logo

trugen jacn

ÇİN NAZİ KAMPLARINA HAPSEDİLEN KAZAK TÜRKLERİNİN HİKAYESİ -1

Bu yazıda Doğu Türkistan’da toplama kamplarına alınan Kazaklar’ın hikayelerini aktarmaya devam ediyorum.Bu yazıyı önce “Suçsuz Yere Toplama Kamplarına Kapatılan 3 Kazak’ın Hikayeleri” diye yayınlamıştım, ancak hikayeler gelmeye devam ediyor ve ben de eklemeye devam ediyorum. Bu değişikliği aynı gün içinde yapıyorum, bundan sonra ekleme yaptığımda hangi tarihte eklendiğini de not  edeceğim.(M.V.KAŞIKÇI)

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan

 Mehmet Volkan KAŞIKÇI

Bu hikâyelerin  bize gösterdiği en önemli şey ise “siyasi eğitim” kamplarından çıkan insanların akıbetinin ne olduğu. Nural’ın babasının dediği gibi kamptan çıkarma yalan adı altında bunlar fabrikalarda zorla çalıştırılıyorlar. Bu hikayeler şu ana kadar duyduğumuz başka örneklerle de örtüşüyor. Ancak başka örneklerde, kamplardan “çıkan”ların Çin’in iç şehirlerindeki fabrikalara gönderildiklerini de duymuştuk, bu iki örnekte de kampın yanında, muhtemelen kampla iç içe olan fabrikalarda çalıştırılıyorlar, yani yerleri değişmemiş oluyor.

Daha önce bir arkadaşımın 3 akrabası hakkında başka bir blog yazısı yazmıştım ve meselenin uluslararası hale getirildiğini iletmeleri ile bu 3 kişinin kamplardan çıkmasına bir katkım olmuştu. En azından aileleri böyle düşünüyor, kulağa çok inandırıcı gelmese de. Ama bildiğimiz bir şey var, Kazaklar için bu kamplardan çıkmak Uygurlar’a göre çok daha mümkün. Hem Kazakistan devletinin bazı çabalarından dolayı, hem de Kazak sivil toplumunun tek tek kişiler üzerinden meseleyi uluslararası kurumların gündemine getirmesinden dolayı. Ancak Kazakistan esas olarak Kazak vatandaşı olanları kurtarmaya çalışıyor.

Burada söylemek istediğim bir şey daha var. Ben bu 3 Kazak’ın hikayesini yazıp, aynı zamanda uluslararası veritabanlarına da bilgilerini ilettikten sonra, Financial Times’ın Çin muhabirlerinden Emily Feng benimle iletişime geçerek bunlar hakkında bilgi almak istedi.

Türk Medyasının Konuya İlgisizliği 

Kısıtlı da olsa bütün çabama rağmen her nedense  Türk medyasının ilgisini çekmeyi bir türlü başaramadık. Aynı şekilde Türk hükümetinin bütün medya sansürüne rağmen Türkiye’den de 50’den fazla akademisyenin imza attığı, bütün dünyadan akademisyenlerin katılımıyla yayınlanan bildiri de Reuters dahil birçok ajans tarafından haber yapılmışken, Türk medyasında bunun hiç yer bulamamış olması gibi. Türk medyası ya meseleyle hiç ilgilenmiyor, ya da sadece hamaset içerikli “30 milyon Uygur”, “40 milyon Uygur”, “Doğu Türkistan’a Özgürlük” gibi oradaki insanlara hiçbir faydası olmayan saçma sapan yazılar yazmakla meşgul. Ancak bu tarz, tek tek kişilerin uluslararası bir şekilde gündeme getirilmesinin, Uygurlar için çok daha zor olsa da, en azından Kazaklar için fayda sağlayabildiğini gördük ve bunu uluslararası kurumlarda çalışanlardan da teyit ettim. Türkiye’deki Uygurlar’ın aktardıkları hariç orijinal hiçbir haber yapma yetkinliği yok Türk medyasının. Yapacağı haber gerçek bir haberse ancak Batı’dan çevirecek.

Türk Medyasına Sesleniyorum !

Ben burada sizlere orijinal haber imkânı sunuyorum ve istediğiniz gibi kullanın diyorum. Benim ismimi vermenize bile gerek yok, öyle bir takıntım yok. Ancak ne olur hamaseti bırakın da hayati olan şu meseleleri haber yapın artık.

nural

1- Abil Kuanışbek’in Hikayesi  

Bunların içinde Abil Kuanışbek ile ilgili malumat çok sınırlı. Yalnızca abisi gibi kampa alındığı biliniyor. Nural ve Abil Amantay’ın Kazakistan’a gidip gelmeleri sebebiyle toplama kamplarına gönderildiği anlaşılıyor. Ancak Abil Kuanışbek pasaportu bile olmayan, Çin’den hiç çıkmamış birisi. Onun sadece Kazakistan’da bulunan yengesi (Abil Amantay’ın eşi) ile telefonda görüştüğü için kampa alındığı zannediliyor. Kuanışbek yakın zamanda kampa alınmış, diğer iki Kazak 2017 içinde. Nurbek Orazkan ve Sofiya Tolıbaykızı ile ilgili malumat da sınırlı. Ancak onların hikayesinde önemli bir nokta 3 yaşındaki kızlarının ninesinin elinden alınarak yetimhaneye verilmiş olması. Aileleri toplama kamplarına alınan çocukların asimilasyon amacıyla akrabaların ellerinden alınarak yetimhanelere koyulduğunu zaten biliyoruz. 1 yaşındaki torun muhtemelen henüz çok küçük olduğu için alınmamış.

Nural’ın hikayesini okuduğumuzda bu yılın Ağustos ayında kamptan çıkarıldığını, daha sonra bir dikiş fabrikasında çalıştırılmaya başladığını görüyoruz. Ancak Amantay’ın hikayesiyle ikisine beraber baktığımızda, aslında fabrikada çalışırken hala bu kamplarda kaldıklarını anlıyoruz. Bu fabrikalar, Çin’in resmi propagandasında “mesleki eğitim” veriyoruz adı altında gösterdiği atölyeler olabilir. Nural’In hikayesi ayrıca bu toplama kamplarının nasıl kurulduğuyla ilgili de bilgi veriyor. Bir Kazak okulu, toplama kampına çevriliyor ve yanına daha sonra bu dikiş fabrikası dikiliyor. Yine aynı şekilde Sofiya’nın hikayesinde de halı fabrikasının yeni kurulduğunu görüyoruz. Sofiya için de kampa alındı ibaresi kullanılmıyor, onun yerine zorla fabrikada çalıştırıldığı belirtiliyor. Burdan aslında bu fabrikaların kampların bünyelerine dahil oldukları ve toplama kamplarına alınan kişilerin bu yeni kurulan fabrikalar için zorunlu ve bedava işgücü sağladığı sonucuna varabiliriz. Nural ve Amantay’ın hikayelerinde birbirini tutmayan bir nokta Nural’ın ücretsiz çalıştırılması, Amantay’ın ise 650 yuan para alıyor olması. Burda cinsiyet ve yaştan kaynaklı işgücüne katkıları bir rol oynayabileceği gibi, Amantay’la ilgili edindiğimiz bu bilginin, babasıyla görüşmesinden gelmesi de rol oynamış olabilir. Babasıyla bir kez görüştürülen Amantay kendisine söyleneni söylemiş de olabilir. Ama ücretsiz veya 100 doların altında bir miktara denk düşen 650 yuanla çalışıyor olsalar da, her iki durumda da resmen köle gibi çalıştırıldıkları açık. Hem Nural, hem Amantay’ın sağlık durumlarının bozulduğunu biliyoruz. Nural’ın yaralandığı öğrenilmiş, ancak detayları bilinmiyor. Amantay’ın hafızasının zayıflaması işkence görmesiyle ilgili olabilir.

Nural toplama kampına kapatıldıktan sonra ailesiyle iletişimi tamamen kesiliyor. Amantay’ın durumunda ise beş aydan sonra, iki haftada bir sefer belirlenen bir vakitte kısaca eşiyle konuşmasına izin veriliyor. Bu ay içerisinde de babasıyla bir kez görüştürüldüğünü öğreniyoruz. Ancak hal-i hazırda Çin’de bulunan akrabalar korktukları için ve zaten bu görüşmeler tam kayıt altında olduğu için ayrıntılı bilgi edinemiyoruz.

 

2- Kalıasker Nur Bakıt’ın Hikayesi 

Ben Kaliaskar Nurbakıt. 1968 yılı, 2 Temmuz’da dünyaya geldim. Biz ailemizle Kazakistan Cumhuriyeti’ne 24 Ekim 2016’da göçüp geldik. Kazakistan’a göçtüğümüzde bir kızımız işi sebebiyle Çin’de kalmıştı. İsmi Nural Razila, 10 Aralık 1993’te, Sanjı ili, Şonjı bölgesi, Şiviyuan köyünde dünyaya geldi (Çevirenin notu: Yer isimleri bana ulaşan Kazakça metinlerdeki haliyle verilmiştir).

2012’den 2015’e kadar Karamay şehrindeki sanayi kolejinde, petrol sondaj bölümünde okuyup, Urumçi’deki bir petrol reklam şirketinde çalışmaya başladı. 15 Mayıs 2017’de, tatil için ailesini ziyarete Kazakistan’a geldi. Bir ay kadar ailesiyle kaldıktan sonra, tatil bittiği için 13 Haziran’da Çin’e döndü. Çin’deki işyerine varınca, Çin polisleri Kazakistan’a gidiş sebebini sormak için ve de Çin’e döndüğünde tekrar kayıt yaptırmaması bahanesiyle birkaç kez çağırmış ve kayıt yaptırmak için gittiğinde de Çin polisleri bütün belgelerine el koyup, 12 Ağustos 2017’de siyasi eğitim adındaki toplama kampına kapatmış. Bu vakitten beri hiç haberleşmedik. Toplama kampına alındığını Çin’den gelen kişilerden duyduk. Bir yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra 2018 Ağustosunun 20’lerinde kamptan çıkarıldı diye duyduk. Kamptan çıkma yalan adı altında, sorgusuz sualsiz bir dikiş fabrikasına gönderilip zorla çalıştırıldığını öğrendik. Bu fabrikada dışarıdaki insanlarla görüştürmüyorlar. Arayıp soruşturan kişiler, aramaya devam ederlerse kendilerinin de tutuklanacağı söylenerek tehdit edilmişler. Bize gelen bilgiye göre, kızımız o fabrikada ücretsiz ve hiçbir yardım almadan zor şartlar altında yaşamakta. Dinlenme zamanında 2-3 saat uyuyabildiğini ve çalışırken ağır şekilde yaralandığını öğrendik. Duyduğumuza göre kızımızın kapatıldığı kamp ve fabrika Sanjı ili, Şonjı bölgesinde. Burada bulunan 3. Kazak Orta Mektebi siyasi eğitim kampına çevrilmiş. Yanına dikiş fabrikasının kurulduğunu ve kamptan çıkan insanların zorla bu fabrikada ücretsiz olarak çalıştırıldığını duyduk.

Ben Kaliaskar Nurbakıt,

Kızım Nural Razila’yı hukuksuz tutuklayıp, zorla dikiş fabrikasında çalıştırıp, vatandaşlık hukukunu ayaklar altına alan ve halkına zulüm eden Çin Hükümeti’nden günahsız kızımızı kurtarmak için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve diğer uluslararası kurumlardan yardım talep ediyorum”.

KAYNAK :  https://falancamesele.wordpress.com/2018/12/12/sucsuz-yere-toplama-kamplarina-kapatilan-kazaklarin-hikayeleri/?fbclid 

 

Etiketler: » » » » » » »
Share
623 Kez Görüntülendi.