Son Dakika
(2.BÖLÜM)
Doç.Dr.İlham TOHTI
Kaynak : Uyghurnet(Uygurca)
Aktaran ve Düzenleyen : Hamit Göktürk
UYGURLAR İLE ETNİK GÖÇMEN ÇİNLİ’LERİN “BİR ARADA YAŞAMA”SÜRECİNDE KARŞILIKLI DÜŞÜNCELER
Uygurlar ile bölgeye sonradan yerleşen Çinliler, milli farklılıkları çok fazla ve bariz olan iki ayrı millet. Uygurlar, Uygur özerk bölgesinin temel nüfusunu oluşturan bir millet. Çin’liler ise, Çin Halk cumhuriyetinin esasını oluşturan bir ulus. Bu farklı iki milletin çeşitli sahalardaki ilişkileri çok çetrefilli ve karışık. Bu nedenle Uygurlar kendilerini Özerk bölge olarak adlandırılan bu bölgenin bağımsız otonom hukukuna sahip bir millet olarak tanımlar. Çinlileri ise, bölgeye sonradan göç ettirilmiş göçmen millet olarak kabul eder. Bu nedenle Uygurlar kendi adları ile adlandırılan bu topraklarda kendilerinin otonom hak ve hukukuna hem de Uygur milletinin yasal hak ve hukukunun temin edilmesinin gerekliliğini düşünürler. Uygurlar kültür ve medeniyeti, dili ve geleneksel eğitim ve öğretim vd.tüm özelliklerine saygı gösterilmesini ve korunmasının gerekliliğine inanırlar.Halbuki,bölgeye yerleştirilen Çinliler Çin genelindeki hakim milletin kendileri olduğu düşüncesinde ısrarlıdırlar. Çin yönetimi son yıllarda bölgeye milyonlarca etnik Çinli nüfusu göç ettirerek yerleşmelerini sağladı. Bu göçmenler her sahada kendilerine tanınan pozitif ayırımcı ve imtiyazlı politikalardan sonuna kadar istifade ettirildi ve hatta Özerk bölgede hükümran mevkiine yükseltildiler. Bölgede etnik Çinlilerin hakım olduğu “Özerk Yönetim”e göre Uygurlar hükümran olan Çinlilerin belirlediği emir ve talimatlara itaat etmeleri gerekir. Halbuki, göçmen Çinliler Uygurların hoşnutsuzluk ve tüm itirazlarına karşılık ;”Sizin sanssızlığınızın biz Çin ulusu ile bir ilgisi yoktur. Sizler sorunlarınızı bizimle değil, Komünist Partisi ve Hükümet ile çözmeniz gerekir” karşılığını veriyorlar. Bu basit teoriyi toplum çok iyi anlamaktadır. Bu tartışmalarda bölgede yaşayan Uygurların Çinliler nezdinde adalet ve eşitliğe erişmeleri çok zordur. Uygurlar ile Çinliler hangi şartlarda birlikte yaşayabilirler ? Bu mesele hakkında şimdiye kadar müsbet bir sonuç elde edilmiş değil. Bu topraklarda bu iki millet arasındaki milli problemler en temel ve önemli mesele özelliğini sürekli korumaktadır. Uygurlar ve Çinliler 60 yıldan beri birlikte yaşamaktadırlar. Ancak,bu milletler arasındaki etnik sorunlar, iki millet arasındaki en hassas sorun olarak önemini korumaktadır.Bundan sonra da bölgedeki etnik sorunlar temel mesele olarak kalacaktır,diye düşünüyorum.
MİLLİ ÖZERKLİK YÖNETİMİ, UYGURLARI DIŞLAMA VE AYIRIŞTIRMA UYGULAMALARI
Çin yönetiminin Milli Sınırlara sahip Özerk Bölge olarak adlandırdığı Uygur bölgesinde ,bu toprakların gerçek sahipleri olan Uygurların yasal hak ve hukuk bakımından bölgede yaşayan göçmen Çinliler ile eşit haklara sahip olamadıklarını ,Uygurların dışlandıklarını ve ayırıştırmaya tabi tutulduklarını bu uygulamaların da çok açık ve ağır şekilde sürdürüldüğü bilinmektedir. Günümüzde Merkezi Çin hükümeti etnik Çin menşe’ili şirketler aracılığı ile Uygur bölgesinin yer altı kaynaklarını işlemekte ve bu zenginliklerden sonuna kadar yararlanmaktadır.Bu toprakların temel ulusu ve sakinleri olarak adlandırılan Uygurlar bu doğal servetlerin açılması,işletilmesi ve ekonomik paydan yararlandırılmamaktadır. Aşırı etnik Çinli nüfus baskısı, üretimin gelişmesi ve mülki ve idari kadrolardaki Çinlileştirme uygulaması ,gerçekte etnik Çin milletinin bu özerk bölgedeki hak ve hukukunu günden güne artan bir şekilde genişletmektedir.Yerli Uygur halkının hak ve hukuku ise, sadece sembolik bir konuma gelmesine yol açmıştır. Ayrıca, bölge toprakları idari olarak merkezi Çin’den topluca göç ettirilen etnik Çinlilere taksim edilmektedir.Örneğin, Bingtuen(Sözde Üretim ve İnşaat Ordusu) merkezi hükümete direkt bağlı bir yapı olarak Karamay ve Maytağ gibi tamamen Çinli nüfusun hakim olduğu sanayi ve petrol bölgeleri de buna dahildir.Bölgede yaşayan Uygurlar hükümetçe etnik olarak ayrıştırılmakta ve dışlanmaktadır.Geleneksel sanatlar ile tarımın temel ekonomik gelir kaynakları olan Uygurlar bu iktisadı gelişmelerden sürekli yararlandırılmamaktadır.
Dr.İlham Tohtı konuşmasında ; ”Özerk Bölge Hükümeti, reformlar yapmak ve çağdaşlaştırmak ve gelişme sağlamak iddiaları ile bölgenin tarım ve hayvancılık yapılan verimli bölgelerini, doğal zenginliklerini kısa sürede el değiştirterek sözde “ Çağdaş Gelişim Bölge”lerine dönüştürdü. Bölgenin temel ve tarihi sakinleri olan başta Uygurlar ve diğer azınlık tabir edilen uluslar dengesiz ve etnik ayırımcı muamelelere tabi tutulmaktadır. Bölgenin esas sakini ve yerli halkı olan Milletlerin assimilasyona maruz kaldıklarının diğer açık bir açık kanıtı de, ana dillerini kullanma,ana dilleri ile eğitim ve öğretim ve özerk bölge yönetimi ve bağlı idari birimlerde çalışma hakkı gibi özerk bölge yasaları ile kendilerine verildiği iddia edilen yasal haklarının nasıl gasbedildiğidir. Bu uygulamalara ait örnekler çoğaltılabilir.
Bölge’de yaşayan azınlık milletler daha çok imkanlara erişmeyi ve ekonomik sistemde daha çok yer almayı ümit etmektedir. Ama, uygulamada eşitsizliğe ve ayırımcılığa maruz kalmaktadırlar. Eğitim – öğretim sisteminde ise, yıllar önce Çin dili eğitim dili olarak kullanılmaya başlandı. Hatta ana okulu, ilk,orta ve Liselerde dahi Çince resmi eğitim dili oldu. Sonuçta ana dilini kullanan Uygurlar ve azınlık olarak anılan diğer bölge sakini milletlerin yönetime ve ekonomik sisteme katılmaları engellerle karşılaştı. Bu durum Uygurların sosyal, siyasal ve ekonomik faaliyet ve düzenlemelerde etkisiz ve karar merci olma hak ve hukukunu tamamen yok etmiş oldu.
Uygurların yönetim tarafından dışlanmasının bir diğer delili, onlar kendi topraklarından elde edilen yer altı ve yer üstü zenginliklere sahip olma haklarının olmadığıdır. Milli sınırlar içinden elde edilen bütün kaynaklar merkezi hükümet tarafından kontrol edilmektedir.Bu zenginliklerin elde edilmesi ve işletelmesi ve pazarlanmasında yetki şimdiye kadar yerel halka hiç verilmemiştir.Günümüzde ise,Pazar ekonomisinin gelişmesine pararel olarak,zenginlikler şahıslar bazında merkezleşmektedir.Bölgede yaşayan Yerli halk’a bu haklar kağıt üzerinde tanınmış olsa da uygulamada bunun hiçbir geçerliliği yoktur.Bu doğal zenginliklerin çıkarılması, işlenmesi ve pazarlanması hakkı uygulamada tamamen göçmen etnik Çinlilere tanınmıştır. Pratikte Uygurlar ekonomik sistemin hiç bir devresinde ve hiçbir zaman iştirak ettirilmemiştir. Tam aksine, Uygurlara ait topraklarda bulunan yer altı kaynakları için zoraki kamulaştırma ile etnik Çinlilere tahsis edilmektedir. Bu suretle Uygurlar atalarından intikal eden topraklarından ebedi olarak mahrum bırakılmakta ve geleneksek kültür ve medeniyetleri de bu ekonomik gelişmeye “ kurban” edilmektedir.
Etiketler: Genel » İlham TohtiBENZER HABERLER