logo

trugen jacn
10 Ağustos 2014

DOĞU TÜRKİSTAN VE UYGUR TÜRKLERİ SORUNU VE BEKLENTİLERİMİZ

davutoglu,-cuma-namazini-urumcideki-yanghang-camisinde-kildi-1088631-01

Hamit Göktürk
Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da günden güne şiddetini arttırarak sürdürdüğü baskı, etnik ayırımcılık, ekonomik soykırım, kültürel assimilasyon, topraklarına zorla el konularak Çinli göçmenlere verilerek vatansız ve topraksız bırakılması, ekonomik hayattan dışlama ve benzeri, Türkleri öz ana vatanlarında sessizce boğma ve toptan yok etmeye yönelik politikalarına karşı Müslüman Uygur Türklerinin tepkileri de aynı oranda  artarak sürüyor.
Bu Yılbaşından beri Doğu Türkistan’da 30 Nisan’da başkente Urumçi şehrinin Tren garında ve 22 Mayıs’ta Urumçi Tengritağ Sebze Halı’nde meydana gelen intihar saldırıları ile en son 28 Temmuz’da Yarkent-İlişku’da binlerce kişinin katli ile sonuçlanan Çin soykırımı ve ülke çapında hemen her gün ölümle sonuçlanan birkaç şiddet olaylarının yankıları devam ederken, bu olay, Doğu Türkistan ve Uygur probleminin uluslar arası toplum’da bir kez daha gündem oluşturmaktadır. Uluslar arası toplum ve kamu oyu Çin işgal yönetiminin aksine, olaydan daha çok , bu ve benzeri şiddet olaylarının temel nedenleri üzerinde durmakta ve fikir yürütmektedirler.Bu konudaki ortak kanı ve görüş ise ; bu tür şiddet olaylarına Çin’in Doğu Türkistan’da ve diğer azınlıkların yaşadığı bölgelerde yürüttüğü etnik ayırımcılık ,baskı, zulüm ve şiddete dayalı uygulamalar ile dialog yerine aşırı güç ve devlet terörü kullanma politikalarının sebep olduğudur.
Çin, Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur Türklerini ülkenin zengin doğal kaynaklarının talanı ve sömürülmesinde rakip olarak görmektedir. Ayrıca,Çin, Uygur Türklerini Batı’ya yanı Türkistan ve İslam coğrafyasına yayılmak,taşmak ve istila etmek gibi tarihi emellerinin önünde bir engel kabul etmektedir. Çin,bu milli ve tarihi emelini  engelsiz ve sorunsuzca gerçekleştirebilmek için Müslüman Uygurları ortadan kaldırmak ve toptan yok etmek için gerekçeler,sebepler ve bahaneler yaratmakta.Uygurları tahrik,ederek,üzerilerine çekerek ve kendilerine isyan ettirerek imhayı sürdürmekte. Meşhur Çin,hile,mekir ve desiselerini modern teknolojileri ve yöntemleri de kullanmak süretiyle  ve geliştirerek doğal ortam’da onların yavaş yavaş ve tedricen yok olmalarını  istemektedir. Özetlersek,Çin’in yaptığı,yapmakta olduğu ve bundan sonra da yapacağı uygulamalar bu minval üzerinde sürecek ve devam edecektir.
Türkiye’miz, ahlaki,vicdanı, insani ve tarihi sorumluluğu itibariyile, Doğu Türkistan ve benzeri Müslüman ve Türk Toplumları ile İslam dünyasının problemlerinin yankı bulduğu ve çözüm yeri ve merkezi olma gibi tarihsel misyona sahip olma önemini hala sürdürmektedir. Doğu Türkistan’ın Çin sınırındaki Gazi şehri Kumul’da yaşayan bir Müslüman Uygur Türkü, Sibirya steplerinde hayat mücadelesi veren bir Yakut, Türkü, Altaylı Akrabalarımız veya Afrıka’nın her hangi bir bölgesinde yaşayan ve her hangi bir ırka mensup Dindaşımız ile aynı imparatorluğun çatısı altında yüz yıllaraca birlikte yaşadığımız bir Arap,Berberi veya her hangi bir kavime mensup tarihsel Vatandaşlarımızın ümidi elbette Türkiyemiz’dir. Hangi sebep ve gerekçeler sebep gösterilse gösterilsin, Müslümanlara,Türklere ve özellikle günümüzün en mazlum ve mağduru kabul edilen Müslüman Uygur Türklerine olması gereken ilgi ve alakanın gösterilmemesi,sorunlarının ülkemizde layık olduğu yankıyı bulamaması ve Çin’in yaptığı katliam ve soykırım ve insanlık suçunun görmemezlikten gelinmesi Doğu Türkistan’da ve dünya’nın çeşitli bölgelerinde muhacerette yaşayan Uygur toplumu nezdinde ve hayal kırıklığı ve üzüntü yaratmakta.
Sivil toplum kuruluşlarının Çevremizde cereyan eden Suriye,Mısır ve Filistin Vebenzeri sorunlara karşı gösterdikleri hassasiyetin binde birini Müslüman Doğu Türkistan Türklerine göstermemesine bir anlam verilememekte ve bu durum hayal kırıklığı ve üzüntü yaratmaktadır. Türkiye’mizde ve uluslar arası düzeyde yaptıkları çalışmalarla tanınmış ,insani hak-hukuk bağlamında hassas, insani yardımlar konusunda etkili ve yetkili olarak öne çıkmış bazı Kuruluşlarımız, Afrika’da katarakt’tan müstarip Dindaşlarımızın gözlerinin açılması için canla başla gayret gösterirken ve kampanyalar yürütürken, her gün katledilen,topraklarına zorla el konularak vatansız,evsiz ve barksız bırakıldıkaları için ölümü göze alarak 5-6 bin Km.yol katederek güneydoğu Asya ülkelerinin balta girmemiş ormanlarında kaçak göçmen hayatı yaşayan ve ailece ilkel şartlarda hayatlarını idame ettirmeye çalışan insanlarımıza gereken ilgi ve yardımı göstermekten kaçınmamalıdır,diye düşünüyorum. Tarihi ana vatanlarından,evlerinden barklarından koparılıp kaçmaya zorlanan, kendi ana vatanlarında boğularak sessizce yok edilmeye çalışılan Müslüman Uygur Türklerinden insanı olarak yeterli tepki ve duyarlılığın esirgenmesine bir anlam verilememekte. Kurum ve Kuruluşlarımızın bu kör, sağır ve vurdum duymaz ve anlaşılmaz tutumları vicdanları sızlatmakta ve soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir.
Türk medyasının bu konudaki tutum ve yaklaşımı de içler acısı bir durum arz etmekte. İşgalcı Çin, Doğu Türkistan’da dünya’ca ünlü Çin mekr,hile ve disiselerini mahirce kullanarak insanlığın temiz vicdanını ve basiretini esir almakta ve kimseye çaktırmadan, sessiz sedasız bir soykırım uygularken Türk basını bütün bunları adeta görmemezlikten gelmeyi sürdürmekte.Bir kaç vicdan sahibi, Çin’in gerçek yüzünü tanıyan, bilen ve farkında olan Aydınlarımız,düşünürlerimiz,Bilginlerimiz kalem erbabı köşe yazarımız Çin’in Uygurlara reva gördüklerini ve yaptıkları karşısında bir şeyler yapamadıkları için  insanlığından utandığını haykırmakta ve bu tepkilerini yazarak,analiz ederek ve zaman zaman sütunlarına taşıyarak bu dramı gündemde tutmaya  gayret  etmektedirler.
Türk Medyası, sansasyonal ve magazin haberlerine gösterdiği ilgi ve alakayı,Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri söz konusu olunca görmemezlikten gelmekte veya geçiştirmeye çalışmakta.
İslam adına çalıştıkları iddiasındaki bazı gurupların ve onlara bağlı medya’nın Doğu Türkistan konusundaki tutumu ise, yüz kızartıcıdır ve onların tutumları ne insanlıkla ne de Müslümanlıkla bağdaşmaktadır. Müslümanlardan topladığı paralarla Kiliselerde Hristiyanlara aşure dağıtan bu sefil ve zelil zihniyeti Cenabi Allah’nın yüce adaletine havale etmekten başka bir çare görünmüyor. Zülme, asimilasyona Sessiz kalan üstelik bilerek,isteyerek ve göz yumarak bütün bu hiyanet ve cinayetlere ortak olan bu iz’an ve vicdan yoksunu sefil ve zeliller guruhu,Çin’in bütün bu zulüm ,cinayet ve baskıların doğal ortakları olarak tarihteki lanetli ve  menfur yerini elbette alacaktır.
Devletimiz ta Osmanlı’dan beri en zor ve sıkıntılı zamanlarında bile Mazlüm Müslümanları ve özellikle soydaş ve dildaş Türk kardeşlerini hiçbir zaman unutmamıştır. Onları elinden geldiğince zorluklardan kurtarmaya çalışmış, korumuş ve himaye etmiştir. Cumhuriyet döneminde de Türkiye Cumhuriyeti devleti bu misyonunu imkanlarını zorlayarak hakkı ile yerine getirmiştir. Bir Devlet Adamımızın ifadesiyle ; “ Türkiye Dindaş ve Soydaşlarını Ta Himayaların ötesinden alarak Kurtarmıştır.”
Dış İşleri Bakanlığımızın de Doğu Türkistan’da meydana gelen olaylara karşı sergilediği çifte standartlı tutum de vicdanları sızlatmaya devam ediyor. Kunming ve ardından Urumçi olaylarından sonra peş peşe derhal resmi bildiriler yayınlandı ve olaylarda ölen Çinli mağdurlar için baş sağlığı dilendi ve adalet talep edildi. Bu tavır insani ve uluslar arası ilişkiler açısıdan anlaşılır bir tutum olmakla beraber, aynı insani hassasiyetin mağdur Müslüman Uygur Türkleri için de en azından birkaç kelimelik diplomatik sözcüklerle de olsa dile getirilememesi de bu konuda açık bir çifte standart örneği olarak orta yerde durmaktadır. Bu tutum ve davranış, Ölen Müslüman Türklerin kanlarının ve canlarının, Çinli mağdurlardan acaba daha de az değerli ? Sorusunu akıllara getirmekten kendini alamıyor. Dış İşleri Bakanlığımız son Yarkent-İlişku katliamında birkaç bin kişi katledilince ancak, Uygurlar  için sesini çıkardı ve bu çifte standartlı tutumunu bir parça olsun telafi etmeye çalıştı.
Doğu Türkistan’da ceryan eden son olaylar göstermiştir k; Uygur sorunu sadece Çin yönetimi ile Doğu Türkistan Türkleri arasında bir problem olmaktan çıkmıştır. Çin,Doğu Türkistan’da Muazzam ve aynı zamanda insani duygulardan ve teamüllerden  bihaber,faşist ve Hitler ruhlu,  insanlık dışı katliamları ile ün salan sözde “HALK KURTULŞ ORDUSU”nu işe salarak vatandaşlarını kurtarma yerine onları öldürmeyi sürdürmekte ve insanlık suçu işlemektedir. Olay bir çok çevre ülkeyi ve hatta bölgeyi ilgilendiren ve meşgul eden bir uluslar arası sorun haline gelmiştir. Çin işgal Yönetimi “ Müslüman Türk’ün yaşamadığı ve mevcut olmadığı bir Doğu Türkistan” istemektedir. Bundan dolayı de Türklerin ecdatlarından miras kalan topraklarına el koyarak çağdışı Çin Sömürgeçiliğinin sembolü olan Çinli Paramiliter Silahlı Çeteler topluluğu olan Bingtüen(Sözde Üretim ve İnşaat Ordusu)‘e peşkeş çekmektedir.Doğu Türkistan Türkleri topraklarından ve evlerinden zorla çıkarılmakta, gasbedilen toprakları ve evleri Çin’den getirilen etnik Çinli göçmenlere  verilmektedir. Çin Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurarak Uygur Türklerinin batı Türkistan Cumhuriyetlerindeiki aynı din,dil,tarih ve aynı kaderi paylaştığı Kardeşlerinden resmen ayırmıştır.Onların hemdertlık duygularından ve yardımlarından mahrum kılmıştır.Uzağı göremeyen ve görmeleri işlerine gelmeyen bu Kardeş Ülkelerin bir gecede komünistlikten evrilen ve dönme idarecileri Çin’in geleneksel siyasetinin “ Önce Rakipilerini Bir birilerine düşürmek, Uzaktakı rakip ile işbirliği yaparak yakındaki Düşmanı ezmek,daha sonra uzaktaki rakibin işini bitirmek”çukuruna düşmüş görünmektedir.
Doğu Türkistan meselesi ve Uygur Türklerinin insani problemlerinin halli için aynen Suriye Problemine gösterilen yaklaşım gibi bir Doğu Türkistan’a komşu Ülkeler Konferansı “ düzenlenmesinin sorunun çözümünde önemli ve halledici bir rol oynanacağı düşünülmektedir.
Vietnam,Tayland,Malezya ve Myanmar,Endonezya Vb.güneydoğu Asya ülkelerinde Doğu Türkistan’dan kaçan binlerece Müslüman Uygur Türk’ünün ormanlarda kaçak yaşadığı bilinmektedir.Bu sorun, aynı zamanda bölge ülkelerinin de meselesi haline gelmiştir.Ayrıca,her hafta Türkiye’ye başta Atatürk Havalimanına olmak üzere kaçak yollarla gelen yüzlerce Uygur Türkü aynı zamanda Türkiye’nin de insani  sorunu haline gelmiştir. Bu sorun Çin-Uygur sorunu olmaktan çıkmış, Türkiye başta komşu ve bölge ülkelerini de alakadar eden, uluslar arası toplumun vicdanını ilgilendiren bir uluslar arası insani mesele haline gelmiştir.Uluslar arası sorunlar,uluslar arası toplumun de katkısı ile ancak,çözüme kavuşturulabilir.
Türkiye Cumhuriyeti devletimiz diğer dünya ve bölge sorunlarına gösterdiği ilgi ve hassasiyeti Doğu Türkistan meselesine mutlaka göstermelidir.Türkiye’mizin öncülüğünde, BM,AB. İİT. başta diğer uluslar arası kurum ve kuruluşları de yanına alarak çok kısa zamanda bir “ Uluslar arası Uygur Sorunları Konferansı” toplamalıdır,diye düşünüyorum

Doğu Türkistan Türkleri için tarihte bir ilk’i gerçekleştiren, AY YILDIZLI Albayrağımızın nakşedildiği Özel Uçağı ile Ankara’dan Çinli’lerin başkenti Pekin’e değil,Müslüman Uygur Türklerinin yanı Doğu Türkistan’ın  başkenti ve Türk kültürünün sembol şehri Urumçi Hava alanına direkt inen ,Hantengri Camii’inde mazlum,mağdur nur yüzlü Aksakallılarımız ile kucaklaşarak onların yaralı yüreklerine merhem olan, birlikte saf tutarak namaz kılan Allah’a yakararak  onlara necatlık niyaz eden bir Dış İşleri Bakanımızdan, Doğu Türkistanlı Mazlüm ve mağdur Uygur Dindaşlarının,Kardeşlerinin bu talep ve beklentilerinin ve ümitlerinin çok büyük olduğunu biz kez daha hatırlatmakta yarar vardır,diye düşünüyorum.

türkyorum-Urumçi-cami-Davutoğlu
Tarihi ve Öz ana vatanlarında hayat- mamat savaşı veren Müslüman Uygur Türklerinin Allah Taala’dan sonra Türkiye’den başka hiçbir dayanağı,ümit ve ilham kaynağı ve hamisi yoktur. Doğu Türkistan’da ve diaspora’da yaşayan Vatan garibi, Mazlum ve Mağdur Müslüman Uygurların bu ümit ve beklentilerini büyük bir sabırla ve metanetle sürdürmekte olduğunu hatırlatmaya acaba gerek var mıdır ?

281010_davutoglu

Etiketler: » » »
Share
2671 Kez Görüntülendi.