
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
Uygur çocuklarının Çin hükümeti tarafından yatılı okullara alınarak Çin dili ve kültürü konusunda eğitilmeleri, yurtdışındaki Uygur toplulukları ve Uygurların durumuyla yakından ilgilenen yabancı uzmanlar arasında endişeye neden oluyor. Bu konuyu Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Cornell Üniversitesi’nde antropoloji profesörü ve öğretmen olan Bay Magnus Fiskesio ile konuştuk. Konuşmamızın bir önceki bölümünde Çin hükümetinin 2017 yılında Uygurları büyük çaplı kamplara ve hapishanelere kaçırmasından bu yana Uygur çocuklarını da yatılı okullara topladığını ve onların Uygur kimliğini silmeye yönelik asimilasyon politikaları uyguladığını söylemişti. Uygur çocuklarının karşı karşıya olduğu asimilasyon politikalarının boyutu ve sayısının dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir durum olduğunu kaydetti.
Peki bu asimilasyon politikalarının çocuklar üzerindeki etkileri nelerdir? Konuşmamız sırasında bu konuyu detaylandırarak, çocukları ebeveynlerinden ve akrabalarından alıp yatılı okula göndermenin getirdiği psikolojik travmanın birkaç nesil sürebileceğini söyledi. Dedi ki:
“Yatılı okullarda çocukları ebeveynlerinden ayırmanın hem çocuklar hem de ebeveynleri açısından sonuçları vardır. Uygurlar bu zihinsel şoku yaşıyor. Bu travma hem çocuğunu kaybeden ebeveyn için hem de çocuk için geçerlidir. Yıllar geçtikçe, küçük çocukların anne-babalarına veya büyükanne ve büyükbabalarına dair anıları yavaş yavaş silinebilir ve onlarla ilgili anılar da silikleşebilir. Ancak zihinsel travmanın etkileri kolay kolay ortadan kaybolmaz. Kuzey Amerika’daki Kızılderili çocuklar üzerinde yapılan araştırma sonuçlarında, 17. yüzyılda İngilizlerin Kuzey Amerika’da kurdukları yatılı okullarda ebeveynlerinden ayrılan çocukların, ömür boyu ruhsal travmadan kurtulamadığı biliniyordu. Yine etki o nesille bitmiyor, nesillere aktarılıyor. Çünkü o nesil bu kadar travmatik insanlar tarafından yetiştiriliyor değil mi? Yani Uygurlar bu şokun etkisini birkaç nesil boyunca yaşayabilirler. »
Sayın Magnus’a göre, yaşanan psikolojik travmanın ciddiyeti, Uygurların bir anda yok olabileceği anlamına gelmiyor. Bir milleti asimile etmek, kimliğini yok etmek elbette kolay değil ama bu yatılı okulların Uygurların yeniden ayağa kalkması için bir takım zorluklar yaratması da kaçınılmaz.
Diyor:
“Çin hükümeti onlarca yıldır Uygurların ve Tibetlilerin kimliğini yok etmeye çalışıyor. İngilizce konuşan, Tibetçe konuşamayan ve sadece Çince konuşan insanlar yetiştirmek, onlara tamamen itaat etmek istiyorlar. Şu anda Çin hükümeti bu politikalarının ilk 10 yılını tamamlamak üzere ve kısmi sonuçlar da elde etti. Ama elbette bir milleti yok etmek o kadar kolay olmadığı için durum değişebilir. Bu durumda Uygurların kendi kendilerini tedavi edebileceklerine ve kendilerini yeniden keşfedebileceklerine inanıyorum. Ancak bu yatılı okulların yarattığı ruhsal yaraların ve boşlukların Uygurların ilişkilerini geliştirmesini ve kendilerini geliştirmelerini kolaylaştırmadığı açıktır. »
Sayın Magnus Fiskesio ile görüşmemizde Uygur çocuklarının yatılı okullara gönderilmesi konusunda farklı görüş belirtti. Uygur çocuklarının karşı karşıya kaldığı asimilasyon politikasının sadece dil, din ve kültür kaybıyla sınırlı kalmayabileceğini, buna Uygur kimliğinin kaybının da dahil olabileceğini söyledi. Sorunun toprakla da ilgili olabileceğini söyledi.
Diyor:
“Çin Uygur hükümeti, çocuklarını yatılı okula göndermenin bu çocukların geleceği için faydalı olduğu fikrini savunuyor. Bu çocukların Çince öğrenmeleri halinde gelecekte daha iyi eğitim koşullarına, daha iyi işlere ve daha iyi yaşamlara sahip olacaklarını söyledi ancak bunun Uygur milletinin geleceğine vereceği zarardan bahsetmedi. Çin hükümetinin sömürgeci doğasının hikayenin bir parçası olabileceğini düşünüyorum. 17. yüzyılda İngilizler tarafından Hintli çocukların yatılı okullara alınmasına ilişkin araştırma raporları, bu yatılı okulların Hint topraklarının kamulaştırılmasını kolaylaştırmak için bir araç olarak kullanıldığını ortaya çıkardı. Çünkü o, yeryüzünü araştırıp iyileştirecek bir insan olmayacak değil mi? Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki politikalarının sömürge politikası olduğu ve sömürge rejimi olduğu dikkate alındığında Uygur çocuklarına yönelik politikalarından şüphe edilemez. Uygur çocuklarının kitlesel olarak toplanması ile Uygurların uzun vadede topraklarından sürülmesi arasındaki bağlantı nedir? Henüz bu noktayı gördüğümüzü sanmıyorum. Belki de planın en büyük kısmı bu. »
Sayın Magnus, Uygur çocuklarının karşı karşıya olduğu kitlesel asimilasyon politikasına ilişkin araştırmaların derinleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Konuşmamızın sonunda Çin hükümetinin Uygur çocuklarına yönelik politikalarının, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen “Soykırıma Karşı Bildirge” ve “Çocuk Hakları Bildirgesi” hükümlerinin açık bir ihlali olarak değerlendirildiğini söyledi. böylece Çin hükümetinin bu konudaki bilgilere getirdiği ciddi kısıtlamaları kırarak, bu konunun dünya toplumunun ve ilgili uluslararası kuruluşların dikkatine sunulması gerektiğini vurguladı.