logo

trugen jacn

ÖNCELERİ ÇEŞİTLİLİĞİ ÖNE SÜREN ÇİN,GÜNÜMÜZDE HAN MİLLİYETÇİLİĞİNİ NASIL KUCAKLADI ?

Dr. Davin TOBİN,İngilterediki  Manchester Üniversitesi’nde Çin’in ekonomik politiği alanından araştırma görevlisi ve Çin’in işgalindeki “UygurBölgesi’nde Kimlik ve Güvensizlik” kitabının yazarıdır. Kendisinin Uygur bölgesi üzerindeki bu güncel makalesinin İsmail Savuran tarafından yapılan Türkçe çevirisini aşağıda bilgilerinize sunuyoruz. (UYHAM)

İsmail Savuran

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)

Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de yaşadığım ilk yıllarda Aynur (gerçek adı bu değil) ile tanıştım. O, 2007 senesinde Uygurlar için Çin’de yaşamanın zor olduğunu ancak durumun giderek iyileştiğini söylüyordu. Aynür Uygurca ve Mandarin(Çin) dillerini konuşuyor ve iki kültüre sahip olmakla övünüyordu. Kendini Han çoğunluğu ve Doğu Türkistan’daki etnik çoğunluk olan Uygurlar ile bir köprü olarak görüyordu.

O zamanlar Aynür beni kendi evine davet etti ve Çin’in ulusal bayramını izledik. Ulusal bayramda tank gösterisi, namlular ve araç geçidi vardı. Aynür benim neden zevk almadan izlemediğimi anlamadı ve gösteriyle beraber Çin’in hızlı yükselişinden gurur duyarak Doğu Türkistan’ın sorunlarının çözüleceğini ümit etti.

Yıllar sonra, yeni politikalar onun işini, evini ve aile yaşantısını etkileyince onun bakış açısı değişti. Halbuki daha biz tanıştığımızda bunların ipucu ortadaydı. Artık o, gelecek kuşakların özgürce Uygur dilini konuşabileceği ve dini görevlerini yerine getirebileceği konusunda endişeliydi. Aynür benim “anavatanımın” resimlerini görmek istediğinde Edinburgh Kalesi’nde dalgalanan İskoç bayrağını gördüğünde hayret etti. Daha büyük bir millet içerisinde kendi kimliğimizi gösterebilmemiz karşısında şaşırmıştı. O, bu konuda “Bunu yapmamıza izin verseler, çoğu problemimiz ortadan kalkardı” demişti.

Aynür’ün yaşam hikayesi bize kendi çeşitliliğini ve sömürgecilik karşıtlığını kutlayan bir ülkenin, etnik milliyetçiliği nasıl kucakladığını anlatıyor.

Çin’in ÇKP. parti devleti, Avrupa’nın sömürgecilik ve soykırım tarihini açık bir şekilde eleştiriyor. Peki Çin neden Doğu Türkistan Uygurlarını şiddetli bir şekilde asimile ederken eleştirdiği uygulamaları taklit ediyor?

Art arda gelen hanedanlar, yeni sınır anlamına Doğu Türkistan’daki halkları barbar olarak tanımladı. Mao Zedong, komünizmin “Han şovenizminin” kökünü kurutacağını ancak Çin, Batı ve Rusya’yı “jeopolitik satranç oyununda” yenmek için etnik azınlıklarını “modernleştirmeli” demişti. Doğu Türkistan’da yer alan toplulukları Çin’in güç kazanması için engel olarak gören parti devletinin “birleştirme” politikası, “yeniden eğitim” kamplarını yoğunlaştırıyor. Bugün bu anlatılar, Doğu Türkistan’ın politik kadrolarına ve üniversite öğrencilerine zorunlu “etnik birlik eğitimi” ders kitaplarında öğretiliyor. Ayrıca kadim Han “yerleşimci kültürünü”, “geri” kalmış azınlıklara yön ve yol gösteren olarak anlatıyorlar. Uygur arkadaşlarım bana Han halkının, onları “geri kalmış barbarlar” olarak gördüklerini ve deve bindiklerini ve öyle seyahat ettiklerini düşündüklerini söylüyor.

Birleştirme politikasından önce de ayrılıkçılık karşıtı yasalar, resmi kimlik anlatısına karşı çıkan görüşleri hedef alıyordu. Bu yasalar, 2005 yılında(Mavi Güvercinler= Mutsuz Güvercinler adı ile yazdığı çocuk hikayeleriyle analoji yapan Nurmehemmet Yasin’in ve 2014 yılında etnik ayrımcılığın ekonomik gelişmeyi engellediğini savunan İlham Tohti’nin hapse atılmasına neden oldu.

Xi Jinping, Çin’de çoğunluğun oluşturan Han kültürünü ebedi “ulusun ruhu” olarak tanımladı ve 56 etnik grubun resmi olarak dahil edildiği etnik politikası yerine zamanla kültürel milliyetçiliğe geçildi. Etkili politik iktisatçı Hu Angang birleşmeyi, Çin’i yeniden güçlü ve müreffeh bir devlet haline getirmenin bir yolu olarak tanımlarken antropolog Ma Rong ise “barbarlara öğretmeyi” imparatorluk geleneğinin yeniden canlandırılması olarak görüyor.

Bu düşünceler, 2009 yılında Guangdong’da Uygur işçilerin zorla çalıştırıldığı söylene fabrikada Uygur işçilerin Han meslektaşları tarafından öldürülmesiyle ortaya çıkan kitlesel şiddetin ardından ortaya atıldı.

Uygurlar, Hanlar ve güvenlik görevlilerinin tümü şehrin her tarafına kaotik bir şekilde yayılan etnik gruplar arası şiddetin kurbanı ve failleriydi. Parti devleti bu durumu basitçe, Çin’in ayrılıkçılık, aşırılık ve terörizme karşı “büyük canlanması” için “ölüm kalım mücadelesinde” bir dönüm noktası olarak gördü.

Pek çok Uygur arkadaşım gibi Aynür de siyaset konuşmaktan nefret ederdi ancak bu tip konuşmalara katılmadan da duramazdı. Ayrımcılığın ve etnik hedef olmanın etkisi Aynür’ün “karmaşık” etnik ilişkilerin gelişeceğine olan güvenini yavaş yavaş paramparça etti. İş beklentilerini ilerletmek ve entegrasyonu benimsemek için tek çocuğunu “iki dilli eğitim” okuluna gönderdi, ancak uygulamada tek dilli (Çince) olan eğitim sisteminde oğlunun ana dilini yavaş yavaş kaybetmesiyle hayal kırıklığına uğradı.

Aynür şiddetten kaçınmak için ailesiyle yaşıyordu ancak 2009 olaylarının sonrasında o işini kaybetti. Kovulmasının nedeni ise polisin, onun nerede olduğunu doğrulayan formları imzalamayı reddetmesi olduğunu bana söyledi. Han meslektaşlarının herhangi bir soru sorulmadan imzalanan formlarını gördü ve kendisini “masum olduğu kanıtlanana kadar suçlu” olarak tanımladı. Eve giden otobüs yolculuğunda Aynür, Han yolcularının serbestçe bindiklerine tanık olurken, Uygurlar eğitimsiz Han “gönüllüleri” tarafından agresif bir şekilde arandı. “Sanki ben bir teröristim,” dedi, “sanki hepimiz teröristiz. Bu durumu Uygurlar için imkânsız olarak niteledi.

O Han kültürünü şöyle tanımlıyor: “Han Kültürü dünyayı karşıtlıklar üzerinden anlamlandırıyor -sert/yumuşak, yüksek/düşük, yin/yang. Ortası veya nötr olan bir şey yok.”

Uygur arkadaşlarım yıllardır Doğu Türkistan’ı “açık hapishane” olarak tanımlıyorlar. Altın Kalkan projesi kapsamında, yaşam boyu süren ve rutin hale getirilen yüksek teknolojiyle gözetlemede etnik hedef olma deneyimi onları şaşırtmadı, dehşete düşürdü.

Doğu Türkistan’da azınlık gruplarının resmen insanlıktan çıkarılmasının uzun bir geçmişi var.

Sömürgeden bağımsızlaşma ve Siyahların Hayatı Önemlidir (Black Lives Matter) savunucuları batı demokrasilerinin dışındaki yaşamlarla ilişki kurmalıdır. Yurt dışına giden arkadaşlara sahip olmak -benim uyduğum bir kategori- gözaltına alınacak kişilerin seçilmesi için bir kriter olan “aşırılığın” bir işaretidir.

Şimdi Aynür’e ne olduğunu hiçbir zaman bilmeyebilirim ama o, bana insanlık dışı uygulamarın uygulandığı zamanlarda nasıl İNSAN kalacağımı öğretti.


https://www.tamgaturk.com/yazi/bir-zamanlar-cesitliligi-one-cikaran-cin-etnik-milliyetciligi-nasil-kucakladi-17074.html?f
Share
401 Kez Görüntülendi.