logo

trugen jacn

ESKİ MİLLETVEKİLİ VE AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI SAYIN EGEMEN BAĞIŞ’A AÇIK MEKTUP

Egemen Bağış CRI TÜRK'e Türkiye & Çin İlişkilerini Değerlendirdi

Egemen Bağış CRI TÜRK’e Türkiye & Çin İlişkilerini Değerlendirdi

CRI TÜRK FM’de yayınlanan “Erkan Tan Vakti” adlı programa konuk olan T.C. Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı, Baş müzakereci 22,23, ve 24. Dönem İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Erkan Tan’a Türkiye’nin Çin ile olan ilişkilerini değerlendirdi. CRI TÜRK ‘te yayınlanan programında Erkan Tan’ın Egemen Bağış’a sorduğu “Çin ile ilişkiler Türkiye için ne ifade ediyor?” sorusuna yanıt verirken Türkiye ile Çin arasında gerginlik yaratmak isteyenlerin bunu başaramayacağını ve iki ülkenin stratejik ve dost ortamı koruyacağını söyledi.

Egemen Bağış CRI TÜRK’te Türkiye & Çin ilişkilerini şu sözlerle değerlendirdi: “Çin, dünyanın yükselen süper güçlerinden bir tanesidir. Türkiye Cumhuriyeti gibi, bölgesinin aktör ülkelerinden yönlendiren ülkelerinden bir tanesinin Çin’le iyi geçinmesi hem Çin’in hem bizim ihtiyaçlarımız çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bazen maalesef Çin’le ilişkilerimizi baltalamak için de iftiralar ortaya koyulabiliyor. Çin’de binlerce cami ve mescit var, on milyonlarca Müslüman kardeşimiz var. Hele Uygur Türk’lerinin ağırlıklı olarak yaşadığı Sincan (Xinjiang) Bölgesi’nde çok ciddi bir Müslüman nüfus var. Bazen Türkiye’de öyle bir hava yaratılıyor ki, sanki Çin devleti onlara yaşam hakkı ve ibadet hakkı tanımıyor gibi. Bu da millette bir tepki doğuruyor. Sonra, Özbekistanlı kardeşlerimizin işlettiği Çin Restoranlarını basıp kendi soydaş kardeşlerimize saldıranlar dahi oldu, bunları yaşadık. Bunun gerisine baktığımız zaman, hep ilişkilerde kritik anlaşmaların imzalanmasına ramak kala bu tür şeyler gündeme getirilir ve çoğu zaman da iftiradır, gerçek değildir. Ben Çin’e defalarca gittim, Çin’deki Yasak Şehir’in içinde bile Müslümanların ibadethanelerinin olduğunu görürsünüz. Onlar için en değerli, mahrem bölgede, geçmişte bile o hassasiyet tanınmıştır. Çin’le, Rusya’yla, Ortadoğu’yla ilişkilerimizin gelişmesini istemeyenler, hep birtakım iftiralar yalanlar korkular ortaya sürmüşlerdir. Bizim daha uyanık olmamız lazım. Çin, çok ciddi bir ekonomik güç, büyük bir nüfus. Bizim Çin’le ilişkilerimiz neden kötü olsun, neden Çin’deki yeni teknolojilerden yararlanmayalım? Tabi ki biz Doğu’nun en Batılı, Batı’nın da en Doğulu ülkesiyiz. Kuzeyle Güney arasında, Doğuyla Batı arasında, Avrupa’yla Asya arasında bir köprüyüz, bir geçiş noktasıyız. Biz tarihi İpek Yolu’nun bile en kritik geçiş noktasıydık, bugün de dünyanın enerji kaynaklarının yüzde 70’i bizim sınırlarımızda”dedi.

Kaynak : http://www.criturk.com/haber/ozel-haber/egemen-bagis-cri-turke-turkiye-cin-iliskilerini-degerlendirdi-17209

Hamit Göktürk / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

Sayın Egemen Bağış, Çin yönetiminin devlet yayın kuruluşu(Radyosu) olan CRİ Türk FM radyosunda ünlü Tv ve Radyo sunucusu Erkan Tan’ın canlı olarak sunduğu “Erkan Tan Vaktı” adlı programda Çin Türkiye ilişkilerini değerlendirmiştir .

AKP İstanbul 22,23 ve 24 dönem Milletvekili ve Avrupa Birliği Eski Bakanı sayın Egemen Bağış   Çin radyosunun programda  Çin işgali altındaki Doğu Türkistan ve  ve Çin Halk Cumhuriyeti yönetiminin esaretindeki   Müslüman Uygur Türkleri hakkında çok talihsiz ve talihsiz olduğu kadar da gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan açıklamalarda bulunmuştur.

Sayın Avrupa Birliği Bakanı Bağış’ın Uygur Türkleri ve Doğu Türkistan konusundaki ifadelerini adı geçen Çin radyosunun internet sayfasında aynen şöyle geçmektedir ;
“ Egemen Bağış CRI TÜRK’te Türkiye – Çin ilişkilerini şu sözlerle değerlendirdi:
1.- “Çin, dünyanın yükselen süper güçlerinden bir tanesidir. Türkiye Cumhuriyeti gibi, bölgesinin aktör ülkelerinden yönlendiren ülkelerinden bir tanesinin Çin’le iyi geçinmesi hem Çin’in hem bizim ihtiyaçlarımız çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Sayın Sabık Bakan , Çin’in dünyanın süper gücü olduğunu bölgesinin aktör ülkelerinden bir tanesi olan Çin ile iyi geçinilmesi gerektiğini ifade ediyorsunuz. Elbette toplumların,Milletlerin ve ülkelerin iyi geçinmesi ve barış içinde yaşamaları barış ve kardeşlik adına çok önemlidir.Öyle olmalıdır da. Ancak,Sayın Bakanın süper olarak tanımladığı ve iyi geçinilmesi gerektiğini iddia ettiği Çin, günümüzde bölgesinde barış ve istikrarı bozan ve komşularını tehdit eden bir ülke konumuna gelmiştir. Sayın Bakan’ın devlet adamlığı yönü,tecrübesi ve bilgisi ile bunları iyi tesbit etmesi ve bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çin’in çevresindeki ülkeler ile ilişkilerine şöyle bir bakalım ; Japonya ile Sinkaku adaları, kendisi gibi Komünist sistemle yönetilmekte olan Vietnam’a 1979 da saldırmıştır. Hala iki ülke arsında adalar ve doğal kaynaklarının paylaşımı ve sınırlarının belirlenmesinde büyük anlaşmazlıklar mevcuttur. Çin, Hindistan’a 1962 de saldırmıştır. Sınır anlaşmazlıklar devam etmektedir. Çine denizden komşu olan Filipinler ile de aynı sorun var. Tayvan’a tehdit ve korku salmayan bir gün bile geçmiyor Çinin. Japonya’yı sürekli tahrik ediyor. Güney Çin denizinde yapay adalar inşa etmekte ve bu yapay adaları bahane ederek kara sularını genişletme çabası içine girmektedir . Sayın Bakan küçük bir araştırma ve çaba ile bölgede Çin’in saldırgan ve kavgacı tutumu ile ilgili bilgi ve haberlere çok kolay ulaşabilir.
Çin’in süper güç olması onun her dediğinin her yaptığının doğru olduğunu göstermez. Aynen diğer süper güçler için söz konusu olduğu gibi. Her şeyde olduğu gibi Çin ile ilişkilerde adalet,karşılıklı saygı en önemlisi adalet ve hakkaniyet ölçü olarak alınmalıdır. Yoksa süper güç olduğu için değil elbette.
2.- Egemen Bağış; “ Bazen maalesef Çin’le ilişkilerimizi baltalamak için de iftiralar ortaya koyulabiliyor. Çin’de binlerce cami ve mescit var, on milyonlarca Müslüman kardeşimiz var. Hele Uygur Türk’lerinin ağırlıklı olarak yaşadığı Sincan (Xinjiang) Bölgesi’nde çok ciddi bir Müslüman nüfus var. Bazen Türkiye’de öyle bir hava yaratılıyor ki, sanki Çin devleti onlara yaşam hakkı ve ibadet hakkı tanımıyor gibi. Bu da millette bir tepki doğuruyor. Sonra, Özbekistanlı kardeşlerimizin işlettiği Çin Restoranlarını basıp kendi soydaş kardeşlerimize saldıranlar dahi oldu, bunları yaşadık.”
Sayın Bakan, Müslüman Uygur Türklerinin Yaşadığı Ülkenin Adı Çince Şinjiang Değil  Türkçe ve tarihi adı Doğu Türkistan’dır.
Sizin şöyleşi’de Sincan=Xinjiang olarak ifade ettiğiniz,Ülkenin tarihi ve asıl adı DOĞU TÜRKİSTAN’dır.Çin bu ülkeyi Doğu Türkistan siyasi tarihinde ikinci Mançur-Çin istilası olarak adlandırılan 1877 tarihinde İngilizlerin parasal desteği, Çarlık Rusyası’nın silah ve lojistik yardımı ile Çinli General Zhu Zhu Tang’ın 400 bin kişiliik işgal ordusu ile sizin de kardeşleriniz olan Müslüman Türkleri keserek,insanları işkence ile katlederek ve milyonlarcasını mülteci durumuna düşürerek istila ve işgal etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’na biat eden,Osmanlı Sultanı Abdulaziz han adına hütbe okutup para bastıran Doğu Türkistan(Kaşgarya)devletini yıkmıştır. Osmanlı Devletinin Emirülmuminin ünvanını verdiği Hükümdar Yakup han Ba-devlet, Çin casusları tarafından zehirlenerek katledilmiştir. Ailesinin büyük bir bölümü kılıçtan geçirilmiş,bir kısmı ise dünyaca meşhur envaiçeşit Çin işkenceleri ile öldürülmüşlerdir. Çok az bir kısmı ise Osmanlı devletine sığınabilmiştir. Yakup han Bedvlet’in evlatlarının bir bölümü halen ülkemizde yaşamaktadırlar.

Çin imparatorluk Konseyi Çin istila ve işgalinden 7 yıl sonra 18 Kasım 1884’de aldığı bir kararla bu ülkenin adını çince Yeni Topraklar manasına gelen Xinjiang adını vererek Çin’in 19.eyaleti olarak Çin topraklarına cebirle ilhak eylemiştir.Sincan kelimesi, yeni kazanılmış toprak demektir. Çin bile “xinjiang” diyerek bu toprakları işgal ettiğini itiraf ediyor da, Türkiye’de bakan mertebesine yükselen bir kişining bu işgali kamufle etmeye çalışması anlaşılır değildir.

3.- Sayın Bakan, ifadenizde Çin ile olan ilişkileri baltalamak için iftiralar atıldığını ileri sürmektesiniz. Hatta canlı konuşmanızda bunu alçaklık olarak niteliyorsunuz.
Biz Doğu Türkistanlılar dahil,kimse sizin deyiminizle “ Süper Güç” Çin’e iftira atmıyor. Uygur Türkleri başta insanlık onuru ve vicdanı taşıyan her insan, Çin’in işgal ve istilası altındaki Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türkleri başta Tibetlilere,Güney Moğolistan’da yaşayan Moğollar,Mançurlar ve diğer Çin’in baskı ve zulmü altında kimliklerini ve kültürel varlıklarını korumak için mücadele edenler yani Çin’in etnik ayırımcılık,ırkı ve dini soykırım uygulamalarına maruz  olanlar ve bizim gibi ülkelerinden kaçmak mecburiyetinde kalan on binlerce belki de milyorlarca insan gerçekleri söylüyor. Çin’e asla iftira etmiyoruz. Aksine,Çin, biz mazlum ve mağdurlara iftira atıyor. Bizi bölücülük ve Terörist olmakla suçluyor. Biz Çin’in üzerimize attığı gibi “ Bölücü ve Terörist” asla değiliz. Biz kendi topraklarımızda kendi insani hak ve hukukumuzu serbestçe kullanarak insanlık onuru ile yaşamak isteyen ve bunun için Çin’i baskı ve zulmüne maruz kalan mazlumlarız. Ben dahil Çin zulmünü bizzat yaşayanlar, gerçekleri görenler Çin’in faşist temelli baskı,zulüm ve işkencelerine maruz kalanlar veya bizzat şahit olanlar bu gerçekleri hür ve demokrasi değerlerinin hakim olduğu dünya’da yasal haklarımızı,ifade ve düşünce özgürlüklerimizi kullanarak dile getiriyoruz.Bunu sadece biz değil, Doğu Türkistan’ı ziyaret edenler de dile getiriyorlar. 2015 yılında İstanbul’dan TRT yapımcısı ve Türk Dünyası Sanatçısı Bünyamın Aksungur Doğu Türkistan’a ziyaret için gitti. Döndükten sonra Doğu Türkistan anılarını İstanbul’daki bir konferansında kamuoyu ile paylaştı. Sayın Aksungur konuşmalarında aynen şunları ifade etti, “ Ben siyasetçi değil, devlet memuru bir sanatçıyım. Gidiş amacım Uygur Sanatını ve müziğini yerinde görmek incelemek ve sanatçılarla tanışmak ve görüşmek idi. Ancak ben sokakta kimseyi işkence görürken şahit olmadım. Ancak, sokakta caddede ve her yerde insanların yüzünde keder,elem ve ısdırap gördüm. Uygur Türkleri kardeşlerimiz, içten ağlıyorlardı ve açıktan ağlamaları da yasaktı.” İfadelerinden sonra salonda herkesin gözü önünde ısdırabından ve üzüntüsünden ağladı ve herkesi de ağlattı. Buna benzer örnekler belki yüzlercedir. Doğu Türkistan’daki Çin baskı zulüm etnik ayırımcılık,dini ve ırkı soykırım uygulamalarını yanı gerçekleri dile getirmek, iddia ettiğinizin aksine asla iftira değildir. Bilakis Çin’in baskı ve zulümleri görmemezlikten gelmek, göz yummak, İşgalci Çin yönetimi adına bu etnik Çin zulmünü gizlemek, sizin radyo’daki konuşmanızda sarfettiğiniz bu ağır ifadelerin ancak karşısında gerçekleri ifade etmektir. Doğruluk,dürüstlük,hak hukuk, adalet ve hakkaniyet Allah Teala’yı temsil eder. Bunları gizlemek aslında Allah’ın emirlerine ve yasaklarına karşı gelmek olur.Bizim değerlerimiz ve inançlarımıza göre zulmü alkışlamak, zalimlikle eşdeğerdir.
Sizin ifadelerinizden Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’a gitmemiş olduğunuz anlaşılıyor. Sizin ziyaret ettiğiniz etnik Çinlilerin yaşadığı Merkezi Çin’de Uygurlar yaşamıyor. Orada Uygurları göremezsiniz. Çin yönetimi kendi vatandaşları olduğunu iddia ettikleri Uygur Türklerinin Çine gitmelerini istemiyor ve onların Çine gitmelerini yasaklamış durumda. Gidenlere de otellerde oda vermiyorlar. Müslüman Uygur Türklerini potansiyel suçlu ve terörist olarak görüyorlar.
Ben Doğu Türkistan’ın Yerkent şehrinde 1960’lı yılların başında ilkokul son sınıfa gidiyordum. Ramazan ayı yaza denk düşüyordu. Okulda öğle tatilinde Hanım öğretmenimiz kova ile su getirerek biz çocuklara içimizde oruçlu olmayanlar dahil herkese zorla su içirerek orucumuzu bozduruyordu. Aradan 56 yıl geçti Oruç yasağı hala devam ediyor . Namaz yasağı sürüyor. 18 yaşından küçüklere ana babalarının kelime’i şahadeti ,sofra duasını, Kur’ani Kerim-i öğretmeleri, yasadışı bir eylem ve terör suçu sayılıyor. Erkeklerin sakal bırakmaları ve Müslüman hanımların başörtüsü takmaları ve tesettüre uygun giyinmeleri yasak ve aynı zamanda yasa dışı ve  terör suçu olarak kabul ediliyor. .Camiler ve Mescitler tahrip edilmektedir. Doğu Türkistan’da eski ve tarihi Türk islam kültürüne ait ne varsa yok edilmektedir. Uygur Çocukları daha kreş ve ana okulundan itibaren “Çift dili eğitim-Çince ve Uygurca eğitim” yalanı ile kandırılmakta ve sadece ve sadece Çince öğretilmektedir. Okullarda Uygur Türkçesi yasaktır. Uygur ve Çin okulları eskiden ayrı iken,yıllar önce bu okullar birleştirilmiş sadece Çince eğitim veren okullara dönüştürülmüştür.

Ben Doğu Türkistan’da 1961 yılına kadar yaşadım ve çocukluğum bu ülke’de Çin’in baskı,zulüm ve işkencelerine  daha çocukken bizzat şahit oldum ve hatta maruz kaldım.  O zaman Komün sistemi vardı. Annem rahmetli tarlalarda çalıştırılırdı ve Çin işgal ordusunu doyurmak için tahıl üretim yapıyordu. Benim köyümde Pirinç yetiştirilirdi. Bize bu pirinçleri vermezdi. Ama yakınımızda bir Mahalli Beyin büyük ve geniş bir Çiftliği vardı. Çin ordusu bu çiftliğin sahibini öldürmüş ve Çiftliğine el koymuştu.Bu çiftliğin bir bölümünü Çin Ordusunun et ihtiyacını karşılamaları için domuz ahırı yapmıştı. Ben Okula gitmek için bu Domuz Ahırlarının önünden her gün sabah geçerdim. Çin İşgal Ordusu bizim ürettiğimiz ancak bize vermedikleri pirinçleri haşlayarak İşgal Ordusu için besledikleri domuzlara yemeleri için kovalarla yalaklara döktüğünü görürdüm ve ben açtım. Acaba,Çin İşgal ve İşkence Ordusunun domuzlarına verilen bu pirinç lapasından biraz alabilsem diye hayıflanırdım. Almaya da cesaret edemezdim. Çünkü, Çin’in bu işgal ve istila Ordusundan çok korkardık.
Ben Doğu Türkistan’dan ayrılalı 56 yıl oldu. Millet yine aç ve sefil.Ama Çin’in Doğu Türkistan’ı demografik asimilasyon amacı ile getirdiği etnik Çinli göçmenler, imtiyazlı etnik Çin vatandaşlarıdır. Yeni yapılan binalar onlara tahsis edilir. Yeni bulunan petrol ve doğal gaz kaynakları etnik Çinlilerin sahibi olduğu şirketlere verilir. Çinli göçmenlerin işleri,aşları ve maaşları hazırdır. Üstelik Doğu Türkistan’a göç ederek yerleşmeyi kabul ettikleri için külliyetli miktarda para ödülü de veriliyor. Müslüman Uygur Türkleri ise, işsizliğe,açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir.

Sayın Egemen Bağış ; “Bunun gerisine baktığımız zaman, hep ilişkilerde kritik anlaşmaların imzalanmasına ramak kala bu tür şeyler gündeme getirilir ve çoğu zaman da iftiradır, gerçek değildir.”
Sayın  Egemen Bağış, Çin ile diplomatik ilişkiler 1971’de başlamıştır. İlişkilerin gelişmesi ise, Mao’nun ölümünden sonra ve Mao yanlısı Dörtlü Çete olarak anılan sertlik yanlısı Hitayist fikirlere sahip ÇKP.kadrolarının tasfiyesinden sonra ivme kazanmıştır. İlk kez Doğu Türkistan’dan Türkiye başta yurt dışına seyahatler 1980’lı yıllarda başlamıştır.Yani 32 yıl sonra. 1980’lı yıllarda Çin’de ve Doğu Türkistan’da kısmı de olsa bir bahar ve hürriyet havası hakimi olmuştur. Kültür ihtilalinde tahrip edilen camilerin yeniden inşa edilmesine izin verilmiş ve 1985 yılında 40 yıl sonra ilk kez Doğu Türkistan’dan hacı adaylarının gitmesine izin verilmiştir. Milli ve dini canlanma ve yeniden yapılanma olmuştur. Ancak yaklaşık 10 yıl süren ÇKP kontrolündeki bu bahar ve kısmı hürriyet havası 1989’daki Tiananmen kanlı baskınından sonra yine ÇKP yönetimi tarafından sona erdirilmiştir. Türk siyasetçilerimiz ve devlet adamlarımız konuşmalarında “Uygur Türkleri; Çin ile Türkiye arasındaki dostane ilişkilerde bir köprüdür.” İfadesini dile getirmişlerdir. Ancak bu köprü, Çin yönetimi tarafından Uygurları tamamen ve toptan yok etmek ve bu toprakları ebedi olarak Çinlileştirmek amacına yönelik uygulamaları sonucu yok edilmiştir. BM. İnsan Hakları Komisyonu her yılın mart ayında Cenevre’de yıllık insan hakları toplantıları düzenler. Çin delegelerinin de bizzat yer aldığı bu toplantılarda, Çin’in Uygur Türklerine karşı uyguladığı baskı,zulüm.etnik,dini ve kültürel soykırım uygulamaları dile getirilir ve Çin yönetiminden bu insanlık dışı uygulamalarına son vermesi BM üyesi ülkeler tarafından oy birliği ile talep edilir. Ayrıca ABD, başta batılı ülkeler ve uluslar arası insan hakları ve hukuk kuruluşları, her yıl Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinden şikayet eden ve düzeltilmesini talep eden insan hakları ihlalleri raporları yayınlarlar. Bu raporlara kolayca ulaşmanız  mümkündür.
Sayın Bakanım,size bu konuda bir örnek vermek istiyorum. 18 Eylül 2015 tarihinde Tanrı dağlarının eteklerinde yer alan Doğu Türkistan’ın Aksu Vilayetinin Bay İlçesi Sogan Kömür Madeni İşletmesinde bir etnik şiddet olayı meydana geldi. Bu şiddet olaylarının faillerinden olduğu iddia edilen akraba 2 aileden 3’ü bebek,6’si çocuk ve kadınların yer aldığı 21 kişi Tanrı dağlarının yüksekliklerinde bulunan mağaralara saklandığıni ÇKP güdümündeki Çin medyası açıkladı. Bu mağaraya Çin Ordusu hava destekli ve ağır silahlar ve özel birliklerin katılımı ile büyük bir operasyon düzenledi. Sonuçta 13 Kasım 2015’te mağarada saklanan bebek,çocuk ve kadınların de içinde bulunduğu 21 Müslüman Uygur Türkü Çin Ordusu tarafından önce üzerlerine bombalar atılarak, ve ateş makinaları ile yakılarak ve canını kurtarmak için dışarı çıkanlar ise yayılım ateşine tutularak katledildiler. Çin yönetimi Çin halk Kurtuluş Ordusunun bu büyük başarısını!! yani bebek,çocuk ve silahsız masum insanları katletmelerini 13 Kasım günü G20 zirvesi için Antalya’da bulunan Çin dışişleri bakanı bizzat duyurdu. Aynı tarihlerde DAİŞ terör örgütü Paris’te bir bombalı terör eylemi gerçekleştirdi. Çin dış işleri bakanı derhal bebek,çocuk,kadın ve masum sivil insanların katledildiği olayla bu olayın aynı olduğunu iddia etti. L’obs(Gözlem) adlı bir Fransız dergisinin Paris Temsilcisi yürekli ve yiğit ve insan onuru taşıyan gazeteci Ursula Gauthier bir makale kaleme alarak dergisinde yayınladı. O makelesinde Paris saldırısı ile Soğan’daki şiddet olayı ve katliamının aynı olmadığını,Uygurların Doğu Türkistan’daki masum tepkilerinin hak arama eylemi olduğunu yazdı ve izah etmeye çalıştı. Bunu okuyan Çin küplere bindi ve Ursula Gauthier’den makalesini geri çekmesini ve özür dilemesini istedi. Kendisinin gerçekleri dile getirdiği ve özür dilemesinin söz konusu olmadığını yazdı.Bunun üzerine Çin, vizesini iptal etti ve 31 Aralık 2015’de Çin’den zorla sınır dışı etti.Bu konuda onlarca misal vermemiz mümkündür.
Çin’in Uygur Türklerine yaptığı baskı,zulüm,asimilasyon ve soykırımı dillendirmek ve ifşa etmek asla iftira değildir.

Çin radyosundaki Programda İfade ettiğinizin tersine Çin’in Uygur Türklerine yaptığı baskı,zulüm,asimilasyon ve soykırımı dillendirmek ve ifşa etmek asla iftira  ve gerçek dışı da asla değildir. Bu insanlık dışı uygulamaları gündeme getirmek ve anlatmak  ounurlu bir insanın yapacağı ve gerçeğin tam kendisidir. Bu gerçekler sizin hala üyesi bulunduğunuz ve geçmişte Bakan olarak görev aldığınız AK Parti ve bu Parti’nin kurduğu hükümet tarafından da tesbit edilmiş ve resmi olarak dile getirilmiştir.
Sayın Bakan,
Siz AK Parti’de milletvekilliği ve bakanlık yaptınız. Halen Adalet ve Kalkınma Partisinin aktif bir üyesisiniz. AK Parti’nın Doğu Türkistan ve Çin’ ile ilgili görüş ve söylemlerini hatırlatmak istiyorum. Sizin Doğu Türkistan’ı İşgal altında tutan Çin’i savunan ve mazlum Müslüman Uygur Türklerini tek taraflı olarak eleştiren ve hatta mahkum eden ifadelerinize karşılık AK Parti Başkanı ve onu TBMM’de temsil eden Vekillerimiz doğruları dile getiriyor ve mazlumdan ve haklıdan yana doğru söylemler ve ifadeler açıklıyor. AK Parti’nın Doğu Türkistan ve Müslüman Uygur Türkleri hakkındaki tarihi açıklamalarına iki çok çarpıcı örnek vereceğim ;

1. 1949’dan beri Doğu Türkistan’ı işgal altında tutan Çin yönetimi , 05 Temmuz 2009’da Urumçi’de Uygur Türklerine karşı bir etnik soykırım yapmıştır. Şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan o tarihlerde T.C.Başbakanı ve sizin de Genel başkanınız idi. G20 Zirvesi için bulunduğu Roma’da 09 Temmuz 2009’da şu tarihi konuşmayı yaptı “ URUMÇİ’DE OLANLAR ADETA SOYKIRIMDIR. BİZ BU SOYKIRIMI Birleşmiş milletler başta olmak üzere uluslararası platformlara taşıyacağız. Çin yönetimi Urumçi katliamının sorumlularını adalet önüne çıkarmalı ve cezalandırmalıdır. Ben bu ifadeleri farkında olarak ve bilerek kullanıyorum. Dışişleri benim bu ifadelerimi tevil etmeye kalkmasın.” demiştir.

İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Resimleri ile ilgili görsel sonucu

TBMM.İnsan haklarını İnceleme  Komsiyonu Başkanı Yeneroğlu  “İlham Tohti’ye verilen ödül Çin’in baskıcı uygulamalarına verilen en En güzel Cevaptır.” dedi.

2. TBMM İstanbul Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Çin tarafından müebbet hapse mahkûm edilen Uygur lider İlham Tohti’ye, İsviçre’de insan hakları ödülü verilmesi üzerine bir açıklama yaptı. “Uluslararası takdir ile koruma sağlamayı amaçlayan bu ödülün Çin’in Nelson Mandela’sı” olarak görülen İlham Tohti’ye verilmesinin taşıdığı anlam büyüktür.” diyen Yeneroğlu açıklamasında şunları ifade etti:
“Büyük kişisel risklerle karşı karşıya kalarak insan haklarına bağlılık gösteren insan hakları savunucularına verilen ve uluslararası arenada İnsan Hakları Nobel’i olarak görülen ‘İnsan Hakları Savunucuları için Martin Ennals Ödülü’ne bu yıl İlham Tohti layık görülmüştür. Uluslararası takdir ile koruma sağlamayı amaçlayan bu ödülün ‘Çin’in Nelson Mandela’sı’ olarak görülen İlham Tohti’ye verilmesinin taşıdığı anlam büyüktür.Bu ödül, Çin’in Tohti’yi nefret ve ölümü destekleyen bir ayrılıkçı olarak göstermeye çalışmasına verilebilecek en güzel cevaptır. Dini, kültürel ve siyasal baskıya maruz kalan Uygur Türklerine yönelik sert politikaları eleştirdiği için ömür boyu hapse mahkûm edilen Tohti, uluslararası camia ve insan hakları destekçileri tarafından uzlaşının sesi olarak görülmeye devam edecektir. Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur kültürüne saygı temelinde bir uzlaşı arayan Tohti’nin uğraşları tüm dünyaya örnektir.” (Kaynak : http://www.uyghurnet.org/tbmm-inisan-haklari-baskani-dr-tohtiye-verilen-m-ennals-odulu-cinin-baskici-uygulamalarina-akarsi-verilen-en-guzel-cevaptir/)

EGEMEN BAĞIŞ: “Ben Çin’e defalarca gittim, Çin’deki Yasak Şehir’in içinde bile Müslümanların ibadethanelerinin olduğunu görürsünüz. Onlar için en değerli, mahrem bölgede, geçmişte bile o hassasiyet tanınmıştır.
Sayın Bakan, Ben Çine gitmedim ve Pekin’de bahsettiğiniz ÇKP.li yöneticilerin ikamet ettikleri eski İmparatorluk sarayının yer aldığı Yasak Bölgeyi de görmedim. Ancak.bu kent’te bizzat yaşayanlardan sizin Yasak Şehir’de dahi cami vardır iddianız üzerine onlardan sordum. Bizzat görgü şahitlerinin ifadesi  şu ;” Yasak şehir eskiden Çin İmparatorlarının oturduğu ve Çin’i ve işgalindeki ülkeleri idare ettiği bir saraylar kompleksidir.Bu yasak şehir Mao Zedong önderliğindeki Komünistlerin iktidarı ele geçirdikleri 1949 yılından sonra halka açılmıştır. Ancak. burası bir tarihi sit alanıdır.Çin imparatorları Müslüman değil ki cami olsun Ayrıca günümüzde burada ikamet eden ÇKP.yöneticileri de Müslüman olmadıkları gibi ateisttirler de. Burada Cami yoktur ve yeniden inşa edilmesi de söz konusu değildir”. Diyorlar.
Sizin cami olduğu yolundaki ifadeniz ya yanlıştır yada sizi buralara ziyaret ettiren Çinli yöneticiler sadece sizin görmeniz ve Türkiye’ye döndükten sonra cami varmış ifadesini  kullanmanız için derhal kağıttan bir cami yaptırarak size göstermiş olabilirler. Çünkü,Çinliler bu gibi aldatma,kandırma ve göz boyamada dünyanın en mahir ve beceriklisidirler.
EGEMEN BAĞIŞ; “Çin’le, Rusya’yla, Ortadoğu’yla ilişkilerimizin gelişmesini istemeyenler, hep birtakım iftiralar yalanlar korkular ortaya sürmüşlerdir. Bizim daha uyanık olmamız lazım. Çin, çok ciddi bir ekonomik güç, büyük bir nüfus. Bizim Çin’le ilişkilerimiz neden kötü olsun, neden Çin’deki yeni teknolojilerden yararlanmayalım? Tabi ki biz Doğu’nun en Batılı, Batı’nın da en Doğulu ülkesiyiz. Kuzeyle Güney arasında, Doğuyla Batı arasında, Avrupa’yla Asya arasında bir köprüyüz, bir geçiş noktasıyız. Biz tarihi İpek Yolu’nun bile en kritik geçiş noktasıydık, bugün de dünyanın enerji kaynaklarının yüzde 70’i bizim sınırlarımızda”

Sayın Bakan
Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar aynı zamanda T.C.Devletimizin onurlu birer vatandaşlarıdır ve devletimize,onun kanun ve nizamlarına saygı göstermek ve uymak noktasında çok hassastırlar.Doğu Türkistan asıllı T.C.Vatandaşları de en az diğer Türk Vatandaşları gibi devletimizin çıkarlarını ve her halukarda ali menfaatlerini  düşünür ve devletimizin gelişmesi, kalkınması ve güçlenmesi için her türlü çabayı göstermeyi vatandaşlık görevi olarak kabul ederler. Çin ile ilişkilerimizin bozulmasını ve kötü olmasını asla istemezler. Ancak,Çin yönetiminin işgal altında Doğu Türkistan’daki kardeşlerinin maruz kaldıkları baskı,zulüm ve insan hakları ihlallerini yasalarımıza harfiyen bağlı kalarak ifade ve düşünce özgürlüğü bağlamında dile getirmekten de  asla kaçınmazlar. Çin’in bu baskı ve hak hukuk ihlallerini dile getirmek Çin ile ilişkileri bozmak amacı ile asla yapılmıyor. Rusya Kırım’i hukuksuz olarak işgal etti. Türkiye bu işgalı tanımadı. Suriye rejimi kendi vatandaşlarını 6 yıldır katlediyor ve Cani Esed’in bombardımanlarından kaçan (aynen Çin’in yaptığı gibi) 3 milyon Suriyeli ülkelerinden kaçarak ülkemize sığındı Devletimiz bu mazlum ve mağdurlara sınırlarını açtı ve Suriye yönetimini sürekli bu katliamlarından dolayı eleştiriyor ve tepki gösteriyor. Şimdi T.C.Devletimiz ve Hükümetimizin, Suriye ile ilişkilerimiz bozulmasın veya Rusya ile aramızda gerginlik olmasın düşüncesi ile bu katliamlara ve hukuksuzluklara karşı göz yumması mı gerekiyor  ? Devletimiz ve Hükümetimiz bu katliamlara ve Rusların bu hukuksuzluğuna göz yumarsa ve Kırım’da yaşayan Kırımlı Tatar Türkü Kardeşlerimizin hak ve hukukunu görmezlikten gelmiş olmaz mı ? Bunun hiç bir vicdan ve onur sahibi insan kabul etmeyeceği gibi tarihi şan ve şereflerle dolu Türkiye Cumhuriyeti devletimiz de bunu asla kabul etmez ve etmedi de.
Sayın Bakan, T.C.Devletimizde bakanlık yapmış bir kişi olarak Çin yönetiminin Türkiye’deki resmi yayın kuruluşu olan Cir Türk radyosuna yaptığınız açıklamalar tarafımızdan hayret ile karşılanmıştır. Doğu Türkistan’daki gerçeklere tamamen aykırı bu görüşlerinize cevap olması mahiyetinde yukarıdaki satırlar kaleme alınarak sizin bilginize sunulmuştur. Sizin ileride Çin’e yapacağınız seyahatlarınızda Doğu Türkistan’i de mutlaka ziyaret etmenizi teklif  ederiz. Doğu Türkistan’ı ziyaret ederken, lütfen Çin Komünist Partisi memurlarının mihmandarlarının yönlendirmesi ile değil,  bizzat kendiniz bir vatandaş olarak serbestçe geziniz. Halk ile temas ediniz ve birebir görüşünüz. Doğu Türkistan’daki gerçekleri ancak bu şekilde doğru ve gerçek şekilde tesbit edebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz.  Çin’in resmi Mihmandarları ile yanı Çin yönetiminin misafiri olarak gezerseniz bu ülkenin gerçek durumu hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi olamazsınız ve gerçekleri de asla göremezsiniz.

Sayın Bakan , Eğer  Çin işgalindeki Doğu Türkistan ve orada yaşayan Müslüman Kardeşlerimiz hakkında gerçek bilgilere ulaşmak isterseniz,Çin baskı ve zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Uygur Türkleri ile de lütfen konuşun ve bir de gerçekleri onların ağzından dinleyin.Ancak,o zaman doğru ve gerçek bilgilere  sahip olabilirsiniz.Bu konuda size yardımcı olmaya her zaman hazır olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim.      Selam ve Saygılarımla.

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
4217 Kez Görüntülendi.