logo

trugen jacn
13 Ekim 2015

ÇİN’İN DEVREDIŞI BIRAKILDIĞI TRANSPASİFİK ORTAKLIĞI VE ÇİN’E ETKİLERİ

Mehmet Emin Hazret

Mehmet Emin HAZRET

Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), Sonunda oluşumunu başarı ile tamamladı. Bu ekonomik örgüt 21.yüzyılda Çin’e karşı inşa edilmiş yeni bir Çin Seddi’dir. TPP sadece Çin ekonomisini değil,Çin’in sosyalist rejimini de sarsabilecek potansiyele sahiptir.Çin aleyhinde olan her gelişme,Doğu Türkistan’ın lehine olacağı için, TPP biz Uygur Türklerini  de yakından ilgilendirmektedir.TPP nin doğuracağı sonuçlar hakkında Türk  toplumunun  özellikle Uygur Türklerinin bilgi sahibi olması, dünyanın siyasi yörüngesi içinde kendi geleceğini doğru  okuyup görebilmek açısından çok önemlidir.

Trenspasifik Ortaklığı(TPP) ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Brunei, Malezya, Yeni Zelanda, Vietnam, Meksika, Singapur, Peru ve Şili den ibaret 12 ülkeden oluşuyor. 800 milyon nüfusa sahip olan bu ülkelerin toplam gayri safi yurtiçi hasılası dünya ekonomisinin yüzde 40’ını teşkil etmektedir. Parasal  olarak 28 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğü içeriyor.

ABD Başkanı Barack Obama, ülkesi ile Pasifik Okyanusu’na kıyısı bulunan 11 ülke arasındaki ticari sınırlamaları kaldıracak Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) anlaşması hakkında, “Standartları biz belirlemezsek Çin belirleyecek” diye açıklama yaptı. ABD, Çin’i çevreleyen ülkeleri yanına alarak  Çin’in  sınır tanımaz ve  kural dışı faaliyetlerine bu yolla kısıtlama  ve engeller koymuş   bulunuyor.

Daha bir hafta önce Çin devlet başkanı Şi jin peng’i Beyaz Sarayda ağırlayan Obama, bir hafta sonra TPP anlaşmasını açıklaması, Çinlileri şaşkına çevirdi. Çin ekonomik durgunluk yaşamanın  ötesinde, ekonomik ve finansal  krize sürüklenmektedir. Böyle bir  sıkıntılı  dönemde,  Komünist Çin’e bir darbe TPP den geldi. TPP nin doğmasında Çin’in,dünya Ticaret örgütünün kurallarını delerek, demokratik ülkelerin gevşek ve hantal yapısı nedeniyle  karar alma mekanizmasının çok yavaş işlemesinden yararlanarak oyunun kurallarını değiştirmesi, özellikle demokrasi kurallarından yararlanarak demokrasini vurma eğilimindeki  mütecaviz tutumu vu ABD.başta  batı ülkelerini  buna zorlamasında  yatmaktadır.

Çin 2001 yılında  ABD nin desteği ile Dünya Ticaret Örgütüne üye olduktan sonra, O dönemin Çin başbakanı Zhu rong ji (朱镕基 )emri altındakilere gizli olarak  “D.T.Ö kurallarını araştırın ve  esnek kullanım yollarını   tesbit edin.” (要点是对WTO条款要多加研究,灵活运用)diye talimat vermişti. Bu “ D.T.Ö nin açığını bulun,açığı yoksa  açık oluşturun( delik delin.)” Anlamına geliyordu. Çin gerçekten Dünya Ticaret Örgütü kurallarında  çok açıklar  buldu, açık yok ise.zayıf noktalarndan açıklar  (delik) deldi. Dünya piyasalarına sahte,taklit, düşük kaliteli, tek kullanımlı, dayanıksız, zehirli  malları sürmeye başladı.Uluslar arası telif ve patent  hakkını ağır derecede ihlal etti. Öğrenci adı altında Dünyanın dört bir yanına  gönderdiği  teknik ve  ticaret  ajanlarını işe salarak,  onların eli ile  bir çok dünya markalarının teknik sırlarını ve üretim bilgilerini çaldı.Çin’de artık olağan hale gelen Ülke içindeki  yaygın rüşvet ağını dünya ticaret ahlakının yozlaşması için sınırsız ve  cömertçe kullandı. Uygar Batı dünyasının  son  300 yıllık  tarihi süreç içinde  icat ettiği ve ortaya koyduğu  teknoloji’yi ve onun  meyvelerini   “Dışa Açılım”adını verdiği son 30 yıldaki süreçte çalmayı  ve  bir yandan da taklit ederek kendi “Buluşu ve icadı” yapmayı başardı.  Bunu  ” büyük ilerleme ve kalkınma başarısı” olarak tekrar dünya’ya  ilan etmekten  yüzü  kızarmadı. Uluslararası ticari ahlakı ve yılların birikimi olan kuralları  bir kenara itti. Başka ülkelerin haklarını çalmaktan, gasp etmekten çekinmedi. Bu konuda yeri geldiğinde aldatmaktan da geri durmadı, yeri geldiğinde de tehdit etti.Teknolojik ve ticari kuralları değiştirerek, ihracatta  % 30’a kadar varan oranda  nakit desteği verdi.  Kalitesiz, Sahte ve taklit ürünlerin ihracatına gümrük teşviki sağladı. İthal ürünlere  ise,kural ve yasa dışı yüksek  gümrük duvarları ördü.Ülkelerin ve Çinli olmayan Milletlerin doğruluk ve  dürüstlüğünü “Enayilik ve ahmaklık” olarak nitelendirdi. Çalmayı,gasp etmeyi   ve bütün bu gayrimeşru ilişkilerine  finansman desteği  sağlamayı  sözde  “ Çinli zekası” nın başarısı olarak gördüler.

Öte yandan ABD,Çin’e yeni nesil teknoloji ürünü yeni  silahları ve buna ait teknolojileri   kesinkes  vermemesine rağmen,  Çin, uluslar arası kuralları delme tecrübesini bu konuda da işe salmayı başardı. Çok büyük mablağlar ve yüksek maliyet karşılığında  ABD.den elde edemediği  silah teknolojisini,baskı,  zulüm ve insan hakları ihlalindeki en yakın müttefiki  de olan İsrail’den elde etmeyi  başardı ve bunu hala sürdürüyor. . Çünkü İsrail silah teknolojisi ithalatının % 85-90’ni ABD.den  ithal etmekte  ve aldığı ileri silah teknolojisini çok fahiş  fiyat ve  yüksek ticari kazanç karşılığında  Çin’ e vermektedir. ABD. ise, İsrail’in bu davranışına karşı çok kızgın olmasına rağmen  bunu  önleyememiş ve engellememiştir. Bu konuda Japonya da çok hassas davranmaktadır. Türkiye kendi yapımı  olan tankların motorunu Japonya’dan alma konusunda  bu ülkeyle anlaşma yapmıştır. Geçen sene Japon medyası,Türkiye ile yapılan Tank motoru anlaşmasını tek taraflı pes ettiğini yazdılar. Gerekçe olarak, Japon motorlu tankları Türkiye’nin Pakistan’a satma anlaşması olduğunu ileri sürdüler.  Çünkü,  Pakistan’ın eline geçen Japon teknolojisi Çin’ in eline geçmiş demektir, Bu duyarlılık, ,Japonları böyle karar almaya itmiştir. ABD ve Japonya, ortak    silah üretimi ve silah   ticareti  başta olmak üzere  tüm mevzuatlarda bundan sonra kuralları daha da sıklaştırması bekleniyor.

Çin, kendi sınırları içinde ise,   katı komünist sistemi sıkı şekilde uygulamaktadır.  Mülk dahil her şeyin devletin sayıldığı  komünist Çin  sisteminde devlet elinde olmasından yararlanmak sureti ile, devlet arazilerini komünist yöneticilerin  kişisel çıkarları doğrultusunda yağmalaması,ve bunun sonucu olarak, mülk ve arazilerin  batılı  kapitalistlere peşkeş çekilmesi için özel imkanlar tanındı. Üreten ve çalışan  emekçi sınıf ise,  modern kölelere dönüştürüldü.Tabii kaynakların yağmalanması,hava ve çevre kirliliği,toprak,suyun zehirlenmesi… bin yılda bile geri dönüşümü imkansız büyük tahribatlara ve maddi zararlara yol açtı. Çinli Komünistler  zengin oldu. Ancak buna karşılık, Çin insanının kaybettiği maddi ve manevi kayıpların telafisi imkansız hale geldi.  Çin’ in kalkınması, Çin toplumuna baskı ve zulüm olarak, Çin’e komşu ülkeler ile dünya barışına ise, tehdit olarak yansımıştır. Çin,dünyayı sömürürken, Uygar dünyaya kin ve nefret beslemekten, batı demokrasilerinin ise,  altını oyma girişiminden vaaz asla  geçmemiştir.

“Çin Rüyası” propagandasının, Çine komşu Asya-Pasifik ülkelerine kabus olmaya başladığı böyle bir dönemde TPP’in kurulması tarihi bir öneme sahiptir. TPP yalnızca sıkı kurallara sahip bir ticari örgüt değildir.Aynı zamanda bir değerler topluluğudur. TPP ülkeleri öncelikle demokrasi ve insan hakları ilkelerine uyumak, bu değerleri savunmak ve geliştirmek sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Japonya baş bakanı Shinzo Abe TPP hakkında şöyle açıklama yaptı; “Biz özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü ve diğer ortak değerleri benimseyen ülkeler  olarak bir araya geldik.” Bu demek oluyor ki, “Bu değerlere sahip olmayan Çin gibi ülkelerin TPP de yeri  yoktur.”

TPP’de Vietnam gibi komünist ülke de yer almaktadır. Ancak Vietnam seneler öncesinden ülkesinde  ve komünist partisi  içinde demokratik reforma gitmiştir. ülke yönetim kadrosu serbest seçimle meydana gelmektedir. Komünist parti yönetimi de serbest seçimi benimsemektedir.Vietnam sadece ekonomik reform değil, siyasi reformu da beraber götürmekte ve iyi sonuç almaktadır.

İflasa sürüklenen Çin ihracat şirketleri fabrikalarını Vietnam’a taşıma yarışı içine girmişlerdir ve TPP ülkelerine Vietnam üzerinden mal ihraç etmek kurnazlığı  ile kısa yoldan para kazanma planı içindeler. Ancak  bir ürünün % 80’ni TPP’ye üye ülkelerin  sınırları içinde imalat edilmiyorsa,diğer bir üye ülkeye ihracat yapması yasaktır. Yasağı ihlal eden TPP  üyesi ülke, sözleşmeler  gereği, bir daha geri dönüşümü olmayacak  şekilde bu Örgüt’ten atılacaktır. Çinin D.T.Ö de yaptığı kural delme marifeti,TPP de geçersiz kalacaktır.

ÇKP.güdümündeki Çin Medyası “dünya ekonomisi Çinsiz yaşayamaz”  tezini Çin toplumuna aşılamakta olduğu bir dönemde, “Çin’siz TPP Kurulması” Çinlileri şaşkına çevirmiş durumdadır. Ekonomisi zor durumda olan Çin,ilk olarak ABD den elde etmekte olduğu  büyük miktardaki  ticaret  fazlasından mahrum kalacaktır. Çin-ABD. arasındaki 600 milyar dolarlık ticaret hacmi yavaş yavaş  gerileyecek ve zamanla  düşecektir. Bu suretle Çin’in dış ticaret fazlası suratla azalacaktır. Çin’in popüler   ekonomisti  Niyu Dav (牛刀),Çinin TPP dışında kalması sonucu ortaya çıkacak kayıplar hakkında şöyle yazmaktadır, “  Çin Avrupa-ABD.  ve Pasifik  bölgesi piyasasını kaybetmektedir. Çin çok yakın gelecekte Dünya piyasasının % 90’nı kaybedecektir.Bu durum ise,  200 milyon Çinli’nin  işsiz kalmasına sebep olacaktır. Çin’in suretle eriyip gitmekte olan döviz rezervi, krizin derinleşmekte olduğunun ciddi bir sinyalıdır… Çin rüyası köpüğü çok kısa zamanda yok olup gidecektir.Bu yok olmada, sadece Çin ekonomisi değil, ÇKP.hakimiyetindeki Çin devleti de  iflasa sürüklenecektir.”

Eli kanlı Çin komünist partisinin tek yasallığını sadece ülkenin kalkınma hızı sağlamakta idi. Şu an köşeye sıkışan Çin’in önünde iki yol bulunmaktadır;

  1. ) rejim değişikliğine giderek hür dünyanın saflarında yer almak ve TPP’ye üye olma şartlarını hazırlamak.
  2. )  Özel mülkiyeti tekrar  devletleştirme yoluna giderek Mao dönemine dönmek, ticarette Rusya ve onun uzantıları ile yetinmek ve Kuzey Kore yörüngesine girerek, özgür dünya ile keskin bir şekilde karşı karşıya gelmek.

 Ben daha önce “Ejderhanın Korkusu Türkiye” kitabımda ayrıntılı değindiğim gibi, Çin komünist parti oturduğu tahtından kendiliğinden inmeyecektir.Çin’de gün geçtikçe güçlenmekte olan  reformcular ,ezilen Çin toplumunu ve Çin komünistleri içindeki reform yanlılarını arkasına alarak ve Çin ordusunun reformcu kanadını da bünyesine katarak, Çin çapında iyi organize olabilirse,Çin’de rejim değişikliğini gerçekleştirebilir. ÇKP’ye köle olmayı kabullenen Çin toplumu eğer suskunluğunu korumayı devam ettirirse, ÇKP, iktidarını korumak adına 3.dünya savaşına soyunabilir. Çin komünist parti Hangi yol, hangi yönteme baş vurursa vursun, kendini yok etmekten kurtulamayacaktır. Çin dönüşüm sürecini kansız tamamlayabilirse,Doğu Türkistan, Çin boyunduruğundan kurtulamayacaktır.Ancak gerçek özerklik yolunda (Uygur toplumu eğer hazırlıklı olursa) bazı haklarını elde edebilir. Çin, mevcut diktatör rejimi korumak yolunda dünya savaşına baş vurursa,(Uygurlar büyük  kayıplar verdikten sonra) bağımsız bir Doğu Türkistan’ın ortaya çıkma şansı daha fazladır. Bu yüzden Uygurların, gidişatı çok iyi takıp etmesi  ve gelecekleri konusunda fikir ve yöntemler geliştirmesi gerekli ve çok önem arz etmektedir.

Kaynaklar :

  1.  中国在全球贸易新规则主导权之争中受挫 (Çinin dünya ticaretinde belirleyici rolü yara almıştır)
  2. 牛刀:最后的博弈 ( Niy Dav: En son oyun)
  3. TPP 为何不带中玩? ( TPP neden Çin’in oyununa gelmiyor?)

 

Etiketler: » » » » » »
Share
1242 Kez Görüntülendi.