Son Dakika
AYNURA GENÇ
Vakit yine gece. İçimdeki odun yeniden körüklendiği müsait bir vakit. Ötelere daldıran bu od hiç sönmedi, sönmeyecek! Bu od, özgürlük odudur. Öz yurdumun, çilekeş kandaşlarımın, davamın, Doğu Türkistan’ımın özgürlük odudur.
Dilimizin, tarihimizin ve aydınlık medeniyetimizin filizlenip boy verdiği ve muhteşem mucizeler meydana getirdiği o kutsal topraklar, birer sevgi güzelliği ve hasret sancısıdır. Peki neresidir bu öz yurt, ne durumdadır, neden adına özgürlük şiirleri, marşları, ağıtları yazılmış?
Doğu Türkistan, Türklerin eski yerleşim alanlarından biridir. Bölgeye hâkim olan Türk devleti Hunlardı. Uygur Türkleri 840 yılında bölgeye yerleşmiştir ve Doğu Türkistan 1949 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti’nin siyasi ve iktisadi baskısı altında zulüm görmektedir.
Zengin yer altı kaynakları, stratejik konumu ve zengin yer üstü kaynakları ile göz bebeği haline gelen Doğu Türkistan sürekli isyanlara, soykırımlara ve zulümlere maruz kalmıştır. Geçmişten günümüze birçok kutlu direnişe ev sahipliği yapmış bir öz yurttur Doğu Türkistan.
Doğu Türkistan demek yapılan zulümlere ve siyasi çıkarlar uğruna üç maymunu oynamak demektir. Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan’ı hâkimiyeti altına alıp bölgeyi “Sincan” (kazanılmış topraklar) olarak adlandırdığı tarihten bu yana, Doğu Türkistanlılara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon uygulanmaktadır. Bugünde hala Doğu Türkistan’da katliam devam etmektedir. Doğu Türkistan budunu ırki ayrımcılığa, seyahat özgürlüğü kısıtlanmasına rağmen, din ve vicdan özgürlüğünün bir hayal olmasına, tutuklanmalara, asimilasyonlara, kitlesel katliamlara, şiddet ve baskıya maruz kalmaktadır. Ne yazık ki biz Türkiye Cumhuriyeti olarak daha doğrusu Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak sessiz kalmaktayız ya da hükümetimizde siyasi ve iktisadi çıkarlar doğrultusunda sessiz kalmayı tercih ediyor! Kahrolsun Türk’e düşman devran!
Kırk yerinden çarmıha gerilmiş öz yurdumda din ve vicdan özgürlüğü çok katı bir şekilde kısıtlanmaktadır. Sırf Kur’an okuduğu ve takke taktığı için gözaltına alınan daha sonra karakolda şehit edilen 12 yaşındaki Mirzahit, bu zulmün en can alıcı örneklerinden sadece bir tanesidir.
Beni en çok kahreden ise sosyal medyada görmüş olduğum bir fotoğraf idi. Daha yaşları en fazla 11-12 olan çocukların Türkistan sokaklarında “Nöbetleşe” namaz kılmalarını gösteren o fotoğraf, her şeyi anlatan tek kareydi aslında…
Oy Türkistan’ım oy! Seni ve kendimi bildim bileli, benim içimde bir kara sevdasın. Ve sen Türkistan, sen düşünce aklıma çok çok uzaklarda kalan; iri siyah gözlerinden yaşlar süzülen yaralı ve yavrulu bir ceylan betimlenir düşlerimde…
Türkistan, bizim ruh kökümüz, gönül mayamız, ufkumuzu süsleyen fikir ve tarih mahyamızdır. En büyük direnişimizdir.
Doğu Türkistanlı olmak yapılan işkencelere rağmen Gök bayrak altında yiğitçe “özgürlük” diye bağırabilmektir, Doğu Türkistanlı olmak yapılan tüm zulümlere karşı dualar ile yeniden doğmaktır, Doğu Türkistanlı olmak Osman Batur olmak; yurda, istiklale ve özgürlüğe sahip çıkmak demektir.
…
“Dualar kor!
Dualar ıssız!
Umuda katık ettim birlik olmayı
İnsanlık adına…
Hüzün yansır her kareden
İşler köklü bir yapıta…
Ezansızdır minareler
Yetim kaldı her zerren
Sukutun düştü yâdıma…
Çağır beni derinleşmiş yastan
Özünü sahiplenmiş dimağımla
Cesaret kılıcını kuşanıp yürekten
Yazalım gökyüzünün hürriyetine
Bu tarihi yeni baştan…
Çiçeklerin kan, çiçeklerin hoyrat
Ne kaldı ki sende bu pervasız zulümden
Yeniden mavilere boyanır mı bu bayrak
Bir esaret zinciri sana yazılan her destan
Seninle, seninle sen olayım, seninle
Sen olayım Doğu Türkistan!”
KAYNAK : http://gencimamhatipliler.com/yazilar/al-bayraktan-gok-bayraga-selam-olsun-m80.html
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale AnalizBENZER HABERLER