Son Dakika
Prof.Dr. Ahmet TAŞAĞIL
Doğu Türkistan’da, Türk kültürünün en zengin hazinelerini taşıyan şehirler bulunmaktadır. Bu şehirler, tarihin en eski çağlarından günümüze ulaşan birer köprü durumundadırlar. Orta Asya Türk tarihinin günümüze yansımalarını Doğu Türkistan’ın söz konusu müstesna beldelerinde bulabiliyoruz. Eski Türklerin yerleşik kültürlerde de dünya çapında verdiği örnekleri görmekteyiz. Aslında Çin’in, batıya açılan kapısı Tunhuang’dan başlayarak, Hazar denizine, hatta Karadeniz’e kadar uzanan sahada birçok eski Türk kültür merkezi tesis edilmişti. Bunla¬rın daha önce Türkleşenleri Doğu Türkistan‘da kurulanlardır. Bir bakıma Doğu Türkistan yerleşik Türklüğün en eski yurdu sayılır. Hami (Barköl, Kumul), Turfan (Beşbalık, Koço, Kao Ch’ang), Karaşar, Kuca, Aksu, Kaşgar, Hoten ve Çerçen, çevreleriyle birlikte milâddan önceki çağlardan itibaren günümüze dek varlığını sürdüren şehirlerdir. Bunlar zaman zaman şehir devletleri haline gelip Orta Asya tarihinde söz sahibi oldular.
Sandıklar dolusu yazmalar Avrupa’ya kaçırılıyor
Biz burada Hoten şehrinin, en eski çağlardan modern zamanlara kadar olan tarihini incelemeye çalışacağız.Araştırmamızı yaparken, Hoten hakkında en orijinal bilgilere sahip Çin kaynaklarına başvurduk. Milâddan önceki Han hanedanından Ming hanedanına kadar bütün resmî tarihlerde Hoten’e ait müstakil bölümler vardır. Bu bir bakıma Hoten’e, Çinlilerin çağlar boyu verdiği önemi göstermektedir. Tarihî ipek yolunun üzerinde olmasının büyük önem kazandırdığı Hoten şehri, Orta Asya’da Budizm merkezi olma hüviyetiyle şöhret bulmuştu. Bu özelliği, Hoten’den günümüze çok sayıda arkeolojik ve yazma eser kalmasına sebep olmuştur. Hoten, kurulduğu şehirle birlikte bulunduğu vahaya da ad olmuştur. Topraklarında ve nehirlerinde Asya’nın en güzel yeşim taşı’nın çıkması, Hoten’i meşhur eden bir başka sebep idi. Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki, yüzyılımızın başlarında Doğu Türkistan’ın tarihî zenginliklerine göz diken batılı araştırıcılar, Hoten’i de yağma ettiler.Sandıklar dolusu yazmalar ve diğer tarihî eserler Avrupa müzelerine taşındı.
Coğrafi yapı
Pamir-Altın Dağları silsilesinin kuzeyinde bulunan Hoten vahası, 1300-1500 m. yüksekliğindedir. Tarım ırmağının bir kolu olan Hoten-Derya’nın orta bölümünde 1600 km Tik bir alanı işgal etmektedir. Nüfusu hakkında kesin rakam vermek mümkün olmayan Hoten’in 1964 yılma göre şehir insan sayısı 50 bin idi. Genel nüfusu çevresiyle birlikte tahminen 300 binden fazladır. 1984 yılı itibariyle Hoten’de doğum hızı binde 29.28, ölüm hızı binde 8.95, nüfus artış hızı binde 20.33′tür. Hoten vahasında kmye 100-110 kişi düşmektedir. Hoten-Derya ırmağından açılmış olan kanallar sayesinde toprak sulanmakta ve verimlilik artırılmaktadır. Neticede eski çağlardan beri meyvacılık, bağcılık ve pamukçuluk gelişmiştir. Bunun yanında hayvancılık ve ipekçilik de halkın uğraşları arasındadır. Etraftaki bozkırlarda beslenen koyunlar ve bunların ince yünü meşhurdur. Ekili sahaların nisbeti Hotan vahasında yüzde 40′dır. Hoten’in ilk ismi Yotkan’dır. Aslında bu mevki Hoten’in 11 km. batısında bir köydür. Bu isimden dolayı Çin kaynaklarına Yüt’ien şeklinde geçmiştir. Ayrıca Ch’üsatanna (Hindçe Kustanaka – yerin göğsü), Huanna, Ch’ütan, Yutun ve Hetan gibi isimlerle de zikredilmiştir. (Hsin T’ang Shu 221A, s.6235). İslâm kaynaklarında Hoten, Hotan (Khotanj gibi isimlerle kaydedilmiştir.
Orta Asya’nın merkezi
Milâddan önceki çağlardan itibaren Hoten şehri Budist ve Tibet kültürlerini Ona Asya’ya bağlayan en önemli merkez olarak gelişti. Orta Asya’da ve hatta Batı Çin’de yeşim taşı sadece Hoten’de çıkardı. Şehrin 11 km. doğusundaki Sarı nehir adıyla bilinen Shuchih ırmağı, 8 km. batısında Tali ırmağı vardı. Bu ırmak isimlerinin Hoten dilinde anlamları; doğusundaki Beyaz Yeşim Taşı, batısındaki Yeşil Yeşim Taşıydı ve sonbaharlarda kururlardı. Bu sebepten Çinliler tarih boyunca Hoten’e büyük ehemmiyet vermişler ve yeşim taşı elde etmek için onlarla iyi geçinmeye çalışmışlardı. Diğer taraftan Hindistan ve Tibet’e yakın olması, şehre, bir bakıma Orta Asya’nın merkezi olma fırsatını da kazandırmıştır.
Zengin Arkeolojik miras
Bu yüzyılın başlarında Hoten vahasında, Macar asıllı İngiliz Aurel Stein tarafından yapılan kazılarda birçok arkeolojik kalıntı ve ağaç levhalar üzeri¬ne yazılmış el yazması ortaya çıkarılmıştır. A. Stein, ele geçirdiği yüzlerce sandık el yazmalarını İngiltere’ye taşımıştır. Bulunan metinlerin bir kısmı Budizm dini’yle ilgili olup, Sanskritçe’dir. Mektupların dili ise Praktikçedir. (Hindçe’nin bir dialekti). Aslında ilk yazılı vesikalar Hindçe’nin bir diyalekti ile yazılmış iken sonraları İran etkili An dili görülmektedir. Söz konusu harabeler bugünkü Hoten’in 8.5 km. batısındadır. Harabeler arasında yüzden fazla manastır vardır. Bulunan en eski abide M.S. 269 yılına aittir. Yapılan kazılar neticesinde yer altından, manastırların yanında keşiş hücreleri de çıkmıştır. Burada bulunan eserler dinî sanatın her unsurunu ve Hind, Çin, Greko-Budist sanatının özelliklerini taşımaktadır. Ravak bölgesinde yapılan kazılarda meydana çıkan eserlerde, elbise kıvrımlarının Yunanlı şekilleri göze çarpmaktadır. Yotkan ve Niya harabelerinde bilhassa, elinde şimşek ve kalkanla Pallas Athene ile Eros, Herakles ve Zeus görünmektedirler. Apollo başlı Budalar da vardır. Meydana çıkarılan, ağaca yazılı eserler, dış biçimleri bakımından, mektup veya resmî vesika olmak”tan başka bir şeye benzememektedirler. Bunların çoğu resmî talimatname, diğer önemli bir kısmıysa, resmî muhaberat, idare ve emniyet işleriyle ilgili raporlar, celp kağıtları, şikayetler, tevkif müzekkireleri, muhasebe evrakı, amele defterleri ve hesap pusulalarıdır. Bu çağlarda bunlara benzer evrak Hindistan’da dahi ele geçmediği için, Hoten’de bulunan adı geçen levhalar çok değerlidir.
Çin’de Türkistan etkisi
T’ang hanedanlığı (M. S. 618-907) zamanında Pochihna ve oğlu Weich’ih iseng gibi iki büyük ressam çok meşhurdular. 630 yılında Hoten kralı tarafından Çin başkenti Ch’angan’a gönderildiler ve bu alanda temayüz ettiler. Çin de, bu Hoten’li sanatçılar sayesinde Türkistan etkisi başladı. Çin başkentine en iyi atlar Fergana ve Hoten’den getiriliyordu. Milâddan önce 138-126 yılları arasında, batı aleminin zenginliklerinin keşfiyle birlikte, bu yöne doğru gelişen istilalar neticesinde Çin hakimiyeti, Hoten’e kadar ulaşmıştı. Bu arada, binlerce yıl uzak batı alemiyle münasebeti kuracak olan ipek yolu açıldı, Çin’in batısındaki Tunhuang’dan, batıya doğru uzanan ipek yollarından biri, Hoten‘den geçiyordu. Diğeri ise, Tanrı Dağlarından geçmekteydi. Ancak, bundan çok daha önceleri, Türk kavimleri bu bölgeleri ellerine geçirmişlerdi.
Hun hakimiyeti Orta Asya’yı kapladığından Hoten de, bu devlete bağlanmıştı. Milâttan sonra 46 yılında Hoten gibi ticaret şehirlerinin iç işlerine karışmamaya başlayan Hun’lar, daha sonra Yarkend’lilerin Hoten’i baskı altında alması üzerine, Hoten’i destekleyip, Yarkend’lilerin mağlup olmasını sağladılar. M. S. 61 yılında, kuvvetlenen Hoten, Yarkend krallığını hakimiyeti altına aldı. Bu arada onların otuz bin askere ulaşmaları, Hunların dikkatini çekmişti. Bu sebeple Hoten’in üzerine yürüdüler. Çok miktarda halı ve ipekli hediyenin gönderilmesi ve teslim olunması karşılığında barış yaptılar. M.S. 74 yılında Çinliler, Doğu Türkistan’a doğru yönelince Hoten onların hâkimiyetine girdi. M.S. 114′ü takıp eden yıllarda Kaşgar krallığının kuvvetlenmesi üzerine Hoten, artık eski önemini yitirmişti. Gök-Türk hâkimiyeti Orta Asya’da tesis edildiğinde (552) Hoten, Batı Gök-Türkleri’ne tabî oldu. Türkistan’daki diğer küçük devletler gibi Hoten de Gök-Türkler’e yıllık vergi veriyordu. 630 yılında I. Gök-Türk devleti yıkıldığında Hoten, Çin’deki T’ang hanedanlığına itaat etti. Bu dönemde Hoten şehrinde Türk adetlerinin çok yerleştiğini gören Çinliler, halk yadırgamasın diye tayin ettikleri valiye Türk unvanı vermişlerdi.
Etiketler: Dünya » Genel
BENZER HABERLER