Türkistan Çin’in nüfuz bölgesine bırakılmıştır.Ülkenin işgal altındaki diğer bölgelerinin de kurtarılması için Doğu Türkistan Milli Ordusunun ileri harekatı Sovyetlerce durdurulmuştur.
Çin’deki iç savaşta galip gelen Mao Liderliğindeki komünistler Eylül /1949’da Doğu Türkistan sınırlarına dayanmıştır. Doğu Türkistan Liderleri Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin önderliğindeki devlet adamalarımız Sovyet destekli Komünist Çin Kuvvetlerine karşı koymanın büyük katliamlara sebep olabileceği ve zamanın siyasi ortamının de elverişsizliğini göz önünde bulundurarak “Vatan İçin Vatan’dan Ayrılma” kararı almışlardır.
Büyük katliamlar yaparak ülkedeki işgali tamamlayan Komünist Çin yönetimi Ekim/ 1955’te sözde “ŞİNCANG UYGUR ÖZERK BÖLGESİ”nı ilan etmiştir.
DOĞU TÜRKİSTAN’IN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ
Politik ve strateji bilginlerince Asya’nın kalbi (Pivot of Asia) olarak nitelendirilen bu ülke, jeopolitik ve jeostratejik konumu, fiziki coğrafyası, tarihi geçmişi, etnik yapısı, kültürel değerleri ve dini inançları ile Türk – İslam dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır.
Doğu Türkistan,Türk tarihinde Orta Asya’da kurulan bütün Türk devletlerinin merkezi olmuş veya bu devletlerin bünyesinde yer alarak coğrafi ve strateji önemini her zaman korumuştur.
Doğu Türkistan etrafı dünyanın en yüksek dağları ile çevrilmiş olup,doğu sınırı 500 km. derinliğindeki bir çöl ile Çin’den ayrılan kapalı ve doğal korunaklı bir bölgedir. Ülkenin siyasi geleceğinin belirlenmesinde ve uluslar arası ilişkilerde bu stratejik özelliği belirleyici bir rol oynamıştır. Tarihte Doğu Türkistan’a hakim olan bir devlet, bütün Orta Asya ve Türkistan coğrafyasına hükmetmiştir. Doğu Türkistan, günümüzde Çin’in batıya açılan kapısı durumunda olup, hayatı önem arz etmektedir.
Doğu Türkistan 1,8 milyon Km.2 yüz ölçümü ile  toprak büyüklüğü bakımından Türk dünyasında Kazakistan’dan sonra ile 2. nüfus bakımından ise, Türkiye ve Birleşik Azerbaycan’dan sonra 3. sırada yer almaktadır.
Doğu Türkistan ekonomik yönden de Türk dünyasının en zengin bölgelerinden biridir.
Çin genelinde bulunan 164 elementin 148’i Doğu Türkistan’dan çıkarılmaktadır. Çin yönetiminin verilerine göre ülkede 120 milyar ton petrol 2 Trilyon M3.doğal gaz 200 milyar ton kömür rezervi keşfedilmiştir. Bunun yanında önemli miktarda demir, uranyum,altın, gümüş, yeşim taşı(Kaştaşı) Volfrom Vb.stratejik maden rezervleri de tesbit edilmiş bulunmaktadır.
Tarım alanlarının büyüklüğü, geleneksel olarak yetiştirilen endüstriyel ve tahıl ürünleri ile hayvansal üretim bakımından ülke,Çin’in bir çeşit pamuk,et gıda,sebze ve meyva üssü haline gelmiştir. İklimin elverişli olması ve yaz aylarının uzun sürmesi nedeni ile yılda 3 kez ürün alınabilen dünyanın nadir bölgelerdendir.
Doğu Türkistan’da bugün 27 milyon Uygur Türkü,2 milyon Kazak Türkü,300 bin Kırgız Türkü olmak üzere Özbek,Tatar,Salur Vd.Türk boyları olmak üzere 30 milyon Türk’ün yaşadığı tahmin edilmektedir.
Doğu Türkistan dışında Türkistan Cumhuriyetlerinden Kazakistan’da 250 bin, Kırgizistan’da 50 bin Özbekistan’da 40 bin civarında Uygur Türkü yaşamaktadır. Tacikistan Türkmenistan’da da kesin olmamakla birlikte sayıları on binleri bulan Uygur Türk’nün yaşadığı bilinmektedir. Türkiye’mizde ise, Doğu Türkistan’dan Hindistan’a göç eden 1952 yılında getirilip iskanlı göçmen olarak yerleştirilen büyük çoğunluğu Kazak Türkleri olmak üzere 50 bin civarında Doğu Türkistan Türkü yaşamaktadır.
1980’lı yıllarda Çin’in batıya açılmasından sonra yurt dışına öğrenim ziyaret,ticaret Vb. sebeplerle göç eden ve büyük çoğunluğu aydınların oluşturduğu Uygur Türkleri ABD. AB.ülkeleri Ortadoğu devletleri ile Avustralya’ya yerleşmişlerdir.
DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİNİN GÜNÜMÜZDEKİ SORUNLARI
Çin Yönetimi, M.Ö.2.yüzyılda İmparator Hen Vu Dİ tarafından geliştirilen ve PAX CİNİCA olarak bilinen milli politikaları gereği komşuları olan Türkleri parçalamak ve yok etme projesini sürekli ve adım adım uygulamaktadır..
Üç aşamalı olan bu projeye göre ;
  • Rakiplerin arasına fitne sokarak onları parçalamak
  • Parçalanan Rakiplerden, uzaktaki ile dost olmak. Onun yardım ile yakındakini yok etmek.
  • Daha sonra yalnız kalan uzaktaki düşmanın işini bitirmek şeklinde sistekmli olarak uygulanmaktadır.
Çin’de  İktidara gelen her yeni yönetim bu projeye günün şartlarına göre yeni yöntemler ilave ederek ve geliştirerek icra etmektedir Ancak, Doğu Türkistan’a komşu Kardeş Cumhuriyetlerde yaşayan Soydaşlarımızın son yıllarda Çin’in bu milli projesinin farkına ve bilincine varmış olmaları sevindiricidir.
SORUNLARI
  • Doğu Türkistan Türkleri milli kimlikleri ile ülkelerinin tarihi adını kullanamamaktadır. TÜRK ve DOĞU TÜRKİSTAN kelimeleri yönetimce Terörle eşanlamlı olarak kabul edilmektedir.
  • Sözde Uygur Özerk Bölgesi yönetiminde yetki sorunu vardır. Sözde Özerk bölge yöneticileri Pekin’den atama ile tayin edilmektedir. Halkın bu yönetimi seçme ve seçilme hakkı bulunmamaktadır.
  • Halkın yaşama ve geçim vasıtalarına ve mülklerine zorla el konulmakta, Türk halkı ekonomik olarak etnik ayırımcılığa tabi tutulmaktadır.
  • Yerleşim alanları kitle halinde getirilen Çinli göçmenlere verilmek sureti ile yerli Türk halkı yaşanması güç ve verimsiz alanlara sürülmektedir.
  • Doğu Türkistan’ın zengin yer üstü ve yer altı kaynakları orta çağ sömürge zihniyetine rahmet okutacak tarzda talan edilip Çin’e taşınmaktadır.
  • Ülkenin Kaşgar başta diğer tarihi şehirlerindeki Türk kültür ve medeniyetinin sembolu olan zengin tarihi, dini, milli ve kültürel mirasları sistemli bir şekilde tahrip ve yok edilmektedir .
  • 2002 yılında yürürlüğe konulan “Koş Tillık Maarif”(Çift Dilli Eğitim-Öğretim )uygulaması ile Türk çocuklarına daha ana okulundan itibaren Çince öğretilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
  • Müslüman Türklerin ibadetlerini serbestçe yapabilmeleri yasaktır.
  • Doğu Türkistan Türklerinin en temel hakkı olan aile kurma ve varlığını devam ettirme hürriyeti kısıtlanmakta ve sıkı bir şekilde takip edilmektedir.
  • Doğu Türkistan’dan genellikle kırsal kesimlerde yaşayan ve yaşları 15-25 arasında değişen Türk gençleri sanayi merkezlerinde ucuz iş gücü olarak istihdam edilmek üzere ailelerinden zorla koparılarak Çin’in iç bölgelerine sürgün edilmektedir. Bu uygulamanın gerçek amacı ise, Müslüman-Türk neslini assimile etmektir.
  • Doğu Türkistan’da Orta Okulu tamamlayan Türk öğrenciler Merkezi Çin’deki Çin Liselerinde açılan özel sınıflarda Çince öğretilmek üzere ailelerinden koparılmaktadır.Bu öğrenciler Lise öğrenimlerinin sonunda öğrenim dili tamamen Çince olan Üniversitelere yerleştirilmektedir. Bu uygulamadaki esas amaç  yine  asimilasyondur.
Bu uygulamalar Doğu Türkistan halkının öz yurtlarında giderek azınlığa düşürmekle kalmamakta, topyekün tükenme tehlikesi yaratmaktadır.
Çin’in 05 Temmuz 2009 Urumçi Katliamı 
Doğu Türkistan’da 63 yıldır sürdürülen baskı,zulüm ve bu insanlık dışı uygulamalar neticesinde 05 Temmuz 2009’da büyük bir genel halk ayaklanması meydana gelmiştir. Çıkan olaylar neticesinde resmi rakamlara göre 200 kişi öldürülmüş ve 1800 kişi yaralanmıştır. Gerçekte ise,ölü sayısı binlerle,yaralı sayısının ise on binlerce olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca,toplu tutuklamalar sonucunda on binlerce Türk genci gözlem altına alınmış, aradan üç yıl geçmesine rağmen mahkeme önüne çıkarılmamış olup, akibetleri bilinmemektedir.
Hak aramanın, ifade özgürlüğünün ve kendi topraklarında huzur içinde yaşama talebinin asgari bir insan hakkı olarak kabul edildiği günümüzde , işgal yönetimi Türklerin en küçük bir ifade özgürlüğü ve hak arama hakkına izin vermediği gibi,bu masum talepleri aşırı güç ve devlet terörü yöntemleri kullanarak acımasızca bastırmaktadır.
UYGUR TÜRKLERİNİN TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYETİNDEKİ YERİ
Doğu Türkistan,Türk Milletinin ilk ana yurdu, kültür ve medeniyetimizin ilk şekillendiği coğrafyanın merkezinde yer almaktadır. Uygur Türkleri ise, ilk yerleşik hayata geçen Türk topluluklarından biridi.
Bilindiği üzere; kültür ve medeniyet insanların toplu halde ve yerleşik olarak yaşadığı mekanlarda yani şehirlerde şekillenir.
İlk Müslüman Türk devleti Karahanlı Devleti bu topraklarda kurulmuş ve Türk milletinin islamla şereflenmesini temin etmiştir.
Doğu Türkistan’da Teklamekan çölünde son yıllarda bulunan tarihi Türk şehir harabeleri, arkeolojik buluntular, tarihi belgeler, kaya ve duvar resimleri, mumyalanmış insan cesetleri ve bunların gömülü olduğu mezarlarda bulunan çeşitli nesneler, atalarımızın binlerce yıl önce bu bölgede kendine özgü, parlak, ihtişamlı bir kültür ve medeniyet meydana getirdiğini kanıtlamaktadır.
KARİZ SU SİSTEMİ : 2500 yıl önce modern bir sulama sistemi olarak inşa edilen, halen bölge insanına katma değer teminini sürdüren ve Turfan-Kumul Bostan Kültürünü oluşturan Turfan’daki Karız (Sulama) sistemi insanlık ve Türk kültürünün anıt eserlerden biridir. Bu eser de 2006’da BM.UNESCO Teşkilatınca insanlığın Ortak Maddi Mirası listesine alınmıştır.
TÜRK DİLİ VE DÜŞÜNCESİNİN ÖNCÜLERİ :
Türk Milletinin kültür, sanat ve edebiyatta ,fikir hayatında insanlık alemine örnek gösterebileceği temel eserlerin yazarları ve ustaları Doğu Türkistan’da yetişmişlerdir.
Türk düşünce ve felsefesinin temel eserlerinden sayılan Kutatgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacip, Divan-i Lugat-Tit Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut ile birlikte şaheserlerini Doğu Türkistan’da kaleme almışlardır. Bu mübarek zatların mezarları Doğu Türkistan’da olup, halen bu topraklarda ebedi uykusunu uyumaktadırlar.
TÜRK MUSİKİSİNİN ŞAHESERİ 12 MUKAM : Türk kültür ve sanatının şaheseri, Türk musikisinin temeli olarak kabul edilen 12 Mukam, daha 15.yüzyılda Saidiye Hanlığının Hanışı(Hanım Sultanı) Melike Amannisa Hanım’ın önderliğinde, ünlü müzik bilgini Kadir Han Yarkentlı ve arkadaşları tarafından sistemleştirilmiştir.
Azerbaycan ve Özbekistan’da da çok iyi bilinen ve icra edilen mukam,Türk halkının tarihi geçmişini ve ve hayatının bütün safhalarını müzik dili ile anlatan edebi bir kamustur.
Mukam, hayatın güzelliklerini, tarihi zaferler ile yenilgileri, kaygı ve hasretleri, dilek ve istekleri, muhabbet sevinç(şadlik) ve kaygıları geleceğe dönük düşünceleri müzik, güzel sözler ve çeşitli nefis figürlerle (Oyunlar) ile ifade etmektir.
Mukamlar, tarih gelişime paralel olarak, bir çok Türk bestekarlar, söz ustaları, hanende ve sazendeler(Okuyucu ve ve saz ustaları) tarafından icat edilen ortak halk musikisidir.
12 mukam,360 ahenk(bir birine benzemeyen beste= ses sistemi) 4492 mısra şiirden müteşekkil olup, tümü yaklaşık 30 saatte icra edilebilen bir dev eserdir. İcra edilen eserler Nevai, Fuzuli, Camii,Hüseyin Baykara, Muhammed Zahiruddin Babürşah, Saidiye Devleti Hakanı Abdurreşit Han, Melike Amannisa Hanım Nefisi Vb. klasik Türk şairlerinin şiirlerinden ve tarihi Türk destanlarından meydana gelmektedir.
Bu mucizevi eser,2005 yılında BM. Sanat Tarih ve Kültür Teşkilatı(UNESCO) tarafından insanlığın maddi olmayan Ortak Mirasi olarak ilan edilmiştir.
Karahanlı Devleti Şehzadelerinden devlet adamı ve Büyük Bilgin Modern sözlük biliminin kurucusu Türk dilinin şaheseri Divan-İ Lugat-İt Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut , BM.UNESCO Teşkilatı tarafından İnsanlığın ortak değeri olarak kabul edilmiş, 2008 yılı da Kaşgarlı Mahmut yılı ilan edilmiştir.
MEŞREP : Türkiye’mizde Çankırı   ve Denizli yöresinde halen devam ettirilen Yaren Meclisinin bir benzeri ve temeli olan Meşrep yine  UNESCO  Teşkilatınca 2009 yılında İnsanlığın Ortak Mirası olarak kabul edilmiştir.
Meşrep  Uygur Türklerinin eğitim ve sosyal yaşamı için çok önemli bir kurum ve olgudur. Uygur Türkleri bu önemi şu ata sözü ile vurgulamışlardır:  “Balangnı ya Meşrep’ke veya Mektepke ber = Çocuğunu ya Meşrep Meclisine gönder veya Okula yolla”
DOĞU TÜRKİSTAN – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Doğu Türkistan coğrafi olarak Türkiye’ye çok uzaktır. Ancak manevi ve gönül bağı olarak Türkiye’ye çok yakındır
Doğu Türkistan Türkleri tarihin her devresinde yönünü daima batıya yanı Türkiye’ye çevirmiştir. Gerek İmparatorluk Türkiye’sinde, gerekse Cumhuriyeti döneminde ilişkiler hiçbir zaman kesilmemiştir. Uygur Türkleri sevincini, kaderini ve duygu ve düşüncelerini ilk önce Anadolu’daki kardeşleri ile paylaşmaya çalışmıştır. Türk Milletine ve Türkiye’ye daima ve içten bağlı kalmışlardır.
Doğu Türkistan Türklerinde tarihten beri “IŞIK TÜRKİYE’DEN GELİR.” inancı hakim olmuştur. Doğu Türkistan Türkleri geleceğini ve umudunu daima Anadolu’da aramıştır.
Aslen Kaşgarlı bir Uygur Türkü olan Tarikat ve Kanaat önderi Sadrettin Kaşgarı 1750’lı yıllarda Kaşgar’dan İstanbul’un gelerek Eyyüp semtinde Kaşgar Tekkesi ve Kaşgarlı dergahını kurmuştur. Dergah halen irşat görevine devam etmektedir.
1863’te Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan(Kaşgariya)İslam Devletinin Hükümdarı Muhammed Yakup Han Bedevlet,devletinin ilan ettikten sonra ilk icraat olarak Osmanlı devletine tabii olduğunu bildirmiştir. Hutbeyi Dünya Müslümanlarının Halifesi ve Osmanlı Sultanı Sultan Abdulaziz Han adına okutmuş ve para bastırmıştır.Yeğeni Seyit Muhammed Yakup Han Töre’yi Sultan Abdulaziz Han nezdine fevkelade elçi olarak yollamıştır. Osmanlı devleti Muhammed Yakup Han’in bu jestine karşılık,kendisine Emirulmüminin ve  ünvanını  vermiştir.
1906 yılında İstanbul’a gelen Kumul ve Tufan Kadıları Halife Sultan 2. Abdulhamit Han’a bir rapor takdim etmiştir.Raporda Doğu Türkistan’da Hilafet Makamını yanı İstanbul’u ziyaret edilmeden yapılan hac ibadetinin eksik sayıldığı kanaatının hakım olduğunu, Hutbe’nın Halife adına okunduğunu bildirmektedir.
1907 yılında Doğu Türkistan’da Yakup Han Bedevlet devrini anlatan bir tarih kitabı yazan Molla Musa Sayramı eserini Müslümanların Halifesi ve Osmanlı Hakanı Sultan 2.Abdulhamit’a atfetmiş ve esere Tarihi Hamidi adını vermiştir.
1933’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti Dış işleri bakanı Kasım Can Hacı Hindistan’in Bombay şehrinden Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e telgraf çekerek “Gökbayrak’tan Albayrağa Selam olsun” cümleleri ile başlayan bir mesajla yeni bir Türk devletinin kurulduğu müjdesini iletmiştir.
Ayrıca,bu devletin Başbakanı Sabit Abdulbaki Damolla devleti ilan etmeden önce 1932 ‘de Türkiye’ye gelmiş ve istişarelerde bulunmuştur. Devletin adının Uyguristan değil, Doğu Türkistan ve milli bayrağının Ayyıldızlı Gökbayrak olması bunun sonucudur.
19.yüzyılda başlayan eğitim ve öğretim faaliyetleri neticesinde onlarca Doğu Türkistanlı genç İstanbul’da tahsil görerek ülkelerine dönmüştür. Bu aydınlar Doğu Türkistan Türklerinin hak arama mücadelesinde, aydınlanmasında ve Türkiye ile olan ilişkilerde daima köprü görevi üstlenmişlerdir.
40 yıl aradan sonra 1986’da Doğu Türkistan’dan Hacca gelen Hacı adayları İstanbul’a gelmiş ve buradan hacca gitmiştir.2006’a kadar devam eden İstanbul üzerinden yapılan hac yolculuğu ile binlerce Doğu Türkistanlı Türkiye’yi tanımak ve Türkiyeli kardeşlerimizle kucaklaşmak mutluluğunu tatmışlardır.
DOĞU TÜRKİSTAN’A ZİYARETLER
Türkiye’den Doğu Türkistan’a resmi düzeyde ilk ziyaret,Mayıs 2002’de Zamanın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı sayın Dr.Devlet Bahçeli tarafından gerçekleştirilmiştir. Sayın Bahçeli Urumçı ve Kaşgar’da Kardeşlerimiz ile kucaklaşmış ve Yusuf Hacip ile Kaşgarlı Mahmut’un kabirlerini ziyaret ederek dua etmiş ve bin yıllık hasreti bir nebze olsa da gidermiştir.
Haziran/2009 ‘da Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı seviyesinde ilk ziyaretini gerçekleştirmiştir.Urumçi’de soydaşlarımız ile hasret gidermiş ve Kardeşlerimizin yaralı yüreklerine merhem olmuştur.A yrıca,onların dayanma gücünü, ilham ve umut kaynağını bir kez daha takviye etmiştir.
Ağustos/2009’da Ekonomi Bakanı sayın Zafer Çağlayan devletimiz adına 5 Eylül katliamından dolayı Kardeşlerimize geçmiş olsun ziyareti gerçekleştirmiştir.
Ekim/2010’da Dış İşleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu şanlı Ayyıldızlı Bayrağımızı taşıyan özel uçağı ile Urumçi’yi ziyaret etmiştir. Mazlum ve mahzun Kardeşlerimiz ile birlikte  tarihi ve sembol Eyidgah Camisinde Cuma namazı kılmış, dua etmiş ve yaralı Kardeşlerimizin yalnız olmadığını göstermiştir.
Nisan/2012’de Sayın Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan, bakanlarımız kalabalık bir işadamı ve medya mensupları ile Urumçi’ye gitmiştir. Kardeşlerimiz ile kucaklaşmış, Camii’de birlikte namaz kılmıştır.Bu tarihi ziyaretin Doğu Türkistan halkının moralını, direnme güç ve azmini güçlendirdiğinden hiç şüphemiz yoktur.
DOĞU TÜRKİSTAN’DA TÜRKİYE GERÇEĞİ
Bugün Doğu Türkistan’da bütün menfi tutum ve engellemelere rağmen,bir Türkiye gerçeği oluşmuş durumdadır. Türkiye’de üretilen  kıyafetler  giymek, Türk usulu  ince belli bardaklarda çay içmek, Türkçe yemekler yemek kardeşlerimiz için bir prestij ve övünç vesilesi olmaktadır.
Türk Tv.larında yayınlanan  Türk tarihini anlatan diziler DVD fomatında binlerce nüsha çoğaltılarak yayınlandığı günün ertesi(saat farkından dolayı) piyasaya sürülmektedir. Özellikle 2009’daki olaylardan sonra Türkiye kamu oyunda oluşan destek ve Çin Yönetimine duyulan öfke sonucu ülke çapında büyük protesto ve destek gösterilerinin yapıldığını artık, Doğu Türkistan Türkleri bilmektedir.
Bu tepkilere tercüman olarak Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’in  sarfettiği “ Urumçi’de olanlar  Adeta Soykırımdır !” ifadesi Doğu Türkistan davası bakımından bir milat olmuştur. Doğu Türkistanlı Kardeşlerimiz artık, kendilerinin sahipsiz olmadıklarını, arkalarında 70 milyonluk dev bir desteğin olduğunu bilmektedir.
Ayrıca,TBMM.de Milletvekillerimiz hemen hemen her dönem Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini sürekli gündeme taşımaktadırlar.
Uluslar arası konferans ve etkinliklerde,Sivil Toplum Kuruluşlarının düzenlediği çeşitli etkinliklerde Doğu Türkistan meselesi sürekli gündeme getirilmektedir.
16-20 Mayıs 2012 tarihleri arasında Japonya Parlementosunun ev sahipliğinde yapılan 4.Dünya Uygur Kurultayına  TBMM.üyesi 3 Milletvekilimiz iştirak etmiştir. Yaptıkları konuşmalarla davamıza büyük destek vermiştir.
2 yıl önce Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye turistik geziler başlamıştır. Urumçi ile İstanbul arasında haftada üc kez uçak seferi vardır.Ayda en az 200 Doğu Türkistan Türkü 7-10 gün süre ile Türkiye’de kalmakta İstanbul başta olmak üzere bir çok şehrimizi gezmekte ve turistik bölgelerimiz ile Çanakkale şehitliklerimizi ziyaret etmektedir. Şimdiye kadar 15 bin civarında Uygur Türkü’nün Türkiye’ye geldiği tahmin edilmektedir. Ayrıca, Ülkemizden de aydınlarımız,ilim adamlarımız ve araştırmacılarımız Doğu Türkistan’ı ziyaret etmektedir.
Her hafta İstanbul’dan yaklaşık 80 – 100 ton civarında giyim ve ev tekstil ürünleri,ziynet eşyaları ve bakım ve kozmetık ürünleri uçaklarla Urumçi’ye taşınmaktadır. Ülkemizde çeşitli Firmalarca üretilen bisküvi ve şekerlemeler Doğu Türkistan’ın en ücra köşesindeki köy bakkallarında satılmaktadır. Kardeşlerimiz daha çocukluk çağında Türk malı gıdalar tüketerek Türkiye’yi tanımaktadır.
Diyanet İşleri Başkanımız geçenlerde Çin’e yaptığı resmi bir gezide Din adamlarının Türkiye’de eğitilmesi için bir protokol imzalamıştır. Önümüzdeki yıllarda Uygur,Kazak ve Kırgiz Türkü din adamlarımız Türkiye’ye gelecekler ve eğitimini sürdürüp ülkelerine döneceklerdir.
Ben bu bildiri ile var olma mücadelesi vermekte olan Doğu Türkistanlı Kardeşlerim hakkında pratik ve son bilgiler vermeye gayret ettim. Bir nebze de olsa bunun sizlerin anlayışı ve katkısı ile yerine getirebildi isem, kendimi bahtiyar addeceğim.
Engin sabır ve tahammülünüze teşekkür eder, Doğu Türkistanlı Kardeşlerinizi daima  gündemde  tutarak unutmamanızı ve dualarınızla destek vermelerinizi diler, saygılarımı sunarım.
Share
15113 Kez Görüntülendi.