Son Dakika
Şimdi ABD rüyasından uyanıp gözlerimizi bu defa ışığın geldiği canibe, yani Doğu’ya çevirelim ve yıkıldı yıkılıyor denildiği bir çağda Osmanlı misyonunun Pasifik sahillerine nasıl dayandığına şahit olalım. Bakalım, çöken şey, Osmanlı mıdır? Yoksa bugün en üst düzeyde ziyaret edilen Çin işgali altında ki Doğu Türkistan’a Çin’in izin verdiği ölçülerde gerçekleşen ve Çin’e zarar vermeyen bir dış siyaseti gözeten batıcı bakış açısımıdır ?
Tuncay AKSOY
Türkiyenin Doğu Türkistan Politikası !
Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir milyar 300 milyon nüfusu ve hızla büyüyen ekonomisi ile dünyada yer edinmeye çalışan Çin Halk Cumhuriyeti’ne resmi bir ziyarette bulundu. Gül’ün Çin’deki en önemli durağı Uygur Türklerinin yaşadığı Çin işgali altında ki Doğu Türkistan ve bugünkü işgalciler tarafından belirlenmiş başkenti Urumçi oldu.Gül’ün,Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Çin’in Sincang yani (Kazanılmış Ülke) dediği yere yaptığı bu ziyaret, bir ilk olma özelliğini taşıyor.Yani Abdullah Gül, Türkiye’den bu bölgeye giden ilk cumhurbaşkanı.
Şunu unutmamak gereklidir ki,Çin terminolojisinde terör eşittir Uygur’lardır.Ya da açıkçası ABD’nin 11 eylül hadisesinden sonra dünyaya yayılan ve İslami olan her şey, Çin tarafından da terör faaliyeti kapsamında değerlendirilmiştir.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dışişleri bakanı olarak daha önceden gerçekleştirdiği Çin ziyareti sırasında, Çinli yetkililer Türkiye’nin Tayvan (Tek Çin Politikası) ve Doğu Türkistan (Çin’in Toprak Bütünlüğü) meselesi üzerindeki tutumuna teşekkür etmiştir.Bu teşekkür elbette ki, Doğu Türkistanlı Müslüman Uygurların (terörist!) olarak Ecevit-Bahçeli koalisyonunda Çin ile gerçekleşen ikili anlaşmalarla belirlenmesi ile ilişkili olup kesinlikle iyi niyet göstergesi olarak sunulamaz.
Velhasıl,bu anlaşmadan sonra yasal olarak faaliyetlerini sürdüren Türkiyede ki Doğu Türkistan dernekleri bile sıkı bir takibata uğramış ve Çin’in istediği şekilde terör kapsamında değerlendirilmiştir.Yani Ankara, Çin’in Doğu Türkistan hassasiyetine özen göstermiş ve gereken tedbirleri almıştır, ancak Pekin’i yinede rahat ettirememiştir.
Doğu Türkistan siyasî faaliyetinin merkezi konumunda olması gereken Türkiye gerekli olan merkeziyetçilikten uzak olmasına rağmen Pekin’in Ankara’ya olan baskısı halen daha devam etmektedir.Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleşen bu ziyaret esnasında bile Kaşgar veya Doğu Türkistan’ın Çin egemenliğinden uzak bölgeleri değil de Urimçi gibi Çin işgalinin bastırdığı ve egemen olduğu şehrin yine Çin tarafından seçilip Cumhurbaşkanına ziyaret ettirilmesi tesadüfi olamaz.Çin devletinin Doğu Türkistan siyasi çalışmalarının Almanya ve ABD gibi devletlerde yoğunlaşmasından değil Türkiye de bulunmasından oldukça fazla endişelenmesi bile Türkiye’nin Asya-İslam topraklarında ki stratejik konumunu anlatmaya yeterde artar.
*********
Açıkçası Türkiye’nin ne doğu ne de batı Türkistan’a yönelik tutarlı bir politika izlediği söylenemez.Yani Türkiye’nin net bir şekilde belirleyemediği politikasızlığı söz konusudur.Doğusu ve Batısı ile kaynayan bir kazanı andıran Türkistan bugün kurtuluşunu arıyor.Ve bu da her yönü ile din,dil ve ırk bazında tarihi bağlılıkları bulunan Türkiye liderliği ile olacak bir kurtuluşu işaret etmektedir.Bu bölgelere AB-D’ci değil,Müslüman-Türk gözü ile bakan siyasi iradenin bir bütün olarak Türkistan’ın birleşmesini sağlaması mutlaka gereklidir.Bu açıdan da Türkiye’nin Doğu Türkistan politikasına incelediğimizde Uygurları terörist olarak niteleyen Çin ve onunla bu yönde anlaşmaların altına imza atmış Türkiye’nin,Cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleştirdiği Urimçi ziyareti hiçbir önem arzetmemektedir.
Abdullah Gül’ün Çin ziyareti esnasında ‘Uygurlular, Çin ile aramızda dostluk köprüsü rolü oynuyor. Bu rol, ilişkilerimizin çok daha ileri boyutlara taşınmasına katkı sağlayacak’ demiş olması ise basın-yayın tarafından tarihi bir ziyaret olarak nitelenen bu gezide Türkiye’nin Doğu Türkistan politikasında izleyeceği rolün tersi bir açıklama olarak yine tarihe geçmiştir.Çünkü Direnen Doğu Türkistan halkı ile Çin işgalcileri arasında süren kavga bu dostluğu adeta yalanlamaktadır.Çin hiçbir zaman Uygurları dost! Statüsünde görmemiştir ve görmeyecektir de. Doğu Türkistan’a Sincang yani Çin’in kazanılmış ülkesi gözüyle bakanlar her zaman kaybedeceklerdir.Türkiye’nin Tarihi misyonu gereği Doğu Türkistan mutlaka özgürleştirilmelidir.Tarih Türkiye’ye bunu dayatıyor.
Çin’in Uygurlara Bakış Açısı
Çin Uygurları terörist gibi görmesine rağmen, bu etnik azınlığın Pekin ile büyük bir birlik beraberlik ve barış içinde olduğunu dünyaya ilan ediyor. Uygur bölgesinde çok az işbirlikçi Uygur polis var. Sincan’daki Çin Ordusunda zorunlu olarak askere alınan Uygurlar yok gibi.
Ordu yüzde 99 Çinlilerden oluşuyor.Uygurların Din’i açıdan aşağı yukarı bütn özgürlükleri kısıtlanmış durumdadır Uygurların dinine karışmıyor görünüyorsa da politik vaazlara toleransı yok. Tüm camiler kontrol altında. Kontrol edemediği camilerde Çin cuma namazına bile izin vermiyor. Uygurca televizyon kanallarına ve okullarda Uygurcaya izin verdiği halde Sincan’da Çince konuşamayan Uygurlara devlet işlerinde ekmek yok. Ve upuzun idam listelerinin yanında ahlaki olarakta özellikle Uygur kızlarını fuhşiyata iten siyasi bir süreci İşgalci Çin, Doğu Türkistan da yürütmektedir.250 senedir süren çin işgali Doğu Türkistan direnişini tüm bunlara rağmen bitirememiş olmasını ise tamamen Müslüman Türk ruhunun söndürülememiş olmasında aramalıyız.Özellikle Çin sınrında ki ve Türkistan devletlerinde ki Uygurlar yüzünden Kırgızistan,Kazakistan ve Özbekistan gibi devletlerle Çin’in ilişkileri genelde Müslüman Uygurları asimile etmeye yönelik olup bunda da kısmen başarılı olmaktadırlar.Terörist ifadesini bu saydığımız yerlerde de yayma yolunda girişimleri olan Çin’in Türkistan devletlerinde ki etkisi mutlaka kırılmalıdır.
Osmanlı Misyonu Doğu Türkistan’ı Özgürleştirmek üzerine Kurulmuştu.
Yıllardan 1873, aylardan Haziran’dır. Doğu Türkistan’ı Çin istilasından kurtarmak için destansı bir mücadeleye girişen Yakup Han, yeğeni Hoca Töre’yi İstanbul’a elçi olarak gönderir. Hoca Töre, elinde Farsça bir mektupla huzura alınır. Mektupta, Yakup Han’ın, yeryüzündeki Müslümanların koruyucusu olan padişahın engin kanatları altına sığınmaya geldiklerini belirten sözleri, Abdülaziz’in duygulu dünyasında yankılanmakta gecikmemiştir. Nitekim elçinin, mektubu okuduktan sonra sözlü olarak ülkesinin içinde bulunduğu vahim durumu anlatması ve askerî yardım talebinde bulunması üzerine Abdülaziz’in direktifiyle derhal yardım hazırlıklarına başlanır. Dünyada nerede mazlum bir halk varsa, Osmanlı’nın gönlü ve eli oradadır. Hele ki bu halk, Müslüman’sa. Ta Kaşgar’dan kalkıp gelmiş bu mazlum heyetin mi yardım talebini karşılıksız bırakacaktır Osmanlı?
Derhal harekete geçilir ve Tophane Müşiri Ali Said Paşa ile Umum Fabrikalar Nazırı Seyyid Paşa, yardım işini organize etmekle görevlendirilir. İmkânlar mimkânlar önemli değildir. Her şey, bir Müslüman’ın bir nefes daha fazla alabilmesi içindir. Sonunda ‘yardım paketi’ açıklanır: Bütün alet edevatıyla birlikte 6 adet Krupp topu, bin adedi kullanılmış, bin adedi ise yeni olmak üzere toplam 2 bin tüfek ile kapsül ve barut imaline mahsus tezgâh ve diğer aletler. İyi de bu aletleri kimler ve nasıl kullanacaktır? Bu da düşünülmüştür elbet. Mermi imal etmeyi bilmeyen ve hayatlarında ilk defa top kullanacak olan Doğu Türkistanlılara yardımcı olmak ve onları, nizamî bir savaşa hazırlamak için 4 muvazzaf, 4 de emekli subay, Enderunlu Murad Efendi’nin başkanlığında Kaşgar’a gönderilecektir. Adları tarihimize altın harflerle yazılması gereken bu subaylarımızdan 4’ünü biliyoruz: İstihkâm Subayı Ali Kâzım, Piyade Subayı Mehmed Yusuf, Süvari Subayı Çerkes Yusuf ve Topçu Subayı İsmail Hakkı beyler.
Yakup Han’ın 100 pare top atışıyla selamladığı Osmanlı yardım heyeti, bu gelişiyle Orta Asya –Türkistan -İslam alemine adeta yeni bir hayat aşılamıştır. Osmanlı’nın en son günlerinde bile gösterdiği bu gayretler göz önünde bulundurularak Doğu Türkistan’a bakış açımızında gözler önüne serilmesi imkanı vardır.Doğu Türkistan direnişçi Halkının silahlandırılıp ve onunla da kalınmayıp eğitilmesi için subaylar gönderen Osmanlı siyaseti ve Türkistan illerine bakışı ile bugün kü Türkiye siyaseti ve bölgeye AB-D stratejileri ile gidişi arasında ki farkı görebiliyor mu sunuz?
Türkiye’nin Çin’in özellikle ekonomik kalkınma ve güvenliğini tehdit eden Doğu Türkistan meselesinden dolayı Çin ile ilişkileri her zaman olumsuz etkilenecektir.Orta vadede Çin,Türkiye ile bölgesel işbirliği yapmayı planlıyor ise kısa vadede Doğu Türkistan meselesinin ikili ilişkilerin gündemini oluşturacağı açıktır.Bu yüzden de Türkiye’nin Doğu Türkistan’a yönelik Osmanlı parelelinde tarihi izler taşıyan bir politik süreci işletmekten başka çaresi yoktur.Velhasıl Doğu Türkistan meselesi her yönü ile İstiklal Savaşı niteliğinde olup Türkiye ve İslam dünyası ile de ilişkili en önemli sorunların başındadır. Çözümü ise Anadolu’dan başka yerde aranamaz.
Kaynak : anadoluhaber.com.tr
Etiketler: Çin » Genel » Görüş Yorum » Makale AnalizBENZER HABERLER