logo

trugen jacn
22 Eylül 2019

ÇİN’İN D.TÜRKİSTAN’DAKİ BASKI VE ZULMÜ BAŞKAN ADAYLARINCA TARTIŞMA KONUSU OLDU

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

ABD.’de 2020 yılında yapılacak Başkanlık seçimlerinde Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türklere yönelik baskı,zulüm ve soykırım uygulamaları ve insan hakları ihlalleri hem Cumhuriyetçi ve hem de Demokrat Partili Başkan aday adayları tarafından gündeme getirildiği açıklandı. Uygur Türkleri sorunu ile bu ülkedeki insani kriz bu iki rakip parti Başkan aday adayları arasında sert tartışmalara sebep olduğu bildirildi.

Demokrat Parti başkan adaylığı yarışını önde götüren Joe Biden, Çin’le yapılan yarışı küresel ekonominin kurallarını kimin koyacağı çerçevesinde değerlendiriyor. Trump da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e karşı açtığı ticaret savaşını savunurken, bu noktayı öne çıkarıyor.
Ancak bu suçlamalar, Demokrat Partili bir başkanın Pekin’le müzakerelere daha yumuşak yaklaşacağı anlamına gelmiyor.

Biden, Teksas eyaletinin Houston kentinde yapılan son Demokrat Parti tartışma programında, Amerika’nın dünya ekonomisinin yüzde 25’ini oluşturduğunun altını çizdi. Biden, ”Eğer kuralları biz koymazsak bu işi Çin üstlenecek. Bu nedenle Çin’e karşı koymak için tüm dünyayı örgütlemeli, yozlaşmış uygulamalara son vermeliyiz,” dedi.

Milyarder yatırımcı George Soros gibi Başkan Trump’ı en sert eleştirenler bile Trump’ın Çin’le ilgili yaklaşımının Washington’da eşine az rastlanan bir uzlaşmayı temsil ettiğini söylüyor.

Soros, Wall Street Journal için kaleme aldığı bir yazıda, ”Trump Yönetimi’nin en büyük, belki de tek dış politika başarısı, Çin’e karşı geliştirilen tutarlı ve gerçek anlamda partilerüstü politikadır” diyor.

Çin’e karşı çıkmak popüler bir siyasi duruş oldu

American Enterprise Institute adlı düşünce kuruluşu uzmanı Derek Scissors, Çin’le ilgili partilerüstü görüş birliğinin 2016 seçimlerinin sonucu sayesinde oluştuğunu, Trump’ın sürpriz seçim zaferinin Çin’le ticaret konusundaki tutumuna bağlı olduğu görüşünün yaygın olduğunu söylüyor.

Ancak Scissors, Demokratlar’ın iki kampa bölündüğü görüşünde. Birincisi, Trump’la ticaret konusunda görüş birliği içinde olan ancak bunu dile getirmek istemeyenler, ikincisiyse müttefiklerle işbirliği yapmayı öne çıkaran ancak ayrıntı vermeyenler, yani Scissors’un deyimiyle ”hiçbir şey yapmayanlar.”

Scissors, Vermont Senatörü Bernie Sanders, Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren, South Bend Belediye Başkanı Pete Buttigieg ve girişimci Andrew Yang’i birinci gruba koyuyor.

Scissors, bu isimlerin birçok konuda Trump’a şiddetle karşı çıktığını ve Trump’la yan yana getirilmek istemediğini söylüyor. Uzman, eski başkan yardımcısı Joe Biden, California Senatörü Kamala Harris, New Jersey Senatörü Cory Booker, Minnesota Senatörü Amy Klobuchar ve eski Konut ve Kentsel Kalkınma Bakanı Julian Castro’yu ikinci gruba yerleştiriyor.

Kamala Harris, kampanyasının internet sitesinde, Amerika’nın müttefikleriyle işbirliği yaparken Çin’in haksız ticari uygulamalarına karşı çıkmasını savunuyor, ancak bunu tek taraflı olarak yapmaması gerektiğini kaydediyor.

Sanders, 25 Ağustos’ta CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, ”Gümrük tarifeleri, elinizdeki kozların sadece bir tanesidir. Başkan’ın yaptığı son derece mantıksız. Tüm dünya ekonomisinin istikrarını bozuyor” dedi.

Çin’le Müzakerelerde İnsan Hakları Meselesi
Eski Kaliforniya Senatörü Kamala Harris, ticaret savaşlarından galip çıkmak umuduyla insan hakları ihlallerini göz ardı ettiği gerekçesiyle Trump’ı eleştiriyor. Demokrat bir başkanın Çin’le ilişkilere getireceği en büyük değişiklik, müzakerelerde insan hakları ihlalleri meselesini de masaya yatırmak olur. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Çin’in Müslüman azınlık Uygurlar’a yönelik muamelesini eleştirse de Trump Yönetimi, bu meseleyi büyütmekten kaçındı. Müslüman Uygurlar’ın ve Hong Kong’daki protestocuların maruz kaldığı muamele, Pekin’le yapılan müzakerelerde gündeme gelmedi.

Demokrat Parti başkan adaylığı yarışını önde götüren adaylar, Amerika’nın evrensel insan haklarını savunması ve Çin’in insan hakları ihlallerine karşı çıkılması gerektiği konusunda görüş birliği içinde.

Julian Castro da son tartışma programında meseleyi gündeme getirdi.

”Mesele insan hakları olunca yüzümüzü bir lidere dönmeliyiz” diyen Castro, şu anda Çin’de kötü muameleye maruz kalan ya da hapse atılan milyonlarca Uygur olduğunun altını çizdi.

Eski Başkan Yardımcısı Joe Biden da bu konudaki görüşlerini şöyle açıkladı

Eski Başkan Yardımcısı Biden, Dış İlişkiler Konseyi’ne, ”Çin’in batısında bir milyondan fazla Müslüman Uygur’un zorla gözaltına alınması vicdanlara sığmaz. Amerika, Sincan’daki toplama kampları konusunda sesini çıkarmalı. Bu şaşkınlık verici baskıya ortak olan kişileri ve şirketleri sorumlu tutmalı” dedi.

Çin Komünist Partisi’nin Uygurlar’a yönelik tavrını ”baskıcı” olarak niteleyen Pete Buttigieg de Dış İlişkiler Konseyi’ne, Washington’un insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin’e toplu baskı uygulamak için ittifakları güçlendirmesi gerektiğini söyledi.

Öte yandan Harris, Sanders ve Warren, 2019 Uygur İnsan Hakları Politikası Yasası adlı partilerüstü tasarıya destek verdi. Tasarı, Amerikan hükümeti bünyesindeki dairelerin Çin’in Müslüman azınlıklara yönelik muamelesiyle ilgili rapor hazırlamalarını öngörüyor.

Tasarı, Uygurlar’ın maruz kaldığı ağır insan hakları ihlallerini kınıyor ve Çin içinde ve dışında gelişigüzel gözaltı, işkence ve tacize son verilmesi çağrısı yapıyor.

Uygur İnsan Hakları ve Hukuk politikası yasa tasarısı Senato’dan geçti Temsilciler Meclisi’nde henüz ele alınmadı.


Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren, Nisan ayında Uygurlar’a yönelik insan hakları ihlallerinde parmağı olan Çinli yetkililere yaptırım uygulanması çağrısında bulunan ve Dışişleri Bakanı Pompeo’ya gönderilen mektubu imzalayarak konuya destek verdi.

Düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nden Robert Manning, Amerikan hükümetinin, Çin’le diplomatik ilişkilerin normalleşmesinden bu yana Amerika’nın politikalarına yön veren varsayımların yanlış olduğu konusunda görüş birliğine varıldığını kaydediyor.

Robert Manning, Şi Jinping döneminde Çin’in eski lider Deng Şiaoping’in reform ve açılım politikalarından saptığını söylüyor. Uzman, Çin’in ”talancı ticaret yanlısı bir parti devleti” haline geldiğinin altını çiziyor. Manning ayrıca Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki kararlılığının ve Uygurlar’a yönelik baskıların Amerika’yı Çin’e karşı daha sert olmaya ittiğini söylüyor.

Kamuoyu siyasetçilerden farklı düşünüyor

Şimdilik hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi Parti’den siyasetçilerin Çin konusunda Amerikan kamuoyuna kıyasla çok daha endişeli olduğu gözleniyor.

Chicago Küresel İlişkiler Konseyi’nin bir süre önce yaptığı anket, Washington’daki siyasetçilerle sıradan vatandaşların Çin konusunda çok farklı düşündüğünü ortaya koyuyor.

Anketlere göre Amerikan kamuoyu, Çin’i 1998 ve 2002 yıllarında, günümüze oranla daha ciddi bir tehdit olarak görüyordu.

KAYNAK :
https://www.alaturkaonline.com/demokrat-adaylar-cinle-ticaret-savasina-nasil-bakiyor/?fbclid=

Etiketler: » » » » » » » » » » »
Share
568 Kez Görüntülendi.