Son Dakika
Dr.Reşat İLYASOV
Tarihi kaynaklara göre Uygur Türklerinin yaşadıkları Doğu Türkistan denen bölge 1759 yılından itibaren Çin – Mançurya İmparatorluğu’nun yönetimi altına girdikten sonra yozlaştırmaya maruz kaldı. Şu anda da bu böyle devam ediyor. Çinliler bu bölgede yönetimlerini tam şekilde kurduktan sonra burayı Sintzyan (Sincan) olarak adlandırdılar. Bu Çince “yeni arazi, yeni sınır” anlamına geliyor. Aynı zamanda bu tarihten itibaren Urumçi Başkent ilan edildi. Şu anda uzun süredir yapılan etnik temizlik sonucunda bu bölgede yaşayan Çinlilerin sayısı % 41′e ulaşmıştır. Yani, nüfusu 20 milyon olan Sincan vilayetinin 8 milyonunu Uygur Türkleri oluşturuyor. 2003 yılından bu yana ise Çin Hükümeti Uygurları başka bölgelere göç ettirerek yozlaşma politikasını daha da hızlandırmaya başlamıştır.
Doğu Türkistan’ın Sibirya ile Hint alt kıtasının arasında, Çin ile Orta Asya’dan Avrupa’ya geçiş noktasında bulunması bölgenin jeostratejik önemini artırıyor. İşte son on yılda Çin’in küresel ekonomik yükselişi aynı zamanda ülke içerisinde meydana gelen etnik azınlıklar sorununa da aciliyet getirmiştir.
Ekonomik açıdan Doğu Türkistan toprakları zengindir. Zira burada üretilen pamuk Çin’deki üretimin % 90′ından fazlasını oluşturmaktadır. Gıda ve hayvancılık da yüksek yerlerden birini tutuyor. Petrol, gaz ve kömür yatakları Çin’in genel potansiyelinin % 30’dan fazlasını oluşturmaktadır.
Çatışmaların Arka Planı
Doğu Türkistan sorunu son 20 yıldan bu yana sürekli ekonomik ve siyasi gücü artan Çin için küresel sorun haline gelmiştir. Özellikle Çin Hükümeti ülkede meydana gelen etnik çatışmaları dış güçlerle ilişkilendiriyor. Zira son zamanlarda Kosova’nın bağımsızlık kazanması Çin için içerideki etnik azınlıklar sorunu açısından “siyasi yara” olmuştur.
Bu bağlamda ifade etmeliyim ki, Çin’in komşu olduğu Orta Asya ülkeleri ile imzaladığı anlaşmalar sonucunda ülkeden kaçan Uygurlar geri iade ediliyor. Öte yandan Şanghay İşbirliği Örgütü sayesinde Çin Uygur sorununa karşı sınır meselesini çözmeye ve baskı politikasını artırmaya muvaffak olmuştur. Devletin bu şekildeki etnik temizlik politikası diğer bölgelerde de milli azınlıklara karşı kendini gösteriyor.
Çin’e karşı Uygur Türkleri 1950, 1953, 1958, 1962, 1965 ve 1968 yıllarında defalarca özgürlükleri için mücadeleye kalkmış ancak bu itirazlar kanlı şekilde önlenmiştir. Pekin yönetimi yaşanan olaylara göre ABD’de yaşayan Dünya Uygur Forumu Başkanı Rabia Kadir’i suçlu bulmuştur.
İslam ülkeleri içerisinde sadece Türkiye ciddi şekilde Urumçi’de yaşananları eleştirmiş ve Başbakan Erdoğan bunu katliam olarak değerlendirmiştir.
Çin’in başka bir etnik azınlık sorunu olan Tibet’le işbirliklerindeki uyguladığı terörle mücadele stratejisi aynı zamanda Uygurlara dair de periyodik uygulanıyor. Amerika’da yaşanan ünlü 11 Eylül olayından sonra Çin de Uygurlara karşı sözde terör mücadelesine başladı.
Sorunu daha derinden anlamak için ABD’nin bölgeye dair politikasına da kısaca göz atmak gerekiyor. 2009 yılından itibaren ABD, Güney Asya’ya doğru genişleme politikası uyguladığında Doğu Türkistan’ın Çin için stratejik önemi daha da arttı. ABD’nin Myanmar ve Kamboçya gibi ülkelerle yeniden ilişkiler kurması Çin için ek sorunlar yaratıyor. Bu nedenle de Çin Uygurların yaşadıkları Sintzyan (Sincan) vilayetinde özellikle takviyeye başlamıştır. Özellikle deniz ticaretinde ABD’nin Çin’i köşeye sıkıştırması, Çin’in Doğu Türkistan’dan geçen demir yolları aracılığıyla batıya doğru yönlenmesini daha da güçlendirdi. İşte bu tarihi İpek Yolu’nun onarımı Çin için Doğu Türkistan’ın güvenlik açısından önemini daha da artırdı.
Sonuçta Doğu Türkistan Çin için Avrupa’ya açılan kapı demektir. Bu anlamda Çin, Doğu Türkistan’da meydana gelecek muhtemel güçlü Uygur protestolarının domino etkisi ile diğer bölgelere de yaygınlaşmasından çekinerek en ufak itirazı bile kanlı şekilde önlemeye çalışıyor. Bu da küresel çapta Çin için siyasi – hukuki sorunlara neden oluyor.
Kaynak: Newtimes.azhttp://politikaakademisi.org/cinin-dogu-turkistan-sorunu-uygurlar/
Email Share
Etiketler: Makale AnalizBENZER HABERLER