Batı’nın bu çelişkili tavrı, insanlık adına duyarlılık mı yoksa kendi çıkarlarını mı önemsediği sorusunu beraberinde getiriyor. Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’nin maruz kaldığı zulüm karşısında sessiz kalan Batı, aynı tutumu Suriye’deki sivil katliamlar, Myanmar’daki Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırım ve Afrika’daki açlık krizleri karşısında da sergiliyor. Ancak, Ukrayna’da yaşananlar veya sarışınların yaşadığı ülkelerdeki sorunlar karşısında anında harekete geçen Batı, çifte standartlarını gözler önüne seriyor.
Bu çelişkiyi anlamak için Batı’nın çıkarlarını ve stratejik hedeflerini göz önünde bulundurmak önemlidir. Batı, kendi politik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket etmekte ve bazen insan hakları ve demokrasi ilkelerini savunurken, bazen de bu ilkeleri göz ardı edebilmektedir. Ukrayna gibi stratejik bir bölgede yaşananlar, Batı’nın bölgedeki etkisini ve çıkarlarını doğrudan etkilediği için hızla müdahale etmesine sebep olurken, Doğu Türkistan veya Afrika gibi bölgelerdeki sorunlar, Batı’nın çıkarlarını tehdit etmediği sürece genellikle arka planda kalıyor.
Bu durum, uluslararası ilişkilerdeki gerçekçi bir bakış açısının önemini bir kez daha gösteriyor. Batı’nın çifte standartlarını eleştirmek yerine, uluslararası toplumun insan hakları ve adalet ilkelerine ne kadar bağlı olduğunu sorgulamak daha anlamlı olabilir. Ancak, bu sorgulamaları yaparken, Batı’nın insanlık adına yapılan yardımları ve demokrasi mücadelelerine verdiği destekleri de göz ardı etmemek gerekir. Sonuç olarak, uluslararası ilişkilerdeki çıkarlar ve ilkeler arasındaki dengeyi bulmak her zaman karmaşık bir süreç olacaktır.KAYNAK https://malatyasonsoz.com.tr/makale/19316587/yuksel-akkus/batinin-iki-yuzlulugu-insanlik-mi-cikarlar-mi-onemli?fbclid=IwAR2Y