Son Dakika
Editörün notu:
Bütün dünya Anneler gününü kutlarken
Doğu Türkistan’daki anneler insanlığın görebileceği en ağır vahşetlere maruz kalmaktadır.
Bir hemşirenin feryatları olan İşbu röportajda Doğu Türkistan’daki soykırımın bir başka boyutu – “kürtaj katliamı”, “yeni doğmuş bebekleri kovada boğma”, kadınlara doğum kontrol eğitimi bahanesiyle kısırlık ilacı yedirme…
Toplama kamplarında kadın- erkek her kese uygulanan “soy kurutma seansları” gibi tüyler ürpertici olaylara şahit olacaksınız.
Yazıdan bazı alıntılar:
“Hemşirelik mesleğini seçtiğimden beri insanları ve hayatı kurtarmak istedim, ancak planlı doğum komisyonundaki çalışmalarımız baştan sona hep yaşamı nasıl sona erdirmek ve doğurganlığın nasıl önlenmesi yönünde oldu”
“Halen yeni doğan bebeğin sesinden çok korkuyorum, çünkü görevlerimizden biri yeni doğan bebekleri boğmak idi. Su dolu küçük bir demir kovamız vardı ve “yasa dışı” doğmuş olan minicik hayatı kovaya koyar ve boğulmalarını beklerdik..”
“Toplama kamplarında……”
“ Çin’in işgali altındaki ” Doğu Türkistan’da Soykırım yapmıyor !” yok diyenler 2017 – 2019 yılları arasındaki doğum istatistiklerine bulabilirlerse bir baksınlar. Uygur, Kazak, Kırgız gibi Müslüman Türkler ile Moğol ulusu gibi diğer Çinli olmayan yerel etnik gruplara mensup Annelerin nesillerini devam ettirebilmeleri için onların doğum yapması çoktan durduruldu !!! ”
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
Gu Limu teyzeyi ilk gördüğümde, biraz endişeliydi, ellerini sıktı ve kendi ellerine bakıp söyledi: “İnsanları öldürdüm, canlıları öldürdüm, ayrıca ben de kurbanım, ve kürtaj uygulamasına zorlandım.”… Ondan sonra, Teyze çok heyecanlandı ve bir süre ağladı. Röportajımız henüz başlamadan bir süre durmak zorunda kaldık ve sonra Gu Limu Teyze yavaş yavaş olanları hatırlamaya başladı:
Hemşirelik mesleğini seçtiğimden beri insanları ve hayatı kurtarmak istedim, ondan sonra Gulca İlçesi Planlı Doğum Komisyonu’nda yıllarca hemşire olarak çalıştım. Planlı Doğum Komisyonundaki çalışmalarımız baştan sona hep yaşamı nasıl sona erdirmek ve doğurganlığın nasıl önlenmesi konusunda oldu. Bu on yıl zarfında ben sadece bir kişinin hayatını kurtardım. Olay beş sene önce olmuştu. Kürtaj yaptırmak istemeyen bir kadın dağdaki akrabalarının yanına sığınmış olup, bize bir minibüsle gidip kovalamamız emredildi. Kocası bizden “yasa dışı doğmuş” çocuğu bırakmamızı istedi. Biz “İlk çocuğunuz var, üstelik üç yıl geçtikten sonra ikinci çocuğunuz olmak zorunda.” dedik. Sonunda, evdeki kız kardeşi çocuğu evlat edeceğini söyledi çünkü hiç çocuğu yoktu. Tartışmalar sonrası kızın talebine katıldık ve çocuk çok sağlıklıydı.
Halen yeni doğan bebeğin sesinden çok korkuyorum, çünkü görevlerimizden biri yeni doğan bebekleri boğmak idi. Su dolu küçük bir demir kovamız vardı ve “yasa dışı” doğmuş olan minicik hayatı kovaya koyar ve boğulmalarını beklerdik. En derin etkilendiğim olaylardan biri ise bir bebeğin güçlü direnimi ve üç gün boyunca bir kovada mücadele etmesi ve üç gün sonra ölmesi idi. Böylece bebeğin ağladığını duyduğumuzda, alışkanlık olarak yapacağımız şey kovayı çalkalamak olurdu, korkunçtu.
Hepimizin bir kayıt defteri vardı, içinde kasabadaki ve köydeki tüm sakinlerin bilgileri vardı. Kimin ilk çocuğu var, kim ikinci çocuğu doğmak üzere, bunlar hep kayıtlıydı. İlk bebeğe sahip olanlar üç yıl geçtikten sonra ikinci bebeği doğma hakkına sahip olabilirdi. Üç seneyi geçtirmeden ikinci bebeğe sahip olanlara ceza keserdik. Sincan’da para cezası ödeme diye bir şey yok. Planlı Doğum politikası yönetmeliklerine aykırı olan her kimsenin bebeği atılacaktır. Bir keresinde, Çin’in iç bölgelerinden denetleme ekibi Planlı Doğum Komisyonuna geldi. Gelenlerin içindeki bayan Li’nin sözleri bizi şaşırttı: “Sincan’da Planlı Doğum politikası uygulamasının bu denli sıkı olacağını beklemiyordum, bizim iç bölgelerde sadece para cezasıyla mesele çözülür”.
Bir keresinde, bir Şibe kadını doğal olarak kürtaj yaptırmak istedi, ancak kadına sezaryen ameliyatı yapmak gerektiğini söyledik, sonra kadın ve bebek başarısız sezaryen ameliyatından dolayı öldüler. Çin’de o kadar mı fazla Şibeler yaşıyor?Onlara da Planlı Doğum politikası uygulamanın bir anlamı varmı?Gerek var mı?
Biz genelde çantayla dağlarda bulunuyoruz ve kadınlara doğum konusunda bir şeyler anlatıyoruz, Han- Çinli doktorlar kadınları ligasyon uygulamasına ikna ediyor, ama ben kelimeleri çevirirken ligasyon yerine rahim içi cihazı kullanın diyorum. Çünkü ligasyon kullanıldıktan sonra hiç doğum yapılamaz, ama rahim içi cihazı uygulandıktan sonra tekrar doğum yapılabilir. Çantalarımızda çeşitli ilaç taşıyor ve kadınlara veriyorduk, onlara geçici kısırlık için olduğunu anlatıyorduk. Birkaç ay, belki birkaç yıl olabilir veya hiç hamile olmayabilir. Kendimiz bile “geçici” süresinin ne zamana kadar olduğunu bilmiyoruz, bazen onlara kısırlık iğnesini de kullanırdık (yine ellerine baktı). “Erkin Azat, ben dumansız katliamlara katıldım. İlçe ve köyümüzde, ben de dahil olmak üzere zorla kürtaja maruz kalmayan hiçbir kadın kalmadı. Hepimiz kurbanız hem de katılımcıyız. Görevimiz hayatı kurtarmak değil aksine onu sona erdirmek, doğurganlığı durdurmak için mümkün olan her şeyi yapmak idi. Son zamanlarda, Çin’in iç bölgelerinde ikinci çocuk politikası uygulandı ve herkes doğum yapmakta özgür, ancak Sincan’da doğurganlık hala kontrol altına alınıyor”
Soruşturma derinleştikçe, doğum eylemine zorlanan birçok anne ile de görüşmüştüm, onlar güvenlik nedeniyle gerçek isimleri vermek istemiyorlardı, ancak hikayeleri birbirine benziyordu.Yasa dışı doğum nedeniyle, Planlı Doğum Komisyon personelleri çaresizce ya da zorlukla kürtaj uygulamasına uğramış, annemin hikayesi de aynı bunun gibiydi.
Bazı Han Çinlileri Han etnik grubunun Planlı Doğum politikasının kurbanı olduğuna ve diğer etnik grupların avantajlı olduğuna inanıyorlar. Çünkü onlar Han’lara göre bir tane çocuk daha doğma hakkına sahip. Ama bazı etnik gruplar doğurganlık ve miktar açısından hala zayıf bir konumdadır. Han halkının karşılık yürütülen Planlı Doğum standartlarına göre icra edilirlerse, onlar için nesli tüketicidir. Televizyonlardaki gibi halka açık katliam sahneleri görmediğimiz için burada katliamların mevcut olmadığını düşünüyoruz. Aksine, sessizliğimiz ve uysallığımız yüz binlerce, milyonlarca “yumuşak” katliamları cesaretlendiriyor.
Bazı insanlar bana Sincan’daki toplama kamplarında büyük ölçekli etnik soykırımı görmediğini, bu yüzden toplama kampların bir katliam alanı sayılmayacağını, “yeniden eğitim merkezi” adının daha uygun olduğunu söylüyorlar. Onlara şunu sormak istiyorum, Eğer siz üç sene boyunca eşinizle cinsel ilişkide bulunamaz, doğum yapamazsanız, katliam sayılmazmı!?
Onlarca kimliğini ifşa etmeye istekli ve kimliğini ifşa etmek istemeyen tanıklar ile iletişim ve buluşmalarda bulunduktan sonra elde ettiğim sonuçlar şunlardır:
1. Toplama kampındaki ilaç içerik yemekler nedeniyle, erkeklerin cinsel organları yeteneğini kaybetmiş, kadınlar adet göremiyor ve toplama kampı sırasında hamile olan kadınlar kürtaj yaptırmaya zorlanırlar.
2. Çok az sayıda tutukluların eşleriyle her 6 ayda bir 2 saat buluşmalarına izin verilir, ancak buluşmadan önce doğum kontrol hapları kullanmaları gerekir;
3. Genç kadınlar genellikle geceleri hücreden çıkarılır, kamerasız odalara getirilerek toplu tecavüz edilir ve sırı gizli tutmakla tehdit edilir.
4. Uygur ve Kazak gibi yerel etnik kızlar Han erkekleriyle evlenmeye zorlanırlar.
Soykırım yok diyenler bana 2017’den 2019’a kadar Sincan doğum istatistiğini getirsin ve tartışsınlar. Uygur, Kazak, Kırgız, Moğol gibi yerel etnik grupların doğum yapması “çoktan durduruldu” !!!
Çin Komünist Partisine (ÇKP) hiç ümit bağlamamaları için uluslararası topluluğa bir kez daha yalvarırım. Onlar etnik soykırımı çoktan başlattılar, Şeng Şisay katliamı, Wang Cen katliamı ve sonra gelen sözde “barış” dönemindeki Planlı Doğum adındaki “yumuşak katliam” gibi. Katliamları asla ara vermediler.
ÇKP hükümeti bir gün var olduğu sürece, “ulusal birlik” asla mevcut olmayacak, ÇKP ulusal katliamın asıl üreticisidir, Ulusal duşmanlığın üreticisidir. Uluslararası toplum mutlaka ÇKP’ye yaptırım uygulaması, yurt dışındaki insanların Çin mallarini mutlaka boykot etmeleri gerekiyor. Kör bir yatıştırma politikası yalnızca Çin’in zehirli mallarını getirecektir. Geleceğimiz için, çocuklarımız için sesimizi anlatmamız gerekiyor !!!
Erkin Azat – 10.05.2019
Çince orijinal kaynak:
Ç
Etiketler: Çevre Sağlık » Çin » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Haber » insan hakları » Röportajlar » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER