Son Dakika
Asiye Abdulahat UYGUR( Araştırmacı Yazar ve Aktivist – Hollanda)
05 Nisan 1990’de Doğu Türkisan’in Kaşgar İline bağlı Aktu(Aktağ) ilçesinin Barın Kasabasında Çinli işgalcılara karşı gerçekleştirilen Şanlı Barın Milli Direnişi ve halk Ayaklanmasına sebep olan amilleri şöyle sıralayabiliriz :
Barın Milli Ayaklanması Nedir ?
Barın şanlı Milli Ayaklanması Doğu Türkistan Türklerinin işgal ve esaretten kurtulmak için yaptıkları mücadelelerinde yeni bir dönemeç olarak tarihe geçmiştir. Bu Milli Ayaklanma etkisi ve kapsamı itibariyle çok güçlü ve etkili bir milli harekettir. Ayrıca, bu milli uyanış ve başkaldırı hareketi önceden iyi planlanmış ve çok iyi hazırlanmış ve çok iyi organize olmuş Barın halkının işgalcılara karşı silahlı bir isyanıdır. Ayrıca bu hareket bir başka deyişle silahlı bir devrim niteliğinde olup,20.yüz yıldaki siyasi tarihimize silinmez izler bırakan ve etkisi de katlanarak günümüze kadar devam eden ve bundan sonra da sürecek olan bir bir milli bağımsızlık ve şahlanış hareketi olarak tarihimizin silinmez izi ve şerefidir.
Barın Milli Direnişinin Lideri Şehit Zeyneddin Yusuf’u Rahmet ve Minnetle anıyoruz
Barın Milli Ayaklanmanın Önderi ve Çin İşgal güçlerince ailesi ile birlikte toptan şehit edilen Din adamı Zeydin Yusuf’u rahmetle saygıyla anıyoruz, Barın mücahitleri ve tüm Barın halkı ile de gurur duyuyoruz.
Barın inkılabı işgalci Çin hükümetinin Doğu Türkistan Türklerini kendi ana yurtlarında toptan yok etmeye yönelik planları ile bu lanetli ve kötü niyetli soykırım politikalarını ilk kez açıkça Uygur halkına teşhir eden, Uygurların zulme karşı iradesini güçlendiren ve Uygurların milli ruhunu tekrar canlandırarak dirilten çok değerli ve önemli bir halk hareketidir. Uygurların Çin zulmüne karşı asla baş eğmeyen ruhuna güç katmıştır.
Şehit Lider Zeydin Yusuf yaklaşık 40 yıldır, esaretin manevi zincirlerini bir türlü kırmayı başaramayan Uygurların mücadele ruhunu tekrar uyandırmıştır. Uygurların işgalı ve esareti sona erdirmek için onlara nasıl örgütlenerek nasıl karşı koyacaklarının yolunu göstermiş ve daha sonra da bunu onlara bizzat öğretmiştir. İşgalci Çin güçleri ile yaptığı kahramanca azatlık savaşında gösterdiği cesaret ve kahramanlıkları ile nasıl şehadet mertebesine yükselebileceğini ispatlamıştır.
Şehit Liderimiz Zeyneddin Yusuf hayatı yetişme tarzı, güzel ahlak ve fazileti fedakar ruhu ve vatanseverliği günümüzde Doğu Türkistanlıların en çok ilgi duyduğu bir tarihi şahsiyet olarak seçkin önderlerimizin ön saflarındaki şerefli yerini almıştır.
Barın İnkılabının patlak vermesine neden olan Faktörler
Barın ayaklanmasının gerçekleştiği ÇKP’nin yeni Lider Kadroları sözde “Reform ve Dışa açılma” politikası uygulamakla meşguldü.
Bu sözde reformda ilk olarak ÇKP’nın bölgedeki en etkili ve vurucu gücü, sömürge ve Gaspçi Paramiliter Talan Ordusu(Bing Tuen)’nu yeniden kurmak ve onları yeni yetkiler ve imtiyazlarla güçlendirmekle işe başladı. Yeni yetkiler ve i ayrıcalıklarla güç kazanan bu Sömürge,Gasp ve Paramiliter Talan Ordusu Doğu Türkistan en önemli ve en büyük su kaynağını oluşutaran Tarım nehri başta büyüklü küçüklü bütün akar suları ve su kaynaklarına el koymaya başladı. Bölgenin geleneksel tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan Uygur Nüfusunun % 90’dan daha fazla bir kesimi topraklarından ve su kaynaklarından mahrum bırakılarak işsizlik ve açlığa mahkum edildiler.
Doğu Türkistan’ı de aynı zamanda Çin’in güneyindeki Deniz Kıyısı ekonomik bölgeleri ile birlikte ” Gelişmede Öncelikli Ayrıcalıklı Bölgeler” statüsüne dahil edildi. Çin hükümeti Ülkenin siyasi ve ekonomik gelişimini, bu imtiyazlı ekonomik bölgeler aracılığı ve yardımıyla güçlenmesini hedeflıyordu.
Bu yıllarda Doğu Türkistan’in demografik asimilasyon ile Çinlileştirilmesi amacı ile Çinli göçmenler çokça transfer edilmeye başlandı. Çin işgal yönetimi bulabildiği her türlü taşıma araçları ile; tren otomobil ve otobüslerler dahil her türlü nakil vasıtalarını kullanarak her gün merkezi Çin’den on binlerce Çinli göçmeni Doğu Türkistan topraklarına yerleşmeleri için göç ettirdi.
Etnik Çinli göçmenlerin Doğu Türkistan’a yerleştirilmesi ile birlikte Uygur nüfusunun çoğalmasını ve devamının önlemek amacı ile Çin işgal yönetimi en acımasız ve vahşi bir şekilde sadece Uygurlara yönelik “Aile planlaması – Planlı Nüfus politikası” politikası uygulamaya başladı. Bu uygulama daha sonra insanlık dışı bir vahşet ve aleni bir cinayete dönüşecektir.
Ülke Sınırları Yeniden Dışa Açılıyor
1980’lerde Çin-Sovyet ilişkilerinde, 1960’larda kapanan Horgos gibi sınırların açılması ve Uygur göçmenlerin uzun zamandır kayıp olan akrabalarıyla yeniden bir araya gelmek için Orta Asya’ya dönmesiyle bir iyileşme görüldü. Eski Sovyetler Birliği de Uygurları Çin ile jeopolitikte kullanabilmek için Uygur ulusal kimliğinin 1960’lardan dağılışına kadar güçlendirilmesine ve geliştirilmesine büyük önem vermiştir. Sovyetler Birliği ile Uygur diasporası arasındaki sınırın açılmasıyla, hızlı sınır ötesi uluslararası ticaret ve iletişim, Uygurların ulusal kimlik duygusunun uyanmasına katkıda bulundu. Bunun nedeni, 1980’lerden Barin Devrimi’nin patlak vermesine kadar geçen kısa yıllarda, Uygurların kültür, sanat, eğitim ve ticaret dahil olmak üzere çeşitli alanlarda büyük ilerlemeler kaydetmesidir. 1985 Uygur öğrenci hareketinin bu tür bir ulusal uyanışın ürünü olduğu söylenebilir.
Aynı zamanda, Uygurlar arasında benzer bir dini şevk duygusu, on yıllık kargaşa ve önceki yıllarda yıkılan camilerin hızla yıkılması ve din eğitimine artan ihtiyaç ile dünya çapındaki Müslümanlar arasında güçlü bir dini uyanış zamanıydı. .
Sean Roberts, Uygurlara Karşı Savaş adlı kitabında şöyle yazıyor: Birçok insan bir iş kurma fırsatından yararlandı ve hatta iş yapmak için yurtdışına gitti. Aynı zamanda, Uygur yayıncılığı ve müzik eleştirmenleri üzerinde din özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların ciddi şekilde kısıtlanmasıyla birlikte artan bir baskı var.
Bu dönem aynı zamanda “işten çıkarma” politikasının uygulandığı döneme de denk gelmektedir. Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi’nde araştırmacı olan Li Shaoxia, “Sincan’daki Azınlık İşçilerinin Gelişimi ve Mevcut Durumu” başlıklı bir makalede şöyle yazıyor: “1990’lara gelindiğinde Xinjiang, Çin’in enerji stratejisi için özel bir alana dönüştürülmüştü. Xinjiang’ın endüstriyel yapısı, petrol, doğal gaz, demir dışı metaller ve diğer endüstriler gibi kaynak yoğun bir ağır sanayiye daha da kaymıştır. Ancak bu işletmelerin çoğu merkezi konumdaydı ve sınırlı istihdama sahipti. Özerk bölgedeki çeşitli ilçe ve şehirlerde irili ufaklı çok sayıda devlete ait işletme, yapısal değişiklikler veya iflasla birlikte işlerini kaybetti. Azınlıklar çoğunluğu oluşturuyordu.”
Bu, Çin’in 1949’da Uygur bölgesini işgal ettiği ve sözde “Üretim ve İnşaat Kolordusu” aracılığıyla “Sincan’ın kalkınmasına yardımcı olduğu” konusunda yalan söylediği ve tüm sanayi bölgesinde devlete ait irili ufaklı işletmeler kurduğu anlamına geliyor. 1990 yılına kadar Uygur Özerk Bölgesi. Değişim veya yıkım bahanesiyle kaybedildi. O dönemde güneyden kuzeye, kırdan kente göç ettirilen Uygurların büyük çoğunluğu, bu fabrikalardaki ucuz işgücü ve Uygur nüfusuna dayalı büyük bir ordu tarafından işlerinden kurtarılmıştı. Uygur bölgesinde kuruldu. Li Shaoxia’nın araştırma makalesinde belirtilen istatistiklere göre, güney Uygur bölgesindeki Sincan Üretim ve İnşaat Birlikleri’nin başlangıcından anakaraya kadar, ana üretim hattı anakaradan göçmen işçileri işe almaktı. 1973 yılında Uygur Özerk Bölgesi Halk Hükümeti azınlık işçi sayısını yılda yüzde 30’dan yüzde 50’ye çıkarmaya karar verdi. 1977’ye gelindiğinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi, azınlık işçi sayısının yüzde 50’den az olacağını belirleyen birleşik bir istihdam planı geliştirdi. 1975 ve 1978 arasında bile, Uygur kökenli yerli işçilerin sayısı 1980’lerde yüzde 73 iken yüzde 50’yi aştı. Bu, Uygurların Uygur diasporasında Çin tarafından kurulan büyük ölçekli devlete ait işletmelerde istihdam edilen işçilerin en büyük oranını oluşturduğu anlamına geliyor. Sözde “işten çıkarma” başladıktan sonra hala doğal olarak istifa edecek Uygurlar vardı.
Barin Devrimi’nin, Çin hükümetinin Uygurları tüm yaşam koşullarından yoksun bıraktığı ve onları ölümün eşiğine getirdiği bir zamanda gelmiş olması akla yatkındır. Bu karmaşık tarihsel bağlamda meydana gelen devrim, Uygurlar arasındaki ulusal ve dini uyanışın birleşmesinin ürünüydü ve Uygur halkının Çinli saldırganların adaletsizliğine, yasadışı baskısına ve baskısına karşı en güçlü tepkisinin temelini oluşturuyordu. ve ardından gelen Uygur direnişi.
Ancak Çin hükümeti, Uygurlara karşı işlediği suçları örtbas etmek amacıyla Barin devrimini sözde “uluslararası terörizm” ve “cihatçı faaliyetler” ile ilişkilendirdi. Ancak, çelik gibi gerçekler ve ölümsüz tarihler, Uygurların cehalet ve sömürgecilik mücadelesi, kahramanlık ruhunu uyandırması, Çinli sömürgecilerin özgün doğasını tarihin gerçeklerine maruz bırakması, asla pes etmemesi ve adalet yolundan asla vazgeçmemesi.
https://www.rfa.org/uyghur/mulahize/barin-inqilabi-04052022122814.html?fbclid=IwAR
BENZER HABERLER