Son Dakika
Mustafa YÜREKLİ(haber7.com)
Tarih boyunca insanlığın medeniyet ve kültür merkezlerinden biri olan Doğu Türkistan, kadim Türk yurdudur, Türklerin ana vatanıdır; İskit, Hun ve Göktürk federasyon devletlerinin güçlü ve önemli bir müttefikidir.
İpek Yolu olarak bilinen, ticaret, medeniyet, inanç ve fikirlerin değişim güzergâhında olması, stratejik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri sebebiyle Doğu Türkistan tarih boyunca çok önemli bir cazibe merkezi olmuştur.
Doğu Türkistan, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılara ev sahipliği yapmıştır. Karahanlı, İdikut, Sarı Uygur ve Saidiye devletlerinin yönetim merkezi olan ve onlarca Türk devletine ev sahipliği yapan Doğu Türkistan binlerce yıl bağımsız olarak yaşadıktan sonra 1758 yılında Çin işgali altına girmiştir.
ÇİN EMPERYALİZMİ
Çinliler, işgalin ilk günlerinden itibaren Doğu Türkistan’ın Müslüman halkına gözdağı vermek, yüreğine korku salmak için işkence, cinayet, katliam ve her türlü şiddet yöntemlerini uygulamışlardır.
Çinliler, Doğu Türkistan’ın ortak paydası Müslüman kimliğini, ruhu olan İslam’ı yok etmek veya en azından yozlaştırmak için çalışmaktadırlar. Ayrıca Doğu Türkistan’ın tarih ve kültürünü tamamen ortadan kaldırmak için, mimari ve yazılı tarihî eserlerini sistematik bir şekilde ortadan kaldırmaktadırlar.
Tarih boyunca emperyalist ülkeler, sömürü altına aldıkları halkları, karakteri olan dinini, ortak hafızası olan tarihlerini yok edip sonra da geleneklerini ve dilini ortadan kaldırmak suretiyle tamamen asimilasyona maruz bırakmışlardır.
Emperyalist Çin de sözkonusu asimilasyonun ilk aşamasında, Kültür Devrimi adını verdikleri İslam kültür ve medeniyetini kazıma politikasını uygulamıştır; “Dört Eskiyi Yok Etme” operasyonu kapsamında önlerine çıkan mescit, medrese, han, hamam gibi tarihî eserleri yıkmışlardır. Bu İslam kültürünü kazıma politikasında şehirlerde dünyaya göstermelik olarak bıraktıkları birkaç eser olsa da köylerde hiç kalmamıştır.
Günümüzde yaşanan soykırımda da Doğu Türkistan’ın millî kimliğine ait eserler sistematik bir şekilde yok edilmeye devam edilmektedir.
DOĞU TÜRKİSTAN’IN KÜLTÜR SAVAŞI
Doğu Türkistan, dünya kültür ve medeniyetine eşsiz katkılar sağlamıştır. Yetiştirdiği bilim adamı ve sanatçıların eserlerinden Çin dışına bir şekilde çıkabilenler kültürel yıkımdan kurtulabilmiştir.
Türk dilinin ve tarihinin en kıymetli eserlerinden Divânü Lûgati’t-Türk İstanbul’daki Beyazıt sahaflarına satılmak üzere getirilince Ali Emîrî Efendi tarafından keşfedilmiştir.
Çinliler son olarak Sultan II. Abdülhamid Han’a atfen Molla Musa Sayramî tarafından kaleme alınan Tarih-i Hamidî’nin müellif el yazmasının kaybolduğunu açıklamışlardır.
Sözkonusu emperyalist politikalar kapsamında Çinliler, Doğu Türkistan halkını yoksulluk ve koyu bir cehalet karanlığına mahkûm ederek her türlü gelişmeden ve teknolojiden mahrum bırakmaktadır.
Üstelik Doğu Türkistan’da çeşitli tarihlerde Müslüman aydınların girişimleriyle eğitim ve öğretim alanında yapılmak istenen bazı yenilik ve iyileştirmeler, dönemin Çinli yöneticileri tarafından sert bir şekilde engellenmiştir.
Doğu Türkistan’da Müslümanlar Çin ile yürüttükleri kültür savaşında gün geçtikçe güçsüz düşürülmüştür. Doğu Türkistanlılar adeta kaderlerine terk edilmiş; hiçbir zaman dışarıdan ciddi bir yardım alamamaktadır.
ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN SÖMÜRÜSÜ
1758 yılından beri Çinliler iki asırdır Doğu Türkistan’ı ekonomi politik bakımdan sömürüye tabi tutmuştur. Başta altın, petrol, doğalgaz ve kömür olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginliklerine el konulmuştur.
Tarih boyunca Doğu Türkistan’ı yurt edinmiş Müslüman halk bu nimetlerden hiçbir şekilde yararlandırılmamıştır.
Çinlilerin uyguladıkları asimilasyon politikasının koç başı olan göçmen Çinli nüfusu artırma politikasına paralel olarak Doğu Türkistan’a yapılan yatırımlar artmıştır; bu yatırımlardan sadece göçle oraya yerleştirilen Çinli göçmenler faydalandırılmıştır.
Kısaca yatırımların arka planında Doğu Türkistan’ın Müslüman halkının refahının değil bölgeye zorla gönderilen, göç ettirilen Çinlilerin geleceği ve kalıcılığı esas alınmıştır. Asimilasyon politikasının gereği olarak Doğu Türkistan halkına baskı, sömürü ve yoksulluk reva görülmüştür.
ASİMİLASYON POLİTİKALARI
Yönetim şekli ne olursa olsun, yönetime kimler geçerse geçsin tarihî süreçte Çin’in Doğu Türkistan’a yönelik asimilasyon politikaları özü itibarıyla değişmeden devam etmiştir.
Mançu İmparatorluğu (1758-1911), Çin Cumhuriyeti (1911-1949) ve Çin Halk Cumhuriyeti (1949-?) dönemlerinde rejimler, ideolojiler ve söylemlerin farklılaşmış olmasına rağmen; Çin’in Doğu Türkistan’ın Müslüman kimliğini yok edip Çinlileştirmek hedef ve politikaları hep aynı kalmıştır.
Çin’in insanlık dışı politika ve yöntemlerine rağmen Doğu Türkistan halkı hiçbir zaman dinini terk etmemiş, millî kimliğini kaybetmemiş ve Çinlileşmeyi asla kabul etmemiştir. Doğu Türkistan, Çin’in asimilasyon politikaları karşısında destan yazmaktadır.
DOĞU TÜRKİSTAN DİRENİŞİ
Yapılan onca katliam, işkence, ekonomik ve sosyal baskıya rağmen Doğu Türkistan halkı asimile olmamıştır. Mançu istilasından beri her fırsatta ayaklanan Doğu Türkistan halkı 1863, 1933 ve 1944 yıllarında bağımsız devletler kurmuştur.
1863 yılında kurulan Kaşgarya Devleti’nin lideri Yakup Han 1873 yılında devlet Osmanlı’ya bağlılığını bildiren bir elçilik heyeti göndermiş, Sultan Abdülaziz Han’ın onayıyla Osmanlı Devleti adına hutbe okunup para basılmıştır. Bu devlet ayrıca İngiliz ve Rus devletleriyle çeşitli anlaşmalar imzalamıştır.
1931 yılında Kumul’da başlayan halk ayaklanması hızla bütün Doğu Türkistan’a yayılmış, sonuçta 12 Kasım 1933 tarihinde Kaşgar’da Sâbit Damolla’nın önderliğinde “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti” kurulmuştur. Bu devletin Sovyetler Birliği’nin silah ve asker yardımıyla yıkılmasından sonra 1944 yılında Ali Han Töre liderliğinde kurulan “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” 1949 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. Doğu Türkistan’ın 1949 yılında komünist Çinliler tarafından işgal edilmesi zulüm ve asimilasyon politikalarını bir üst safhaya taşımıştır.
Doğu Türkistan Mao Zedung döneminde, 1949-1976 yılları arasında sert ve acımasızca uygulanan bu politikalara ancak 1976 yılında Mao Zedung’nun ölümüyle bir süre ara verilmiştir. Çin’de 1980’li yıllarda görülen demokratikleşme hareketleri 1989’daki Tiananmen olaylarıyla son bulmuş, Çin’de yönetim tekrar şahinlerin eline geçmiştir.
O günden sonra yavaş yavaş eski politikalarına dönen Çin yönetimi, 2001’de meydana gelen 11 Eylül saldırılarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış ve terör bahanesiyle Doğu Türkistan’da yürüttüğü işgal ve asimilasyon politikalarını sertleştirmiştir. Bu politikalara değişik zamanlarda verilen tepki ve protestolar acımasızca bastırılmıştır. Uygulanan ayrımcılık ve zulme karşı 5 Temmuz 2009’da Urumçi’de gösterilen kitlesel tepki Çinliler tarafından çok kanlı bir şekilde bastırılmış, binlerce Uygur Müslüman öldürülmüş veya kaybolmuştur.
GÜNÜMÜZDE DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI
Çin’in ideolojisi komünist, ekonomisi kapitalist, ruhu faşist kızıl terör rejimi, Xi Jinping’in 2012’de iktidara gelmesiyle baskı ve asimilasyon politikalarını son raddeye ulaştırmış, kitlesel terör ve tedhiş kampanyalarına hız vererek soykırım yapmaya başlamıştır.
Dünyanın şu anda içinde bulunduğu siyasî ve askerî konjonktür nedeniyle kendisini durduracak güç kalmadığını düşünen Çin yönetimi, Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk kimliğini tamamen yok etmek için tarihte eşine az rastlanır bir soykırım uygulamaya başlamıştır.
Tam anlamıyla bir açık hava hapishanesine dönüşen Doğu Türkistan’ın dışarıyla irtibatı tamamen koparılmış, bazı bölgelerde neredeyse sokakta erkek kalmayana kadar herkes tutuklanmış, milyonlar “terbiye kampları” adı altında Hitler ve Stalin dönemindeki gibi toplama kamplarına gönderilmiştir.
İnsanlar yıllar önce katıldıkları bir dinî faaliyet bahane edilerek uzun süreli hapis cezalarına çarptırılmıştır. Özellikle anne babası hapis yada toplama kampında olan Doğu Türkistanlı çocuklar ailelerinden alınarak Çinli olarak yetiştirilmektedir. Zorla “akraba” ilan edilen Çinliler çoğunlukla erkek kalmayan Uygur evlerinde ikamet ettirilmeye başlanmıştır.
Sadece Doğu Türkistan’daki değil başka ülkelere göçmüş olanlar da bu zulümden etkilenmektedir. Çin, ekonomik ve siyasi yöntemlerle yurt dışında yaşayan Uygur Müslümanların iadesi için baskı yapmakta ve çoğu zaman muvaffak olmaktadır.
KAYNAK : https://www.haber7.com/yazarlar/mustafa-yurekli/3501316-gok-bayrak-dogu-turkistan-davasi