Son Dakika
Şakir TARIM ( Milli Gazete)
Bismillâhirrahmânirrahîm;
Çin zulmünün şiddeti arttı. Son aylarda Doğu Türkistan’dan ürpertici bilgiler geliyor. Müslüman varlığından rahatsız olan Çinliler kardeşlerimizi sindirme, yok etme politikası güdüyor. 40 kadar kampta; toplu işkencelerden kırbaçlamaya, hatta diri diri derilerini yüzmeye kadar korkunç zulümlerin uygulandığı gelen haberler arasında.
21. yüzyılda bunlar da oluyor mu dedirtecek ölçüde sistematik zulümler, asimilasyon ve soykırım noktasında. İnsan haklarını korumayı amaçlayan uluslararası kurumlar ve Müslümanlar olayları seyretmekle yetiniyor. Urumçi’den, Kaşgar’dan arşı titreten feryatlar yükseliyor. Bunu duyacak vicdan sahipleri nerede?
30 milyondan fazla Uygur’un yaşadığı Doğu Türkistan Asya kıtasının ortasında. İpek Yolu buradan geçiyor. Rusya, Moğolistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelerin komşusu. Başkent Urumçi. Kaşgar, Yarkent, Eli, Ulca başlıca şehirleri arasında. 19. yüzyıldan itibaren uzun süre Rus işgaline maruz kaldı. 1949’dan beri de Çin işgalini yaşıyor.
70 yıldır onlara rahat ve huzur yok. 1997’de Çin zulmünü protesto ettiler. 75 bin sivil sorguya alındı. 4 bini hapsedildi. 2009’daki protestolarda 3 bin Uygur öldürüldü. Son senelerde zulmün şiddeti arttı. Çin, özellikle 2019 başından itibaren yeni yasaklar ve yaptırımları uygulamaya koydu.
Son 3 yılda, 5 milyon Doğu Türkistanlı Nazi kamplarına benzer hapis cezasıyla karşılaştı. 2 yaşından büyük çocuklar asimile edilmek üzere başka bölgelere götürülüyor. Kamplarda insanlar çırılçıplak ve kelepçeli olarak tutuluyor. Kendi öz vatanlarında işkence altında inleyen bir toplum var karşımızda.
İNSAN OLAN BUNU YAPMAZ
DOĞU Türkistan’da aile kurumunu yıkmaya çalışıyorlar. Her aileye 1 Çinli yerleştiriyorlar. İnsanın mahremine, özgürlüğüne bundan daha ileri seviyede bir müdahale düşünülebilir mi? Allah korusun, böyle bir durumun bizim yaşadığımızı hiç tasavvur ettiniz mi? Hiç birimizin istemediği bir akıbet Doğu Türkistan’ın yaşadıkları!
Anne-babaları kamplara götürüldüğü için sahipsiz kalan ailelerin çocuklarını yetim kamplarına alıyorlar. Onlara asimilasyon uyguluyor; dinlerini unutturup ateistliğe sürüklüyorlar. Uygur dilinde eğitim yasak. Kimliksizleştirmek için her yola başvuruluyor.
15 yaş üstü gençlere işkence yapıyorlar. Erkeklerin namaz kılmaları, Kur’an okumaları, sakal bırakmaları; kadınların tesettür emrine uymaları yasak. Zorla içki içiriliyor; hâşâ, “Ben Allah’a inanmıyorum; İslâm dinini kabul etmiyorum” yazılı belgeler imzalatıyorlar.
İnsanlık dışı uygulamalar gösteriyor ki, Çinlilerin asıl problemi Müslümanlıkla. İslâm dünyası, dininin tehdit altında olmasına ilgisiz kalmamalı. Çünkü onlar bizim kardeşlerimiz! Yardımsız bırakamaz; düşmanlarına teslim edemeyiz. Doğu Türkistan’da Kur’an-ı Kerim nüshaları toplanıp çöplüklere atılıyor. Bunlara ilgisizlik Allah’ın gazabını çeker.
Tek başına ülkesini ayağa kaldıran bir Uygur gencinin sosyal ağlara yansıyan şu feryadına tepkisiz kalınabilir mi: “Biz kardeşiz… Namusları çiğnenen bizim kardeşlerimiz! Size, gelin bize yardım edin; maddi destek verin, demiyoruz. Bizimle birlikte zulme ‘dur’ demenizi bekliyoruz. Bizim sizden başka kardeşimiz yok!”
ZULME “DUR” DİYELİM!
UZUN süredir Çin’de bulunan İngiliz gazeteci James Palmer ülkesine döndüğünde, bölgede gördüklerini anlatırken gözyaşlarını tutamadı: “2 senedir baskı, şiddet ve zulümlere şahitlik ettik. Doğu Türkistanlılar bizimle kayıt dışı konuşmak istiyordu. Artık orada yabancı gazeteci yok. Onlar seslerini duyuramayacaklar.”
İslâm, zulmü bitirmek; insanlığa insanca, onurlu hayatı sunmak için gönderildi. Yaşamak, her insanın doğuştan getirdiği bir haktır. Kimseye zulmedilemez. Zulme uğrayanın dini sorulmaz; yanında yer alınır.
İslâm; bırakın zulmetmeyi; zalime sessiz kalmayı bile yasaklar: “Zalime meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur.” (Hûd, 113) Rabbimiz zulme, kötülüklere karşı ilgisiz kalanları, “Kulakları işitmeyen, dilleri konuşmayan, gözleri görmeyen” (A’raf, 179) bir duyarsızlıkla niteler.
Çin, BM’nin 5 daimî üyesinden biri. İhtiyaçlarını öz kaynaklarıyla karşılıyor. Son senelerde ekonomik ciddi adımlar attı. Dünyanın jandarması olmakta ABD ile yarışıyor. Süper güç olursa dünyanın çekeceği var. Parça bütünün habercisi. Yaptıkları yapacaklarının şahidi.
Merhamet, şefkat, sevgi, huzur, barış reçetesini ellerinde bulunduran Müslümanlar acilen görevini üstlenmek zorunda. İnsanlığın ihtiyacı buna. İslâm, mensuplarına iki temel görev yüklemiş: “İnsanlığın ıslahı; yeryüzünün imarı.”
Zulüm gören hep Müslümanlar! Dağınıklıkları zalimleri cesaretlendiriyor. İnancımız, semalara yükselen çığlıklara ses vermemizi; yüzümüzü kardeşlerimize dönmemizi emrediyor. Zorla evlerinden alınıp Çinlilerin kirli yataklarına atılan bacılarımıza ilgisizliğin hesabı verilemez. Müslümanların öncülüğünde huzur ve barışın egemen olduğu “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasında âciliyet var.
KAYNAK : https://www.milligazete.com.tr/makale/1780474/sakir-tarim/dogu-turkistan-sahipsiz-mi?
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER