Soğuk Savaş sonrasında uluslararası sistem tek kutuplu bir yapıya büründü. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan güç boşluğunda, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), tek kutuplu yapı üzerinden uluslararası sistemi domine etti. Fakat 2000’li yılların başında uluslararası sistem çok kutuplu bir yapıya tekrardan dönmeye başladı. ABD’nin karşısında Rusya, Hindistan ve Çin’in yükselmesi, dünyada birden fazla güç merkezinin oluşmasını sağladı.
Uluslararası sitemde kutupların çoğalmasıyla dünyanın güç merkezi de Batı’dan Doğu’ya doğru kaydı. Pekin’in önderliğinde yükselen Asya, Batı’ya rakip olurken, Çin de ABD’ye rakip oldu. Bugün uluslararası sistemin en etkili aktörlerinden biri olan ve küresel liderlik kulvarında ABD ile rekabet eden Çin’in, nüfuz alanı her geçen gün artıyor. Çin ile rekabet eden ABD, Pekin yönetimini ülkeleri ‘borç tuzağına’ çekmekle suçladı.
ÇİN’İN SINIRSIZ PARA KAYNAĞI OLARAK ALGILANMASI
Ekonomik ilişkilerin kurulması için faiz veya hibe yoluyla kredi sağlayan Batılı Dünya Bankası (WB) ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) demokrasi, şeffaflık, iyi yönetişim gibi ön koşullarını karşılamakta zorlanan ülkeler Çin’e yaklaşıyor. Zira Çin, sağladığı kredinin nerelerde ve nasıl kullanılması gerektiğine dair bir zorunluluk getirmiyor. Pekin yönetimi, kredinin ön koşulla verilmesini, kredi verilen devletin içişlerine karışmak olarak değerlendirdiği için bunu söz konusu devletin egemenliğine bariz saldırı olduğunu aktardı. Dolayısıyla krediye ihtiyaç duyan ülkeler, Çin’i önemli bir alternatif ve kolay para kaynağı olarak değerlendiriyor.
Çin’in, ülkelerin iç işlerine karışmamak için kredileri ön koşulsuz vermesi, söz konusu ülkeleri israfa ve yolsuzluğa sürüklerken, bu devletlerin borç batağına battıklarını da fark etmemelerine neden oldu. Çin’in kredi politikasını değerlendiren uzmanlar ve siyasiler, koşulların hafif olmasından ötürü Pekin’in başta Afrika ülkeleri olmak üzere pek çok ülkeyi kasıtlı olarak borçlandırdığını aktardı. Uzmanlara ve siyasilere göre, Çin’in ‘kasıtlı borçlandırma’ politikasının bir sonucu olarak, borçlarını ödeyemeyen devletlerin çeşitli varlıklarına el konuluyor ve siyasi bağımsızlıkları ipotek altına alınıyor. Dolayısıyla Batılı ülkelerin ağır kredi koşullarından kaçan ülkeler Çin tehdidine maruz kalıyor.
BORÇ DİPLOMASİSİ
2000’li yıllara kadar dünyayı ideolojik olarak yorumlayan Çin, bu tarihten sonra ekonomi kartını oynamaya başladı. Elindeki bu kart ile etki alanını genişleten ve küresel liderlik için ABD ile yarışan Çin’in, ülkeleri borç batağına çekme girişimi Batılı ülkeler tarafından sıklıkla eleştiriyor. Son olarak Batılı ülkeler Çin’in borç batağına çektiği yönetimlerin kaynaklarını ve stratejik öneme sahip değerlerini sömürme niyetinde olduğunu ileri sürüyor.
Çin yönetimi, kendi ekonomik çıkarları ve küresel liderlik için oldukça büyük bir öneme sahip olan “Tek Kuşak Tek Yol” projesi kapsamında kredi ve borçlanmaları desteklerken, borçlarını ödeyemeyen ülkelerin varlıklarına el koyarak projenin sürdürülebilirliğini ve güvenliğini garanti altına almaya çalışıyor.
ÇİN HANGİ KOŞULLARDA BORÇ VERİYOR
ABD merkezli bir uluslararası araştırma kurumu, Çin’in borç alma ve verme koşullarına ilişkin bir rapor yayınladı. Raporda Çin’in, gelişmekte olan ülkeler ile borç anlaşmalarının şartlarını “alışılmadık derecede gizli” yapmasına dikkat çekildi. Rapora dahil olan Georgetown Üniversitesi’nden Anna Gelpern, “Çin dünyanın en büyük resmi alacaklısı, ancak borç vermenin hüküm ve koşulları hakkında temel gerçeklerden yoksun” ifadelerini kullandı.
77 sayfalık raporda, anlaşmalar kapmasında borç alanların kredi şartlarını açıklamasını engelleyen gizlilik hükümlerinin olduğu aktarıldı. Raporda ayrıca, sözleşmelerde Çinli borç verenlere, diğer alacaklılara göre yarar sağlayan gayri resmi teminat düzenlemeleri ve borcu toplu yeniden yapılandırmalardan uzak tutma vaatlerinin yer aldığı aktarıldı.
Harvard Business Review’ın açıkladığı verilere göre, Çin hükümeti ve bankaları, bugüne kadar 150’yi aşkın ülkeye 1,5 trilyon dolar kredi verdi. Verdiği kredilerle IMF, WB ve İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) gibi uluslararası kuruluşları geride bırakan Pekin yönetimi, en fazla Asya ve Afrika ülkelerini borçlandırdı. Kamboçya, Laos, Manuata, Moğolistan, Kırgızistan, Samoa, Zambia, Cibuti, Maldivler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Nijer’in Çin’den aldığı krediler gayri safi milli hasılalarının yüzde 20’sinden fazlasına denk geliyor.
SRİLANKA VE ZAMBİYA ÖRNEĞİ
Çin’in borç batağına saplanan ülkelerden biri Sri Lanka. Sri Lanka, Pekin merkezli bankalardan yüzde 8 faizle, 8 milyar dolar kredi aldı ve alınan krediyi Çinli şirketlerin inşa ettiği liman ve iş merkezlerinde kullandı. Zaman içerisinde ise borçlarını ödemekte zorlanan Sri Lanka hükümeti, 2017 yılında kredi kapsamında inşaatı tamamlanan Hambantota kentindeki bir limanın kullanım haklarının yüzde 70’ini 99 yıllığına Çinli bir şirkete devretti.
Sri Lanka’nın dışında Çin’den aldığı borçları ödemekte zorlanan Zambiya’nın da aynı kaderi paylaştığı iddia edildi. Çin’e borcu her geçen gün artan Zambiya’nın, bazı milli kurumlarının mülkiyetinin ve kullanım hakkının borçlarına karşılık Çinli şirketlere devrettiğine dair iddialar medyada yer aldı.
Çinli bankalardan 8 milyar dolar kredi alan Zambiya’da, kabaran ve ödenmeyen borçlar nedeniyle bir elektrik şirketinin (Zesco), TV ve radyo istasyonu olarak faaliyet gösteren bir kamu kuruluşunun (ZNBC) ve Kenneth Kaunda Uluslararası Havalanı’nın Çin’e devredildiği iddia edildi. Zambiyalı yetkililer söz konusu iddiaları reddederken, Çin’den alınan kredilerin ödenme tarihinin geçtiği dünya kamuoyu tarafından biliniyor. Ayrıca yetkililerden birbiriyle çelişen açıklamalar geliyor. Nitekim Zambiya Finans Bakanı “Çin finansmanıyla gerçekleştirilen, tamamlanma oranı yüzde 80’in altındaki bütün yatırımların iptal edileceğini” duyururken, Başkan Edgar Lungu “Her şeyin yolunda olduğunu ve yatırımların devam ettirileceğini” açıkladı.
Sonuç olarak, Çin’in Asya’dan Afrika’ya ve Kuzey Amerika’ya kadar pek çok ülkeye sağladığı kredilerin ödenmemesinin bir sonucu olarak söz konusu ülkelerin milli varlıkları Pekin yönetimine geçiyor. Bu durum hakkında açıklamalarda bulunan siyasiler ve uzmanlar, Çin’in ‘borçlandırma stratejisi’nin yeni bir ‘sömürgecilik’ anlayışı olduğunu aktardı. Ayrıca 2017 yılında Sri Lanka’nın başına gelenlerin, borçlarını ödemekte zorlanan ülkelerin başına gelebileceği de belirtildi.
KAYNAK : https://m5dergi.com/one-cikan/cin-egemenlikleri-nasil-satin-aliyor-borclandirma-stratejisi-analiz/Analiz: Cihan ABİ