logo

trugen jacn
12 Mart 2025

ÇİN’DEN SON ETNİK SOYKIRIM KARARI : ÇİNLİLER DOĞUMA TEŞVİK-UYGURLARA DOĞUM YASAĞI

Bingtuan kadınlarının çocuk sahibi olmaları teşvik edilmeli, Uygur kadınlarının ise çocuk sahibi olmaları yasaklanmalıdır.

Yorumcumuz Asia Uyghur tarafından Amsterdam’dan hazırlanmıştır
2025.03.10

Paylaşmak

Qeshqer-saqchi-bala-tekshurush-ayal-harwa-pilanliq-tughut

Çin’in Xinhua Haber Ajansı, 10 Mart’ta “Altı eyalet ve Sincan Üretim ve İnşaat Kolordusu, doğum yardımlarının bireylere aktarılmasını kapsamlı bir şekilde uygulamaya koydu ” başlıklı bir haber yayınladı . Haberin içeriğinden anlaşıldığı kadarıyla, bu tür “analık yardımı” uygulaması Kolordu’da tam olarak uygulanırken, Sincan’da ise “kısmen” uygulandığı ifade ediliyor. Bu habere göre taburdaki kadınların çok çocuk sahibi olmaları yönünde teşvik edildiği anlaşılıyor. Ancak Çin’in Uygur kadınlarını çocuk sahibi olmaya teşvik etmesi, Çin’in yıllardır Uygur kadınlarına dayattığı çeşitli doğum kontrol yöntemleri ve sözde “daha az çocuk yap, çabuk zengin ol” politikalarıyla taban tabana zıttır. Raporda, kadın askerlerin çocuk sahibi olmaları halinde sadece para ödülüyle ödüllendirilmediği, aynı zamanda doğumdan emeklilik ve çocuk bakımına kadar tüm süreçte tam ücretli izin hakkının da kullanıldığı belirtiliyor. Bu, söz konusu tercihli teşvik politikalarının bölgedeki kadınların doğurganlık oranının artırılması ve bölge nüfusunun daha da artırılması yönünde kaçınılmaz olarak önemli bir etki yaratacağı anlamına gelmektedir.

 

Xinhua Haber Ajansı 10 Mart 2025 tarihli haberinde, "Altı eyalet ve Sincan Üretim ve İnşaat Kolordusu, doğum yardımlarının bireylere aktarılmasını kapsamlı bir şekilde uygulamaya koydu." başlığını taşıyordu.
Xinhua Haber Ajansı 10 Mart 2025 tarihli haberinde, “Altı eyalet ve Sincan Üretim ve İnşaat Kolordusu, doğum yardımlarının bireylere aktarılmasını kapsamlı bir şekilde uygulamaya koydu.” başlığını taşıyordu. 

 

Aile planlaması başlangıçta bireysel özgürlük ve toplumsal desteğe dayalıydı ve etnik farklılıklarla sınırlandırılmamalıydı. Ancak Çin’in uzun süredir uyguladığı “az çocuk yap, çabuk zengin ol” politikası, Uygur kadınlarının üreme özgürlüğünü kısıtlayarak Uygur nüfusunun azalmasında önemli rol oynamıştır. Uygur nüfusuna yönelik bu orantısız kısıtlamalar, Uygurların demografik statüsünü, Uygur bölgesindeki baskın yerli etnik grup olmaktan çıkarıp, onları ekonomik kalkınmada dezavantajlı bir konuma getirmiştir. Çin’in “zengin olmak için yoksulluğu ortadan kaldırma ve doğurganlığı azaltma” politikaları Uygurları zenginleştirmek yerine ekonomik olarak daha fakir ve demografik olarak daha küçük hale getirmiştir. Bahreyn’de 1990’larda yaşanan köylü ayaklanmaları da tam bu sorunlardan kaynaklanmıştır. Ancak Çin, Uygur nüfusunu azaltma yönündeki asıl amacını gizleyerek, bu hareketi “dini aşırılıkçılık ve ayrılıkçılık” gibi siyasi bahanelerle örtbas ediyor.

Nüfus politikası, ekonomik açıdan bölgenin kapsamlı kalkınmasına, özellikle özerklik hakkına sahip etnik grupların nüfus güvenliğinin sağlanmasına hizmet etmelidir. Ancak Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’ndeki nüfus politikası, Uygur kadınlarının çocuk sahibi olmasını kısıtlamakla kalmamış, aynı zamanda Uygur köylerine çok sayıda Çinli göçmenin gelmesine de yol açmıştır. Bunun sonucunda 1949 yılında toplam nüfusun yüzde 5’inden az olan Çin nüfusu, bugün hemen hemen yerli Uygurların nüfusuyla eşit bir düzeye ulaşmıştır. Ayrıca Çin’in Uygurlara yönelik çeşitli ayrıcalıklı politikaları ve yardımları, Uygur halkı arasında Çin’in ekonomik ve siyasal açıdan güçlenmesinin temelini oluşturmuştur. Uygurların ise nüfusu azalmaya ve ekonomik olarak zayıflamaya başladı. Bu durum doğal olarak Çin propagandasında “istikrarsızlık, etnik çatışmalar” kavramını gündeme getirdi. Şaşırtıcı olan, bu “istikrarsızlık ve etnik çatışmanın” asıl nedeninin Çin’in kendisi olmasına rağmen, baskı ve imha politikalarının hedefinin Uygurların kendisi olmasıdır.

Nitekim Çin, sözde “analık yardımı” dağıtmanın amacının kadın haklarını korumak olduğunu iddia ederken, Uygur kadınları bugün de zorla doğum kontrolü, Çin eyaletlerine zorla yerleştirilme ve Çinli erkeklerle zorla evlendirilme gibi hedefli nüfus politikalarının kurbanı olmaya devam ediyor. Son yıllarda uluslararası medyada dolaşan konuyla ilgili haber ve araştırma raporları, Çin yetkililerinin Uygur kadınlarına karşı geniş çaplı doğum kontrol önlemleri uyguladığını ortaya koyuyor. Uluslararası Komünizm Mağdurları Anıt Vakfı’nın kıdemli araştırmacısı Adrian Zenz, konuyla ilgili hazırladığı araştırma raporunda, Uygurların doğal nüfus artış hızının 2015 yılından bu yana hızla azaldığını belirtmiştir; Uygur nüfus artış hızı Çin’deki en düşük seviyeye geriledi; Aynı dönemde Uygurlara yönelik geniş çaplı doğum kontrol ve doğum önleme politikalarının uygulandığı ileri sürülmektedir.

Özetle, Çin hükümeti şu anda bireylere yönelik sözde “doğum yardımı”nı yoğun bir şekilde teşvik ederken, bu yardımdan yararlananların çok sayıda olması Çin’in ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor. Başka bir deyişle, Çin şu anda Çin vatandaşlarını çocuk sahibi olmaya teşvik etmeye ve uluslararası toplumda “Sincan’da doğum kontrol politikası yerine, doğum teşvik politikası uygulandığı” izlenimini yaratmaya çalışıyor. Ama diğer yandan Uygurların çocuk sahibi olmasını engellemeye devam ettikleri de ortada. Aksine, kolorduda böyle bir politikanın baştan beri uygulanmaması gerekirdi. Nüfusu yaşlanan ve azalan Çin, şu anda demografik bir krizle karşı karşıyadır ve acilen nüfus artışına ihtiyaç duymaktadır. Ancak Çin’deki nüfus azalması tek başına bir sorun değil; eksik refah politikaları, ekonomik kriz ve hayatın insanlar üzerindeki aşırı baskısı gibi çeşitli faktörlere bağlı karmaşık bir sorundur. Peki Çin’in böylesine karmaşık bir sorunu, Uygurlar gibi etnik grupların nüfusunu sınırlama ve onlara karşı soykırım yapma pahasına çözmesi mümkün müdür?

Share
54 Kez Görüntülendi.