Son Dakika
Dünya Uygur Kurultayı Genel Başkanı Dolkun İsa’nin Aksu kentinde yaşayan Annesi Ayhan Ana geçtiğimiz yıl Çinli işgalcılarca tutuklanmış ve kapatıldığı Çin Nazi Kamplarında şehit edilmişti.Ayhan Ana’nın kendisini sorgulayan Çinli İşkence Ustalarına “Oğlumun Yaptıklarından Gurur Duyuyorum ! ” sözlerini haykırdığı açıklandı.
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)
“Bir gün sılaya geldiğimde
Bir şeyler sezersen halimde
Hiç şaşmayasın anacağım
Başımı koyup dizlerine
Uzun uzun ağlayacağım
Bütün insanların yerine” (Uygur Hareketi)
Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Dolkun İsa, eğer bir gün nasip olsaydı ve annesini hayatta iken görebilseydi O da tıpkı Cahit Sıtkı Tarancı’nın bu şiirindeki gibi başını kıymetli validesinin dizlerine koyar Uygur halkının çektiği çileler karşısında uzun uzun ağlayacaktı. Ancak, Dolkun İsa değil annesini dünya gözü ile görüp başını onun dizlerine yaslamak onun vefat ettiği haberini bile günler sonra yakınları vasıtası ile öğrenecekti. Doğu Türkistan davası uğruna şehit olan Ayhan Mehmet Hanımefendi’nin hayatı Uygur nesline ışık tutuyor.
Kurtuluş savaşının hafızalara kazınan en elemli aynı zamanda vatan sevgisi için canlarından çok sevdikleri annelerin fedakarlığını gösteren hadiselerden biri Bilecik İstasyonu’nda yaşanmıştır. Cepheye gidecek askerler birer ikişer trene binerken istasyonda başında beyaz yaşmağıyla yaşlı bir kadın belirir elinde bastonu ile. Aslan köylü kadın, oğlu Hüseyin’e bakınmaktadır. Son defa oğlunu görmek için ta köyünden kalkıp gelmiştir. Yorgundur ama başı diktir. Oğluna tarihin yapraklarına altın harflerle yazılan şu sözleri söyler, “Hüseyin’im, yavrum benim! Babanı Dömeteke’de, dayını Şıpka’da, iki ağabeyini de Çanakkale’de şehit verdim. Sen benim son can yongamsın, sen de dönmezsen anan ömrünü yapa yalnız geçirecek. Tarlayı bu yaşlı anan sürecek, ekini kendi ekecek ama olsun, ben bunlara da katlanırım. Git oğlum git! Minareler ezansız, camiler Kur’ansız, Vatan bayraksız kalacaksa seni de istemiyorum, sen de git Hüseyin’im” Aslan Köylü Hüseyin kurtuluş mücadelesi sırasında şehit olur.
Aradan yaklaşık 80 yıl geçtikten sonra yine bir Türk kadını yeni bir destan daha yazar. Doğu Türkistan’ın Aksu bölgesinin Kelpin kentinden Ayhan Mehmet hanımefendi oğlunu Çin mezalimine karşı mücadele etmek için oğlu Dolkun İsa’yı gönderir gurbet illere. Oğlunu takip eden Kızıl Yılanın polisleri evin kapısına dayandığında da “Oğlumun yaptıklarından gurur duyuyorum” diye haykırır. Ancak kaderin cilvesi şehitlik mertebesine ulaşan evlat değil anadır. Ayhan Memet Hanımefendi Komünist Parti’nin toplama kamplarında şehit olur. Dolkun İsa, Doğu Türkistan davası yolunda feda ettiği annesinin şehadetini dahi günler sonra haber alır. Anne kaybının üzüntüsünü bastırarak mücadeleye devam edeceğini söyleyen İsa, “Onun ölümünden ve Çin’in ona yaptıklarından kaynaklı öfkemi, duyduğum üzüntüyü nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Ancak oğlunun barışçıl insan hakları mücadelesini durdurmak için annesini öldürmek otoriter bir yönetimin en korkakça misilleme şeklidir” der.
Ayhan Memet hanımefendi, Doğu Türkistan’ın Aksu bölgesinde 1940 yılında dünyaya gelir. Komünist Çin Partisi’nin işgalinden tam 9 yıl önce. 1949 yılında başlayan Çin işgalinin Müslüman Uygur Türklerine yönelik zulmüne her dönem tanıklık etmiştir. Isa Memet beyefendi ile evlenen Ayhan Memet, 2 Eylül 1967 yılında Dolkun İsa’yı dünyaya getirir. Dolkun ve diğer çocuklarını örnek birer insan olarak yetiştirmek için bütün hayatını feda eder. Dolkun Isa, 1987 yılında Xinjiang Üniversitesi’nde Fen ve Medeniyet Öğrenci Cemiyeti’ni kurduğunda yine ona en büyük desteği o verir. Dolkun’un Uygur halkına ve geleceğine sahip çıkmak için başlattığı bu mücadele hemen Komünist Parti’nin dikkatini çeker. Çünkü Cemiyetin Başkanı Dolkun Isa, Başkan Yardımcısı Rushan Abbas, Genel Sekreteri Waris Abubekir ve arkadaşlari Uygur neslini bilinçlendirme adına ülke çapında bir hareket başlatır. Tiyatro ekipleri kurmuş bu tiyatrolarda gençleri bilinçlendirici oyunlar sergilenir, Abdulhalık Uygur’un vatan sevgisi ve bilinci aşılayan şiirleri okunur. Bununla da yetinilmez ekipler oluşturularak bütün okullar tek tek gezilir ve Han Çinlilerin okulları ile Uygur okullarının durumları incelenir ve Uygur okullarının özellikle geri bırakıldığı tek tek kayda geçirilir. Bütün bu çalışmaları takiben raporlar hazırlanır. Dolkun İsa’nın liderliğindeki öğrenciler, Uygur halkına yönelik bu ayrımcılık ve haksızlığı protesto etmek için 15 Haziran 1988 yılında başkent Urumçi’de büyük bir yürüyüş düzenler. O gün kentteki bütün öğrenciler yürüyüşe katılır başta annesi Ayhan Memet ve diğer vatandaşlar da onları destekler. Yürüyüş korteji Nazirlik önüne kadar gelir ve orada haklarını iletmek için yetkililerle görüşmek ister. Dönemin eğitim işlerinden sorumlu devlet yetkilisi ve Eğitim Naziri Cenabil, öğrenciler ile görüşmeyi zorla kabul eder. Dolkun Isa ve yanındaki birkaç arkadaşı resmi bir heyet olarak Çin tarafı ile masaya oturur ve taleplerini iletir hazırladıkları raporları önlerine koyar. Bu apaçık gerçekler karşısında Çin tarafı, Uygurlara hak ettikleri hakları vermek yerine öğrencilerin liderliğini yapan Dolkun İsa’yı okuldan atar. Bir annenin çocuklarının iyi bir geleceğe sahip olması için hayati önemdeki üniversite hayatının sona ermesini dahi dert etmez Ayhan Memet Hanımefendi. Önemli olan oğlunun mücadeleye devam etmesidir ve O da bunun gereği ona destek olur.
Okuldan uzaklaştırılan Dolkun İsa bir süre sonra Pekin’e taşınır. Orada kaldığı dönem içinde de faaliyetlerine devam eder ancak her geçen gün baskı artmaktadır. Ayhan Memet Hanımefendi ve Dolkun İsa için zor günler gelip çatmıştır artık. Kızıl Zalimin baskıları artınca annesini ziyarete gider Dolkun. Tarihler 1994 yılını göstermektedir ve O’nun için ya orada kalıp hapse düşüp yok olmak ya da yurt dışına gidip Uygur davasının bayraktarlığını yapmak arasına seçim yapma zamanı gelmiştir. Annesi, tıpkı vatan uğruna oğullarını cepheye gönderen anneler gibi oğlunun da artık gitmesini teşvik eder. Ayhan Anne Doğu Türkistan’ın yeniden bağımsız olacağı ve Uygurların memleketlerinde özgür olacakları günlerde oğlu ile buluşacağı ümidiyle oğluna veda eder. Dolkun, önce Türkiye’ye oradan da Almanya’ya gider. Artık Uygurların bağımsızlık mücadelesine batılı ülkelerinde sürdürecektir. Memleketinden ayrıldıktan iki yıl sonra Doğu Türkistanlı gençleri bir araya getirmek için 1996’da Dünya Uygur Gençler Kurultayı’nı kurar. Diasporadaki bütün gençleri vatan davası uğruna mücadele etme amacını taşıyan bu kurultay 2004 yılına kadar faaliyetlerine devam eder. Bu süre içerisine Dolkun, yurt dışındaki bütün önde gelen Uygurlar ile görüşerek Dünya Uygur Kurultayı’nın kurulması çalışmalarına katılır. Bir çok hususta onlara öncülük eder. 2004 yılının Nisan ayında diasporadaki bütün teşkilatları bir araya getirildiği Dünya Uygur Kurultayı ilan edilir. Annesi Ayhan Memet gibi o da mütevazi bir şekilde verdiği mücadelenin gereği kurulmasında büyük emekler sarf ettiği Dünya Uygur Kurultayı’nın başkanlığına aday olmaz. Bu görevi başkalarının yapmasını ister. 2017 yılına kadar teşkilatta aktif olarak görev yapar. 12 Kasım 2017 yılındaki kurultayda üyelerin büyük çoğunluğunun desteği ile Dolkun İsa Başkan seçilir. Oğlunun bu başarısı ve mücadelesinden gurur duyan Ayhan Memet hanımefendi, Çin mezalaminin koyduğu engeller deniyle ona tebrik telefonu dahi açamaz. Araya binlerce kilometre mesafe ve Çin zaliminin ördüğü duvarlar girse de oğlu ile en azından telefonla görüşmeye devam eder fırsat buldukça Ayhan Anne zor günlerde kalbindeki iman ve vatan sevgisi ile ayakta durur.
Komünist Pekin hükümetinin vahşi kapitalist emelleri uğruna Doğu Türkistan’ı ve Uygurları haritadan silmek için her türlü soykırım suçlarını işlemesinin kurbanlarından biri de Ayhan Memet’tir. Zalim ve korkak Komünist Dikta için masum bir kadını hedef almak daha kolaydır ve onlar bu alçakça yönteme başvurur. Oğlu Dolkun’un 1987 yılında kurduğu ilk öğrenci cemiyetinden itibaren sürekli baskıya maruz bırakılır. Polisler devamlı olarak evine gelip oğlu hakkında bilgi almak bahanesiyle onu tehdit eder. Hatta diğer oğlu sırf Dolkun İsa’nın kardeşi diye iki yıl hapis cezasına çarptırılır. Polislerin baskısı arttıkça Ayhan Memet Hanım adı konulmamış bir tecrit yaşamaya başlar. Sadece ve sadece Uygurların haklarını savunan barışçıl eylemler yapan Dolkun İsa Çin tarafından ‘terörist’ ilan edilip hakkında uluslararası arama dahi çıkarılır. Bu haberlerle birlikte mücahit anne üzerindeki baskı daha da artar. Eşi veya kendisi sokağa çıksa artık kimse selam vermez olmuştur. Çünkü onlara selam verenlerin dahi tutuklanıp kamplara gönderildiği bir yerden Aksu. Komünist Diktanın polisleri onlarca yüzlerce defa onu sorguya çeker. Ama O’nun Doğu Türkistan davasına ve oğluna olan desteğini yıkamaz. O, kendisi gibi Çin’in baskısı altında ezilen milyonlarca anneden ve onların örnek aldığı biridir. Kızıl Yılan yönetimi sonunda hem Ayhan Memet’i hem de eşi İsa Memet’i toplama kamplarına sürer. Doğu Türkistan’da insanlar Dolkun İsa’nın ve ailesinin ismini aldıklarında başının belaya gireceklerini bildikleri için onlardan haber almak imkânsız hale gelmiştir. Bu nedenle bu kıymetli anne ve babanın ne zaman kamplara götürüldüğü dahi tam olarak öğrenilememiştir.
Ayhan Memet, oğlu Dolkun’u son kez 2017 yılının Mart ayında arayabilmiştir. O yıl Chen Quanguo’nun parti sekreteri olarak Doğu Türkistan’da görevlendirildiği ve Uygurlar üzerindeki soykırım suçlarına her gün yenilerinin eklenmeye başlandığı dönemdir. Anne oğul arasındaki bu görüşmeden sonra irtibat artık kopmuştur. Komünist Diktanın bu zülmü Dolkun İsa’nın Uygur davasına olan bağlığının azaltmak yerine tam tersine daha da artırır. Ancak anne Ayhan Memet, kamplardaki insanlık dışı şartlara dayanamaz ve hayatını kaybeder şehitlik mertebesine yükselir. Gelin görün ki, Çin zulmü insanları öldürdükten sonra da devam eder. Ayhan Memet’in 17 Mayıs 2018’deki vefat haberi kimseye bildirilmez. Aradan bir ay geçtikten sonra bir akrabası vasıtası ile annesinin kayıp haberini alır Dolkun Isa.
Bugün şeytan ortaya çıksa Çin hükümetinin Uygurlara yaptığını görse onlara talebe olur dedirten yöntemlerle Komünist Parti’nin Müslüman Uygur Türklerine ve diğer Müslümanlara olan zulmü devam etmektedir. Kızıl yılan, kamplara sürüp orada öldürdüğü insanların vefatını bile propaganda amacıyla kullanmaktadır. İşte bu zalimce atılan adımlardan biri Dolkun Isa için başka bir kayıp haberini ulaştırır. Çin devleti destekli Global Times yayın kuruluşu, sözde eğitim gerçekte zulüm kamplarında hayatını kaybeden insanların normal yollardan öldüğüne dair yalan propagandaya Dolkun Isa’nın yakınlarını da zorla alet eder. O yakınlara, kameralar önünde Ayhan Memet’ten sonra Isa Memet’in de normal şekilde hayatını kaybettiği söylettirilir. Bu görüntüyü izleyen Dolkun Isa o zamana kadar babasının vefat ettiğini bilmiyordur. Annesinden sonra hayata bağlayan önemli bir bağ daha kopmuştur. Çünkü Çin’in oluşturduğu bu karanlık bilgi çağında insanlar ölen yakınlarının haberlerini bile alamaz olmuştur.
Uygur Şair Muhammetcan Raşidin’in aşağıdaki dizelerindeki gibi başta Dolkun Isa olmak üzere evlatlarına vatan sevgisini aşılayan Ayhan Memet, kendisi ile birlikte Çin’in baskısı altında kalan milyonlarca Doğu Türkistanlı için örnek bir hayat yaşamış ve gelecek nesillere ilham olmuştur.
Heybetli bu dağlar – vatan dağları
Ataların duruşu o, anaların güzelliği
Taşları tûti, pınarları süt,
Dağlardan başladım vatanı sevmeye
Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Dolkun Isa da “Annemin yasını sessiz bir şekilde tutacağım ve bu barışçıl mücadeleme devam edeceğim” diyerek Doğu Türkistan davasına hayatı pahasına sahip çıkacağını bir kez daha vurguluyor.
Etiketler: Çin » Dünya » Eğitim » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » insan hakları » Röportajlar » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER