Son Dakika
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
Batılı bilim insanları ile Çin uzmanları Komünist Çin yönetiminin olağanüstü Propaganda yöntemlerini kullanarak yıllardan beri kendisini güçlü ve süper bir ülke olarak tanıtmaya çalıştığını ancak bütün bu doğru olmayan asılsız propagandalarının ters sonuçlar doğurduğunu belirterek ” Artık Komünist Çin’in Altın Devri Sona Ermiştir.” açıklamasında bulundular.
ABD Başkanı Joe Biden’in sarfittiği “Eğer harekete geçmezsek ağzımız onların (Çinlilerin) ağzı olur.” sözlerinden sonra Çin’in hegemonya kurma amacı taşıyan “Bir Kuşak- Bir Kuşak” projesi ile ” dünyanın en güçlü ekonomik gücü” olduğunu öne sürmesi bölge ülkeleri ile tüm batı dünyasını derinden endişeye sevketmiştir. Özellikle günümüzde Çin’in 1978’deki seviyesinin 40 katı olan GSYİH(gayrisafi Milli Hasilatı) bugün Batı dünyası için önemli bir rakip olarak biliniyor. Ayrıca, ABD hükümetinin büyük meblağlar pahasına yarattığı Afganistan’daki siyasi durumdan sonra, ABD ordusu bu ülkeden geri çekilir çekilmez Taliban rejiminin Çin’in sözde “en sadık dostları” haline gelmesine neden olmuştur.
Prof.Dr.Miceal Beckley : Çin, Özgür Dünyayı Kendince Dönüştürmeye Hedef Haline Getirmiştir.
ABD’li bilim insanı Prof.Dr.Micheal Beckley bir makalesinde şunları yazıyor :”Çin İngilitere ile 1839 Afyon Savaşı’ndan 1949’daki Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar olan süreçte ayrımcılık, yoksulluk ve iç karışıklıklar ve savaşlardan muzdaripti. 1970’lerin sonuna kadar devam eden bu durum, Çin’in kurucu Devlet Başkanı Mao Zedong’un ölümünden sonra başa gelen Deng Şaoping tarafından uygulamaya konulan “Reform ve dışa açılma” döneminden sonra yabancı yatırımların ülkeye akın etmesiyle bu durum değişmeye başlamıştır. Batı dünyası Çin’in, kendisini geliştirmesinin ilk aşaması sona erdiğine kanaat getirerek 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne dahil etti. O zaman Çin’in “altın çağı” resmen başlamış oldu. Ancak Çin bu “altın çağ”’in başlamasından çok kısa bir süre sonra Çin’in farklı bir amaca hizmet etmeye başlaması, insanların çok geç keşfettiği tarihi bir ders olmuştur. Çin güç kazanmaya başlar başlamaz açık, özgür ve küresel bir ekonomik sistemi ve mevcut özgür dünya düzeninin kendine göre dönüşümünü önemli bir hedef haline getirmeye başladı. Ekonomik olarak Çin, çeşitli uluslararası iş etiği yoluyla yıllardır Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batı ülkelerinden sayısız yüksek teknoloji bilgilerine çalarak sahip olmuştur. Çin’in bu yaptıkları ile bu bakımdan eski Yunan mitolojisindeki ‘Truva Köpeği’ hilesini kullandığı söylenebilir.
Sonuç olarak, Çin kendi başına yılda yüz milyarlarca doları hoyratça kullanmıştır. Çin bu Parayı, gelişmekte olan ancak, fakir ve sorunlu ülkeleri “borç diplomasisine” zorlamak için harcamış ve bu suretle Çin’i dünyanın en büyük “otoritesi” haline getirmiştir. Öte yandan Komünist Çin ” Kurt Diplomasisi’ ile özgür dünya toplumunu tehdit etmeye devam ediyorlar. Örneğin Avustralya bu konuda çok acılar çekmiş ve Koronavirüsün patlak vermesinden sonra bu ülkede durum daha da kötüleşmiştir.”
Çin’in Hedefi : Batı’nın En Temel Değeri Olan Demokrasi ve Özgürlükleri Yok Etmektir.
Profesör Michael’a göre, Çin, demokrasi ve özgürlük değerleri yerine “Güçlü Olan Haklı ve Kazanmalı ” tabirini kullanmaya başlamasından bu yana Batı dünyasının varlığının en temel hedeflerinden biri demokrasi ve özgürlükleri koruma ve yaşatma olmuştur. Aynı zamanda Çin, derin tarihi kökleri olan küresel egemenliğini genişletmeyi de amaçlamaktadır. Bu da Çin ile Batı arasındaki günden güne artan gerilimlerin ana nedenlerinden biridir.
Çin, yılda milyarlarca dolar harcayarak kendisinin demokrasi ve özgürlükleri yok sayan karşıt sistemini dünya çapında kurmayı ve genişletmeye çalışıyor. Çeşitli önlem ve yöntemlerle özgür dünyada demokratik düzeni baltalayan eylemleri maddi olarak destekliyorlar. Aynı zamanda onları buna teşvik ediyor. Bu şekilde egemenliklerini genişletmek ve demokrasiyi zayıflatmak için çok çaba harcıyor. Bu konuda basit bir örnek vermek gerekirse, dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir diktatöre bakarsak, onun geçmişi günümüzdeki Komünist Çin hükümeti ile aynıdır. Şimdi Çin, dijital teknoloji, özellikle gözetleme kameraları, yüz tanıma teknolojisi ve biyolojik örnekleme yoluyla bu egemenliği daha da genişleterek vatandaşların kendi kişisel alanlarının var olmadığı bir durum yaratmıştır. Öte yandan, Çin’in bu tür eylemleri kendisini dünyanın en çok aranan diktatörlerinden biri haline getirmektedir.
Çin’in Uygurlara Yönelik Toplama Kampları Uygulaması Demokrasi ve Özgür Dünya İçin Büyük Bir Tehdittir
Örneğin, Çin’in Uygur bölgesindeki Çin tipi toplama kamplar ve bu kamplardaki büyük çaplı esaret sistemi ile bu durum çok açık ve net olarak görülmektedir. Artık bölgedeki Uygurlar için acilen bir adım atılmalıdır. Uluslararası toplumun Uygur soykırımına karşı tavrı “Bu eğilim dünya demokrasisi için büyük bir tehdittir.” Örneğin, Sincan’da, kamplar ve bu kamplardaki büyük çaplı esaret sistemindeki durum çok net ve açık olarak belgelenmiştir.
Profesör Michael Beckley, Çin’in özgür dünyayı bu şekilde değiştirme girişimlerinin “altın çağını yaşadığını” ve kendi ” Çin tipi demokratik Yönetim sisteminin şu anda bozulmakta olduğuna inandığını belirterek Çin’in dezavantajlarını şöyle açıklıyor :
1- Çin’in şu anda doğal kaynakları hızla tükeniyor. Çin’in enerji talebi, onu dünyanın en büyük enerji ithalatçısı haline getirmiştir.
2- Çevre kirleniyor ve su kaynakları bitiyor. Çin’deki tüm yeraltı sularının en az yüzde 60’ı endüstriyel kirlilikten tamamen mahvoldu ve Çin hükümeti artık suyun “insanların suya artık erişemeyeceği” sonucuna varmıştır.
3- Üçüncüsü, Çin’in ekilebilir arazisinin yüzde 40’ı tamamen yok edildi. Çin böylece dünyanın en büyük gıda ithalatçısı haline geldi.
4- Dördüncüsü, Çin’in uzun vadeli “aile planlaması” politikasından kaynaklanan devasa nüfus artışı ve 2050 yılına kadar genç ve yaşlı oranlarındaki dengesizlikler üretim ve iş gücü için problemli hale geldi. Çin hükümeti 2050 yılına kadar bu durumun düzeltilmesi için bazı tedbirler aldığı biliniyor.
5- Beşincisi, Çin ekonomisinin büyük çoğunluğu özel şirketler tarafından oluşturulurken, Xi Jinping’in diktatörlüğü altında devletin ekonomik yardımı özel şirketler yerine “devlete ait” şirketlere veriliyor. Çin ekonomisinde 2007’den 2019’a kadar GSYİH büyümesi genel olarak düşüş eğiliminde devam etti. Ancak bu tür “olumsuz ekonomik haberler” resmi propaganda yöntemleri ile kesinlikle “gizli” tutularak bastırılıyor.
Çin Ağır Borç Batağında Boğuşuyor
Profesör Michael Beckley’e göre, Çin’in ulusal borcu 2008 – 2019 arasında toplamda sekiz kat arttı. Çin’deki en az 50 şehir “hayalet evler” haline geldi: otoyolları ve yüksek binaları olan büyük şehirler neredeyse boşaldı ve ıssız hale geldi. Çin’in altyapı yatırımlarının 2/3 geri dönüşümü olmayan “erişilemez”hale geldi. Bu tür borç büyümesi ve balon yatırımı, geçtiğimiz yüzyılda ABD ve Japonya’nın tarihinde büyük etkisi olan ekonomik yıkım ve felaketler yarattı. Ancak gerçek şu ki, Xi Jinping rejimi bunu kabul etmek yerine siyasi istikrar için her şeyi feda ediyor. Çin, modern bilim ve teknolojinin kalbi olan mikro belleğe milyarlarca dolar harcamış olsa da, ihtiyaçlarının yüzde 80’i hala Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’dan yapılan ithalata bağlı. Corona-19 virüsü Çin ekonomisi için milyarlarca dolara mal olmasına rağmen, dünya hala Çin’i izlemeye devam ediyor.
Çin’in Çevresi Kendisine Diş Bileyenlerle Dolu
Çin uzmanlarının vurguladıkları ortak nokta şu : Çin çevresindeki kendisine “dişlerini bilen” bu kadar çok rakibin fırsat beklemesinin Çin için büyük bir tehlike olduğudur. Çin’in özellikle ABD ile çatışma girişimi ve Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’ndeki hegemonyası bunun tipik örnekleridir. Bu nedenle Çin’i çevreleyen “düşman” hattının güçlenmesi günümüzde bilinen bir gerçektir. Şu anda Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın da eklenmesiyle “Çin düşmanlığı” genel bir eğilime doğru ilerliyor.
Uygur Araştırmacı Dr. Hasan : Çin’in Gelişmesi Teknolojiden Değil, Düşük İş gücüne Sahip Olmasındandır
ABD’de yaşayan Uygur Araştırmacı ve Çin Uzmanı Dr.İlşat Hassan Çin’in bu durumunu şöyle yorumuluyor : ” Çin’de genel olarak her sahada böyle bir gerilemesi sonuçları bakımından zaten belli idi. Çin,tarihte olduğu gibi diktatörlük emellerinin gerçekleşmediği takdirde rakipleri ile tehlikeli savaş çıkaracaktır. Bu savaştan zaferle çıktığını iddia ederek yeni “zafer” kutlamaları düzenleyecektir. Çin’in son yirmi yıldaki devasa ekonomik birikimi, Çin’in bilim ve teknolojideki ilerlemelerinden değil, milyonlarca düşük maliyetli işgücüne sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Çin’in bilim ve teknolojik olarak Batı dünyasına olan bağımlılığı sürmektedir. Çin hükümeti şu anda, bir asır önce Almanya ve Japonya’da olduğu gibi kendi “ayak izleri olduğuna inandığı ” askeri teknoloji harcamalarına büyük yatırımlar yaptığı bildiriliyor. “Xi Jinping, Amerikan toplumundaki siyasi istikrarı sarsmış olabilir. Bunun bize ilerlememiz için bir şans vereceğini düşünebilir. Ancak Çin, buna zamanının olmadığını unutmuş olabilir.” şeklinde değerlendirdi.
Kaynak : https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/xitay-iqtisadi-10082021211012.htmlﺭ
BENZER HABERLER