Son Dakika
Ahmet Muhammet/Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
ÇİN’DEN ÇİFTE STANDARTLI UYGULAMALAR
Çin’in Doğu Türkistan politikası,Uygurları kitlesel isyana tahrik etmek özerine kurulmuştur. Çin’in tüm Devlet mekanizması bu noktaya odaklanmıştır.Uygur toplumunun yer yüzünden yok olup gitme endişe ve korkusu, onların tarihte eşi-örneği görülmemiş derecede birlik beraberlik içinde Milletçe kenetlenmeye sevk etmiştir.Uygur toplumu, Antraktika’da 6 ay süren kış mevsiminde – 70°C’ye kadar düşen şiddetli soğuk havada açlık,kar,fırtınada bir birine sarılarak,kenetlenerek bahara kadar hayatta kalmayı başarabilen penguenleri anımsatmaktadır. Uygur Türkleri ,21.yüz yılda insan oğlu dayanması imkansız derecedeki baskı, zulüm, yoksulluk,dışlanma,aşağılanma,etnik ayırımcılık, soykırım ve tahrik girişimlerine karşı büyük bir sabırla direnmektedir. Kitlesel isyana kalkışmamıştır. Her hangi bir kitlesel organizasyonun olmasını düşünme fırsatı bile olmayan Doğu Türkistan’da,halkımızın ”kitlesel isyan” tuzağına düşmemesi,Uygur toplumunun ne kadar olgunlaştığının açık ve net bir göstergesidir.
Bugün Uygurlar için kitlesel isyan ve başkaldırı, kitlesel intihar demektir. Kendilerine zülmeden İşgalcı Çin Askerlerine karşı Uygur gençlerinin yerine göre, zaman zaman kişisel veya grup halinde çatışmaya girmesi kaçınılmaz ve normal görülmektedir. Çin’in polis ve askerleri ile çatışarak şehit düşen,veya Çin karakollarına,emniyet binalarına,stratejik noktalara intihar saldırısı düzenlerken hayatlarını kaybeden Uygur gençlerin çoğu, ceza evlerinden kaçan, Çin’in iç bölgelerinde Çinli Uyuşturucu Çetelerinin ,Organ Mafyasının,kadın ticareti ve Fuhuş Şebekeleri ile Gasp ve Yankesiciliği meslek haline getiren Çinli Suç Çetelerinin elinden kaçarak kurtulan, İğne ile ADIS illetine bulaştırılan ve ölümünü bekleyen gençlerdir. Elbette bunların yanında bilinçli hareket eden ve bir şekilde bir önder veya Gurup Liderleri etrafında toplanmış olanlar da mutlaka mevcuttu. Bu tür bilinçli ve vatansever gençler Planlı ve küçük eylem ve organizasyonlar ile Çin otoritesine karşı caydırıcı darbe vurmak sureti ile Uygur halkına moral enjekte ederek,bu dünyadan akar yıldızlar gibi kayıp giden cengaver Cesur erkek ve kızlarımızın sayısı hiç de az değildir.
Geçen hafta Uygur özerk bölge Maarif Nezareti (Eyalet Eğitim Bakanlığı) internet sitesinde bir Çinli eğitimci tarafından yazılan “ Eğitimin İç Acıtıcı Durumu “ başlıklı makalesini okudum. Adam,Uygur öğrencilerin devam ettiği ve eğitim kalite ve standardı düşük olan bir kaç ilk okul’ da inceleme yapmış. Bazı sınıflarda %25 bazılarında ise, % 80’e kadar varan orandaki öğrencilerin yetim olduğunu bunların bir çoğunun babaların tutuklu veya hükümlü olduğu,ekonomit durumlarının de çok kötü olduğu görülmüştür.Bunların eğitim ve öğretim için gerekli malzemeleri temin ve alamadıkları,ruhsal travmalar ile boğuştukları okumaya ve Okula gelmeye isiteksiz davrandıkları tesbit edilmiştir. Eğitimci şöyle devam ediyor ; “Neden Uygurlarda suç oranı yüksek? Neden aile sorumluluğunu alması gereken erkekler,suç işleyip ceza evinde yatıyorlar?” Çinli eğitimci,Uygur babaların neden ceza evine kapatıldığını bilmiyor.Ceza evine girdiğine göre bir suç işlemiş olmalı,diye düşünüyor.Bu babasız çocuklar çok kısa zaman içinde büyüyecek.Suçlu babaları değil, devlet olduğunu anlayacak.Onlar,suçlu devleti ortadan kaldırmak için daha iyi organize olacak,daha azımla savaşacaklar.
Çin, Doğu Türkistan’da Uygurların yanı Müslüman bir toplum içine, Müslüman olmayan Çinli göçmenleri yerleştirmektedir. Hiç bir dine inanmayan ateis bu Çinli göçmenler,yerleştikleri Müslüman Uygurların bölgesinde ve onların arasında sosyal yaşamlarına ve inanç değerlerine tamamen ayrkırı genelev, kumarhane,meyhane açmaktadır. Bu tür ahlak bozucu Batakhanelerin açılmasını de Çin yönetimi maddi olarak desteklemektedir. Bu tür yatırımlara devlet kredisi sağlamak sureti ile,Uygurları ahlaki çöküntüye uğratmak projesini devletin gündelik politikasının bir parçasına dönüştürmüş bulunmaktadır. Bu tür insanı olmayan bir uygulama, dünya’da Çin’den başka hiçbir devletin kendi vatandaşlarına reva görebileceği ve yapabileceği iş değildir.
1995 yılına dek, bir tek AIDS vakasına bile rastlanmayan Müslüman Uygur toplumunda 2014 yılı itibariyle, Çin sağlık Bakanlığı’nca resmi olarak kayıt altına alınan 63 bin Aids’lı hasta bulunmaktadır.Ancak,konunun uzmanların tahmini rakamları ve mantıkin hesaplamara göre bugün Doğu Türkistan’da en az 200 bin Aids hastası mevcuttur. Son 20 yıl içinde Doğu Türkistan’ın bütün yerleşim bölgelerinde Berber,kuaför,otel,restoran,bar,kumarhane vebenzeri isimler altında açılan ve etamamen Çinli göçmenlerin işlettiği bu batakhaneler birer Umumhane işlevi görmektedir. Çin işgal yönetiminin teşviki ve desteği ile açılan bu mekanlar, Müslüman Uygur gençlerine planlı, programlı bir şekilde ve Çin devletinin uygulamalarının bir parçası olarak AIDS bulaştırma merkezleri olarak kullanılmaktadır.
Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlar geleceklerini ve çocuklarını kurtarmak için İslamiyete ve onun kural ve değerlerine sarılıyorlar. Ancak,Genelve,Meyhane,Kumarhane vebenzeri bataklar 24 saat süresiz olarak açıktır ve her an girilmesi serbest bırakılmıştır. Ancak,Cami,Mescit gibi İbadet mekanlarırı namazdan önce ve sonrasi kısa süreli olarak açılmasına izin verilmekte ve diğe r zamanlarda kapalıdır. ve açılması de yasaklanmıştır. Neden ? Neden 1.5 milyar nüfuslu Çin, bir avuç Uygur Müslümanı imha etmek için bu kadar çok dalevera,desise,sinsi politikalar ve yöntemlere baş vurmaktadır ? Neden bu tedbirleri ardı ardına uygulamaya koyarak acele ediyor ? Çin’in bu telaşa niçin ve neden ?
Müslüman Uygurların en başta koruyucusu Allah Taala’dır şüphesiz. Allah Taala’dan sonra ise. onları koruyacak olan yine kendileri olacaktır. Kendilerini kendisi korumaya çalışmış ve çalışmaya de devam etmektedir. Çünkü, her koyun kendi bacağından asılır. Uygurlar tarih boyunca kaybettikleri kutsal değerlerini ; vatanlarını,özgürlüklerini,onurları dahil her şeylerini geri kazanmaya mahkumdurlar. Bundan önceleri olduğu gibi,bundan sonra da kaybettikleri bu kutsallarını tetkrar elde etmek ve kavuşmak için her şeylerini ortaya koyacaklardır. Ancak,bütün bunlar bilindiği ve apaçık ve net olarak görüldüğü halde, insanlık ve adalet adına dünyada bir tek devlet’in, İslam ve Türk Milleti ve kan kardeşliği adına bir tek Müslüman Türk Ülkesi’nın insanlık onuru adına ortaya çıkıp konuyu Birleşmiş Milletlerde gündeme getirmemesi bizi çok ama çok üzmekte ve istirap vermektedir.
Biz Uygur Türkleri, şu an çok mağdur, yetim ve öksüz,koruyucusuz,desteksiz, çaresiz ve çok sıkıntılı ve zor durumdayız. Bizler de şu meşhur “İnsanlık,Türklük Ve İslamlık” aleminin” şerefli bir üyesiyiz. Biz tarihte insanlığa,Türk Milletine ve İslam kültür ve medeniyetine büyük katkılar sağlamış bir halkız. Günümüzde Doğu Türkistan’da bizler kendimizi savunurken,aslında Türkistan coğrafyasını,İslam alemini ve İnsanlığı “Sarı Tehlike” tehlikesinden uzak tutuyoruz ve bu beladan korumuş olmaktayız.Biz Uygur Türklerinin de diğer Milletler,Müslümanlar ve Türkler gibi ve diğer toplumlar gibi onurumuz vardır.Bizlerde,çocuğumuz doğduğunda “Ah,yavrum.bu dünya’ya Niye geldin ? Bizim gibi ne kötü günler görmek zorunda kalırsın ?” diye onların yerine ve geleceği adına göz yaşı dökmek yerine , “Bu güzel dünyaya hoş geldin yavrum.Bize hayat verdin,evimize neşe kattın mutluluk verdin !” diyerek sevinmek, gülmek ve gurur duymak istiyoruz. Dünyanın her ülkesinde azınlık olarak yaşamanın zorluklarını biliyoruz. Bunu yaşayarak gözlemledim ve öğrendim. Ancak, Çin’den başka bütün Hakim halklar ve Yönetimler ülkesinde yaşayan azınlıkları insan olarak görüyorlar. Keşke,Çinlilerde bizim insan olduğumuzu kabul etseler ve bize insan olarak davransalardı, kalbimizde bu denli büyük, derin ve hiç kapanmayacak ve hiç te iyileşmeyecek derecedeki bu cerahatlar ve yaralar açılmazdı.
Bir devletin en büyük düşmanı, o devletin adil olmayan çifte standartlı siyaseti ve uygulamalarıdır. Çin komünist yönetimi,biz Uygurları 66 yıldan beri bizi insan gibi görmedi ve insan’in gibi de muamele etmedi. Bizi bir sürü olarak gördü ve ona göre yönetti. Sürü içinde eğer bir koyun,tüm sürü önünde yakalanıp,ayakları bağlanıp boğazı kesilirse,diğer koyunların umurunda olmaz.Çünkü öyle yaratılmışlardır. Diğer koyunlar otunu yer,suyunu içer ve hayatlarına devam ederler. Bu durum ise, en son koyun hayatta kalana kadar sürer. Çin Komünist yönetimi biz Uygurları öyle görüyordu. Şimdi ise, öyle koyun sürüsü olmadığımızı anladılar. Bugün Doğu Türkistan’ın güney bölgelerindeki bir çok köye Çin işgal Ordusu Birlikleri ancak, gündüzleri girmektedir. Kokudan geceleri girememektedir.Bu bölgede yaşayan Çinli göçmenler,devletin tüm teşvikleri,özel imkanlarını elinin tersi ile iterek her şeylerin i satıp Çine yanı ülkelerine dönmektedirler.Çin yönetimi bütün idari,askeri ve yasal engellemelerine rağmen güney Doğu Türkistan’dan ürküp kaçmakta olan Çinlilerin kalmalarını sağlamada başarısız olmaktadırlar. Son 3 yıl içinde Aksu ve Kaşgar bölgelerinde emlak fiyatıları %40,Hoten bölgesinde ise, %50’den fazla değer kaybetmiş bulunmaktadır.
Bir İnsanın kişisel yaşam hakkını ihlal etmek, onun adına son kırmızı çizgiyi geçmektir. Çin Doğu Türkistan’da bu kırmızı Çizgiyi çoktan geçmiştir.Bu yüzden Doğu Türkistanda Çin silahlı kuvvetlerinde asker,polis kaybı verilmeyen ,buna karşılık Müslüman Uygurların şehit edilmedikleri tek bir gün bile yoktur. Doğu Türkistan’da istikrar,güvenlik ve toplumsal asayışı sağlayamayan Çin İşgal yönetimi, aynaya bakmaya yanaşmamakta
ve kendisini bir de aynada görmek ve hatalarını anlamak istememektedir.Bunun yerine, bölgedeki huzursuzluğun kaynağı olarak,Amerika,Avrupa ve Türkiye’yi suçlamaktadır.Aksine etnik kargaşayı bahane ederek başka ülkelerin iç işlerine burnunu sokan de bizzat Çin’ in kendisidir.
Son senelerde Myammar’ı iç savaşa sürükleyen ülke komşusu Çindir.Miyammarın Çin sınırındaki Kokang bölgesinde 150 bin Çin kökenli Kokanglar yaşamaktadır.Miyammar 1948’deı elde ettiklerinden bugüne kadar geçen sürede Çin, Kokanglı Asileri organize etmekten, silahlandırmaktan ve desteklemekten vaaz geçmemiştir. 5,2 bin km2.lik bu küçük toprak paçası Kokang bölgesine 1989’da Myanmar yönetimi’nce Yüksek Dereceli Özerklik statüsü tanınmıştır. O tarihten başlayarak Özerk Kokang yönetimi bölgede Miyanmar parası Kıyat yerine ve onu tedavülden kaldırarak ,Çin parası Yuan’ı kullanıma soktu.Kokang’ın telekomikisyon alt yapı sistemi (sabit,cep telefon,internet Vs.) komşusu Çin’in Çinin Yünnen eyaletine bağlıdır ve bu eyaletin kodu ile iletişim sağlamaktadırlar.Ayrıca bu hizmetlere ait ücret Faturaları de Çin’e ödenmektedir. Kokanglılar kendilerine Başkent olarak Naypyidaw değil,Pekini benimsiyor ve kabul ediyorlar. Kokang bölgesi Güneydoğu Asya bölgesinin ve Asya’nın tarihten beri uyuşturucu üretim,işleme ve tedarik merkezi olarak tanınmıştır. Kokang yönetimi, Silah Fabrikası tabelası asılan bir fabrikada uyuşturucu üretimi yapıldığı şüphesi ile 2009 yılında Miyammar Myanmar yetkilileri Fabrika’yı denetlemek ve aramak istediler ancak,Myanmarlı görevliler Kokang Özerk Bölgesine sokulmadı bile. Bunun üzerine Myanmar polisi geldi, ancak onlar kurşuna dizilerek öldürüldüler. Son olarak Miyanmar ordusu Kokang’a girdi. Savaşta yenilen Kokang ordusu ise,kaçarak Çin’e sığındılar.
Çin’de 5 sene sürgünde kalan,nüfus kaydı Çinin Siçiven eyaletinde olan Kokang Lideri ve Baş Komutanı Pengjiaşeng aralık 2014’te 2000 kişilik ordusu ile Çin sınırını aşarak Kokang’a girdi ve Miyanmar ordusuna ait savaş helikopterleri,Tank,zırhlı araçları bir biri yok ederek Çin’den aldığı destekle Myanmar ordusunu yendi ve ana vatanları Kokang’da denetimi tekrar ele geçirdi. Karşılıklı çatışmalar ve Savaş bütün hızıyla sürmektedir. Çin Ordusu mensubu Çinli Subaylar Myanmar’a isyancılara Çin silahları ve askeri destek ve danışmanlık yaparak bu iç savaşı körüklemektedir. Pekin ise, bu konudaki bütün tüm suçlamaları ret etmekle beraber,Kokanglı Soydaşları olan Çinlilere askeri ve lojistik destek sağlamayı sürdürüyor.Bu arada Çin’de bulunan bazı Kokanglı Liderleri,Çin medyası aracılığı ile “Çin, Rusya’yı örnek almalıdır. Rusya nasıl ki, Kırımı ilhak etti ise, onun gibi,Çin de,Kokang’ı kendi topraklarına katma cesaretini göstermeli” diye çağrılarda bulunmaktadır. 85 yaşındaki Kokang Lideri Pengjiaşeng, 1.5 milyar Çinli tarafında en büyük milli kahraman olarak takdir edilmekte ve kabul görmektedir.
Bu arada Çin savaş uçakları son bir haftadır Myanmar hava sahasını ihlal etmektedir.
Pekin yönetimi kendi sınırları dışındaki başka bir ülke topraklarında yaşayan 150 bin Çin kökenli insanları, sadece kendi ırkından yanı Çinli olduğu için,onların özgürlüğü ( ki bu özgürlük Özerklik verilerek tanınmıştır.) insanca yaşama ve geleceğini garanti altına almak için uluslar arası hukuku hiçe sayarak, bütün devlet gücünü seferber ederken,kendi sınırları içindeki,kendi vatandaşları olan 15 milyon Müslüman Uyguru sırf Türk kökenli ve Müslüman olduğu için kendi topraklarında imha etmek için tüm devlet gücünü kullanmaktadır.
Çin yönetiminin sayabileceğimiz geleneksel bir çok ahlaki zaafları vardır. Bunların içinde en belirgin olanı ve öne çıkanı hiç şüphesiz UTANMA duygusunun bulunmamasıdır.
Ateist ve İnancı olmayan Çinlilerin muazzam kudret ve gücüne karşılık, ÇOK ŞÜKÜR, Müslüman Uygurların sarsılmaz ve sonsuz bir imanla sarıldığı İSLAM İnancına sahip olmasıdır.
Özgürlük ; Uğrunda her şey feda edilerek erişilmesi gereken çok kutsal bir değerdir.
(Devam edecektir)
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Gündem » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER